25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M. Celal Şengör re’de yirmi yıldan bu yana doğal ortamda kurt görülmemiş. lunmuyor. Tehlikeli H5N1 virüsü ilk olarak 1996 yılının sonunda Çin’in güneydoğusunda ortaya çıkmış, daha sonra tüm Asya’ya yayılmış ve buradan da Afrika ve Avrupa’ya bulaşmıştı. Çin’deki Quinghai gölünde yüzlerce kuş ölüsü bulunması nedeniyle, bilim insanları virüsün göçmen kuşlar tarafından diğer kıtalara taşındığını düşünüyorlar. Fakat H5N1 virüsünün yayılım alanı birçok göç yoluyla uyumlu değil diyor son araştırmayı yöneten GauthierClerk. Küreselleşme ve kümes hayvanı ticaretinin hiç de küçümsenmeyecek bir faktör olduğuna değinen araştırmacılar, son H5 ve H7 virüs salgınlarının, kümes hayvanı ticaretiyle ilgili olduğu kanısındalar. Bilim insanlarının düşüncesine göre çok dar kafeslerde yetiştirilen hayvanlar strese, dolayısıyla da enfeksiyonlara daha duyarlı hale geliyorlar. TOPRAK BAKTERİSİ MUTLULUK VERİYOR Normalde toprakta yaşayan bir bakteri, fare deneylerinde antidep NTV televizyon kanalının organize ettiği "Türk Mucit" yarışmasının jüri üyelerinden biri olarak seçildiğime son derece mumnunum. Çünkü böyle bir konum bana Türkiye'de icat yapan kişilerle temas imkânı verdi. Bugüne kadar görme imkânını bulduğum yarışmacılar bende şu izlenimi bıraktılar: Türk Mucitler, Eğitim Sistemimiz ve TV 1. Türk insanının yaratıcılığı batı uygarlığına ait olan ülkelerde yaşayan insanların yaratıcılıklarından hiç de aşağı değildir; hattâ bire bir bir karşılaştırma yapma olanağı olsa belki daha bile fazladır. 2. Türk mucit kendisini icada götüren soruna başkaları tarafından önerilmiş olabilecek çözümleri genellikle araştırmamaktadır. 3. Türk mucit, mevcut bir fikri geliştiren «yenilikle», tamamen yeni bir fikir arasındaki farkı genellikle algılayamamakta ve/veya önemsememektedir. Özellikle mevcut bir fikrin yeni bir uygulamasını yeni bir icat sananlar yarışmacılar arasında ender değildi. 4. Şimdiye kadar gördüklerim arasında en yaratıcı mucitler ya üniversiteyi en geç altmışlı yıllarda veya yetmişli yılların başında okumuş veya hiç okumamış yarışmacılar arasından çıktı. Özellikle üniversiteli veya liseli gençlerin ortaya koydukları hem yaratıcılık hem de araştırma yetenek ve bilgisi açısından cesaret kırıcıydı. Bu gözlemleri şöyle özetleyebiliriz: Türk eğitim sistemi, en azından yetmişli yıllardan beri, yaratıcılığı körleten ve araştırma terbiyesi vermeyen bir sistem olarak çalışmaktadır. Bireyin doğal yaratıcılığı onu sorunlara cevap aramaya itmekte, eğitim sistemi bu cevapların nasıl aranacağı ve bulunanların nasıl değerlendirilebileceği konusunda bireye en küçük bir bilgi ve yetenek vermemektedir. Türk eğitim sisteminin başarısız olduğu epey bir zamandan beri bir sır değildir. Eğitim sistemimizi çökerten, bilgisiz, görgüsüz ve kısa vâdeli kişisel politik ikbâli, ulusunun refahına, emniyetine, hattâ bekasına tercih eden son derece muzır bir politikacılar sınıfıdır. Bu politikacılar sınıfı önce devleti çalıştıran bürokrasimizi partizanlık adına dünyadan bîhabir bir iş bilmezler ordusu haline getirmiş, sonra da bu orduyu kullanarak eğitim sisteminde tamiri son derece güç olan bozukluklar yaratmıştır. Bu bozuklukların sür'atle tamiri ne yazık ki bugün artık mümkün değildir, zira eğitimi ayağa kaldıracak öğretmenlerin kalitesi geçtiğimiz otuz yıl içerisinde yirmibirinci yüzyılın gerektirdiği bir eğitim reformunda kullanılamayacak derecede düşmüştür. Peki o halde ne yapılmalıdır? Bu sorunun cevabı ancak ciddî bir araştırma ve inceleme sonucunda verilebilir. Türkiye'de eğitimin geçmişini iyi bilen, aynı zamanda dünyadaki eğitim sistemlerini de tanıyan kişiler yok değildir. Bunlardan oluşturulabilecek bir araştırma grubu (ki bunu meselâ Türkiye Bilimler Akademisi organize edebilir) öncelikle eğitimimizin bugünkü durumunu tespit eder. Türkiye'nin bilim ve gelişme politikası çerçevesinde bunun nasıl düzeltilebileceği konusunda tavsiyelerde bulunur. Bu tavsiyeler daha sonra adını koyamayacağım (çünkü 1946'dan bu yana Türkiye'de uygulanan politik rejim bu konuda, ulusu şu anda felâkete sürüklemekte olan korkunç bir başarısızlığın mümessili olmuştur) bir yöneticiler grubunca tartışılıp uygulamaya konur. Ancak şu anda elde edilen sonuç, NTV'nin sahneye koyduğu yarışma türünde veya Abbas Güçlü'nün Kanal D'de sunduğu bilim yıldızı yarışması benzeri yarışmaların ve bunlar cinsinde programların ulusumuzun entelektüel kapasitesini ölçme ve eğitim sistemimizi değerlendirme konusunda son derece önemli bir rol oynamağa namzet olduklarıdır. Bu tür yaratıcılığı ölçen ve teşvik eden programlar televizyonlarımızda daha sık yer almalı, ne hikmetse magazin adı altında toplanan, aslında pek iğrenç ve bayağı görgüsüzlük nümuneleri olan «popüler» programların yerini almalıdır. Bu tür özgün düşünceyi ve bilimi özendirici programlar bilimsel belgesellerle de desteklenebilirse, çocuuklarımız okullarda alamadıkları bilim zevkini belki evlerinde almaya başlayabilirler. Bu konuda televizyoncularımıza çok büyük sorumluluk düşmektedir. Bugünün hızlı bir rating saplantısı, yarının artık özgür olmayan ve dolayısıyla cep dolduramayan televizyonuna neden olabilir! Televizyonu sadece hızlı para kazanma kaynağı olarak görenler bunu iyi düşünmelidirler. resan ilaçlara benzer bir etki göstermiş. Neuroscience dergisindeki habere göre deneylerde kullanılan bakteri, daha önceleri de kanser hastalarında sürpriz sonuçlar veren Mycobacterium vaccae. Söz konusu bakteri gerçi kanser hastalarının ömrünü uzatmamıştı, ama buna karşın hastaların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlamış ve ağrıları hafifletmişti. Sonuçlar, zayıflamış bağışıklık sisteminin hastalarda depresyon gibi ruhsal hastalıklara yol açtığını kanıtlamakta, diyor araştırmayı yöneten Chris Lowry (Bristol Üniversitesi). Anlaşıldığı üzere Mycobacterium vaccae bakterisi, bağışıklık sistemindeki dengenin yeniden kurulmasını sağladığı gibi beyindeki serotonin üretimini de desteklemekte. Serotonin eksikliği depresyon sebeplerinden biri olarak bilinmekte. SATÜRN’ÜN KUZEY KUTBU’NDAKİ ALTIGEN Cassini uzay sondası, Satürn’ün Kuzey Kutbu’nda dünyamızın iki misli büyüklüğünde olan altıgen bir yapı görüntüledi. Voyager 1 ve 2 sondaları tarafından daha önceleri parça parça görüntülenen formasyonun yirmi yıldan bu yana hiç de KUŞ GRİBİ: GÖÇMEN KUŞLARIN ETKİSİ AZ MI? Kuş gribi virüsü H5N1’in dünyaya yayılmasındaki en önemli neden göçmen kuşlar değil. Virüsün yayılmasından daha çok kümes hayvanı ticareti yapan insan sorumlu diyor Fransız araştırmacılar. Tour du Valat Biyoloji İstasyonu araştırmacılarının, Ibis dergisindeki yazılarına göre gerçi Şubat 2006’da Karadeniz’deki kuş gribi vakaları, ğişmediği anlaşılıyor. Kuzey kutbunda 78. enlem derecesinde saptanın altıgen, dünyamızın üzerindeki burgaçlara benziyor. Fakat Satürn’deki çevrinti yuvarlak değil altı köşeli. Formasyonun enfraruj görüntüleri Ekim 2006’da en üstteki bulut tabakasının 900.000 km üzerinden alınmış. Geometrik figürün çapı yaklaşık olarak 25.00 km. Cassini geçen Kasım ayında da gezegenin Güney Kutbu’nda dev bir kasırga görüntülemişti. Gezegenin iki kutbu arasındaki farklılıklar gerçekten çok şaşırtıcı, Güney Kutbu’nda dev gözlü bir kasırga, kuzey kutbunda ise bu geometrik figürle karşı karşıya kaldık diyor Cassini ekibinden Bob Brown. Nilgün Özbaşaran Dede virüsün yabanıl kuşlarla kısa mesafelere taşındığını gösteriyor ama virüsün kuşlarda uzun mesafeler boyu barındığını gösteren bir kanıt bu CBT 1048/5 20 Nisan 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle