Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kültür Ulus Devletler ve politik örgütler doğarlar ve batarlar. Eski Türk devletleri, Roma İmparatorluğu, Sasani İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu, İngiliz İmparatorluğu sadece kitaplarda var. Devletlerin sınırlarını kuruluş ve gelişme aşamasındaki askeri, ekonomik ve kültürel güçleri çizer. Roma İmparatorluğu Ren Nehri’nin ötesine geçemedi. 14. yüzyılda Avrupa yoktu. 15. yüzyılda Rus devleti Karadeniz’e ulaşmıyordu. 17.18. yüzyıllarda Amerika’da bir İngiliz sömürgesi vardı. Etnik gruplar, diller, kültürler devletlerden önce gelir. Ulusdevlet bir 19. yüzyıl icadıdır. Fakat bugün bütün dünya ulusdevlet kurgusu üzerine biçimlenmiştir. Doğan Kuban tikleri ucuz işçi Meksikalılar, Yunanlılar, Ermeniler, Araplar, Yahudiler, Polonyalılar, Almanlar, İrlandalılar, akla gelen her ulustan bu amalgamdaki ayrı kökenli insanlar evlerinde, aralarında, kiliselerinde kendi dillerini kullansalar da Amerikalıdır ve onunla övünürler. ABD: EN BÜYÜK DEVRİM Güney eyaletlerinde, Kaliforniya’da Meksikalılar yaşar. O bölgelerde İngilizce yanında İspanyolca da resmi dildir. Amerika’da diller, dinler ve mezhepler sayısızdır. Washington’da on taneden fazla değişik mezhepten kilisesi olan bir cadde anımsıyorum. Bugünlerde Birleşik Amerika tarihinin en büyük devrimini yaptı. Bir yarı Afrikalıyı başkan seçti. Bu Amerikan uygarlığının en büyük (+)’sıdır. Ve Barack Obama seçildikten sonra ‘Amerika tek bir ulustur’ diyerek, Amerika’da çağdaş, pluralist, karışık etnik kökenli ulusdevlet kimliğini tanımladı. Her şeyi Amerika dürbününden gören bizim milliyet düşmanlarının kulağına kar suyu kaçtı mı bilemiyoruz. Bütün ülkeler budun, din, kültür açısından parçalıdır. Amerika, Rusya, şimdi AB, sayısız etnik grupları bütünleştiren örgütlenmelerdir. Her ülkede etnik gerilim var. Dünya toplumları bunu daha aşamadılar. Fakat Batılılar, kesinlikle emperyalist eğilimleri ve patronluk iddiaları ile, kendi politik yapılarının etnik sınırlarını geniş tutsalar da, eski sömürgelerinde ve Türkiye gibi üçüncü dünya olarak baktıkları ülkelerde parçalanmaya destek oluyorlar. Bu çok açık, sevimsiz bir ikiyüzlülüktür. Dünya tarihi planlanmaz, Aleviler, Sünni egeoluşur. Meksika menliği nedeniyle, k ö k e n l i Amerikalı, Osmanlı tarihinde çok Tibetli, Çinli, zulüm gördüler, şimdi Kazakistanlı de baskı altındalar. Rus, Cezayirli Nedense Türkiye’de Fransız, Kıbrıs Türkü İngiliz, Kürt halkın özgürlüğü Arjantinli için çalışanlar İtalyan, Perulu AleviTürklerin özgürlüJapon gibi, Kürt, Arap, Çerkez, ğü için ağızlarını Laz, Balkan köaçmazlar. kenli Türk var. Bu bağlamda can alıcı tek sorun özgürlüktür. Dünyanın yamalı bohça gibi parçalara bölünmesi gerekmez. Tek dünya bir ideal olsa bile yamalı bohça gibi olandan iyidir. Bu ortak yaşamın, herkesin bildiği, tek aracı vardır: Özgürlük. U luslar tek bir etnik gruptan oluşmaz. ABD, Rusya, Hindistan, Belçika, İsviçre, %40’ı Rus olan Kazakistan ve belki de her ülke farklı etnosları barındırır. Bir devlet egemen bir ulusun ya da bir coğrafyanın adını taşır. Fakat her etnik grubun bir devleti yoktur. Anadolu ve Doğu Trakya’ya indirgenmiş bir Türkiye hâlâ bir budunlar (etnik gruplar) çarşısıdır. Türkiye’de milyonlarca Balkan, Kırım, Kafkasya kökenli insan yaşıyor. Bunlar Üsküplü, Yanyalı, Selanikli, Kırımlı, Kafkasyalı, Giritlidir. Bazen coğrafi ve etnik kökenlerinden dolayı birbirlerine yaklaşır, hatta bu kimlikleriyle iftihar da ederler. Ruslar tarafından sürülüp Osmanlı ülkesine yerleşen 34 milyon Kafkas kökenli vatandaş var. CBT 1130/ 8 14 Kasım 2008 Bunlar Kafkasyalı kimliklerini unutmuyorlar. O kimliğe bir tür aristokrasi olarak baktıklarını söyleyebilirim. Türkiye Osmanlı toplumunun etnik plüralizmini sürdürüyor. Benim babam kuzey Kafkasyalı ana babadan olan, İstanbul doğumlu bir Çerkez’di. İstanbul doğumlu annemin babası 16. Yüzyılda Orta Asya’dan gelip Erzurum’a yerleşmiş bir ailedendi. Annesi ise Midillili idi. Bu ülkede milyonlarca Kürt var. Köylerde okumadan kalanlar Türkçe de bilmez. Fakat Kürt nüfusun yarıdan çok fazlası İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Antalya’da, Mersin’de, Adana’da yaşıyor. Bu ülkede Laz kökenleriyle övünen büyük gruplar var. Bunların da çoğu kendi yörelerinde değil, büyük kentlerde yaşarlar. Lazlar 18. yüzyıla kadar Müslüman da değillerdi. Şimdiler de en koyu Müslüman onlardan çıkıyor. Bu ülkenin Arapları var. Mardin’de, Urfa’da, İskenderun’da sokakta Arapça konuşulduğunu görene kadar Arapların farkında olmamıştım. Bu budunlarını (etnik kökenlerini) vurgulayan gruplar dışında kendilerini sadece Türk bilen ve Türkiye’nin her köşesinde oturan bir çoğunluk var. Bunlar ortaçağdan bu yana Anadolu’yu Türk yapan, ortaçağ İtalyan tüccarlarına Anadolu’ya “Türklerin Ülkesi” dedirten halktır. Biz budunsal zenginlik açısından nadir bir ülkeyiz. Kaldı ki bu budunsal farklılıklar yanında, dinsel farklılıkları da bir kenara koyamayız. Halk şiiri, halk musikisi, halk oyunlarının ağırlıklı taşıyıcıları olan Aleviler, Sünni egemenliği nedeniyle, Osmanlı tarihinde çok zulüm gördüler, şimdi de baskı altındalar. Nedense Türkiye’de Kürt halkın özgürlüğü için çalışanlar bu Türklerin özgürlüğü için ağızlarını açmazlar. Öte yandan dinle alışverişi olmayan fakat ağızlarını da açmayan milyonlar var. Bugün Avrupa’ya, Amerika’ya, Avustralya’ya yerleşip oraların vatandaşları olan milyonlarca Türk var. Hiçbiri geri gelmeyi düşünmüyor. Hıristiyan egemenliğinde yaşıyorlar. Çocuğunu doğurmak için Amerika’ya gidenler, Amerikan ‘Green Card’ı almak için yıllarca bekleşenler, İngiltere’de yerleşmek için Türk Kıbrıs yerine Rum Kıbrıs’ı yeğleyenler var. Türkiye’de, dedeleri Hıristiyan dönmesi olan aydınlar, Rum, Ermeni, Yahudi, Alman, Amerikalı, Fransız, Rus ve başka ülkelerden eş almış sayısız vatandaş var. Toplumun tutarsız davranışları var: Bir yabancı ile evlenen bir Türk kızı hâlâ yadsınıyor. Fakat yabancı kadınla evlenen erkekler saygınlığını koruyor. Nedense bazı toplum katmanları geçmişin herhangi bir çengeline takılıp kalıyorlar. Türkiye’nin genetik mirasında Mezopotamyalılar, Hititler, Urartular, Frigyalılar, Lidyalılar, Akdeniz’in otokton halkları, Persler, Yunanlılar, Ermeniler, Romalılar ve onların getirdiği Germenler, Slavlar da var. Bu etnik çok kaynaklılık hem Yakındoğu tarihi ile hem Osmanlı tarihi ile süreklilik anlamına gelir. ZENGİN GENETİK MİRAS Çok zengin bir genetik mirasımız var. Nasıl Osmanlı İmparatorluğu Balkanlar’dan Cezayir’e çok dilli, dinli, kültürlü toplumları birleştiren bir politik strüktür ise bütün bu değişik insan gruplarını birleştiren de Türkiye de ayni olgunun devamı olan, daha kompakt bir politik strüktürdür. Toplumun zengin genetik mirasının yaratıcılığı teşvik etmesi için çağdaş bir eğitim programına gereksinimi var. Ulusdevlet, etnik köken ve kültür açısından çağdaş dünyanın en karmaşık olgusudur. Amerika’ya göç eden Avrupalılar, Asyalılar, köle olarak taşınan Afrikalılar dünyanın en zengin insan karışımını gerçekleştirdiler. Bir bakıma uluslaşmakta en başarılı devlet Birleşik Amerika’dır. Kısa bir önce evlerini yakıp öldürdükleri Afrikalı karalar, Karayip Adalıları, son dünya savaşında enterne ettikleri Japonlar, Amerika’ya girmelerine engel olmak için sınırlara tel örgüler çek HERKES ÖZGÜR OLMALI İnsanlar dillerinde, dinlerinde ve toplumsal yaşamlarında özgür olmalıdır. Bu özgürlük çağdaş demokrasiyi tanımlayan tek değişmez koşuldur. Zamanla gerçekleşmek zorundadır. Kuşkusuz bu özgürlüğe biraz sevginin de katılması gerekir. Yine de biz Amerika’dan önce, devlet idarecilerini seçmekte, daha hoşgörülü davranmıştık. Atatürk’ün ‘Çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkacağız.’ sözü bu gerçeği de dile getirir. Türk tarihinde Batı’dan daha yüksek uygar davranışlar olduğunu arasıra anımsamak iyi olur. Not: Türkiye’de toplumun kültürel farklılıkları ve davranışları üzerinde önemli ve ilgi çekici bir çalışma Gönül Pultar ve Tahire Erman’ın “(Türk)iye Kültürleri”, İstanbul, Tetragon, 2005 adlı kapsamlı derlemedir. Okuyucuların ilgisine sunmak istiyorum.