02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kültür BİR İZMİR YAMAÇ KÖYÜNDEN Ça da la ma Süreci Manzaralar Gerçi Cumhuriyete küfreden, yani kendi oturduğu yeri kirleten garip adamlar yetiştirdik ama çağdaş olma tutkusunu yok etmek olanaksız. Müslümanın ihmalinden ölen Kuran kursu öğrencisini din şehidi sananların kafalarını yıkayan mekanizmalar var. Yalan propagandanın cahil halk düşüncesini olmadık yönlere çevirdiğini bütün 20. yüzyıl tarihi kanıtladığı için, pek şaşılacak bir şey değil. Doğan Kuban edyatik söylemin bukalemun gibi içerik, üslup, yön ve renk değiştirmesini bir tür felsefi iç aydınlanma gibi göstermeye çalışan karga kılıklı papağanlar var. Düşünsel tutarsızlıklar değişik düzeylerde ve içeriklerle fiziksel çevreye de, bir şekilde yansıyor, ilkel görüntülere bürünüyor. Fiziksel çevre ilkellikleri düşünsel ilkellikleri de bir ölçüde yansıtıyor. Yine de Türkiye, kimileri dirense de, hızla değişiyor. Sonbaharda İzmir yöresinde, büyük kent halkının yazlığa geldiği, adını vermeyeceğim bir yamaç köyünü görmeye gittik. Köyde gördüğümüz şeyler halkın seçkilerinin nasıl bir kafa karışıklığını yansıttığını bütün açıklığı ile sergiliyordu. Gerçi bu ortam yaşam doluydu, dinamik ve sevecen Toplumun yaygın değişimi, bir ortamdı. Bildiğimiz politik propaganda ile köy imgesi neredeyse yönlendirilenden farklı. yok olmuştu. Burası gecekondudan dönüşen Yaşam, halkı yönlendirmeye yeni bir kent mahalleuğraşanların, kadınların sine benziyordu. Eski kafasına türban takanların bir yörük köyünün üçüncü yerleşme alanı sandığı bileşenlerden olan bu yeni köyün eğkurulmuyor. İnsanların ri büğrü yokuşlarında dünyadan bekledikleri, dört katlı apartmanlar bildiğimiz gibi değil. Bu vardı. Biz köylere apartgelişmenin analizi ve yorumu man yapıldığını onlarzor ve Amerikancadan ca yıldır bildiğimiz için çevirme yapmadan çalışacak buna şaşırmadık. Asıl şaşırtıcı olan her tarafyerli araştırmacılar bekliyor. tan kamburu çıkmış konut ortamındaki yaşamdı. Bir yokuştan inip iki yarım kalmış inşaat arasındaki bir aralıktan merdivenlerle bir terasa çıktık. Bitmemiş yapı bir az gelişmiş toplum özelliğidir. Bu aralığa girmeden önce yandaki apartmanın merdiveninden çıkılan dar balkon terasında çağdaş giysili, başları örtülü olmayan kentli kadınlar ‘five o’clock tea’ partisi veriyorlardı. Bunlar Manisa, Aydın ya da İzmir’den gelmiş olan yazlıkçılardı. Aralıktan geçerken keskin kokulu bir keçi ahırı ile saman çuvalları arasından geçtik. Dar ve dik bir beton merdivenden geometrik biçimi tanımlanamayacak üçgensi bir terasa çıktık. Bizi terasta yarı yatak bir sedirin etrafındaki plastik sandalyelere buyur ettiler. Ortada küçük bir masa vardı. Ailenin yörük kökenli olduklarını bildiğimiz köylü gibi giyinmiş iki büyüğü ile lise son sınıf öğrencisi çağdaş ve kentli genç kızı bizi karşıladılar. Eller sıkıldı ve hali vakti yerinde köylü aile bütün misafirperverliği ile, çay, taze yemiş, çörekler ve mücver ikram ederek bizi ağırladı. Anadolu köylüsü, çayla birlikte hem bahçe ürünlerini hem de köfte, börek, mücver, dolma gibi yemeklikleri ikram eder. Büyükbaba kendinden emin, iyi konuşan bir Türkmen yaşlısıydı. Vaktiyle bin koyun ve keçinin arkasında çobanlık yapmıştı. Yörük karısını da on beş yaşında kaçırmıştı. İki kız, iki oğul ve yedi torunları vardı. Kızlar M CBT 1145/2 27 Şubat 2009 büyük kentlerde yaşıyorlardı. Okuyan torunlar da hala ve teyzelerin oturduğu kentlerde okuyordu. Büyük koyun sürüsünden koyun ve keçiler kaldığı için ikinci kuşak hâlâ çobanlık yapıyordu. Biri kentli gibi giyinmiş, kentli görünüşlü iyi konuşan bir orta yaşlı adam çobanlık yapan oğullardan biriydi. Lise son sınıfa geçmiş ve bilgisayar eğitimi yapan, çok güzel, herhangi bir şehirliden farkı olmayan genç kız bize hizmet etti. Oturduğu zaman cep telefonunu elinde taşıyordu. Dilinde köy aksanı yoktu. Yetmişlerine ulaşmış ihtiyarlar aydınlık, akıllı, kaçgöçten haberleri