Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz ODTÜ MEMS: Dünya çapında bir mükemmeliyet merkezi yolunda ODTÜ Mikro Elektronik Mekanik Sistemler Araştırma ve Uygulama Merkezi (MEMS), Avrupa Birliği Çerçeve Programları'ndan 2,7 milyon Avro tutarında destek aldı. Bu rakam ülkemizde bir kuruluşun aldığı en yüksek miktar. MEMS'e bu para, altyapı sistemini geliştirerek kendi alanında Avrupa'nın mükemmeliyet merkezlerinden biri olması amacıyla verildi. ODTÜ MEMS'de savunma, otomobil ve daha pek çok sektöre yönelik olarak projeler geliştiriliyor. Şu anda biyolojik mikro elektronik mekanik sistemler ile ilgili ilerleyen çalışmalarımız var. Kanser hücrelerini ayrıştırarak yakalamak için burada daha değişik ve ileri yöntemler geliştirildi ve patent başvurusu yapıldı. “Başarılı olursak bilim dünyasında yankısı büyük olacak." Orhan Bursalı di ve çok mesafe almamızı sağladı. Ancak son altı aydır projelerimiz değerlendirme sürecine bile sokulmamaya başlandı, “bütçe yok” deniyor. Hükümetin TÜBİTAK'a verdiği ARGE projeleri desteklerinde ya kesilme ya da durma var. Araştırmalarımızla, projelerimizi yüksek bir noktaya çıkartıyoruz, birden destek kesilince işler duruyor. Savunma Sanayii ve başka kurumlarla yaptığımız projelerin kritik önemi sanki farkedilmiyor hükümet tarafından.. Daha önce verdiğimiz projelere destek sürüyor, ancak ama yeni projelere destek durdu. Nedeni tam bilmiyoruz, çünkü projelemiz ulusal savunmayı destekler nitelikteler. CBT: MEMS’lerin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Akın: Heyecan verici gelişmeler var: Biyoloji konusunda biyo mikro ve nano sistemler konusunda, yapılabilecekleri şimdiden kestirmek çok zor, ama hayatlarımızı çok değiştirecek gelişmeler olacak. Şu anda yeni başladı, buzdağının sadece üstünde bazı olaylar görüyoruz.. Örneğin kabaca da olsa kör bir insanın bir takım işaretleri takip ederek yürümesi ve basket oynaması şu anda bazı kişilerde gerçekleşmiş durumda. Mikro elektronik ve çip teknolojisi 60 yıl önce başladı, ama bu alanda gerçekleştirilenlerin bizim hayatımızı değiştirmeye ise 20 yıl önce başladı.. MEMS teknolojisi de 30 yıl önce başladı, bu alanda atılan adımlar ve gerçekleştirilenler şu anda hayatımızı yeni yeni değiştiriyor. Nanoteknoloji 10 yıl önce başladı, ama çok hızlı bir şekilde teknolojiler gelişmekte ve bugün nanoteknolojiden muazzam bir beklenti doğmuş durumda. Birçok şeyin yapılabilmesi için daha çok zaman önümüzde, inanılmaz bir potansiyel var. MEMS’ler örneğin İphone'larda kullanılıyor. Telefonu ters çeviriyorsunuz, resmi düzeltiyor. Daha pek çok alanda ve oyun teknolojisinde bu teknolojiler yenilik oluşturdu. Örneğin Nintendo Wii.... Akıllı sistemler ve MEMS’ler ve buna dayalı sensörler bütün hayatımızı değiştirecek. Yapay organların üretimi başlayacak yakında, nanoteknoloji burada büyük rol oynuyor… hayret@akdeniz.edu.tr Halka gitmek, halka dayanmak, halkın sesini, Hakk’ın sesi bilmek, halkı yegâne egemen saymak… Tüm bunlar sömürüye karşı durmak için söylenen sözler değil midir? Vox Populi Vox Humana (*) Halk aslında insandır; temel hakları, özgürlükleri çiğnenen insandır, insanlardır. Halk kendini korumaya çalışırken insanın temel haklarını, özgürlüklerini korumaktan başka bir kaygı taşımaz. Halk bu temel haklara, özgürlüklere aykırı hiçbir amaç uğruna herhangi bir çaba göstermez. Aykırı amaç güdenler de halktan sayılmaz. Çoğunluk her zaman insandan yana mıdır? Azınlığın veya çoğunluğun temel haklarımızı, özgürlüklerimizi korumaya yönelmesiyle insanlaşacağını, onları yıkmaya yöneldiğinde insanlıktan çıkacağını; ülke nüfusu içerisinde bir azınlığın veya çoğunluğun tercihinin halkın sesi olup olmadığını bilmek için onların bu hakları, özgürlükleri ne ölçüde korumaya yöneldiğine bakmak gerektiğini söylemelidir. Seçmen öbeklerini halk saymak, göstermek; herkesi seçmen çoğunluğunun insanın temel haklarını, özgürlüklerini belirlemeye mutlak yetkisinin bulunduğuna inandırmak, bu sırada böyle bir “çoğunluğu” yaratmanın yolunu, yordamını eksiksiz bilmek modern tiranların birbirlerini kıskandıran becerileridir. Halk savunur. Kendini, insanını savunur. Halk, hükümetler istedi diye yapılacak referandumlarda sandıklardan çıkacak ve temel haklarımızı, özgürlüklerimizi yutacak olan Çoğunluk adında bir canavarla özdeşleştirilmek istemez. Halk asla sandıktan çıkan bir seçmen çoğunluğu değildir. Halk dediklerimiz sandığa insanın temel haklarını, özgürlüklerini korumak için gidenlerdir. Halkı seçmen çoğunluğunda aramamalıdır. Aklı başında bir siyasetçi bunu iyi bilir. Halk, siyaset erbabının eline referandumlarda seçmene sorulamayacak soruların bir listesini vermiştir. Buna karşın soracaklarsa bu soruları, halk direnir. Bu liste devrimlerde kanla, acıyla, ateşle yazılmıştır. 1789’da egemenliğin kayıtsız, koşulsuz millete ait olduğu söylenirken, milletin bu egemenliği kayıtsız, koşulsuz kullanamayacağı da söylenmişti: Hiçbir güç temel hakların, özgürlüklerin özüne hiçbir biçimde dokunamayacaktır. Türkiye’nin Cumhuriyet Devrimi de seçmen çoğunluklarının bertaraf edemeyeceği temel, evrensel insan hakları değerlerini bu listede saymıştır. Kör seçkincilik ne denli yanlışsa, kör seçmencilik de o denli yanlıştır. Seçmeni her şeyi bilen biri saymak, onu bütünüyle bilisiz saymak da yanlıştır. Referandumlarda veya siyasi parti seçimlerinde seçenlerin önüne tercih edilmek üzere gelmenin, getirilmenin önemli, ciddi önkoşulları vardır. Bu koşullara isterseniz, bir yanıyla uzmanlık bilgisi, bilen kişilerin ortaya koyduğu bilgi, öte yanıyla bir hukuk toplumunun temel değerleri diyebilirsiniz. Bu bilgilerin doğruluğunu, o değerlerin geçerliliğini –doğrudan veya dolaylı biçimde referandum konusu yapamazsınız. Hele, seçmenin önüne konulan seçenekleri, soruları bugünün seçim/siyasi parti yasalarına göre oluşmuş bir hükümetin partisi belirleyecekse durum daha da vahim olacaktır. Siyasal, iktisadi, sosyal değişimler sonucu çağdaş demokrasiye ulaşmış toplumlarla, ağır aksak bir demokrasiyle bu değişimlerin sonuçlarına ulaşmaya çabalayan toplumların karşı karşıya bulundukları sorunlar, tehlikeler ve çözüm yolları birbirinden çok farklıdır. Bu yüzden, Irak’ta yapılan bir seçimle, İngiltere’de yapılan bir seçimde gözlemlenecek seçmen ve siyasal ortam gerçeklikleri birbirinden farklıdır. Farklı olmayan şey, hangi süreçte ve toplum gerçekliğinde ortaya çıkarsa çıksın, sonuçta insanın sömürülmesidir. Bizim hareket noktamız bu sömürüye karşı durabilmenin yollarını arayıp bulmaktır. Katılımcı, doğrudan, temsili veya başkaca bir özellikte olsun, bir ülkenin demokrasisi bu sömürüye karşı etkili bir siyasal araç olabilmekle bir anlam ve değer taşıyacaktır. Demokrasilerin bundan başka amaçlar için kullanımı onların daima kötüye kullanımıdır. Bu saptırmayı yine demokrasinin sunduğu olanaklarla önleyebileceğiz. Onun için demokrasiyi ilk önce, seçim sandığına halk olarak giden seçmene emanet etmeliyiz. Onun duyarlılığına, müdahalesine güvenmeliyiz. Demokraside kitlenin, azınlık, çoğunluk, seçmen kesitleri yerine egemenlik ve insan hakları boyutlarıyla özellik gösteren “halk” kesitinden hareket ederek, siyasi kararlarda onun ortaya koyduğu gerçekliği ölçüt almak daima doğru bir yöntem olacaktır. (*) Halkın sesi, insanın sesi(dir.) A B'nin “REGPOT Regional Potansiyel/ Bölgesel Potansiyel” programı, büyük umutlar vaat eden yeteneği ve altyapısı yüksek araştırma merkezlerinin birer mükemmeliyet merkezi olmasını desteklemeyi amaçlıyor. Bu başvuru döneminde, ODTÜ MEMS (Mikro Elektronik Mekanik Sistemler Araştırma ve Uygulama Merkezi) 320 kurum ve kuruluş içinden desteklenen 16 merkezden biri oldu. Merkezi yöneten Prof. Dr. Tayfun Akın, bu geliri, Türkiye'den araştırmacıları Avrupa’ya göndererek çeşitli alanlarda daha iyi uzmanlaşmaları, Avrupa’daki merkezlerden gerekli uzmanları getirmek ve teknolojik altyapıyı güçlendirmek için kullanacaklarını belirtiyor. REGPOT projesine ülkemizden başka kurum ve üniversitelerden de başvuran olmuştu. Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü de REGPOT projesi'nden 1.1 milyon Avro destek aldı. Bölüm, Avrupa’daki bazı önemli araştırma merkezleriyle ortak çalışmalar yapacak ve elemanlarının Avrupa’daki ekiplerle entegrasyonunu sağlamlaştıracak… yaz eşya dahil, özellikle savunma sanayi, biyomedikal teknolojiler ve otomobil sanayi için onlarca proje yapılıyor. Tayfun Akın, merkezi dünyanın sayılı mükemmeliyet merkezlerinden birine dönüştürme konusunda çok iddialı. Bugüne kadar elde ettikleri ürünlerin en iyiler arasında olduğunu vurguluyor ve çalışmalarıyla ve üretimleriyle, Türk sanayinin pek çok sektörüne, ileri teknolojik bir yapı ve özellikle katma arzusunda olduklarını söylüyor. Tayfun Akın sorularımızı yanıtladı: CBT: Hayırlı olsun, iyi bir para aldınız! Akın: Biliyorsunuz Türkiye her sene Avrupa Birliği Çerçeve Programları’na tam üye olarak para ödüyor.. Biz de projelerimizle bu paraları geri kazanmaya yardımcı oluyoruz! AB ile entegrasyon en iyi şekilde bilimde gerçekleşiyor. AB’ye “Ben bir bölgesel potansiyelim, beni mükemmeliyet merkezi olarak kabul edin, şu eksiklerim tamamlanırsa ürettiğim projeler şu aşamaya yükselecek, daha iyi olmam için destek verin” diyorsunuz. REGPOT projesine, AB’nin en iyi 12 ülkesi dışında kalan ülkelerden başvuru kabul ediliyor. Türkiye’den 45 başvuru yapıldı. BÜ ve biz aldık. Durumunuza, altyapınıza, projelerinize bakıyorlar ve öyle destek veriyorlar. Biz iyi durumdayız. CBT: Mikro elektronikte kapasite olarak ne durumdasınız? Akın: Mikro mekanik yapılar yapıyoruz, bu amaçla litografi yeteneğimizi 0.35 mikrometreye indirdik. Otomatik litografi cihazı aldık, bunu ayrıca üretimde de kullanabileceğiz. Otomatik silisyum pul kaplama cihazımız da var. Bütün bu altyapımızı öyle bir noktaya getiriyoruz ki yakında çip üretimi yapabilecek noktaya ge MİKROELEKTROMEKANİK SİSTEMLER Mikro elektronik mekanik sistemler (MEMS) esas olarak entegre devrelerle birlikte doğan bir kavram. Bugün kullandığımız mekanik ve elektronik sistemlerin mikron boyutlarda küçültülmüşlerini düşünün! Günümüzde çok büyük bir kullanım alanına sahip olan MEMS aygıtlarında, bütün mekanik ve