20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP deni ile RPD lisans eğitiminin kapatılmadığını ifade etmişti. O tarihten bu yana okullara epeyce rehber öğretmen atandığı halde Bener Cordan’ın tasarladığı gelişme olamadı. Öğrencilerimize mesleki bilgi verme ve yönlendirme hizmetleri genellikle ya okuldaki öğretmenler ya da dershanelerdeki öğretmen ve, varsa, rehber öğretmenler tarafından verilmekte, okullardaki rehber öğretmenler öğrencilerle yüz yüze etkileşimde bulunma olanaklarına yeterince sahip olamadıkları için bu konuda pek etkili olamıyorlar. * Yazar RPD mezunlarının Sağlık, Adalet, Çalışma Bakanlıklarında görev alabildiklerini ifade ediyor. Bu doğru değil. Adı geçen bakanlıkların psikolog kadrolarına psikoloji bölümü mezunları atanabilmekte. * RPD eğitimi veren öğretim üyelerinin önemli bir bölümü, rehberlik ve psikolojik danışma lisans programını psikolojik danışma ağırlıklı bir program haline getirmeye ve mezunların çok değişik kurum ve sektörlerde psikolojik danışman /terapist olarak çalışabilecek nitelikte olduklarını kabul ettirmeye çalışıyorlar. Böyle bir amaca ancak lisansüstü bir eğitimle erişilebilir. * RPD programını bitirenlerin çalıştıkları kurumlar birinci derecede okullar ve unvanları da “Rehber Öğretmen”dir. Meslek mensupları bu unvandan hoşnut değildir, bunun psikolojik danışman olması istenmektedir. Ancak okullarda görev alan kişileri “Öğretmen” olarak tanımlayan Milli Eğitim Bakanlığı, mevzuat açısından kolaylık sağladığı için, rehberlik ve psikolojik danışma hizmeti veren elemanlarını da “Rehber Öğretmen” unvanı ile bu gruba dahil etmekte. Bu uygulama öğretmenlerin yararlandıkları, “ders ücreti almak” gibi haklardan rehber öğretmenlerin de yararlanmasına olanak verdiği için unvanın değiştirilmesi konusunda ısrarcı olunamıyor. * Sayın Külahoğlu “Bir insanını yetişmesi için okullarda öğretmenlik dışında, psikolojik danışman, eğitim planlayıcısı, halk eğitimi uzmanı, ölçme ve değerlendirme uzmanı gibi, kişilik eğitimini çok yönlü ve çeşitli yönlerden destekleyen hizmetlerin yer alması gerekir” demekte. Yukarıda sayılan bu eğitim bilimcileri okullarında görevlendirebilen bir tek ülke var mı acaba yer yüzünde? ABD başta olmak üzere, gelişmiş ülkelerde bile, ancak olanakları zengin az sayıda okul, bizdeki gibi tam zamanlı olarak okul psikolojik danışmanı (rehber öğretmen) istihdam edebilmekte. Bu ülkelerde okul danışmanlarının çoğu haftanın bir ya da iki günü okula gelir, öğretmenler tarafından çözülemeyen sorunları ele alır, öğretmenlere müşavirlik hizmeti verir. Okullarımızda bu hizmetler kurulurken olanakları zengin Amerikan okulları modeli benimsenmiş, her okula, en fazla 500 öğrenciye bir rehber öğretmen atanması hedef olarak belirlenmiştir. Bu anlayışla, okullara giderek artan sayıda rehber öğretmen atanıyor. Helikopter ve Ulusal Tank ihaleleri “Helikopter ve Ulusal Tank” ihalelerinde değişik ve güzel bir uygulama görüyoruz. Bu ihalede ulusal teknolojinin ve savunma sanayimizin desteklenmesi göz önüne alınmış. Aytekin Ziylan kımidamesi, vb. ile toplam 8,7 ile 15,9 milyar dolaylarında bir ciro yapacağı anlatılıyordu. Bizim helikopter alımımızda da ayni ilkenin, yani ulusal teknolojinin geliştirilmesi, yerli sanayinin kazançlarının ve istihdam dolayısıyla sosyal kazanımların elde edilmesinin hedeflendiği anlaşılıyor. Görev bilgisayarının ASELSAN’da üretilecek olması, ulusal güvenliğin güvence altına alındığının ve ülkemizde ileri teknoloji geliştirilmesinin desteklendiğinin bir kanıtı. Helikopter motorlarının ise ABD’den ithal edileceği öngörülmüş. Ülkemizde halihazırda motor üretimi yapılmadığından bu tamamen normal bir tutum. Güçlü bir savunma sanayine sahip olan İsrail de motor ve bazı gövdelerin üretimini yapmıyor. Önemli olan helikopterlerin üzerine yerleştirilecek muhabere, komuta kontrol, atış kontrol, radar, elektronik harp, seyrüsefer sistemleri vb gibi ileri teknolojili faydalı yüklerin bizim tarafımızdan tasarlanıp, kendi sanayimiz tarafından yapılıyor olmasıdır. Asıl amaç olan caydırıcılığı, bu sistemler sağlar. Ayrıca ileri teknolojili faydalı yüklerin bizim tarafımızdan tasarlanıp üretiliyor olması bu ürünlerin ihracat şansını da arttırır. Teknolojilerin hızla gelişmesi faydalı yüklerin, motor ve gövdeye nazaran daha kısa sürelerde yenilenmelerini gerektirir. Bu da uluslararası pazarda helikopter modernizasyon ihalelerinde Türk sanayinin pay almasına olanak sağlar. Ulusal tank geliştirme ihalesinde de ulusal bir firmanın Ana Yüklenici seçilmesi ve önce bir prototip üretiminin amaçlanması çok yerinde olmuştur. Ancak bu prototipin geliştirilmesinde ABD’de ve AB ülkelerinde olduğu gibi, kullanıcı ve sanayicinin birlikte çalıştığı, evrimsel tedarik yönteminin uygulanması çok yararlı olacaktır. Sonuç olarak; helikopter ve tank ihaleleri ülkemizin bilim, teknoloji ve sanayileşme düzeyinin yükselmesini destekleyen, bunun yanı sıra sağlayacağı istihdam olanakları ile sosyal kazançlar sağlayacak olan bir yöntemle gerçekleşme yoluna girmiştir. Bu durum mutluluk vericidir. Kaynakça: 1 Türkiye’nin Bilim ve Teknoloji Politikası, TÜBİTAK BTP 97/04 Ağustos 1997 B ilim Teknoloji Yüksek Kurulunun üzücü fakat çok doğru bir saptaması var; “Türkiye’de kamu alımları ülkemizin bilim, teknoloji ve sanayileşme yeteneğini yükseltmek amacıyla yapılmamaktadır.” (1) Sanayileşmiş ülkelerde durum bunun tam tersidir. Hemen tüm sanayileşmiş ülkelerin ihale mevzuatında ulusal firmaları kayıran maddeler vardır. Türkiye AT Mevzuatı Uyum Komisyonları Kamu İhaleleri Alt Komisyonu Raporu; AB ülkelerinin Ulusal Kamu İhale Yasalarındaki ulusal firmaları kayırıcı maddeleri ayıklamak için yıllarca çalıştıkları halde bunu tam olarak başardıkları söylenemez, demektedir. Yani her ülke kamu alımlarını yaparken ulusal teknoloji ve sanayileşme yeteneklerini de yükseltme avantajını kullanmaktan vazgeçmiyor. Ancak; 30 Mart 2007 tarihinde yapılan Savunma Sanayi İcra Komitesi (SSİK) toplantısında karara bağlanarak sözleşme görüşmelerinin başlatılmasına karar verilen “Helikopter ve Ulusal Tank” ihalelerinde değişik ve güzel bir uygulama görüyoruz. Bu ihalede ulusal teknolojinin ve savunma sanayimizin desteklenmesi göz önüne alınmış. 31 Mart tarihli Hürriyet gazetesindeki habere göre “Agusta Westland ile sağlanan anlaşma ile helikopterlerin üretimini TAI üstlenecek. İtalyan Ordusu da aynı tip helikopterlerinin yedek parça ihtiyacını Türkiye'den karşılayacak. Helikopterlerin üçüncü ülkeler için üretimi de yine Türkiye'de yapılacak. Milli görev bilgisayarının ASELSAN tarafından üretimi ve üretim hattının Türkiye'ye taşınmasının ardından T129 helikopterleri 2013'ten itibaren Türkiye'de uçmaya başlayacak. Bu haber 1995 yılının ağustos ayında Defense News dergisindeki İngiltere’nin helikopter ihalesi haberini hatıra getiriyor. O haberin başlığı şöyleydi. “İngiltere’nin Helikopter Satın Alımında En Çok Kazanan İngiltere Sanayii”. Haberde; 1995 yılında İngiltere’nin ABD Şirketi ürünü olan AH64 Apache helikopterleri için 4 milyar $ ödeyeceği, bunun karşılığında; helikopterlerin üretiminde İngiliz sanayinin payı ile direktoffset gelirleri, helikopterlerin 30 yıllık ba YENİ GÖREVLER Ancak Milli Eğitim Bakanlığı, psikolojik danışman olarak odalarında oturmakta, kendilerine havale edilecek ya da kendiliğinden başvuracak sorunlu öğrencileri beklemekte olan rehber öğretmenlerin sınıflara girerek, kişiliği geliştirici etkinlikleri yürütebilmelerine olanak verecek düzenlemeler yapmakta. Öğrencilerin çoğunun okul, alan ve meslek seçme sorunları var. Öğrenciler arasında uyuşturucu kullanımı ve saldırganlık artıyor. Bunların önlenebilmesinde rehber öğretmenler önemli rol oynayabilir. Gelişimsel rehberlik modeline göre rehber öğretmenlerin öncelikle öğrencilere grup rehberliği hizmeti vermesi gerekir. Geçen yıl rehber öğretmenlerin sınıf öğretmenleri ile birlikte yürütecekleri grup rehberliği programlarının hazırlanıp uygulamaya konması bu alanda atılmış çok olumlu bir adımdır. YÖK tarafından hazırlanan programda “Grup Rehberliği” dersine yer verilmesi bu olumlu gelişmeye önemli bir katkı sayılmalı. Bu uygulamanın hem öğrencilerimizin düzenli ve nitelikle yardım almalarına hem de rehber öğretmenlerin doğru ve sağlam bir mesleki kimlik kazanmalarına yardımcı olacak. Onuncu Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi 1. Türk Sosyal Bilimler Derneği, Onuncu Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi’ni 2830 Kasım 2007’de, Ankara’da ODTÜ Kongre ve Kültür Merkez’inde düzenlemeyi kararlaştırdı. Bilindiği gibi TSBD tarafından düzenlenen Ulusal Sosyal Bilimler Kongreleri bilimsel tartışma ve iletişim ortamını zenginleştirilmek amacıyla oluşturulmuş ve özellikle gelişmekte olan üniversitelerimizdeki genç öğretim elemanlarının bilimsel ürünlerini sunmalarına olanak sağlamıştır. Kuruluşumuzun 40.yılında yapılacak Onuncu Kongre’sine tüm bilim insanlarının katkılarını bekliyoruz. 2. Onuncu Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi’ne, her zaman olduğu gibi, sosyal bilimlerin çeşitli disiplinlerinde bildiriler sunulabilecek. Katılımcılar kendi uzmanlık alanları içinde herhangi bir konuyu seçmekte serbesttir. Bu temel ilkeyle birlikte, Onuncu Kongre’de Türkiye toplumunun, ekonomisinin ve içinde bulunduğu uluslararası ortamın gelişme dinamiklerine tarihsel bir perspektiften bakan, uzak ve yakın geçmişi sorgulayan, olası gelecek çizgileri üzerine tasarımlar geliştiren bildirilerin de sunulması arzu edilmekte. 3. Onuncu Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi’ne bildiri sunmak isteyenlerin en çok 250 kelimelik bildiri özetlerini en geç 10 Haziran 2007’ye kadar Derneğimizin [email protected] adresine elektronik postayla göndermeleri gerekmekte. Düzenleme Kurulu değerlendirmenin sonuçlarını bildiri sahiplerine elektronik postayla bildirilecek. Bildiri metinlerininin ise 30 Eylül 2007’ye kadar, [email protected] adresine elektronik postayla göndermeleri gerekmekte. Kongre ile ilgili güncellenmiş bilgilere www.tsbd.org.tr adresinden ulaşılabilinir. Türk Sosyal Bilimler Derneği Yönetim Kurulu CBT1048/22 20 Nisan 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle