Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kültür İngilizlerTürkler Celal Şengör, Cape Town’da yayımlanan Afrika sömürge tarihine ilişkin güzel bir kitaptan, misyonerlik etkinliği sırasında kölelikle savaşan ünlü İngiliz kâşifi David Livingstone’un (18131873) Amerika, İngiltere ve Osmanlı devletlerinin isterlerse bunu engelleyeceklerine ilişkin sözlerini nakletti. Bu özellikle Mısırlı Arapların hâlâ köle ticareti yaptığına işaret ediyor olmalı. Bu bana Piri Reis’in haritası ile 16. yüzyılda Seydi Ali Reis’in macerası dışında Osmanlıların başka iklim ve dünyaları tanımak konusunda hiçbir etkinlikleri olmadığını anımsattı. Doğan Kuban olmamış. Türk’ü hor görmüş. Bizim tarihi sorunlarımızın çekirdeğinde yanıtlanmaya cesaret edilmemiş böyle sorunlar var. Sanayi devriminin yaratılmasına hiç katılmadığımız gibi, Osmanlı döneminde hiçbir alanda sanayileşememişiz. Üç yanımız deniz ama, biz Basra’dan Hint Okyanusu’na bile açılamazken İngilizler 18. yüzyıldan itibaren Hint, Afrika, Amerika ve Avustralya İmparatorluğu kurmuşlar. ‘Ne farkımız vardı?’ diyen kimse çıkmıyor bu ülkeden. DİN/BİLİM ADAMI BİRLİKTELİĞİ İngiltere ve Avrupa’da din adamlığı ile misyonerliği ve bilim adamlığını birleştiren çok insan yetişmiş. Bizde medreselinin en büyük amacı İstanbul’da ellili, altmışlı bir medreseye müderris olmak. Batı’da dünyanın her yerine giden misyonerler var: Plano Carpini, Matteo Ricci, Livingstone gibi kâşifler, gezginler. Oresme, Roger Bacon gibi bilim adamları. İngiltere’de bizde olmayan gelişmeler var. 13. yüzyılda bir parlamentoları var. İngiliz kralları Hıristiyan dinini Roma’dan ayırıp ulusal bir kilise kurmuşlar. Aristokrasinin bütün gücüne karşın 19. yüzyıldan bu yana bizde söz konusu olamayacak bir demokrasi uyguluyorlar. İngiltere’de iktidarla muhalefet arasındaki parlamento söyleminin düzeyini anlamak isterseniz, İngilizce biliyorsanız, bir iki gün Times, Independent, Guardian gibi gazetelere bir göz atın. Sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bir oturumunu dinleyin. Times’la Zaman’ı da karşılaştırabilirsiniz. Aydınlanma bağlamında Fransız devrimini okumaktan daha öğreticidir. Bu kapitalist ülkede sosyal sağlık sistemi hâlâ iyi çalışıyor. Bizim İngiltere ile karşılaştırılabilecek sanayimiz yok. Adam başına yıllık gelir farkı da dört kat. İngilizler bizim belediyecilere göre çok geri kalmış sayılır. Bizde köyden yeni gelenler apartmanda oturuyorlar. Orada yüksek burjuva ve aristokratlar eski evlerde oturuyor. Bazı gelişmemiş kentleri var. Oxford ya da Cambridge gibi doğru dürüst gökdeleni olmayan kentler. Fakat dünyanın en güzel kitaplarını onlar basıyor. İpleri de hâlâ asılacak kadar sağlam. Yakın tarihi anımsarsanız, onlar Sivastopol’a çıkarma yapıp koca Rus İmparatorluğu’nu dize getirmişlerdi. Bizim 19. yüzyıldan en büyük anımız Pilevne ve Ayastefanos. Sayın okuyucular, Bizim toplum, bilimin ve çağdaş kültürün bir zekâ ya da kabiliyet sorunu değil bir düşünce yapısı olduğunu anlayamadı. Bu basamağa çıkamadık. Ünlü bir molla ailesinden gelen dayım Türklerin zekâsından söz edildiği zaman ‘Tilki de zekidir, ama yaşamı kürkçü dükkânında biter’ derdi. Türkiye’de ortam bazen insana o kadar ipin ucu kaçmış hissi veriyor ki, ciddi ile komik arasındaki fark azalıveriyor. Ç sik bir kültür katmanı getirmişler. Göçer Türkler de +700’den başlayarak Orta Asya ve İran kültür ortamına ve İslam dini etkisi ortamına girmeye başlamışlar. Anadolu’ya 11. yüzyıldan başlayarak 300 yılda yerleşmişler. Bu başlangıçlarda üç büyük fark var. Britanya adalarının arkasında Anadolu’nun Hitit, Yunan, Pers, Helenistik, Roma geçmişi yok. Roma’yı pek az biliyorlar. Fakat İngiliz kültürü, YunanRoma kültür mirasına sahip çıkmış. Tabgaç Türkleri Kuzey Çin’i fethederek Wei hanedanını (386534) kurdukları zaman, Germenler ve Vikingler hâlâ İngiltere’ye göç ediyorlardı. Ve bu sütunlar da bir kez daha yazdığım gibi, 1070’te Kutadgu Bilik yazıldığı zaman İngilizce diye bir dil henüz oluşmamıştı. Fakat Anadolu’ya gelen Türklerin bu ülkede geliştirdikleri kültürün Anadolu’nun geliştirdiği Yunan, Helenistik ve Roma kültürleriyle hiç ilişkisi olmadı. İslamın 912 yüzyıllar arasında antik kültürün verileri üzerine kurduğu büyük ortaçağ düşüncesinin felsefe ve bilim alanında ürettikleri de İngiltere’de Lordlar Kamarası veTürkiye Büyük Millet Meclisi’nden bir oturum. Osmanlı kültüründe izlenmedi. cağı dille yazılan bir baskısı da olmadığı için, bugünün Tarihte geriye doğru bakınca bizim filozof, fizikçi, maTürkleri Evliya’nın adından başka bir şey bilmiyorlar. Bizim tematikçi, sanatçı, düşünür, kâşif olarak Bacon’lara, toplum hem bugünkü dünyanın cahili, hem de kendi ta Newton’lara, Hume’lara, Adam Smith’e, Bertrand Russel’a rihinin. Tehlikeli bir bilgisizlik. ve saymakla bitmez ünlü düşünüre ve bilim adamına paDünya keşifler tarihinde Türkler yok. Mısır’a, ralel düşünürlerimiz yok. Biz kendi tarihimizde yüksek merArabistan’a onca zaman egemen olan imparatorlukta bir tebelere oturttuğumuz büyük adamlarımızın adını dünya coğrafyacı Afrika’ya ayağını uzatmamış. Harem’e Habeş kültürünü yaratanların arasında bulamıyoruz. ağalar getiren köle tacirlerine katılan bir meraklı çıkmamış. İpek yolunun on altıncı yüzyıla kadar süren tarihinde bir DEVEKUŞU KÜLTÜRÜ kervana katılıp (örneğin Venedik’ten gelen Marco Polo Böyle sorular aklınıza gelip başka alanları da kurcagibi) Çin’den haber getiren bir Türk tüccarın anıları da larsanız, orada da yanıtlar aynıdır. yok. Dünya kültür tarihinde hemen Adamlar Avrupa’dan gelip İran üzerine (örneğin Pietro hiç Türk olmamasının açıklaTayfun Akgül della Valle gibi) kitaplar yazmışlar. 17. yüzyılda bir ması yok. Bu devekuşu kültürü Türk’ün İran gezisini okudunuz mu? Biz Osmanlı nasıl oluştu? Osmanlı Türkiyesi’ni yerli yazarlardan mı öğreniyoruz, yabancı ya İmparatorluğu’nun yüzyıllarca zarlardan mı? Hammer’den önce tam bir Osmanlı tarihi yaşaması kuşkusuz güçlü ve özyazan Osmanlı tarihçisi biliyor musunuz? Biz Avrupa’yı gün bir yapının kanıtıdır. işgal edip onu öğrenmeye 18. yüzyılda başlamışız. Tarihçilerimiz bu yapının çeşitli Viyana’dan sonra okyanus. Her şeye 300 yıl geriden baş özelliklerini de aydınlatmışlarlamak bir sırlı mekanizma olmalı. dır. Fakat imparatorluğu batıran Bu can sıkıcı olguları düşünürken, konuya Livingstone ve dünya kültür sahnesine neile girdiğim için aklıma İngilizlerle Türkleri karşılaştır redeyse hiç çıkamamış Osmanlı manın boyutlarını irdelemek geldi. kültürünün bu politik yapı ile neden uyuşmadığını sorgulaTÜRKLER VE İNGİLİZLER mayan garip bir tutumumuz Britanya adalarının 3000’e çıkan tarihi içinde ilk halk var. lar, ve Keltler üzerine bugünkü İngilizleri oluşturan halk Kendi gücünü yüzyıllarca Dan’ların egemen olduğu Viking’ler ve Kuzey kültürüne yansıtmamış bir Almanya’dan gelen Germenler. Bu akınlar +500’de aşa Osmanlı toplumu, daha doğruğı yukarı tamamlanmış. Ortaçağın başında (1066) gelen su bir Osmanlı egemen sınıfı Normanlar bu altyapıya aristokratik bir cila ve daha kla var. O Türküm demeye de razı ocukken babamın eve getirdiği bütün gezi ve macera kitaplarını okurken bir Türk’ün de bu öykülerin kahramanı olmasını dilerdim. Kongo’da, Borneo’da, kutuplarda hiç Türk kâşifi yoktu. Sonradan İslam tarihi okurken Arap coğrafyacıların yanında hiç Türk coğrafyacı görmedim. Oysa Harezm’li büyük polimat El Biruni’nin (9731052) Gaznelilerin hizmetinde çalışırken yazdığı ‘Tahkiki ma li’lHind’, Hint kültürü üzerinde yazılan en kapsamlı Hint kökenli olmayan yapıttı. Bizim neredeyse tek coğrafyacımız Osmanlı topraklarını anlatan ünlü seyahatnamesiyle ilgili Evliya Çelebi‘dir. Halkın anlaya CBT 1193/2 29 Ocak 2010