olmayan insanlardı. Fakat ihtiyar büyükbaba yasak olduğu halde iki dişi keçisini evin (pardon apartmanın) girişindeki ahırda taze süt için, besliyordu. Aradaki yolu işgal etmiş komşu apartmanın saçağı, oturduğumuz düzensiz terasın kenarına kadar iniyordu. Yağmur yağdığı zaman komşunun saçağının suyu bizimkilerin terasına akıyordu. Çoban ihtiyar için bu komşuluk ihlali, bir tür komşu Bir yörük köyü hakkıydı. Kendi hakkına tecavüz edildiğini biliyordu ve bunu şakayla karışık anlatıyordu. Ama komşu ile iyi geçinmek daha önemliydi. gezdiren arkadaşın eski büyük Chrysler marka arabasıyla Bu Türkiye’de hakları çalınan ya da ellerinden alı ilgilendiler. İçini dışını incelediler. Fiyatını sordular. Onlar nan milyonların toplumsal barış için verdikleri ödünlerin televizyon reklamlarının kendilerine satmak istediği her bir türü idi. Kırmızı plastik örtülü komşu saçağı, bir ya şeyi almak istiyorlardı. Zemin katlarını saman deposu, pı haksızlığının çıngıraklı gösterisiydi ve çok çirkindi. Bu zeytin deposu, ahır da yapsalar, apartmanda oturmak isgüzel, canlı ve Türkiye standartlarında çağdaş ailenin or tiyorlardı. Toplumun yaygın, spontane değişimi, politik protak çevre düzeni ve çevre estetiği konusunda tümüyle bilgisiz olması şaşırtıcı olmasa bile, duygusal boş vericiliği, paganda ile yönlendirilenden farklıdır. Yaşam, halkı yönlendirmeye uğraşanların, kadınların kafasına türban bizim için, anlaşılması zor bir tavırdı. Yörük köyü taş konutlu dağ köyünden bu çirkin apart takanların sandığı bileşenlerden kurulmuyor. İnsanların manlı yerleşme bozuntusuna farkına varmadan geçi dünyadan bekledikleri, bildiğimiz gibi değil. Bazı klişevermişti. Binlerce kişilik bu köykasaba bozuntusunun leri tekrar edip konuşmaları, düşünce ve isteklerini anokulunu da kapatmışlardı. Çocuklar minibüs ve otobüsle latmaya yetmiyor. Bu gelişmenin analizi ve yorumu zor, uzaktaki bir belde okuluna gidiyorlardı. Köylerin tek kül ve Amerikancadan çevirme yapmadan çalışacak yerli tür odağı olan okullar ortadan kaldırılmıştı. Eski okulun araştırmacılar bekliyor. İmam hatip lisesinde matemagirişinde bir Atatürk büstü ve Atatürk’ün “Benim tek va tik ve İngilizce okutulan ve akşamları televizyon karşısında büyüyen kadın imamlarımızı (!) eski köy imamsiyetim ak ld r.” sözü yazılı bir tabela vardı. Apartmanın sahibi evinin altını boş bırakmak için larıyla aynı kategoriye sokamayacağımıza göre, nereye yeron dört kolon üzerine bir yapı yaptırdığını övünerek an leştireceğiz? latıyordu. Oysa bu evi taşımak için 68 Tayfun Akgül kolon yetişirdi. Bu yapının statik hesabı büyük bir acemilikle yapıldığı gibi, yapının çevresiyle ilişkisi hiçbir kurala uymuyordu. Köyde herkes arsasına istediğini yapıyordu. Mimari planlama, mimari estetik bu köyde yerleşenlerin haberli olduğu bir kurumsal davranış değildi. Betonarme apartmanda keçi besliyorlardı. Otomobilleri, kamyonları, telefonları, televizyonları, cep telefonları, elektrikleri ve eski evlerinin anısını uzatan ahırları vardı. Köyün bahçelerine su sağlayan bir gölet yapılmıştı. Çobanlık yapan ve çok az okumuş oğul göletin çalışma mekanizmasını fiziksel mekanizmalarıyla doğru bir şekilde anlatabiliyordu. Çağdaş teknoloji bütün araçlarıyla yaşamlarına katılmıştı. Zeytinlikleri olan, çobanlık yapmaya devam eden bu köylü ailenin köyde ve kentte yaşayan, üyeleri vardı. Bakkallık, memurluk, lokantacılık yapanları vardı. Üniversiteli kızları vardı. Otomobili olanları vardı. Gençler kentte ve köyde çağdaş bir kentli gibi giyiniyordu. Kentte yaşayan toplumun hali vakti yerinde olanları yazlık için gelip bu köylülerle birlikte yaşıyorlardı. Okuma yazma bilmeyen çoban Yörüklerin torunları üniversitede okuyordu. Fakat yeni yerleşmede ne eski, ne yeni hiçbir yapı düzeni kalmamıştı. Türk toplumu bir sünger gibi televizyonda izlediği çağdaş dünya imgelerini çekiyor. Köyün çocukları bizi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle