Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner Orta S n f’ n dünya nüfusu içinde önlenemeyen yükseli i Ekonomik krizden dünyayı orta sınıf mı kurtaracak? The Economist dergisinin 14 Şubat sayısında yer alan “Yükselen Piyasalarda Yeni Orta Sınıf” isimli özel dosya, ekonominin ve demokrasinin belkemiği olarak görülen orta sınıfın, içinde bulunduğumuz küresel ekonomik krizden çıkışta üstlendiği rolü tartışmaya açıyor. 1930’lu yıllardan bu yana dünyanın yaşadığı bu en büyük ekonomik krizden bizi orta sınıf mı kurtaracak? Duraksayan, hatta inişe geçen talebi canlandırmayı başaracak mı? Çin ve Hindistan’da yükselişe geçen orta sınıf, küresel krize çare olacak mı? Bu özel dosya bu sorulara yanıt arıyor. Türkçesi: Reyhan Oksay osyada yer alan değişik makalelerdeki ortak görüş, orta sınıfın ekonomik kalkınmadaki katkısının tartışmasız olduğu yönünde. Öyle ki bu katkıların somut örneklerini dünyanın dört bir yanında görmek olası. Ayrıca orta sınıfın demokrasinin kurulmasında ve sürdürülebilmesinde çok önemli bir rol oynadığı da biliniyor. Demokrasinin yalnızca orta sınıfın itici gücüyle kurulamayacağı bilinse de katkıları küçümsenemez. Genel olarak dosyada görüşlerine yer verilen yazarların çoğu, orta sınıfın geliştiği ülkelerin geleceğine olumlu bakıyor. Ancak orta sıYükselen piyasalarda pratikte iki nıf homojen bir grup tip orta sınıf bulunur. Biri, olmadığı için etkileri Brezilyalı ve İtalyan’ın ortalama de ülkeden ülkeye farkgelirinin arasında bir yerde geliri lılık gösteriyor. olan. Bu grup, küresel sınıfın pek Örneğin kamu sektöçok konuda ortak özelliklerine sa ründen beslenerek gelişen bir orta sınıf, sırhip. Gelişimleri çok hızlı; ancak tını özel sektöre dayakalkınmakta olan dünyanın yalnız mış orta sınıftan farklı ca onda birini oluştururlar. Bunlar davranışlar sergiliyor. küresel orta sınıf olarak nitelendiDosyanın ilk makalesinde genel olarak rilebilir. orta sınıfın değişik taİkincisi kalkınmakta olan ülke nımlarına ve dünya nüstandartlarına göredir. Son bir iki fusu içindeki yüzdesiyıldır bu grup tarihte ilk kez, kalnin son yıllardaki önkınmakta olan dünya nüfusunun lenemeyen yükselişine çoğunluğunu oluşturmaya başladı yer verilmiş. cetiner.m@superonline.com ORTADA KİM VAR? Orta sınıfı iki ana koldan giderek tanımlayabiliriz. Biri göreceli yoldur ve her ülkenin orta gelir aralığındakileri dikkate alır. İkincisi mutlak yoldur ve her ülkede sabit bir gelir kuşağında yer alan insanları işaret eder. MIT’nin Sloan School of Management okulundan Lester Thurow bu yaklaşımı tercih ediyor. Thurow, referans noktası olarak Amerika’da yaşayan insanların gelirlerin ortalamasını almıştır. Burada, bu hattın altında ve üzerinde eşit miktarda insan bulunur. Thurow, Amerikan orta sınıfını, ortalama gelirin %75 ve %125’i arasında gelire sahip olan kesim olarak tanımlıyor. Küresel Kalkınma Merkezi’nden Nancy Birdsall aynı yaklaşımı kalkınmakta olan ülkeler için uyguluyor. New York Üniversitesi’nden Bill Easterly, en yoksul ve en varsıl %20’nin dışında kalanları orta sınıf olarak nitelendiriyor. Bu yaklaşımın en önemli sorunu her ülkenin farklı bir ortalama gelire sahip olması ve orta sınıf tanımının ülkeden ülkeye bü Evde hasta bakımı pratiği ülkemiz açısından önemli. Bu yolla zaten yetersiz hastane yataklarının daha akılcı kullanımına olanak sağlayacaktır. Ancak bu tür organizasyonların çok iyi planlanması ve iyi kontrol edilmeleri şart. D ne göre değişir. Örneğin Çin’in batısındaki Çongking veya Çengdu gibi büyük kentlerinde yaşayan orta sınıf için yılda 3.000 dolarlık bir gelir yeterli iken, Pekin ve Şanghay’da yetmez. Dolayısıyla orta sınıfı mutlak değerler ile tanımlamak zordur. K T P ORTA SINIF Yükselen piyasalarda pratikte iki tip orta s n f bulunur. Biri, herhangi bir standarda göre ortada olan kişilerden oluşur –örneğin bir Brezilyalı ve İtalyan’ın ortalama gelirinin arasında bir yerde geliri olan. Bu grup, küresel bir sınıfın özelliklerine sahiptir. Bu küresel sınıfın üyeleri pek çok konuda ortak özelliklere sahiptir. Bir kere çok hızlı bir gelişim trendi yakalamışlardır fakat kalkınmakta olan dünyanın yalnızca onda birini oluştururlar. Bunlar küresel orta sınıf olarak nitelendirilebilir. Di eri daha kalabalıktır. Bunlar, zengin ülkelere göre değil, kalk nmakta olan ülke standartlar na göre orta sınıftır. Son bir iki yıldır bu grup tarihte ilk kez, kalkınmakta olan dünya nüfusunun çoğunluğunu oluşturmaya başladılar. Toplam içindeki payları 1990’lardaki üçte birden 2005’te %49’lara ulaştı. Bunlara yükselen orta sınıf diyebiliriz. Hintli ekonomist Surjit Bhalla farklı bir tanımlama kullanarak (zengin ülkeler de dahil olmak üzere günde 10100 dolar kazananlar) tüm dünya nüfusu içinde orta sınıfın payının 1990 ile 2006 yılları arasında yüzde 30’lardan yüzde 57’lere t rmand n ortaya koydu. Bhalla’ya göre bu tırmanış, 1800’lerden bu yana orta sınıfın üçüncü yükseli idir. İlki 19.yüzyılda Batı Avrupa’daki ilk kitlesel orta sınıfın yaratılışıdır. İkincisi, çoğunlukla Batı ülkelerinde görülen, 19501980 arasındaki orta sınıf patlamasıdır. Şimdiki üçüncü dalga ise ekonomik açıdan yükselişe geçen tüm ülkelerde görülüyor. Bhalla’nın hesaplamalarına göre Asya’daki orta sınıf insanlarının sayısı, 1700’lü yıllardan beri ilk kez Avrupa’dakilerin sayısının üzerine çıkmış bulunuyor. ve Toplam içindeki payları 1990’lardaki üçte birden 2005’teki %49’lara ulaştı. Hintli ekonomist Surjit Bhalla tüm dünya nüfusu içinde orta sınıfın payının 1990 ile 2006 yılları arasında yüzde 30’lerden yüzde 57’lere tırmandığını ortaya koydu. ÜÇTE B R YASASI ladığı çizgidir. 1980’de bu hattın ötesinde çok az sayıda insan bulunuyordu. Yamuk çan şekli, Çin’deki gelir dağılımını gösteriyor. Burada solda yoksulların bulunduğu kısa kuyruk, sağda varsılların oluşturduğu daha uzun kuyruk; ortada ise ortalama gelire sahip çok sayıda insanın oluşturduğu kalabalık. Ekonomi geliştikçe, çan sağa doğru hareket eder ve eşiğe ulaştığı zaman, çok sayıda insanın orta sınıfa geçiş yaptığı görülür. Gerçekte, büyüme daha da hızlı olabilir, çünkü çanın şekli de değişmektedir. Dünya Bankası’nın kalkınma araştırma grubunun başkanı Martin Ravallion’a göre kalkınmakta olan ülkelerde gelir dağılımı 1990 ile 2005 arasında yer değiştirmeye başladı. Orta gruptaki nüfus artışı büyüdükçe, çanın boyu yükselmeye başlar ve orta sınıfın gelişimi daha da artar. Belirli bir aşamadan sonra bu süratli bir gelişme kaydeder. Bu aşama Çin’de 1990 ve 2005 yılları arasında bir yerde erişildi. Bu dönemde orta sınıfın genel nüfus içindeki payı %15’ten %62’lere ulaştı. Hindistan bu aşamaya şu anda erişmiş durumda. 2005’te Ulusal Ekonomik Araştırma Konseyi’ne göre 2005’te orta sınıfın nüfusa oranı yalnızca %5 iken, 2015’te bu oran %20’ye, 2025’te %40’ın üzerine çıkacak. Evde Kanser Tedavisi Ve Tıbbi Hatalar Kanser hastalarının evde tedavisi son yıllarda giderek yaygınlığı artan bir yaklaşımdır. Bunun iki haklı nedeni var. İlki, kanser hastalarının zaten zamanlarının büyük kısmını hastanede geçiriyor olmaları. Bu grup hastaların tedavilerinin evde sürdürülmesi, hastaların doğal çevreleri ve sevdikleriyle birlikte vakit geçirmelerine izin verdiğinden, ciddi anlamda yaşam kalitesinde bir artış yaratıyor. İkinci neden ise ekonomiktir. Özellikle batı ülkelerinde yatak ücretleri hastalar, sosyal güvenlik kurumları ve özel sigortalar için ciddi bir yüktür. Ülkemiz bakış açısıyla değerlendirildiğinde ise özellikle kanser hastalarının tedavisini sağlayacak yeterli merkez, eleman, hekim ve yatak olmadığından evde tedavi planlaması çoğu kez kaçınılmaz olabilmektedir. Son zamanlarda yapılan çalışmalar, aslında evde hasta izleme işinin ciddi bir uzmanlık işi olduğunu ve ek olarak aile bireylerinin katılım ve eğitimini gerektirdiğini ortaya koymaktadır. Ünlü kanser dergisi “Journal of Clinical Oncology”nin Aralık 2008 sayısında yayımlanan bir makale, evde izlenen yetişkin kanser hastalarında tıbbi hata oranının %7, çocuk hastalarda ise %19 olduğunu gösterdi. Sözü edilen hataların büyük çoğunluğu ilaç kullanımı ile ilişkili. Yazıda toplam 1379 ev ziyareti yapıldığına, hastaların büyük bölümünün meme, akciğer ve kolon kanseri olduğuna, çocukluk yaş grubunda ise lösemi, lenfoma gibi hastalıkların ilk sırada yer aldığına işaret edilmektedir. Yetişkin hasta grubunda evde kullanılmak üzere verilen reçetelerin %61.5’i klinik koşullarında yazılmaktadır. Bu derece ağır hastalarda elde edilen yetişkin hasta hata oranının kabul edilebilir olduğu söylenebilir. Bilgisayar kullanımı, elektronik reçeteleme yaygınlaştıkça bu hataların azalması beklenmektedir. Çünkü elektronik reçeteleme bir anlamda hekimi, eczacı ve hastayı hata yapmamaları konusunda denetlemekte ve uyarmaktadır. Neyse ki, ülkemizde de tıp alanında bilgisayar kullanımının hızla yayıldığı görülmektedir. Genel olarak bakarsak, evdeki tıbbi hataların en önemli nedeni iletişim eksikliği ve yanlış bilgilendirmedir. Kimi durumlarda hasta yakınları da bu iletişimsizliğe hekimi zorlayarak neredeyse çanak tutmaktadır. Biz hekimlerin telefon kullanarak yaptığı yönlendirmeler çoğu kez istenmeyen durumlar yaratıyor. Bu nedenle hiçbir hekim telefon ile hastaya tedavi önermek istemez. Ancak, birçok hasta ve hasta yakını “kolay” olması nedeniyle bu yolu yeğlemektedir. Elektronik posta, yazılı bir belge oluşturduğundan kanımca iletişim için daha tercih edilebilir bir yoldur. Ülkemizdeki sorunlardan devam edersek, hekime ulaşmanın zorluğundan bezen insanlar kolayca bir eczacı veya kalfasının önerisiyle hekime sormadan ilaç kullanmaktadırlar. Bu durum hastane veya poliklinik dışındaki tıbbi hataların –aslında buna hata dememek lazım, bu bir suçtur önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Hekimler arasındaki iletişimsizlikler, standart kayıtların tutulmuyor olması, hekimlerin genellikle ekipler ile değil tek başlarına çalışıyor olmaları, ulaşılabilir olmamaları da hastane dışı tıbbi hataların ülkemizdeki önemli nedenleri arasında sayılmalıdır. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki öğretim üyeliğim günlerinde, öğrencilerimle bir anket yapmıştık. Bu ankette çeşitli hastanelerin polikliniklerinde muayene olan hastalara muayene sonunda sağlık personelinin hastalıkları ve bunların tedavisi için düzenlenen tedavileri konusunda ne kadar bilgilendirildiklerini sormuştuk. Sonuçlar inanılmaz bir düş kırıklığıydı. Elbette bu eksiklik sadece hekimlere fatura edilemez. Hep yazıp söylediğim gibi, hekimlere insani çalışma koşulları yaratmadan tıbbi hataları azaltmamız pek mümkün görünmüyor. İnancım, evde hasta bakımı pratiğinin ülkemiz açısından önemli olduğunu, bu yolla zaten yetersiz hastane yataklarının daha akılcı kullanımına olanak sağlayacağıdır. Ancak bu tür organizasyonların çok iyi planlanması ve iyi kontrol edilmeleri şarttır. rekir. Tahminlerin çoğuna göre küresel orta sınıfın sayısı, şimdi ile 2030 yılına kadar olan dönemde iki katına yükselecek. Bunun sosyal etkileri, daha önceki orta sınıf patlamalarında olduğu gibi çok derin olacak. Erken 19.yüzyıl İngilteresi’nde, dünyada ilk kütlesel orta sınıfının yaratılmasına yakın bir dönemde Thomas Malthus (aşırı nüfus artışı ve yiyecek kıtlığı tahminleri ile dünyanın gözünü korkutan politik ekonomist) şöyle diyordu: “A r yoksulluk veya a r zenginli in, benzer ekilde, insano lunun geli imini olumsuz yönde etkilemesi çok büyük bir olas l kt r. Toplumun orta kesiminde yer alanlar fikri geli ime en uygun kesimdir.” MARX’IN ORTA SINIF ÖVGÜSÜ * CBT 1145/8 27 Şubat 2009 * * CBT 1145/9 27 Şubat 2009 Peki bu orta sınıfı kimler oluşturuyor? Bu sınıfın üyeleri ne varsıl, ne de yoksuldur; ikisinin arasında bir yerdedir. Asiller ve köylüler arasında uzun süreli bir ayrımın bulunduğu ülkelerde orta sınıfın etkisi çok geniştir. ‘Orta sınıf” bir gelir kategorisini tanımlamakla birlikte, aynı zamanda bir davranış kategorisine de işaret eder. Hintli bir ekonomi yazarının sözleriyle, “orta sınıf mantıksal bir kavram olmaktan çok sosyolojiktir.” Bu sınıfın en belirgin özelliği, keyfi harcamalara makul bir miktar ayırabilmesidir. Orta sınıf insanları, yoksullar gibi tüm gelirlerini yiyeceğe yatırmazlar, gelirleri günlük veya mevsimsel değildir. Amerikan Ekonomik Konseyi’nden orta sınıf konusundaki araştırmalarıyla tanınan Diana Farrell, orta sınıfı, temel gıda ve barınma ihtiyaçlarını giderdikten sonra, gelirlerinin üçte birini keyfi harcamalara ayırabilen insanların oluşturduğu bir sınıf olarak tanımlıyor. Bu koşullarda orta sınıf yalnızca buzdolabı veya otomobil gibi tüketim mallarına pay ayırmakla yetinmez; sağlık ve çocuklarının eğitimini iyileştirmek için harcama yapabilir. Genellikle bu boyutlardaki bir gelir, düzenli, kurumsal bir istihdam, maaş ve yan ödemelere ihtiyaç duyar. Bu da sabit bir iş anlamına gelir. Orta sınıf özelliklerinden biri de budur. Temel ihtiyaçları karşıladıktan sonra üçte birinin keyfi harcamalara ayrılabildiği bir gelir düzeyi yeri OPT MUM GEL ME NOKTASI Washington DC’deki Brookings Enstitüsü’nden Homi Kharas, yoksulların orta sınıfa geçiş yapmaya başladığı noktaya “Optimum geli me noktas ” adını veriyor. Bu noktada yoksul ülkeler, uluslararası ticaret yoluyla ucuz emeklerinden maksimum faydayı sağlarlar. Bu nokta her zaman ve daima hızlı kentleşme dönemine denk gelir. Bu noktada tam olarak üretken olamayan çiftçiler Marx’ın “Kırsal yaşamın ahmaklığı” olarak nitelendirdiği koşulları terk ederek kentlerde sanayide çalışmaya başlarlar. Böylece üretkenliklerini büyük ölçüde arttırırlar. Zaman içinde bu süreç gelirlerdeki eşitsizliği azaltır çünkü yeni orta sınıf varsıl elit ile kırsal yoksulun arasında, ortada bir yerde yer alır. Yoksulluk çizgisindeki yükselme, ivmesi artan bir büyüme dönemine işaret eder. Bu gelişme hem yeni orta sınıf için, hem de orta sınıfın yaşadığı ülke içindir. Bunun birkaç 10 yıl devam etmesi ge * TSUNAM G B BÜYÜME Yükselen piyasaların pek çoğunda orta sınıf, ekonomik gelişmeye koşut olarak aşama aşama büyümez. Ani kabaran bir dalga gibidir. Şekil 3’te bunun nedenleri açıkça görülüyor. Dikey hat günde 10 dolar gelir düzeyini gösteriyor. Bu, Bhalla’ya göre orta sınıfın baş Malthus’a hayranlığını her vesile ile itiraf eden Marx da orta sınıfın ortaya çıkışı karşısında şaşkınlığını gizlememiştir. Komünist Manifesto’da bu konuda şöyle yazar: “Tarihsel olarak orta s n f en devrimci rolü oynad . Burjuvazi, egemenli i ele geçirir geçirmez feodal, ataerkil ve k rsal ya am ili kilerine son vermi tir… Bunlar M s r piramitlerinden, Romal lar n suyollar ndan ve Gotik katedrallerden daha fazla hayranl k uyand racak i ler yapm lard r… Burjuvazi, dünya piyasalar n sömürerek, tüm ülkelerde üretim ve tüketime kozmopolit bir özellik kazand rm t r… Eskiden kurulmu tüm ulusal sanayiler ya yok edilmi tir veya günbegün yok ediliyordur. Bunlar n yerini, kurulmas tüm ülkeler için ölümkal m meselesi olan yeni sanayiler al yor… Ulusal üretimin doygunlu a ula t rd eski taleplerin yerini, uzak ülke ve iklimlerin ürünlerinde tatmin arayan yeni talepler al yor…. Ulusal tek yanl l k ve dar kafal l k giderek imkâns z hale geliyor ve çe itli ulusal ve yerel edebi yap tlardan dünya edebiyat do uyor. Burjuvazi, üretim araçlar n n h zl geli mesi ve ileti im olanaklar n n artmas sayesinde tüm uluslar , hatta en barbar olanlar bile uygarl k içine çekiyor.” yük farklılıklar göstermesidir. Mutlak tanım yaklaşımı bu sorunu ortadan kaldırıyor. Ancak burada da zorluk hangi gelir düzeyinin seçilmesi gerektiği konusunda yaşanıyor. Branko Milanoviç ve Şlomo Yitzaki, 2002’deki bir makalede Brezilya ve İtalya’daki ortalama gelirleri tavan ve taban olarak ele alıyor. Bu da kabaca kişi başına günde 2350 dolar gelir anlamına geliyor. Bu tanım çerçevesinde yükselen piyasalardaki orta sınıf popülasyonu, 2000 yılında yaklaşık 250 milyon iken 2005’de 400 milyona ulaşmış bulunuyor. Dünya Bankası’nın tahminlerine göre bu rakam 2030’da 1.2 milyara ulaşacak. Ancak bu hızlı büyümeye karşın, 2005’te bu küresel orta sınıf, dünya nüfusunun yalnızca %6’sını oluşturuyordu. Ve 2030’da da yalnızca %15’ini oluşturacak. Bu yaklaşıma yöneltilen en önemli eleştiri Çin ve Hindistan’daki pek çok insanı dikkate almaması. Bu ülkelerde çok sayıda insan orta sınıfa dahil, ancak günde 12 dolardan daha az kazanıyor. Hindistan’ın Ulusal Ekonomi Araştırma Konsey’ine göre 1995 ve 2005 arasında günde 1260 dolar arasında kazanç sağlayan Hintliler, ülke nüfusunun %2’sinden %5’ne ulaşmış. Ne var ki günde 612 dolar kazananların sayısı aynı dönemlerde %18’den %41’e çıkmış.