Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İstanbul’un “ATASI” mı bulundu? İstanbul’un tarih öncesi “antik kenti” oluyor: Küçükçekmece Gölü’nün Avcılar ve Küçükçekmece kıyılarında İstanbul’un en eski ve en büyük antik limanlarından olabilecek liman ve kent kalıntıları ile fener yapısına rastlanıldı. Antik kaynaklarda İstanbul’un ilk kurulduğu kent olan Byzantion’un Küçükçekmece Gölü yakınlarında varlığından söz edilen ve yeri tespit edilememiş kayıp kent “bathonea” olabileceği sanılıyor. Küçükçekmece Gölü havzasında tarih öncesi dönemlere ait taş aletler ve seramik parçalarının da ele geçtiği arkeolojik araştırma, İstanbul tarihinde yeni bir sayfa açacak. Fotoğraflar: Haldun Aydıngün ocaeli Üniversitesi’den Yrd. Doç. Dr. Şengül başkanlığında, İstanbul Üniversitesi’nden Bristol Üniversitesi’nden Prof. ve KKTC Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden ’in alan başkanlıklarını yürüttükleri uluslararası bir ekiple Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü 2008 yılı yaz sezonunda 35 denetiminde yürütülen kişilik arkeolog jeologİstanbul’un tarih öncesi jeofizik sualtı araştırmacı çağlarına ait arkeolojik yüzey araştırmaları sırasınsı mimar şehir plancısıda, Küçükçekmece Gölü etnolog mimar gibi değişik kıyılarında bir antik liman disiplinlerden oluşan ulusve yerleşim alanları tespit Limanın lararası bir bilim heyetince edildi. İstanbul’un en eski antik sürdürülen araştırmalarda, limanlarından biri olabiKüçükçekmece göl kıyısın leceği sanılıyor. da çok düzgün kesimli blok Bölgede yapılan araştırmalarda göl içinde litaşlardan oluşan oldukça mana ait bir fener kalıntıkalın duvar kalıntılarına sıyla birlikte, tarih öncesi rastlandı. Gölün içindeki döneme ait izler de bu“cami”nin de, aslında antik lundu. İnsanların avcılık limanın feneri olduğu sanı ve toplayıcılıkla yaşadığı taş devrinden Helenistik lıyor. Roma – Bizans ve Osmanlı’ya kadar uzanan dönemlerine ait kalıntılarla dolu olan havza, tam bir tarih hazinesi. Tarih ve arkeoloji dünyasında heyecan uyandıran, gölün Avcılar sahili ile Küçükçekmece kıyıları boyunca Türkiye Atom Enerjisi Kurumu arazisinin kıyıları da dahil 10 bin metrekareden fazla bir alanı kaplayan yapı kalıntıları, İstanbul’un bilinen tarihinde yeni bir sayfa açacak nitelikte... K Araştırma başkanı Yrd. Doç. Dr. Şengül Aydıngün’e göre, MÖ 2 ile MS 2 . yüzyıla ait çeşitli kaynaklarda, Küçükçekmece Gölü çevresinde Byzantion’un (İstanbul’un ilk adı) 12 mil yakınlarında “BATHONEA” adlı bir yerleşmeden söz edilmektedir. Prof. Dr. ’nin Küçükçekmece ile ilgili yayınlarında da BATHONEA isminin Sazlıdere’nin tan antik çağdaki derin dere anlamına gelen geliyor olduğu belirtilmekte. Bugüne kadar yeri tespit edilememiş BATHONEA kentinin, bulduğumuz liman ve çevresindeki yapı kalıntılarına bakarak burası olması olası gibi görünmekte. Bu bilgilerimizi hocamız Semavi Bey ile de paylaştık ve o da sonuçlardan çok memnun olduğunu söyledi. Avcılar ve Küçükçekmece belediyelerinin desteklediği İstanbul ilinin tarih öncesi çağlarına ait arkeolojik yüzey araştırmalarının Küçükçekmece Havzası ayağı, Kocaeli Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Şengül Aydıngün başkanlığında 2007 yılında başladı. 2008 yılı yaz sezonunda 35 kişilik arkeolog jeologjeofizik sualtı araştırmacısı mimar şehir plancısı etnologmimar gibi değişik disiplinlerden oluşan uluslararası bir bilim heyetince sürdürülen araştırmalarda, göl kıyısında çok düzgün kesimli blok taşlardan oluşan oldukça kalın duvar kalıntılarına rastlandı. Duvar sırasının metrelerce uzadığının görülmesiyle detaylandırılan çalışmada, bu kalıntıların sıradan duvarlar olmadığı saptandı. Yapılan ölçümlerde duvarın 400 metresi netleşti ve tam olarak uzunluğu henüz saptanamadı. Ancak göl içinde kalmış sıraların sonar ile izlenmesi ile, duvar sırasının 2 km’ye varacağı düşünülüyor; bu duvarın önemli bir ticaret ağına sahip limana ait kalıntılar olabileceği sanılıyor. Kalıntıların bir ucu göl içinde mendirek şeklinde uzanıyor. Araştırmanın sualtı ayağını KKTC Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden sualtı arkeologu Hakan Öniz başkanlığındaki bir ekip, side scan sonar çalışmalarıyla yürütüyor. Gölün aşırı kirliliği nedeniyle zor koşullarda süren sualtı “sonar” araştırmalarında, halk arasında “Gölün diye bilinen kalıntının, aslında antik limanın mermer feneri olduğu belirlendi. Bölgede geçen yıl yapılan çalışmalarda Hellenistik Dönem amphora kırıkları, Geç Roma dönemi sütun ve sütun başlıkları ile Bizans döneminden kalma Hz. İsa kabartmalı taş eserler bulunmuştu. narındaki bataklık alanlar kurudukça verimli topraklar ortaya çıkmıştı. Geçmişte bizon, geyik, karaca, leopar, ayı, benekli sırtlan gibi pek çok yaban hayvanı ve kuş cinsinin yaşadığı Küçükçekmece Gölü havzasında bol miktarda balık türleri de bulunmaktaydı. Bu nedenle tarih öncesinin avcı ve toplayıcı topluluklarının yaşamı için çok uygun olan bu coğrafya, taş çağı insan toplulukları için ideal bir yaşam alanı oluşturuyordu. Gölün hemen kuzeyinde yer alan Yarımburgaz Mağarası bu yaşamı destekleyen en önemli korunma ve barınma alanıydı. “GÖL İÇİNDEKİ CAMİ” ları, kesici ve kazıyıcılar geliyor. Alanda volkanik kökenli obsidyen ve çakmaktaşı taş hammaddeler de elde edildi. Çevrede volkanik bir alan olmadığı için bu taşların başka bölgelerden getirildiği düşünülüyor. Bu da binlerce yıllık tarih öncesi çağların ticaret rotalarını anlayabilmek için önemli bir ipucu... Araştırmalarda, h Küçükçekmece Atom Enerjisi Kurumu sahilinde duvar sıraları Geç Roma Dönemi yan kenarında yazıtı bulunan lahit kapağı. çanak parçaları ele geçti. Bu çanak parçaları Marmaray kazılarında Yenikapıda son dönemde ele geçen ve neolitik çanaklarla aynı biçimde üretilmiş. Bu yüzden sonuçlar çok önemli. Göl üzerinde yapılan sonar taramalarında ise çapalar tespit edildi. Her buluntunun tek tek numaralanıp, envanterinin tutulduğu araştırmaya, Bristol, İstanbul, KKTC Doğu Akdeniz, Salzburg, Yıldız Teknik üniversitelerinden arkeologların yanı sıra, mimarlar, şehir plancıları, jeologlar, jeofizikçiler, zoologlar, botanikçiler gibi çeşitli bilim dallarından de otuz beş bilim insanı katılıyor. Araştırmalar İstanbul’un kültürel tarihine eşsiz bir katkının sunulacağı yönünde. Yrd. Doç. Dr. Şengül Aydıngün’ün verdiği bilgilere göre, ülkemizin en eski yerleşim yeri olan ’nın da içinde bulunduğu Küçükçekmece Gölü havzasında yaşam izlerinin geçmişi yüz binlerce yıl öncesine gidiyor. Küçükçekmece Gölü Çevresi tarih öncesinde adeta bir cennetti. Kuzeyden gelen ve Sazlıdere (Bathynias) gölü temiz sularla beslerken, gölün güney ucu Marmara deniziyle birleşmekteydi. Etraf çeşitli endemik türlerin barındığı yemyeşil bitki örtüsüne sahipti ve göl ke da bulundu. Karadaki bir da göl çevresinin yüz binlerce yıldan beri kesintisiz olarak günümüze kadar insanlığa hizmet verdiğini ortaya koyuyor. YÜZBİNLERCE YILLIK BİR YAŞAM İmparator Konstantin döneminden itibaren kullanılmış “Constan” yazılı damgalı yapı tuğlaların bulunması, Hellenistik çağa kadar indiği sanılan antik limanın, İstanbul’un yakın çevresindeki en eski antik limanlarından birisi olabileceği tezini destekliyor. Antik kaynaklar, İmparator Konstantin zamanında başkent Kostantinopolis’in en dış sınırının Küçükçekmece olarak belirlendiğini yazıyor. Bu kaynaklara göre İmparator Konstantin, Byzantion kentine MS 330 yılında kendi adını vererek Roma’nın KONSTANTİN DÖNEMİ TUĞLALARI Mendirek kalıntılarına ait taş sıraları ölçülüp kaydediliyor. CBT 1126/12 17 Ekim 2008 FransaSalzburg üniversitesinden Dr. Çağlar Yalçıner ile Araştırma Başk.Yard. Doç. Dr. Şengül Aydıngül araştırma alanında görülüyor. Kocaeli, İstanbul ve Bristol Üniversitesi ekipleri araziyi tarayarak malzeme topluyorlar. KAPAK RESMİ: Küçükçekmece Gölü Avcılar ilçesi sahilinde liman kalesinin sur duvarı kalıntıları Bristol ve İstanbul Üniversitesi ekipleri jeofizik çalışmalar için hazırlanıyor CBT 1126/13 17 Ekim 2008 başkenti ilan ettiğinde, “Konstantinopolis” çevresinde büyük bir imar faaliyetine kalkmış ve çevresiyle birlikte surlar, limanlar, hamamlar, caddeler, sokaklar ve resmi yapılarla donatmış ve mahalleler kurdurmuştu. Küçükçekmece göl ve kıyısı boyunca uzanan sur, liman ve diğer yapı kalıntılarının bu dönemin yapıları olup olamayacağı üzerinde tartışılıyor. Ya da İstanbul’un Byzantion olarak tanındığı Helenistik dönemdeki komşu kenti Bathonea’ya mı ait oldukları sorusu araştırılıyor. Geç Roma döneminden sonra önemini kaybettiği sanılan limanın terk edilerek tarih sahnesinden kaybolmasının en önemli nedenlerinden birisinin ise, deprem gibi ani ve yıkıcı bir fenomenden kaynaklanmış olabileceği düşünülüyor. Antik kaynaklarda 557558 yıllarında yaşanan depremin Küçükçekmece bölgesinde çok şiddetli hissedildiği ve bölgedeki tüm yapı, kale, kiliselerin temellerine kadar yıkıldığından söz ediliyor. Bu nedenle böyle bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini ancak kazı ve jeolojik çalışmalarla anlaşılabilinecek.