23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ÖĞRETMEN ÜNİVERSİTELERİ KONUSU Tezsiz yüksek lisans saçmalığını kim icat etti? 1960’larda bizleri yetiştiren ortaokul, lise öğretmenlerinin çoğu Eğitim Enstitüsü mezunu idi. Liseden, öğretmen okulundan sonra 23 yıl daha okuyup öğretmen olmuşlardı. İçlerinde son derece başarılı, eğitmenliğe gerçekten gönül vermiş gençler çoktu. Eğitim enstitülerinin sayısı da çok azdı. Gazi, Çapa, Buca, Mustafa Necati Bey…Sonraları Erzurum, Trabzon, Konya, Samsun vd. açıldı. Dr. Emrullah Güney, Dicle Üniversitesi Sosyal Alanlar Eğitimi Bölümü ProfesörüDiyarbakır, emrullahguney@gmail.com Biyomühendislik kongresi Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Biyomühendislik Bölümü tarafından 1619 Haziran 2010 tarihleri arasında Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi İzmir’de düzenlenecek olan 5. Uluslararası Biyomühendislik Kongresine (BEC 2010) son başvuru: 15 Mart 2010 Kongreye konusunda uzman değerli bilim insanları katılacak. BEC 2010, biyomühendislik alanında çalışan tüm bilim insanlarını, bilgi – deneyim paylaşımı ve ileriye dönük ortak çalışmalar yapmak üzere İzmir’de biraraya getirmeyi planlamakta. Uluslararası düzeyde gerçekleştirilecek olan etkinlikte davetli konuşmacı olarak; North Carolina State Üniversitesi’nden Prof. David F. Ollis, Western Ontario’dan Prof. Naim Kosaric, Ljubljana Üniversitesi’nden Prof. Marin Berovic, Massey Üniversitesi’nden Prof. Yusuf Chisti, Autonoma de Barcelona Üniversitesi’nden Prof. Fernando Rodriguez Gonzalez, Leipzig Üniversitesi’nden Prof. Augustinus Bader ve JustusLiebig Üniversitesi’nden Wolfgang Friedt bulunmakta. Kongre, Biyoproses Mühendisliği, Biyoloji ve Genetik Mühendisliği, Biyomedikal Mühendislik, Gelecek için Biyoekonomi, Biyomühendislikte Biyogüvenlik ve Etik konularını kapsıyor. (www.bec2010.com) 1 960’lı yıllarda, bırakın ilçe merkezlerini, il merkezleri bile ortaokullarında, öğretmen sıkıntısı çekiyordu. Çünkü nüfus artıyordu. Beldelerin halkı, çocuklarının ilkokuldan sonra da okumasını istiyordu ve sonuçta, tabandan gelen baskıyla, ortaokullar açılıyordu. Fakat bir binaya tabela yazmakla, bir müdür atamak ve eline bir mühür vermekle elbette ortaokul gerçekten açılmış olmuyordu. 195960 ders yılında Nevşehir Muhtelif Gayeli Ortaokul’a, bir anda 4 öğretmenin atanmasının yarattığı sevinci anımsıyorum. Ortaokulda çocuğu olmayanlar bile mutlu olmuştu. Çünkü gelen öğretmenler matematik, fen bilgisi, Fransızca derslerini vereceklerdi. O ders yılında Nevşehir, sanki bir rönesansı yaşamaya başladı. Ortaokulda eğitim öğretim düzene girdi. Mesleğini gerçekten benimsemiş genç öğretmenlerin istekli çalışmalarıyla, il merkezi olsa da, hâlâ kasaba özelliğini koruyan Nevşehir’de önemli bir eğitim atılımı yaşandı. Eğitim enstitülerinde süre daha sonra 3 yıla çıkarıldı. Üniversitelere bağlanıp da fakülte olunca 4 yıl oldu. Çeyrek yüzyıldır eğitim fakültesinde görevli, coğrafya öğretmen adaylarını eğitmeğe çalışan bir akademik (akademisyen değil) olarak belirtmek zorundayım; iyi bir eğitimci yetiştirmek için 4 yıl yeterli idi. Öğrenci 3 yıl boyunca bilgi ediniyor, kendini geliştiriyor, ders yılının sonuna doğru bir “lisans tezi” konusunu ödev olarak alıyor, yaz dinlencesinde çalışıyor ve 7. ya da 8. yarıyıl içinde bu çalışmasını sunuyor, dosyasını teslim ediyor ve sınavlarını da verdikten sonra mezun oluyordu. Lisans tezini başarıyla veremeyen fakülteyi bitirmiş sayılmıyordu. hiç olmazsa rahatlar. 5. Öğrenci, 10. yarıyıldan sonra yorgunluğunu atamadan, yeniden KPSS’ye girmek zorunda kalmaktadır. Sonuç olarak, sürenin yeniden 8 yarıyıla indirilmesi gerekmektedir. Yüksek lisansı tezli olarak yapmak isteyenler için, sınavlarda başarılı olurlarsa, enstitüler (Fen Bilimleri, Sosyal Bilimler, Eğitim Bilimleri) vardır. ÖĞRETMEN ÜNİVERSİTELERİ Ancak 25 yıldır savunduğumuz bir düşünceyi de burada yinelemeli: Öğretmen üniversiteleri. 12 coğrafi bölgenin merkezinde olabilecek sayıda kurulacak bu üniversiteler ülkemizin öğretmen gereksinmesini niteliksel ve niceliksel anlamda karşılayabilir. Bunlar uzmanlık kuruluşları olacak. Fen, edebiyat ve eğitim fakültelerinde 8 tam yarıyıl öğrenim görenler sınavla girebilecekler. Bu üniversitelerde 4 fakülte 2 yarıyıl eğitim verecek: 1. İlköğretim fakültesi (Okulöncesi de bu kapsamda ele alınabilir. Türkçe, Fen Bilgisi, Sosyal Bilgiler), 2. Sosyal Bilimler Öğretmenliği Fakültesi (Coğrafya, Tarih, Türk Dili, Felsefe bilimleri, Batı Dilleri), 3. Fen Bilimleri Öğretmenliği Fakültesi (Fizik, Kimya, Matematik, Biyoloji, Bilgisayar), 4. Güzel Sanatlar Öğretmenliği Fakültesi ( Resimiş, Müzik ), 5. Beden EğitimiSpor Öğretmenliği Fakültesi. 12 Bölgemizde açılacak üniversitelerin şehirleri şöyle olabilir: İstanbul, Samsun, Erzurum, Diyarbakır, Adana, Konya, İzmir, Bursa, Sıvas, Van, Antalya, Eskişehir. Neden bu şehirler? Çünkü, buralarda var olan üniversitelerin eğitim öğretim kadroları yeterlidir. Öğretim elemanı sağlanmasında sıkıntı yaşanmayacaktır. Bu üniversitelerde seçkin eğitici kadro, doktora tezini eğitim konusunda yapmış (lisans eğitimini de gerçek branş olarak almış bulunan) deneyimli kişilerden oluşacak. Alanında kitap sahibi olanlar yeğlenecek. Eğitimbilim dersleri ortak olacak ve bütün öğretmen adaylarının katılması zorunlu kılınacak. Her üniversite kendi uygulama ilköğretim okulunu, lisesini açmak yükümlülüğünü yerine getirecek. 10. yarıyılda haftada iki gün öğretmenlik uygulaması yapılacak. 10. yarıyılı tamamlayan aday sınava girecek ve başarılı olanın ataması yapılacak. Eğitimin niteliğini arttırmak için başka bir yol görünmüyor. Öğretmen üniversiteleri ilk mezunlarını verdikten sonra öğrencilerin durumunda sevindirici gelişmeler olacak. Mühendis yetiştirmek için teknik üniversiteler kuruyoruz. Eğitim konusu teknikten daha mı az önemlidir ? Her iktidar, her eğitim bakanı, eğitime ne denli çok önem verdiğini anlatıyor; her okul açışlışında, her Öğretmenler Günü’nde bunlar yineleniyor fakat hiçbir gelişme olmuyor. Havanda su dövülüyor. Liselerden gelen öğrenci niteliğini 32 yıldır izleyen, gözleyen bir öğretim üyesi olarak ülkemizin geleceği açısından öğretmen üniversitelerinin bir gereklilik, bir zorunluluk olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. YÖK Başkanlığı ilgilenirse, saygıyla sunulur. GÜNÜMÜZDE DURUM Tezsiz yüksek lisans yapmış olarak mezun olan gençler 5 yıl öğrenim görüyor. Yüksek lisansın tezsiz olmasının nasıl bir “saçmalık”, “zaman israfı” olduğunu kanıtlamak için uzun uzun anlatmak gerekmiyor. Yüksek lisans yapmış olacaksınız; “Bilim uzmanı” unvanı kazanacaksınız ve bunu tez hazırlamadan, hiç emek vermeden, güya iyi bildiğiniz bir konuyu savunmadan elde edeceksiniz. Bu, başlı başına bir anlamsızlık, ülke gerçeklerinden haberdar olmama demektir. İleride, Türkiye’nin eğitim tarihini yazacak olanlar bu “hilkat garibesi”ne de yer ayıracaklardır. Eğitim öğretimde gerilemenin, nitelikli öğretmen yetiştirememenin gerekçelerinden biri de budur. Ne yapılması gerekiyor? 1. Sürenin 5 yıla çıkması ile öğrencinin kazandığı hiçbir şey yok. Öğrenci, ilk 8 yarıyılda öğrendiklerini de son yıl içinde unutuyor. Çünkü, bağlı bulunduğu anabilim dalı ile ilişkileri en az düzeye iniyor. (Sanki misafir öğrenci gibi) 2. 9. ve 10. yarıyıllarda verilen dersler kolayca ilk 8 yarıyıl içine dağıtılabilir. Eğer sıkıntı çekiliyorsa hafta sonu tatil günleri değerlendirilir. 3. Öğretmen uygulaması derslerinin 7. ve 8. yarıyıllarda verilmesi mümkün. 4. Eğitim fakültesi bulunan üniversiteler, Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yaparak Kampus içinde, deneme lisesi açabilir. Böylece, çok sayıda aday öğretmenin bunalttığı liseler kurtulmuş olur, Cumhuriyet Gazetesi İnternet sitesinde (Bilim ve Teknoloji köşesinde) imzaları yayımlanan, Prof. Mehmet Öztürk ile 130 akademisyen ve araştırmacı, Meclis’te görüşülmekte olan Biyo Güvenlik Yasası için ortak bir çağrı yaptılar. Metni yayımlıyoruz: “Genetiği değiştirilmiş tarım bitki (GDO) ve ürünlerinin ülkemize ticari kullanımını düzenleyen Biyogüvenlik Kanunu’nu destekliyoruz. Ancak, tasarıda her türlü GDO ve ürünlerinin araştırmalarda kullanımı, ticari kullanımla eşdeğer olarak ele alınmıştır. Kanunla, rekombinant DNA kullanımı gerektiren tibbi, biyolojik, farmasötik ve biyoteknolojik araştırmalarımız derinden etkilenecek, Türkiye’nin bilim ve teknoloji geleceği tehlike altına girecektir. Biyogüvenlik Kanununda, bilimsel araştırmalarda kullanılan GDO ve ürünlerinin kapsam dışı bırakılmasını talep ediyoruz. Araştırmalarla ilgili düzenlemeler Avrupa Birliği ülkelerindeki uygulamalar dikkate alınarak yapılmalıdır.” Biyogüvenlik Yasası için ÇAĞRI Kapitalizm ve Kriz: Sempozyum Akdeniz Üniversitesi İİBF Maliye Bölümü ve SKS Akdeniz Üniversitesi Kamu Kesimi İktisadi Araştırmalar Topluluğu, 1011 Mart tarihleri arasında Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, B Blok Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu Konferans Salonunda “Kapitalist Birikim Sürecinin Tikanması, Aşınan Teorik Yaklaşımlar ve Kriz” başlıklı sempozyum düzenliyor. Sempozyumun Amacı: 1970 sonrası ekonomi politikalarına hakim olan Neoklasik yaklaşımın iktisadi, sosyal ve toplumsal olarak sürdürülemezliği ve ortaya çıkan küresel krizler, kapitalist birikim sürecinin bütün olarak sorgulanmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Sempozyumda bu sorgulamanın iktisat, maliye ve kamu yönetimi disiplinlerinden farklı bakış açıları ile yapılması, ekonomik ve toplumsal hayatta neden olunan tahribat alanlarının irdelenmesi amaçlanmaktadır. Sempozyumda sunulan tebliğler İktisat Dergisi özel sayısında yayımlanacak. Konuşmacılar arasında olanlar: İzzettin Önder, Sungur Savran, Sinan sönmez, Fuat Ercan, Yavuz Tekelioğlu, Korkut Boratav, Erinç Yeldan, Oğuz Oyan, Zeliha Göker, Mehmet Türkay, Galip Yalman, Ümit Akçay, Başak Ergüder, Levent Dölek, Çağatay Şahin, Selime güzelsarı, İsmail Engin, Özgün Biçen, Umut ulukan, Özlem Tezcek, Nihat Ciğerci Ulukan, Özgün Akduran, Sevda Yazıcı.. CBT 1199/ 18 12 Mart 2010
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle