16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

AYLAK BİLGİ Tahir M. Ceylan Eklem protezlerinde yeni teknolojiler, bozulmayan eklemler vaad ediyor Doç. Dr. Nadir Şener, Acıbadem Bursa Hastanesi, Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü [email protected] Toplumun sağlıklı/dinamik biçimde işlemesi için, minimum sayıda hep kötülük veya hep iyilik yapan kişi, optimum sayıda daha çok kötülüğü/daha az iyiliği olan veya daha çok iyiliği/daha az kötülüğü olan kişi, maksimum sayıda da eşit derecede iyiliği ve kötülüğü olan kişi gereklidir. T ıp bilimi, teknolojik gelişmelerin de itici gücüyle geçen yüzyılın ortalarından itibaren baş döndürücü bir hızla ilerliyor. Bu sayede pek çok tedavi yöntemi eskiye kıyasla çok daha yüz güldürücü sonuçlar veriyor. Tıpta teknolojik gelişimden en çok faydalanan konulardan birisi de eklem protezleri. Eklem protezi ameliyatları eklem kireçlenmesi veya benzeri sorunlar nedeniyle aşınıp iş görmez hale gelen eklemlerin tekrar hareketlilik ve ağrısız fonksiyon kazanmasını sağlayan girişimlerdir. Eklem protezi ameliyatlarında eklem kıkırdağının bozulan ve aşınan kısmı çıkarılır ve yerine değişik malzemelerden oluşan yapay eklemler yerleştirilir. Konulan protezler ya kemiğe kaynar ya da kemik çimentosu ile tutturulur. Eklem hareketleri bu ameliyattan sonra yeni protezin yüzeyleri üzerinde gerçekleşir. Bu nedenle protezin malzemesi ve tasarım özellikleri protezin ömrü için çok çok önemlidir. Dünyada modern anlamda 1960’lı yıllardan beri yapılan eklem protezi ameliyatlarının ilk örneklerinde protez yüzey malzemesi olarak metal (paslanmaz çelik, kobaltkrom alaşımları) ve sert plastik (polietilen) kullanılmıştı. Bu tip protezlerin ömrü yaklaşık 15 yıl ile sınırlıydı. Bu süre içinde protezler aşınmakta ve yenilenmesi gerekmekteydi. Teknolojinin ilerlemesiyle protez yüzeylerinde artık seramiğin seramikle, metalin metalle ve metalin özel olarak sertleştirilmiş plastik ile temas oluşturduğu yüzey malzemeleri kullanılmaktadır. Bu yeni geliştirilen yüzeylerle protezlerin ömrü 20 yılı aşkın hale geldi. Protez malzemelerindeki bu teknolojik özelliklerin yanı sıra bazı özel tasarımlar da yeni çığırlar açtı. Örneğin kalça protezi ameliyatlarında daha az kemik kaybı sağlayan ve protezin yerinden çıkması riskini azaltan yüzey protezleri (resurfacing arthroplasty), dizde ise dizin daha fazla kıvrılmasını sağlayıp çömelmeye izin veren tasarımlar önemli gelişmelerdir. Son yıllarda protez cerrahisindeki gelişmeler sadece protez tasarım ve malzemeleri ile sınırlı değil. Cerrahi teknikte ve protezlerin vücuda yerleştirilmesini sağlayan aletlerde de hatırı sayılır ilerlemeler oldu. Artık ameliyatlar daha az kas kesilerek daha küçük kesilerden yapılabilmekte, protezler bilgisayar destekli aletler yardımıyla istenen mükemmel pozisyonda yerleştirilebilmekte. İnsanoğlunun orjinaline yakın yapay eklem macerası son yıllarda inanılmaz bir ivme ile ilerlemekte. Çok yakın bir zamanda aşınan eklemlerin yerine konulan eklem protezleri insan ömrünün sınırlarından