elektronik sistem, yüksek teknolojik aygıt ve baskı teknikleriyle, entegre devrelerle küçültülür. Ve, damarlara bile sığdırılabilecek kadar küçük biyolojik amaçlı minyatür aygıtlar elde edilebilmektedir.. ODTÜ MEMS merkezinde be MEMS TEKNOLOJİLERİ VE ODTÜ Nanoteknoloji sistemlerin ortaya çıkması da MEMS'le aynı zamanlara denk geldi, bu minyatürleşme de MEMS'le birlikte kullanılmaya başlandı. “Bu gelişmeler içinde kalıba alma, kaplama teknolojileri, ıslak oyma yöntemleri, kuru oyma yöntemlerinde yaşanan gelişmeler mikro aygıt yapımını mümkün kıldı. Küçük aygıtların yapılması konusunda ortaya çıkan ilk fikir ünlü fizikçi Richard Feynman tarafından 1959 yılında yapılan "There's plenty of space at the bottom" isimli konuşmada ortaya atıldı. Mikroelektromekanik sistemlerin boyutları 1 ile 100 mikrometre arasında değişim gösterir. Bu küçük boyutlarda standard fizik kuralları genellikle geçersizdir. MEMS yapılarında yüzey alanının hacime oranı oldukça yüksektir; bu sebep ile yüzey etkileri (elektrostatik kuvvetler, ıslatma) hacim etkilerine (eylemsizlik, termal kütle) baskın gelir. Mikro elektromekanik sistem yapıları üç bölümden oluşur. Bu bölümler mekanik bölüm, mekanik bölümü çalıştıran elektronik tahrik bölümü ve mekanik hareketin davranışını inceleyen elektronik algılama bölümü olarak özetlenebilir. MEMS tahrik mekanizmaları verilen tahrik tipine göre farklılık gösterir. MEMS yapıları termal, elektrostatik, manyetik, pnömatik ve optik olarak tahrik edilebilir. Algılama işlemi ise genellikle optik ve elektronik sinyaller ile yapılır.” (Wikipedia) ODTÜ'deki MEMS merkezi, 60 milyon dolarlık yüksek teknolojik cihaza ve temiz alan altyapısına sahip. Merkez, AB dışında, Milli Savunma'dan, DPT ve TÜBİTAK’tan ARGE projeleri alıyor. Özel ve kamu sektörüne de farklı hizmetler veriyor. Akın, ABD Ulusal Bilim Kurumu (NSF) 2009 yılında düzenlediği mikro ve nano teknolojilerin gelecekteki konumlarını öngörmeyi amaçlayan bir çalıştaya da ABD dışından davetli 4 konuşmacıdan biri olarak katıldı. CBT 1193/8 29 Ocak 2010 KANSER HÜCRELERİNİ YAKALAMAK CBT: Sizin biyomedikal çalışmalarınız da var, anlatır mısınız? Akın: Biyomedikal konusunda Doç. Dr. Haluk CBT: TÜBİTAK da projelerinize destek veriyor… Akın: Evet, TÜBİTAK’ın destekleri çok önemliy CBT 1193/9 29 Ocak 2010 leceğiz. Soru: Piyasa ile ilişkilerde ne durumdasınız? Akın: Biz kritik ürün, ara ürün üretiyoruz, elektromekanik sistemlerin kritik parçalarını üreODTÜ MEMS laboratuvarı ve tiyoruz. Türkiye, MEMS’de geliştirilen çeşitli teknoloji ve uygulamalardan örnekler. sanayinin gelişimi ve anlayışı açısından zor bir ülke. Yüksek teknoloji fazla gelişmiş değil. Gerekli parçaları da dışarıdan almayı tercih ediyorlar. Biz hem piyasa yaratmaya hem de teknoloji geliştirmeye çalışıyoruz. MEMS teknolojisi ve neler yaratabileceği bilinmiyordu.. CBT: Hangi alanlarda yoğunlaşıyor araştırmalarınız ve kritik ürün geliştirmeniz? Akın: İlkin savunma sanayii, zaten bu sektöre yönelik pek çok projemiz yürüyor; ikinci olarak otomotiv sanayisinde kullanımı olabilir. Ülkemiz otomotiv sektörü düne kadar bütün tasarımlarını dışarıda yaptırıyordu. Bu durumda sizin burada yaptığınız bir algılayıcıyı sisteme entegre etmeniz mümkün olamıyordu. Ancak şimdi tasarımlar burada da yapılmaya başlandı. Dolayısıyla ürünlerimiz tasarım aşamasında sistemlere girebilir. Algılayıcıları/sensörleri dışarıdan alacaklarına bizimle işbirliği yapmaları umudundayız. TOFAŞ ile ortak çalışmamız var. CBT: Hangi konularda? Akın: Mikro enerji üretici konusunda var örneğin. Araba tekerleğinde basıncın sürekli okunup sonra merkezi işlemciye gönderilmesi gerekiyor. Basıncı okuyacak sensörün bir enerjiye ihtiyacı var, bunu oradaki titreşimden sağlayabiliriz. Bu konuda bir örnek kalp pilleri… Bu pillerin uzun süre dayanması için hareket ettikçe yeniden şarj olmasını sağlayacak sistem de bu düşünceden kaynaklanıyor. Biz buna mikro enerji üretici diyoruz. Böyle bir makinenin boyutları, talebe ve duruma göre 1x1 mm veya 1x1 cm olabiliyor. Külah’ın çalışmaları var bizim burada. Haluk Hoca benim ilk yüksek lisans öğrencim.. Döndükten sonra enerji üreteçleri ve biyoMEMS üzerinde yoğunlaştı. Şu anda BiyoMEMS’lerle (Biyolojik mikro elektromekanik sistemler) ilgili ilerleyen çalışmalarımız var. Kanser hücrelerini ayrıştırarak yakalamak üzerine bir dizi yöntem var; biz ise daha değişik yöntemler üzerinde duruyoruz. Bu yöntemlerle ilgili yayınlarımız ve patent başvurularımız var. Başarılı olursak bilim dünyasında yankısı büyük olacak. CBT: Sistem nasıl çalışacak? Akın: Rezonansa girebilen elektro mekanik bir yapı oluşturduk, bunun üzerine kanser hücreleri geliyor ve yapışıyor. Burada mikro yapının kütlesine göre belirli bir rezonans frekansında titreşim oluşturuluyor. Sistemde, kanser hücrelerinin yapışacağı bir yüzey işlemi yapılıyor ve bir madde ile kaplanıyor. Kanser hücresi gelip buna tutunuyor. Böylece kaç tane kanser hücresinin varolduğunu anlama olanağımız doğuyor. Eğer kanser hücreleri çoksa, kanser ilerlemişse, frekans daha çok kayıyor… CBT: Sensör çalışmalarınıza talep var mı? Akın: Araştırmalarımızı nasıl endüstrileştirebiliriz, endüstriye kazandırabiliriz, konusu üzerinde çok çalışıyoruz. Örneğin savunma sanayiinde bu sistemlerin kullanılabilmesi çok önemli. Yurtdışından alınan çok önemli yüksek teknoloji sensörlerinin satışında büyük kısıtlamalar var. Biz bunları yerli olarak yapabilirsek sınırlamanın yarattığı sıkıntılardan kurtulacağız, kendi savunma sistemlerimizde kullanabileceğimiz gibi, ihraç potansiyelimiz de olacak. Yurtdışına bağımlı olmaktan kurtulacağız. Bu konuda çok mesafe aldık. TİTREŞİMLE ENERJİ ODTÜ'den Doç. Dr. Haluk Külah ve arkadaşları, elkol hareketleri gibi düşük frekanslı sarsıntılardan yüksek oranda elektrik enerjisi üreten yeni bir yöntem geliştirdi. Dünyada düşük frekanslı sarsıntılar önce yüksek frekansa, sonra da elektrik enerjisine çevriliyor. ODTÜ’de ise dünyadaki örneklerinden daha düşük frekanslarda bile yüksek enerji elde etme özelliğine sahip. Hareketlerden üretilen enerji, cep telefonu ile bilgisayarlarda ve güvenlik sistemlerinde de kullanılabilecek. Ayrıca müzik, telefon, bilgisayar gibi elektronik cihazlar daha da küçültülebilecek. ODTÜ de geliştirilen sistemin boyutları şöyle: 8x9.5x0.5 mm ve ağırlığı 200 miligram, dolayısıyla kolay taşınabilir ve kullanılabilir bir özellikte. Külah'a göre ısı, ışık ve ses birer alternatif enerji kaynağı. Ayrıca sarsıntı her ortamda var, dahası otomobil yüzeyinde, pencerelerde ve bedende hareketlerle sarsıntılar oluşuyor. Mikro elektronik mekanik sistemler sayesinde, ilk kez bu düşük frekanslardaki sarsıntılardan yararlanma olanağı ortaya çıktı. ODTÜ'de bu frekanslar yükseltilerek sürekli enerji kaynağı yaratıldı.