Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Felsefe ve İçtimaiyat Mecmuası’nın hedefi Cumhuriyetin ilk felsefe dergilerinden biri olan Felsefe ve İçtimaiyat Mecmuası’nın ilk sayısı, 1927 Mayıs’ında, son sayısı ise 1930’da yayımlandı. 7 sayı çıkan bu derginin ilk 5 sayısı Arap, son iki sayısı ise Latin harfleriyle yayımlanmıştır. Kurucusu Agah Sırrı (Levend), müdürü Mehmet Servet (Berkin) olan bu dergide, bu iki yazarın yanı sıra, Mustafa Şekib (Tunç), Hilmi Ziya (Ülken), Hatemi Senih (Sarp), Ziyaeddin Fahri (Fındıkoğlu), Orhan Sadeddin gibi felsefeciler ve sosyologlarla, daha başka yazarların yazıları ve çevirileri yayımlanmıştır. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com 928 yılında kurulan Felsefe Cemiyeti’nin yayın organı olan Felsefe ve İçtimaiyat Mecmuası’nın ilk sayısında, derginin yöneticileri 3 sayfalık “Mukaddime” bölümünde “Maksadımız” başlığı altında derginin amaçlarını açıklamaya; “Felsefe ve İçtimaiyat “Felsefe ve İçtimaiyat Mecmuası’nın ilk sayısının başlığı Mecmuası, kendisi için en esaslı bir hedef olmak üzere, felsefi ve içtimai meseleleri merak edenlerin bu mevzular hakkındaki bilgilerini tevsi (genişletme) ve takviye etmelerine, tetkiklerinin salim bir usulde inkişafı için onlara rehberlik etmeye çalışacaktır” (s.1) diyerek başladıktan sonra diğer başka şeylerle birlikte şunları söylemektedirler: “...Bilhassa memleketimizde lise tahsilinin hakkıyla muvaffak olabilmesi için, ilmi zihniyetin çok muhkem (sağlam) bir tarzda genç nesle aşılanması bir hayat meselesidir. İşte bu noktada felsefe ve içtimaiyat dersleri, büyük bir vazifeyi üstlerine alıyor demektir. Bu vazifenin en ehemmiyetli ciheti (yanı), bilhassa liselerde şimdiye kadar aralarında hiçbir ilmi alaka tesis edilememeksizin tedris edilen (öğretilen) içtimai bilgileri, ilmi bir nizam içine sokmak olacaktır. Biz mecmuamızda bu derslerle de (tarih, coğrafya, edebiyat gibi) meşgul olmaya çalışacağız.” (s.2). “...Bizce bir ilmin memlekette taammümü (umumileşmesi), her şeyden evvel o ilmin esas mefhumlarının (kavramlarının) ve mebadisinin (ilkelerinin) sahih (kusursuz) ve tam bir surette bilinmesiyle mümkündür. Bu esas mefkud (eksik) oldukça, o ilmin münferit bahisleri hakkında en kıymetli tetkikler bile faideli olamaz. Çünkü her şeyden evvel ciddi ve itimat olunabilir kari (okuyucu) bulmak mümkün olamaz. Binaenaleyh, bir ilmin mahallileşmesi ve millileşmesi için ilk şart, müsbet bir suretAgah Sırrı (Levend) Bey (18941978). te bu mebadinin iyice anlaşılması ve bilhassa taammüm edilmesidir. Yalnız bu, ilk şart olmakla beraber hiç şüphesiz ilmi faaliyetin nihai gayesi de olamaz. Bundan sonra o ilmin umumi tekamülüne (genel gelişimine) müspet bir şey ilave eden, yani “orijinal” denebilecek tetkiklerin yapılması lazımdır. Diğer taraftan da içinde yaşadığımız cemiyetin hayatında bunların tatbikatını görmek ve göstermek, yani müfid (faydalı) olmak icap eder. Ancak bu safhalarını yaşadıktan sonra bir ilme mahallileşmiş ve millileşmiş diyebiliriz. Her ilmi faaliyetin bu cephesi, hiç şüphesiz en iddialı tarafıdır. Ve çok şerefli olmakla beraber yine hiç şüphesiz en güç cihetidir.” (s.3) Felsefe ve İçtimaiyat Mecmuası’nın yayını, düşünce ve felsefe tarihimizin önemli aşamalarından birini oluşturmaktadır. CBT 1130/ 16 14 Kasım 2008 Onkoloji Hemşireliğinde Kanıta Dayalı Semptom Yönetimi Editör: Yard. Doç. Dr. Gülbeyaz Can Ülkemizde onkoloji hemşiresi, kanser tarama merkezi, acil b a k ı m ünitesi, yataklı tedavi ünitesi (radyoterapi, kemoterapi, hematoloji, kemik iliği transplantasyonu...vs) özel dal merkezi gibi pek çok alanda hastalara hizmet vermektedir. Kanserin tanı ve tedavisinde benimsenen multidisipliner ekip yaklaşımının bir parçası olarak farklı görev ve sorumluluklar üstlenmektedir. Sağlıklı bireyleri kanserin önlenmesinde benimsenmesi gereken sağlıklı yaşam biçimi davranışları ve kanser tarama testleri hakkında bilgilendirmekte, kanser tanısı almış hastaların tedavi ve bakımı sürdürmektir. Kanser tanısının konması ile başlayan tedavi sürecinde hasta ve yakınları bireyin biyopsikososyal doğasını etkileyecek pek çok sorun ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu nedenle sistemik tedavi alan kanser hastalarında görülen yan etkileri inceleyen bu kitapta, tedaviye bağlı oluşan sorunların yönetiminde etkili girişimler kanıta dayalı verilere dayanarak sunuluyor ve bakımda hangi girişimlerin etkili ve hangilerinin etkili olmadığı sorularına cevap aranıyor. yan eden bir geçmiş olduğunu söylemekte bir sakınca yoktur. Yargıya bir gelecek veya yargısız bir gelecek düşünmek zorundayız” Türkiye’de değeri süreç içerisinde daha çok anlaşılacak olan ve dergimizin köşe yazarlarından olan Hayrettin Ökçesiz, hukukun sınırlarını zorlayan, sorgulayan ve yerine yenisini öneren yapıcı eleştirileri ile uzun zamandır “Hukuk Polititası” yazılarını yazıyor. Hukukçu olduğu kadar düşünür, şair ve yazar kimliklerini de barındıran Ökçesiz, bütün bu duyarlılıklarını yazılarına yansıtmayı başarıyor. Hukuk felsefesi ülkemizde çok az yazı ve fikir üretilen alanlardan biri. Oysa belki de, üzerinde en çok düşünmemiz/tartışmamız gereken o. Hiç şüphesiz ki Hayrettin Ökçesiz’in yazılarını okuyucuya yeni kapılar açacak ve bildiklerini yeninden sorgulatacaktır. 1 Bilim ve Gelecek Derginin Kasım sayısında Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi Bildirisi yer alıyor. K o n u : Biyolojik Evrimin Y e n i Kanıtları. Fosil bulguları evrim tarihi hakkında yeni ve açık kanıtlar üretmeye devam etti. Moleküller hakkında yeni bilgiler ortaya çıktı. İnsan DNA dizisinin tamamının okunması da yeni bilgilere bir örnek. Dergide ayrıca “Liderlerde bilişsel bozukluk örnekleri” konulu bir de dosya bulunuyor. Diğer konular arasında 20. yüzyıl biliminin köşe taşları (19001950), Kriz neye gebe, Matematiği nasıl öğretmeli yazıları var. Hukuk Politikası’ndan Hayrettin Ökçesiz “Yargının geleceği,g getireceğibarışın içimizdeki barışla örtüşmesi ve bu barışı öznelerarası kavranır kalmasına bağlı olacaktır. Dayatılan değil anlaşılan, kılıçla değil özgür ve korkusuz onama ile geçerlilik kazanan hükümlerin kurulma süreci olarak yargıyı doğrusu hâlâ olanaklı görüyorum. Yargının böyle bir geleceği olmayacaksa, aslında hiçbir geleceği olmayacaktır. Bugüne kadar olanın bundan sonra da kalmasının gelecekte cera Bilim ve Ütopya Derginin Kasım sayısında, DinAkıl Tartışması kapak konusu. Prof. Hasan Aydın, Prof. Şahin Filiz ve Prof. Ahmet Aslan, “İslam dünyasında gerilemenin nedeni Gazali mi? İbn Rüşd’ün Gazali’ye cevabı, İbn Haldun kimden yana” gibi konularını ele alıyor v e İslam dünyasındaki geriliğin ve gerilemenin nedenlerini tartışıyor.