daha uzun süre dayanabilecek kaliteye ulaşacak ve bir kez uygulandıktan sonra değiştirilmesine gerek kalmadan görevini tamamlayabilecek. Minimum Kötülük Gereklidir Toplumların iyicil/barışçı ya da kötücül/savaşçı yöne kaymalarının nedeni, optimum (2.) gruptakilerin içlerindeki dengeyi eşzamanlı olarak kötülükten iyiliğe ya da iyilikten kötülüğe değiştirmeleridir. Maksimum (3.) ve minimum (1.) gruplar zaten stabildir, yön değişikliğine seyrek uğrarlar. Örneğin hastalık derecesinde iyi veya kötü olanlara az rastlanır ve bunların iyiliği/kötülüğü bir hastalığa bağlı olduğu için sayı olarak değişmez; yalnızca zamanla tümden kötülerin bir miktar iyi, hepten iyilerin de bir miktar kötü olduğu gözlenir. Toplumda en yüksek sayıda bulunanlar üçüncü gruptakilerdir. Bu dengeli bir gruptur, koşula ve çıkara göre hareket ederler, aynı zamanda birine iyi, ötekine kötü, farklı zamanda birine hem iyi hem kötü davranabilirler, iyilikleri/kötülükleri tamamen doğal yollarla kurulmuş hayvansı bir denge içindedir. Çıkarlar ve ilişkiler yavaş değiştiği için pratik olarak bu grubu dengesi değişmez kabul edebiliriz. İkinci gruptakilerse, toplumun gidişini belirleyen oynak tercihli, yaratıcı bir gruptur. Hayal dünyaları zengindir, ideolojiye bağlılıkları kuvvetlidir, sınıfsal yapılarında değişiklik sıktır. İç dünyalarında her şeyden biraz vardır, dışa açık, değişken fikirli ve tutkuludurlar. Sosyal değişim zamanlarında aktiftirler, kafalarındakini gerçekleştirmek uğrunda o dönemde sıklıkla aktif bir kötücül/savaşçı, toplumun sakinleştiği dönemde de etkinliği yitirip, geri çekilir, pasif bir iyicil/barışçı olurlar. Bu grubun sosyal hareketten bağımsız biçimde kendiliğinden kötücül ya da iyicil olduğu uluslar da vardır. Mesela Amerikan ve Ortadoğu toplumlarında bunların daha çok kötücül/savaşçı yönü ağır basarken, kuzey ülkelerinde, Hindistan’da ve bir dereceye kadar ülkemizde iyicil/barışçı tarafı öne çıkar. Toplumu örgütleyen, sürükleyen, bir yöne doğru sevk eden bu gruptur, o yüzden onları pasif hale gelmeden ya da kendiliğinden kötüleşmeden aktif olarak iyicil/barışçı yönde güdülemek bir ülkenin temel politikası olmalıdır. Çünkü bu grup kendi haline bırakılırsa ya aktif kötü ya da pasif iyi olmaktadır. Halbuki onların aktif iyi yapılması önemlidir. Bunu sağlayacak olan, affedici ya da yok yere cezalandırıcı olmayan bir adalet sistemiyle sıkı bir eğitim düzenidir, adalet ve eğitim, iç disiplin kazandırarak aktif iyiler yaratır. Gelelim minimum kötülüğün gerekliliğine. Organizmada apoptoziz (programlı hücre ölümü) ve Natural Killer Cell (Katil Hücre) vardır. Yani organizma bazı hücrelerini programlı olarak katillere öldürtmektedir. Müthiş bir öldürme faaliyeti var, yetmiş milyar hücre öldürülüyor içimizde her gün. Bu olmasaydı, parmak aralarımızdaki hücreler yaşadığı için, ellerimiz kürek gibi bütün doğardık. Parmaklar öldürmenin sonucudur, sonradan öldürmenin nedeni olacağı gibi! Yaşam, ölümle doğum arasında bir denge kurarak sürer. O yüzden yaşam uzadıkça, yaşayan arttıkça dengenin korunması için katiller ve savaşlar artacaktır. Gelelim minimum sayıda iyinin gerekliliğine. Toplum programla öldürmeye çalışırken, bazen yanlış yapar. Yararlı olabilecekleri de yaralayıp ölüme terk eder. Onları sarıp sarmalayacak, yeniden topluma kazandıracaklara da gerek vardır. Dikkat ederseniz savaşta/faciada yaralılara yardım için kötüler bile iyi olmaktadır. Yanı sıra toplumda kötülerin birbirine sürtünüp felaket yaşanmasını engelleyecek iyi “yastıklara” ihtiyaç vardır. Dikkat edilirse iyiler çoğu kez kötülüğün olduğu ailelerden çıkmaktadır. Bunlar ailenin/toplumun içine darbe emici olarak yerleşir, bir iyi, potansiyeline göre iki/dört kötünün darbesini emebilir. İyiler bunun için azdır. Aslında iyi ve kötü, gerçekte iyi ya da kötü değildir, sadece bize öyle görünmektedir. Aynen maddenin 25000 titreştiğinde ses, 400000 titreştiğinde ısı, 700000 titreştiğinde ışık olması gibi. İnsan da darbeyi içinde bir sindirince iyi, üç sindirince “peygamber”, sindiremeyip de başkasına iki darbe vurunca kötü, dört vurunca cani olur. Tüm bu yaşam, tek bir şeyin sonsuz derecede çeşitlenmesinden başka şey değildir. Uluslararası Darwin Günü T CBT 1144/ 7 20 Şubat 2009 ürkiye’de bir gurup bilim insanı www.darwinyili.org; [email protected] adresinde bir araya gelerek yaptıkları açıklamada, Uluslararası Biyolojik Bilimler Birliği (IUBS) ve UNESCO’nun ilan ettiği “Darwin Günü”nün dünyanın değişik ülkelerinde farklı etkinliklerle; çeşitli üniversitelerde, her türden eğitim kurumunda, herkese açık konferans ve toplantılarda, Darwin ve evrim kuramı ele alınarak, kutlamalar yapıldığını ve benzer etkinlikler ülkemizde de gercekleştirileceğini açıkladı. Bildiri özetle şöyle: “Darwin’in, canlıların doğal seçilim yoluyla ortak bir kökenden günümüzdeki çeşitliliğe ulaştığı görüşünü ortaya attığı evrim kuramı, o denli büyük bir düşünsel devrimdir ki, insanın doğaya ve kendine bakışını değiştirdi. Darwin’in düşüncesi tıptan tarıma, teknolojiden sanata, sosyolojiden politikaya bütün alanları derinden etkiledi. “Buna karşın evrim kuramı bir tür bilim düşmanlığının ana hedefi haline gelmiş bulunmakta. Dini inançlara dayandırılmak istenen bu evrim karşıtlığı, günümüzde uluslararası bir boyut kazandı. Farklı dinlerin en yetkili temsilcileri evrim kuramının dini inançlarla çelişmek zorunda olmadığını ifade etmelerine karşın, büyük kaynaklarla beslenen yoğun bir kampanya, ülkemizde de yürütülmekte. “Bu genel bakış çercevesinde, bilim insanları olarak, 2009’da Darwin ve evrim konulu etkinlikler düzenlemek; bunları ülkeye yaygınlaştırmak; ülkemizde bilimsel akılcı düşünceye, evrimsel biyolojinin kanıtlarına karşı oluşturulan bilgi kirliğinin önüne geçmek icin bir araya geldik. Darwin2009 adını verdiğimiz oluşumumuz, başta büyük kentler olmak üzere ülkenin pek çok yerinde bütün bir yıl boyunca değişik etkinlikler düzenleyecek, düzenlenmekte olanlara da yardım edecektir. Ülkemizin akılcı düşünceden yana kişi ve kurumlarını birlikte calışmaya çağırıyoruz.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle