02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner [email protected] Sağlık Önceki yazımda cep telefonlarının beyin tümörü yapıcı etkileri ve diyet içecekler ile metabolik hastalık tablosu riski arasındaki ilişkiden söz etmiştim. Gelen elektronik postalar iki konunun da okuyucuların çok dikkatini çektiğini gösteriyordu. İki hafta önceki dergide sevgili Reyhan Oksay’ın kaleminden “Cellphones and Brain Tumors, 15 Reasons for Concern, Science, Spin and the Truth Behind Interphone, August 25, 2009” isimli raporun mükemmel bir özeti okuyucuya ulaştı. Lomber Dejeneratif Disk Hastalığında Cerrahi Bel ağrısının çeşitli nedenleri vardır. Omurga kökenli nedenler; tümörler, travmalar, disk, faset (omurga kolonunun arkasında, sağ ve solda olmak üzere üst ve alt omurların birleştiği eklem) kökenli ağrılar yer alır. Omurga dışı nedenler ise; jinekolojik, doğuştan var olan problemler, psikosomatik, enfeksiyonlar ve böbrekle ilgili sorunlardır. Prof. Dr. Ali Fahir Özer, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Nöroşirürji Bölümü grubu) ile ligaman desteği iyi ise, ağrılı ataklar senede bir veya iki kez olur. Hasar büyük ve paravertebral kas desteği zayıf ise, bu ataklar ayda veya iki ayda bir olmaya başlar. Yaşam kalitesi düşer. Prof. Dr. Ali Fahir Özer DOĞAL SEYİR: ÜÇ SENARYO VAR: 1: Ağrılı ataklar sürer. Hasta dişini sıkar ve dayanır. Disk dejenere olur ve akut ataklar yerini süreğen ağrılara bırakır. Zamanla disk kaybolur ve anulus sertleşerek kireçlenir (füzyon). Hareket yok olur. Ağrı biter ancak süreç uzundur. 2: Segment aşırı mobil hale gelir ve omurga dizilimi bozulur. Kronik bel ağrısı oluşur. Günlük yaşam etkilenir. Ağrı dışında, nadiren sinir kökleri etkilenmesine bağlı nörolojik kayıp vardır. Hasta sabah ağrı ile kalkar ve günün ilerleyen saatlerinde düzelir. 3: Bel fıtığı gelişir. Aşırı zayıflamış ve incelmiş anulus bombeleşerek omuriliğe ya da sinir köküne bası yapar. Bel fıtığında klinik bulgular: Belden bacağın arkasına yayılan ağrı (siyatalji) ile ayağın dış yüzünde his kaybı veya belden dize vuran ağrı (femoralji) ile bacağın diz altı dış yüzünde his kaybı olur. Konservatif Tedavi: Diskin temel yapısı bozulmamış ve yüklenmelere karşı koyabiliyorsa en uygun tedavi yöntemi bel egzersizleridir. Bu hastaları bel fıtığı olarak değerlendirip, ameliyat yapmak hatadır. Bu hastaların muayenesinde kök basısı bulguları yoktur, ağrılı atak dışında tamamıyla normal yaşamlarını sürdürür. Klinik tablonun nedeni hasarlanmış diskin özellikle paravertebral kas desteği zayıflamış kişilerde üzerine binen yükü taşıyamamasıdır. Diyet İçecekler Ve Sağlığımız... Bu yazımda diyet içeceklerin başımıza ne sağlık sorunları açtığı ile ilgili yapılan önemli çalışmaların sonuçlarını özetlemeye çalışacağım. Ama önce metabolik hastalık tablosunun tanımını okuyucularıma bir kez daha hatırlatmak isterim. Metabolik hastalık tablosu, birden fazla kalp ve damar hastalığı risk faktörünün bir arada bulunduğu ve modern çağın en önemli sağlık sorunlarından biri ve yüzyılımızın en önemli ölüm nedenleri arasında. Bu kişilerde aşırı kilo, yüksek tansiyon ve şeker hastalığına eğilim var. Bu grupta kalp krizi, felç, damar tıkanıklıkları gibi sağlık sorunlarına çok sık rastlanır. Konu üzerine ilk yazı 2007’de “Circulation” dergisinde yayımlandı. Yazıdaki mesaj şuydu: Eğer günde bir veya daha fazla sayıda diyet içecek tüketiyorsanız, metabolik hastalık tablosu gelişme riskiniz, diyet içecek tüketmeyenlere göre yüzde 44 daha yüksektir. Çok merkezli atheroskleroz (damar sertliği) risk çalışma grubunun sonuçları da benzerdi. Bu çalışmada yer alan ve diyet içecek tüketen 9514 deneğin 9 yıllık takibi sonucunda yüzde 40 oranında metabolik hastalık tablosu geliştiği gösterildi. Üçüncü çalışma kısaca MESA çalışması olarak biliniyor. Çalışmaya yaşları 4584 arasında değişen ve farklı etnik gruplardan oluşan 6800 erkek ve kadın katıldı. Günde en az bir kez diyet içecek kullananların kullanmayanlara göre metabolik hastalık tablosuna yakalanma göreceli riski yüzde 36, tip 2 şeker hastalığına yakalanma riski ise yüzde 67 daha fazla bulundu. Bu gözlemsel çalışma sonuçları, diyet kola kullanan kişilerin sözünü ettiğimiz metabolik hastalık ve şeker hastalığı riskine maruz kaldığını söylemeye yeterli değil belki. Çünkü bu tür içecekleri tüketen kişilerin zaten kilolu, spor yapmayan kişiler olmaları, yeme alışkanlıklarının kötü olması gibi faktörler nesnel bir değerlendirmeye izin vermiyor. Ancak sigara ile akciğer kanseri arasındaki ilişkinin de yıllarca gösterilemediğini unutmamak gerekir. Diyet içeceklerin yarattığı sorunlar sadece bunlarla sınırlı kalmıyor. Framingham osteoporoz çalışma grubu American Journal of Clinical Nutrition dergisinde 2006 yılında yayımladıkları makalelerinde, diyet içeceklerin osteoporoz yani kemik erimesi riskini arttırdığını gösterdi. ABD’de Teksas Üniversitesi’nde yapılan bir diğer çalışma ise diyet içeceklerin kilo artışına neden olduğunu ortaya koydu. Bu çalışma grubuna göre tatlandırıcılar beyne bir “tat sinyali” gönderiyor ve bu da kısaca gün boyu yemek isteğini arttırıyordu. Yani diyet içecek kullanan kişiler, kaloriyi içecekten değil ama bir anlamda onun uyardığı aşırı yeme isteği sonucu başka kaynaklardan alıyordu. Daha bitmedi… Diyet içeceklerin genellikle kafein içerdiğini de unutmamak gerekir. Kafein sayesinde bu içecekleri kullananlarda uykusuzluk, hormonal bozukluklar, stres, aşırı idrar yapma, sıvı kaybı, baş ağrısı gibi gündelik yaşamda hayat kalitesini bozacak birçok yakınma da ortaya çıkabiliyor. Yapılan kimi klinik çalışmalar diyet içeceklerin diş sağlığına da zarar verdiğini gösteriyor. Daha asidik bir pH sahibi olan bu içecekler diş ağrıları, dişte hassasiyet gibi birçok başka yakınmaya ve diş hasarına neden olabiliyor. Sanırım bilimin insanlara yaptığı bunca uyarıdan sonra yapay tatlandırıcıların ve diyet içeceklerin en az dozda ve sadece tıbben gerekli durumlarda kullanılmasını önermek en doğru olandır. O murga kökenli bel ağrısında, tümörler ve travma ciddi ağrı nedenidir. Ancak omurga kökenli bel ağrılarının içerisinde çok az bir yer tutarlar. Bel ağrılarının en önemli nedeni diskin bozulmasıdır. Genellikle önce disk dokusu bozulur ve ağrıya neden olur, bunu takiben faset eklemlerinin bozulup ağrıya katılması ortalama 10 yıllık bir süreç gerektirir. Disk dokusu 3 temel yapıdan oluşur. 1) Merkezde: Yarı sıvı nukleus pulposus (diskin yumuşak merkezidir); 2) Çevresinde: Annulus fibrosus tabakası vardır; 20 ince tabakadan oluşan kollagen kapsüldür; 3) Üst ve altta: Vertebral endplateler; diskin omurlara tutunmasını sağlayan yapılardır. Nukleus, taşmayı engeller. Çünkü, yapısı itibarıyla basınçla (yükle) karşılaştığında yayılır. Bu yayılma çevresel annulus tabakasının direnciyle sınırlandırılır. Bu şekilde nukleusun daha fazla yıpranması engellenirken, üst omurun daha fazla aşağı inmesini engeller. Ayrıca üstten gelen yük hemen bir alttaki omura iletilir. Disk, omur cisimleri arasındaki ekleme (faset) binen güçleri dağıtacak şekilde tasarlanmıştır. Ayrıca bel kasları da, eğilme ve özellikle ağır kaldırma esnasında omurgaya yüklenen güçlerin paylaşılmasında görev alır. HATA YAPILIRSA NE OLUR? Genellikle ameliyattan sonra düzelmezler. Sırayla ağrı kesici ilaçlar verilir, MR yapılır, ameliyat yerinde yapışıklık olduğu söylenir ve kortizon verilir, FTR programı önerilir, ağrı polikliniğinde çeşitli enjeksiyonlar yapılır çoğunlukla sonuç alınamaz, tekrar ameliyat edilerek yapışıklıklar açılır. Hasta daha berbat hale gelir. Kontrol MR’da tekrarlayan disk bulunmaz. Hastaya “Senin fiziksel bir şeyin yok. Psikolojik sorunların var” denilerek Psikiyatri konsültasyonu istenir. Yapılan Hata Nedir? Bozulmuş diskin ameliyat ile daha fazla bozulması ve amortisör özelliğini bütünüyle kaybetmesidir. Bel fıtığı nedeniyle ameliyat olan hastaların ortalama yüzde 30’unun fayda görmeme nedeni de budur. Minimal İnvaziv Girişim: Seçilmiş olgular girişimsel ağrı tedavisinden (nukleoplasti, radyofrekans, steroid) kısmen yarar görebilir. Cerrahi Tedavi: Temel amaç, bozuk olan diski desteklemektir. Diskin bozulması ile olan stabilite kusuru bariz olmadığı için füzyon cerrahisi abartılı olur. Ağrıları olsa da çoğunlukla gezen ve çalışan hastalardır. Daha basit olan dinamik stabilizasyon, bozulmuş olan stabiliteyi yeniden sağlamak için yeterlidir. Dinamik stabilizasyon uygulanımı: 1 Diski bütünüyle çıkararak protez koymak (önden [karından] yaklaşım). 2 Hareketli vidarod sistemleri ile omurgayı desteklemek(arkadan [belden] yaklaşım). Yazının devamı 14. sayfada OMURGADA YÜKLENMELER Shearforces (sıyrılma yüklenmeleri) Öne eğilirken Axial torque–omurga rotasyonu Kompresyon yüklenmeleri–yerçekimine karşı ayakta durma ve yürüme. Disk öne doğru eğilmelerde en zayıf konumdadır. Öne eğilmelerde 13 Newtona (N) direnç gösterir. Yük kaldırmada en hafif 35 kg. ile en ağır 90 kg. arasındaki ağırlıklarda diske 150 ila 400N yük biner. Disk bu yükü, faset eklemleri, posterior ligamentler (omurları birbirine bağlayan elastik bağ dokular) ve bel kasları ile karşılar. Bu yapılar sağlam ve fonksiyon görebiliyorsa, aşırı yüklenmelerde annulusa (çevresel kapsül) yüklenme olmaz. Çekirdeğin su tutma özelliğini kaybetmesi sonucu disk, üzerine gelen yüke karşı koyma özelliğini de kaybetmeye başlar ve yüklenme anulusa daha fazla yansır. Zamanla anulusda (kapsülde) çatlaklar oluşmaya başlar. Hasta ağrıya merhaba der. Yırtık aniden oluşursa hasta birden kilitlenir ve hareket edemez. Ağrı hissedilmesin diye gelişen aşırı kas spazmı kas sorunuymuş gibi yorumlanır. Hastada sinir kökü basısı olmamasına rağmen kök ağrılarına benzer ağrılar olur. Klinik tablo, anulustaki hasarla ve bel anatomisi ile doğru orantılıdır. Hasar küçük ve paravertebral kaslar (omurganın her iki tarafındaki kas CBT 1183 / 13 20 Kasım 2009
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle