17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör ma yapılırken toprağın çok fazla tuzlanmamasına dikkat edilmesi gerekiyor. nusu değil diyor Honkong Üniversitesi’nden Edward Howard. International Journal of Cancer dergisindeki yazıda, etkisi artan ilacın daha düşük dozda verilebileceğinden söz edilmekte. Daha çok kanser ve prostat kanserinde uygulanan Docetaxel kemoterapi ilacı özellikle de yaşlı insanlarda ağır yan etkileri beraberinde getirmekte. Araştırmacılar kısaca SMAC olarak adlandırılan SAllylmercaptoCystein maddesinin üç farklı prostat kanserinin büyümesini durduğunu saptamışlar. Docetaxel/SMAC kombinasyonu ile tedavi edilen prostat kanseri farelerde, tümör boyunun %84 oranında küçüldüğü görülmüş. Bu terapi yalnızca Docetaxel ile gerçekleştirilenden %37 daha etkili diyen araştırmacılar, Docetaxel ilacının daha düşük dozda verilmesi halinde yan etkilerinin azaltılabileceğini düşünüyorlar DİYET YAĞ HÜCRELERİNİ AZALTMIYOR Derste benden başka hazır bulunanların hiçbiri Sırrı Erinç’i tanımak şansına sahip olamamış öğrenciler. Ama hepsi onun dolaylı öğrencisi! Her biri Hoca’nın kitabını okuyarak onunla konuşma imkânını buluyorlar. Hepsi rahmetlinin anlatım tarzına, anlatımın açıklığına, sunulan bilginin zenginliğine hayran. Sırrı Erinç Ölmedi mi? Dün bu soruyu derste Fatma sordu. Ders, jeolojide dış olaylar ile ilgili bir lisansüstü dersi, konumuz da kıyı morfolojisiydi. Ders esnasında Gizem, kıyı yer şekilleri hakkındaki sunumunu yapıyor, geri kalanımız da sık sık sözünü keserek bazı alt konuları detaylandırıyor, ona sorular soruyor veya bazı noktalara itiraz ediyorduk. Bu arada sık sık merhum Sırrı Hoca’nın da adı geçiyordu. “Hoca’nın sınıflamasına göre...” veya “Hoca’nın dediğine bakılırsa...” veya “Hoca burada şunu eleştiriyor..” gibi sözler edilirken, Fatma birden “Bir dakika yahu: Sırrı Erinç ölmedi mi?” diye soruverdi ortaya. Ben de hüzünlenerek “Maalesef yedi sene önce bizi bıraktı gitti” dedim, “de nereden aklına geldi şimdi bunu sormak?” Fatma da “Ben de öldüğünü biliyordum da, hani sanki Sırrı Bey ölmemiş gibi konuşuyoruz.” Fatma sözlerini bitirmeden, elim masanın üzerindeki telefona gitti ve hemen rahmetli Hoca’nın sevgili eşi, kıymetli Vahide Teyzemizi aradım. “Vahide Teyze” dedim, bizim Fadime soruyor, Sırrı Erinç ölmedi mi, diye. Sorusunun sebebi de, şimdi yapmakta olduğumuz ders esnasında rahmetliden sanki hayattaymış gibi bahsetmemiz!” Vahide Teyze buna çok memnun oldu. O doğal olarak yarım yüzyıldan fazla eşi olarak sevip saydığı kişinin anısını yaşatıyor. Bizler de hocamız olan büyük coğrafyacının. Gerçekten de hele bu sömestr, rahmetli Hoca istisnasız her ders bizimleydi. Onun ders kitabını kullandık (1968 ve 1970 yılları arasında ikinci baskısını yapmış iki ciltlik jeomorfoloji kitabı, bence hâlâ dünyadaki en iyi jeomorfoloji ders kitabıdır). Biz birinci cildinin 1980’de yapılan üçüncü baskısıyla, ikinci cildin 1970’te yapılan ikinci baskısını kullanıyoruz. Her konuda bu tarihten sonra yapılan gelişmeleri gözden geçiriyoruz, ancak rahmetli Hoca’nın konuları sunuş tarzı, yöntemi ve muhtelif jeomorfolojik süreç ve şekiller hakkındaki fikirleri hâlâ geçerli. Derste benden başka hazır bulunanların hiçbiri Sırrı Erinç’i tanımak şansına sahip olamamış öğrenciler. Ama hepsi onun dolaylı öğrencisi! Her biri Hoca’nın kitabını okuyarak onunla konuşma imkânını buluyorlar. Hepsi rahmetlinin anlatım tarzına, anlatımın açıklığına, sunulan bilginin zenginliğine hayran. Derste yeni bilgiler ışığında jeomorfolojik süreçleri tartışırken ister istemez sık sık Sırrı Bey’in fikirlerinden bahsetmek gerekiyor, onun konuşulan süreçler hakkındaki makalelerini gözden geçirmek, orada anlatılanları tartışmak icab ediyor. Ben rahmetliyle yayınlama fırsatını bulamadığı çeşitli konular üzerindeki konuşmalarımızı naklediyorum. Ve işte bu tartışmalar esnasında sanırsınız ki Sırrı Bey bizzat sınıftadır veya yanımızdan yeni ayrılmış, az sonra dönecektir. Bugün bir saat akşam yemeği arası hariç dört saat sürekli ders yaptık. Çocuklar yanımdan ayrıldıktan sonra, ben rahmetli Hocamla yalnız kaldım. Sırrı Bey’le “birlikte olmak” bana tasviri imkânsız bir huzur veriyor. Bugün de öyle oldu. Aklım lise günlerime dönüyor, kendisiyle tanıştığım günlere. O günlerde tek arzum iyi bir jeolog olabilmekti. Bugün de aynı arzuyu taşıyorum. Hem bu arzunun içimde kökleşmesinde, hem de onu gerçekleştirmek için yapılması gerekenleri gerçekleştirmemde Sırrı Bey’in sürekli ve iştiyakli yardımını gördüm. Galiba elde ettiğim başarıları paylaşmaktan en çok hoşlandığım insandı. Aile üyelerim arasında yaptıklarımı anlayacak kimse yoktu. Rahmetki İhsan Ketin ise sakin tabiatı ile az tepki veren bir insandı. Sırrı Bey ise heyecanlı ve heyecanını karşısındakine verebilen bir insandı. Bugün, artık bedeni ortada olmayan sırrı Hocamla yazdıkları ve hatıralarım vasıtasıyla sohbet ediyorum. Her sohbetten sonra yeni bir yaşam zevki tazelemesi olmuş oluyor. Bugün de öyle oldu. Akşam da hoş bir tesadüf MGM Movies kanalında François Truffaut’nun ölümsüz eseri Vahşi Çocuk (L’enfant sauvage) vardı. Truffaut’yu Dr JeanFrançois Itard olarak seyretmek, Cuvier’nin adının da anıldığı filmde aydınlanmanın biliminin havasını teneffüs ederken Vivaldi’yi dinlemek sanki rahmetli Sırrı Hoca’yla geçirilen tatlı bir öğleden sonradan sonra yapılacak en hoş şeydi. Yarın gene günümüz Türkiye’sinin beni kahreden gerçekleriyle yüzleşmek için güç ve cesaret topladım. Sırrı Erinç Hocama, Dr. JeanFrançois Itard’a ve Truffaut’ya şükran borçluyum. İyi ki vardılar. Tek arzum, arkamdan “iyi ki vardı” dedirtebilecek birşeyler yapabilmek. Sırrı Hoca gibi, ölümünden sonra ölmeyi reddedenlerden olabilmek! Stockholm’deki Karolinska Enstitüsü’nde gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, insan bedeni diyetten sonra da aynı miktarda yağ hücresi üretiyor. Zayıf ve şişman insanların yağ hücre sayısı çocukluk döneminde “sabitlendikten” sonra ömür boyu aynı kalıyor diyor bilim insanları Nature dergisinde. Kirsty Spalding yönetiminde çalışan araştırmacılar, bir yılda yağ hücrelerinin yüzde onunun öldüğünü onların yerine yenilerinin üretildiğini öğrenmişler. Yağ hücrelerinin düzenli olarak dengelenmesi sayesinde yağ hücrelerinin mutlak sayısı ömür boyu değişmemekte. Bu durum şişman insanları diyetten sonra yeni kilolarını niçin koruyamadıklarını açıklamakta. Çünkü yeni üretilen yağ hücreleri kilo kaybından sonra da yeniden yağla dolmakta FARENİN GENOM HARİTASI ÇIKARILDI Hastalıkların genetik temelleri artık daha kolay araştırılacak. Avrupalı ve Japon bilim insanlarından oluşan bir araştırma ekibi, 300 farklı fare soyunu bir araya getiren bir genom haritası çıkardı. Yeni haritayla, kalp/dolaşım ve diyabet gibi hastalıkların oluşumu daha iyi anlaşılacak. MaexDelbrück Moleküler Tıp Merkezi’nde Kathrin Saar ve Norbert Hübner yönetiminde çalışan araştırmacıların konuyla ilgili yazıları Nature KANSER TEDAVİSİNDE SARIMSAĞIN ETKİSİ Yeni bir araştırma sonucuna göre sarımsak meme ve prostat kanserinde uygulanan belli başlı kemoterapinin yan etkilerini azaltmakta. Docetaxel kemoterapi ilacının etkisi de sarımsağın içindeki bir madde sayesinde yükselirken, yan etkilerde bir artış söz ko CBT 1104/ 5 16 Mayıs 2008 Genetics dergisinde yayımlandı. Hastalıkların genetik sebeplerini analiz etmek için laboratuvar fareleri son derece uygundur. Bilim insanları bu nedenle fareyi yüz elli yıldır model hayvan olarak kullanıyorlar. Her canlının kalıtımında olduğu gibi laboratuvar farelerinde de varyasyonlar bulunur. SNP’ler DNA’daki yapıtaşı sırasında hemcinslerinden ayrılırlar. Bilim insanları bu SNP’leri inceleyerek, kalıtımdaki değişimleri arıyorlar. Bu varyasyonlardan birkaç milyonu her insanda bulunur. Son araştırmada fare kalıtımında üç milyon SNP saptandı. Araştırmacılar böylece araştırma araçlarını biraz daha “geliştirmiş” oldular. Nilgün Özbaşaran Dede
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle