27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner veten, yüksek apo AI değerlerine sahip kişiler düşük değerleri bulunanlardan şeker hastalığına iki kat yatkınlık gösteriyordu. Diğer bir deyişle, apo AI’de 1 standart sapma (=32 mg/dl)’lik artış, şeker hastalığı riskini %40 oranında yükseltiyordu. Bu modele seks hormonbağlayıcı globülin eklenince, erkekte değilse de, kadında bu globülinin apo AI’in şeker hastalığına sürükleyici ilişkisini anlamlı biçimde etkilediği anlaşıldı. Şeker hastalığını apo AI’in öngörmesi herhangi bir eşik değere bağlı değildi. Apo AI orta üçte bir dilimindeki bireyler de alt apo AI üçte bir dilimine göre, anlamlılığa kavuşmasa da, 1.4 kat yüksek nispi risk sergiliyordu. Yani, anılan sakıncalı ilişki, süreklilik gösteren dereceli nitelikteydi. Yüksek apo AI değerlerinin koroner kalp hastalığını benzer bir modelde öngörme yeteneği anlamlılığa ulaşmayınca, kronik yangıyı da ilgilendiren başka bir model kurduk. Bu modele 1196 erkekle kadın giriyordu ve cinsiyet, yaş, prehipertansiyon, yüksek trigliserid ile düşük HDLkolesterolden oluşan dislipidemi, Creaktif protein ve sürekli değişken olarak apo AI alındı. Erkeklerde apo AI değerleri ile koroner kalp hastalığı arasındaki ilişki doğrusal olmakla birlikte anlamlılığa ulaşmadı. Kadında 1.01 [%95GA 1.001; 1.019]) ve iki cinsiyet birlikteliğinde nispi risk anlamlı biçimde yüksek bulundu. Buna göre, apo AI’de 1 standart sapmalık artış, koroner kalp hastalığı riskini %38 oranında yükseltiyordu. Bu çok çarpıcı bir saptamadır: Kötü kolesterol olarak bilinen LDLkolesterol’ün toplumumuzda bindirdiği koroner risk yükünden farklı değildir ve yangının önemli göstergesi Creaktif protein’in bindirdiği yükün tam 2 katı olup bundan bağımsızdır. Apo AI yüksekliği aynı zamanda yalnız kadında hipertansiyonla da ilişkiliydi. cetiner.m@superonline.com “Şu ana dek yeni doğandan alınıp kendisine kullanmak amaçlı göbek kordon kanının dondurulup sonradan kullanılmak üzere çözülmesi ile henüz hiçbir hayat kurtulmamıştır. Bu amaçla talep edilen ücretler çok yüksektir. İsviçre, İspanya, İtalya ve Japonya kâr amaçlı merkez kurulmasını yasal olarak yasakladı” Göbek Kordon Kanı Bankacılığında Yeni Ne Var? Bu köşenin devamlı okuyucuları anımsayacaktır, yeni doğanlarda göbek kordon kanının (GKK) saklanması ile ilgili basında kıyametler koparılırken, bilimsel verileri yazmış ve insanları uyarmıştım. O yıllarda yazdığım yazılarda bilimsel kuruluşların konu ile ilgili açıklamalarına da geniş yer vermiştim. Güncel gelişmelere değinmeden önce bu açıklamaları hatırlatmak isterim. “Şu ana dek yeni doğandan alınıp kendisine kullanmak amaçlı göbek kordon kanının dondurulup sonradan kullanılmak üzere çözülmesi ile henüz hiçbir hayat kurtulmamıştır. Bu amaçla talep edilen ücretler çok yüksektir. Bankaların akademik çevreler bünyesinde olmaması, amacın sadece para kazanmak üzerine kurulu ütopik bir oyun olduğunu göstermektedir”. (Conseil Supérieur d'hygiène ve Belgium CORD [BCB], Belçika, 2002). “Çocuğunuzun Biyolojik Sigortası olarak sunulan işlem doğru anlamlar ifade etmemektedir ve yasalardaki boşluklarından yararlanılarak devam eden bu uygulamalarda hayal kırıklığının yaşanması kaçınılmazdır”. (ABD’de National Marrow Donor Program, 2003). Anılan nedenlerle İsviçre, İspanya, İtalya ve Japonya kâr amaçlı merkez kurulmasını yasal olarak yasaklamış ve bu tür faaliyetlerin Sağlık Bakanlığı’nın yakın denetiminde gerçekleştirilebilmesine izin vermiştir. Peki, aradan geçen süre içinde ne değişti? Ülkemiz açısından bakarsanız konu ile ilgili en iyi bilgi ve eleman donanımına sahip Türk Hematoloji Derneği, konu hakkında insanları bilgilendiren aktivitelerde bulunmaya devam ederken bir zamanların bu en popüler konusu hızlı bir şekilde kamuoyunun gündeminden çekildi. Bu süreç içinde ise ne yazık ki, birçok vatandaşımız çocuklarının ne koşullarda ve nasıl dondurulduğunu bile tam bilmedikleri GKK’lerine onlarca dolar harcama yapmaya devam ettiler. Basın konuya ilgisini hızla kaybetti, bir biri ardına kurulan özel GKK bankaları da kapılarına kilit astılar. O dönemde bilimsel gerçekleri yazan, anlatan bizlere “siz de fazla oluyorsunuz ha…” diyenlerin de sesleri artık çıkmaz oldu. Peki, dünyada neler oldu? Aslında dünyada neler olduğunun en güzel özeti çok saygın bir bilimsel dergi olan “Biology of Blood and Marrow Transplantation” da 2008’de yayımlanan bir makalede çok açık bir biçimde özetlendi. Söz konusu makale “göbek kordon kanının toplanması ve kişisel kullanım için saklanması” ismini taşıyordu. Makalenin asıl önemi Amerikan Kan ve Kemik İliği Nakli Derneği’nin alt komite raporu olmasından kaynaklanmaktaydı. Yazıya göre kişinin kendisi için dondurulan GKK’yi ileride oluşabilecek hastalıkların tedavisinde kullanabilme olasılığı son derece düşüktü. Bu oran 1 / 2,500–200,000 olarak bildiriliyordu. Yani 200,000 dondurma işleminden bir tanesi –en iyimser bakışla 2,500 tanesinden biri ailenin harcadığı yüzlerce doların karşılığında kişinin kendisi için kullanılabilme potansiyeli taşımaktaydı. Bu saptama, kullanılan GKK’nin hastalığı tedavi edeceği anlamına gelmemekte, sadece tedavi için kullanılabileceği anlamını taşımaktadır. Kaldı ki, yazıda, bu oranların sadece ilk 20 yılı için geçerli olduğunun altı çizilmektedir. Çünkü daha sonraki yaşlar için doğumda toplanan GKK’nin kullanılabileceği ile ilgili yeterli literatür bilgisi yoktur. Yani günümüz teknolojisi doğumda elde edilen GKK’yi en uygun koşullarda sadece 20 yıl saklayabilecek bir yeterliliktedir. Yani doğumda toplanan GKK’nin 20 yaşından sonra kişi için kullanımı pratik olarak olanaksızdır. Dolayısıyla Amerikan Kan ve Kemik İliği Nakli Derneği’nin alt komitesi çok net biçimde kişisel kullanım için GKK’nin saklanmasını ÖNERMEMEKTEDİR. Buna karşılık komite, ailesinde allogeneik yani kardeşten yapılan ilik nakli öyküsü bulunanların aile bireylerinde GKK’nin saklanmasını tavsiye etmektedir. Ülkemizde de yasal düzenlemeler oluşturulmaya başlanmış ve Sağlık Bakanlığı konu ile ilgili yönetmelikler hazırlamıştır. Bu başka bir yazının konusudur. YORUM Bu sonuçları şöyle yorumlamak şimdilik akla yakın görünmekte. Toplumumuzda giderek artan şişmanlık ve göbekliliğe ve metabolik sendrom sıklığına, artan bir düşük düzeyli yangı hali eşlik etmektedir. Bu ortamda bazı koruyucu proteinler içerdikleri enzimlerin işlevlerini yapmaz duruma gelmesi sonucu hatta yangıyı körükler konuma geçebilmektedir. Deneysel olarak gözlemlenmeye başlanmış olan bu mekanizmalar, dünyada ilk kez toplumumuzda ortaya çıkarılmıştır. Ama göbekliliği hızla artmış olan başka toplumlarda da birkaç yıl içerisinde benzer sonuçlara varılacağını tahmin etmekteyim. Bu bulgular topluca, tıpta çığır açacak yeni bilgilerdir; kendi toplumumuzun kalpdamar ve metabolizma sağlığı açılarından da çığır açmalıdır. Bunu ne kadar geç idrak eder ve alacağımız önlemlerde ne kadar gecikirsek, o denli hüsrana uğramaya mahkum oluruz. Elde edilen sonuçlara hekimlerimizin ve hatta konuyla ilgili uzmanlarımızın büyük kuşkuyla bakmalarını, inanmamalarını hoşgörüyle karşılayacağız. Onları ikna edebilmek için geniş hekim kesiminde bilimsel tartışmalara girmeyi isteriz. Bu tür toplantılara yabancı uzmanların da katılmalarından memnuniyet duyarız. Ancak bu uyarılara duyarsız kalmak, ihmal etmeye çalışmak ne Sağlık Bakanlığı yetkililerine, ne ilgili uzmanlık dernekleri ileri gelenlerine yakışır. Halkımız adına sorumluluk almaktan kaçınmayı ifade eder. Unutmayalım ki, Türk erkeği Avrupa ülkelerinde Baltık ülkeleriyle birlikte en yüksek, Türk kadını Ukraynalının da önünde en yüksek ölüm ve koroner ölüm oranlarına maruz kalmaktadır. Bu yazıda açıkladığımız çığır açacak bilgi yalnız apo AI diye terimlendirilen bir ‘koruyucu’ proteinle sınırlıydı. Oysa bunun kadar önemli iki diğer ‘koruyucu’ proteinin, sigara içiciliğinin ve yangı artmasını simgeleyen prehipertansiyon ile apo B yüksekliği durumlarının sağlığımıza bindirdiği beklenmeyen yükler de mevcuttur ve ileriki yazılarımızda açıklanacaktır. Sonuç olarak, muhtemelen giderek artan şişmanlığın yarattığı artmış düşük düzeyli yangı ortamında, yetişkinlerimizde kronik hastalıklardan koruyucu proteinlerden önemli biri olan apo AI, damar sertliğine ve yangıya karşı koruyucu işlevlerinde bozukluğa uğramıştır. Sonuçta her iki cinsiyette şeker hastalığına, kadınlarımızda da koroner kalp hastalığına sürüklemektedir. Bu risklerin boyutu LDLkolesterolünkine eşit, Creaktif protein’inkinin iki katı düzeyindedir. Hekimlerimizin ve yetişkinlerimizin, çığır açması gereken bu bilgilerden yararlanması umudunu beslemekteyiz. CBT 1120/ 15 5 Eylül 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle