25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Yeni üniversite, neden kurulmamalı? “Göç yolda düzülür(!)” anlayışı yaşadığımız yüzyılda ilkelliktir. Çünkü planlanmadan yola çıkıldığında göçün kimlerin eline geçip, nereye varacağını kestirmek güçtür. ölçüt gözetilmeksizin her kent üniversitelenecek.” TARİKATIN KUCAĞINA Kısa vadeli olan bu hesaplar, üniversiteyle birlikte bazen bir kentin dokusunun değişmesine, bazen de ülke geleceği ile ilgili endişelerin artmasına, kaygılı rejim tartışmalarına neden olabilmektedir. Esnaf sıcak parayı, siyasetçi oy hesabını düşünürken, diğer yandan boş durmayan tarikat yuvaları da gelecek genç beyinleri örümcek ağına düşürmenin planı içindedir. Çünkü, kentin doku değişimi üniversitenin etkisiyle ileriye doğru değil, yetersiz altyapıdan kaynaklanan boşluğu dolduran başka unsurlarla geriye doğru da olabilmektedir. Üniversiteyi kazandığını öğrenen öğrencinin ve ailesinin sevinci, yerini bir süre sonra doğal olarak barınma kaygısına bırakmaktadır. Öğrenci ve ailelerin yarıdan fazlası telefonlarla aranarak yurt ve ev seçenekleri sunulmakta, olmadıysa ailenin oturduğu kente kadar gidilip bir de evde yüz yüze görüşülmekte. Digerlerine de otobüs terminallerinde kurulan yardım(!) masalarıyla ulaşılmakta. Kısaca öğrenciler daha üniversitenin kapısından girmeden cemaat tarikat ev ya da yurtlarına girer. Okuyacağı üniversiteyle dünyaya bakış açısı geniş, olaylar arasında bağlantı kurabilen, genellemeler yapabilen, çağdaş, evrensel değerlere sahip özgür yurttaşlar olacakken, öğrenciler tüm bunların karşıtı, temel barınma sorununa yanıt veren (cemaat, tarikat) anlayışın katı birer savaşçısına dönüşmekte. CBT1048/20 20 Nisan 2007 004 yılının son döneminde başlayan 15 üniversite kurma macerasındaki 2007 yılının ilk üç ayına ait gelişmeler: 17 Ocak 2007: “Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yeni kurulan 15 üniversiteye kurucu rektör atanmasına ilişkin 5573 sayılı yasanın yürürlüğünün durdurulması ve iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'nde dava açtı.” 07 Şubat 2007: “Anayasa Mahkemesi, yeni kurulan 15 üniversiteye kurucu rektör atanmasına ilişkin 5573 sayılı Kanun’u iptal ederek yürürlüğünü durdurdu.” 19 Mart 2007: “Türkiye'de üniversitesiz il bırakmamayı hedefleyen hükümet, bu konuda önemli bir adım daha atıyor. 15 yeni üniversitenin ardından geçen yıl 10 üniversite daha açmak için çalışma Her ilde üniversite olmak başlatan hükümet, zorunda değil. Eğer kaçınılsürpriz bir kararla maz olarak üniversite kurukapsamı genişletti. lacaksa bunda ülke gereksi Bu yıl Karaman, Ağrı, Sinop, Siirt, nimleri dikkate alınmalı. Nevşehir, Karabük, Üniversite kurmada temel Kilis, Çankırı, Artölçütlerden biri, öncelikle vin, Bilecik, Bitlis, öğrencilerin temel gereksiKırklareli, Osmaniye, Bingöl, Muş, nimlerinin karşılanması olMardin ve Batmalı. İkinci önemli etken man'da da üniverüniversitenin kurulacağı site kurulacak. Yasal düzenlemeler kentin, öğrencilerin sosyal için gerekli çalışve kültürel gereksinimlerine malar yapıldı. Tayanıt verebilme kapasitesi sarının yaz aylarınolmalı. da yasalaşması planlanıyor. Edinilen bilgilere göre, konuyla ilgili kararın ardından Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK'e bir yazıyla başvurdu.” 20 Mart 2007: Milli Eğitim Bakanlığı, yeni kurulan 15 üniversiteye kurucu rektör atanmasına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı: "Halen 15 yeni üniversiteye YÖK tarafından tedviren rektör ataması yapılmış olup, iş ve işlemler buna göre yürütülmektedir. Hal böyle iken YÖK'ün 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 13. maddesine dayanarak söz konusu 15 yeni üniversiteye rektör ataması girişimi kesinlikle anayasaya ve yasalara aykırıdır. Hukuk devletinde anayasa ve yasalardan alınmayan hiçbir yetkiyi hiç kimsenin veya kurumun kullanamayacağı açıktır. Tüm bu gerekçeler ışığında YÖK'ün tespit edip, Sayın Cumhurbaşkanı'na arz ettiği isimler arasından kurucu rektör ataması yapılırsa, bu kişilerin rektörlüğü ile ilgili olarak meşruiyet tartışmasının da gündeme geleceğini kamuoyuna saygıyla duyururuz." 2 BOŞ BOŞ OTURMAKTANSA 22 Mart 2007: Akademisyen Milli Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik yeni kurulacak üniver sitelere yönelik yapılan eleştirilere: “Ne yani, 2007’de boş boş mu oturacaktık.” dedi Bakanlar Kurulu kararıyla yasal olarak kurulan 15 üniversitenin aylardır rektörlerini kimin atayacağı konusunda tartışmalar düğümlenmişken, hükümet 17 üniversitenin daha kurulacağının müjdesini verdi. Anayasa Mahkemesi kararları ve YÖK’ün onay vermediği (4’ü hariç) 15 üniversite birçok sorunlarıyla birlikte henüz açılmaya çalışırken, üniversite kurma yetkisini yasal olarak elinde bulunduranlar ülkenin hangi akılcı ve nesnel gerekçeleri ve gereksinimlerinden yola çıkarak bu 15 üniversiteyi açtılar ve ardından buna 17 üniversite daha eklediler? Gerekçe açık “boş boş oturacağımıza bari üniversite açalım.” Bu yeni kurulan üniversiteler fiziki altyapıya, yeterli öğretim elemanına ve diğer donanımlara sahip midir? Üniversite kurma yetkisini yasal olarak elinde bulunduranların yaşamın her alanında söylem ve uygulamalarına bakıldığında üniversitelerin evrensel var oluşuyla, nesnellik ve bilimsellikle çeliştikleri görülmektedir. (Hızlandırılmış tren ve sonucunu anımsayın!) Cumhuriyet’in haberine göre, “Hükümet, 2007, 2008 ve 2009 yılları için yeni açılan üniversitelere herhangi bir bütçe ayırmayacak. Bunun yerine mevcut üniversitelere ayrılan bütçelerden kesinti yoluyla oluşturulacak bütçe bir havuzda toplanacak. Yaklaşık 50 trilyonu bulması beklenen bütçe daha sonra 15 yeni üniversiteye aktarılacak”.(1) Yeni bir parasal kaynak ayırmadan üstelik var olan üniversitelerin kaynaklarını buralara aktararak üniversite açmak! Bu uygulama ile var olanların sınırlı kaynakları azaltılarak zayıflatılmış, yeniler ise kötürüm doğmuş olmayacak mı? Tüm bunlara rağmen gerekçeleri temellendirmeden, maddi kaynak ayırmadan varlığına inanmadıkları üniversiteleri açmakta ısrar etmelerinin, yasal olarak kurulmuş bu son 15 üniversiteden sonra yeni 17 üniversite daha açma girişimlerinin nedenleri ne olabilir? Üniversiteler bilgi üretir. Toplumun önündeki sorunlara açıklık getirir, çözümler üretir. Böylece hem içinde bulundukları çevreye hem de insanlığa katkı sağlar. Bilime ve nesnelliğe inanmış kişiler, kurumlar, devletler, üniversitelerin ürettiği bilgilerden yararlanır. Üniversitelerle barışık yaşar, bilime ve bilim insanına saygılıdır. Bilirler ki, “tek yol göstericinin bilim” olmadığı toplumları örümcek ağları kuşatır. Başka yol göstericileri tercih eden toplumlar, ulusal bağımsızlıklarını kaybeder. Ne insan kaynaklarını ne de yeraltı yerüstü kaynaklarını kullanabilir. Ülkemizde üniversiteler gereksinimlerden, kaçınılmaz zorunluluklardan değil, çoğu zaman farklı amaç ve kaygılardan yola çıkılarak kuruldular: Üniversite, kurulacak kentin esnafına ekonomik girdi; siyasetçisine oy yatırımıdır. Esnaf, üniversiteyle gelecek müşteri (öğrenci) sayısına bakarak kazanacağı parayı; siyasetçi ya da var olan hükümet alacağı oyu hesap eder. Bu geleneğimize AKP yenilerini ekledi: “Boş boş oturulmayacak üniversite açılacak; hiçbir SONUÇ Özellikle geleceği şekillendirecek ve Atatürk ilkelerini, laikliği benimsemiş öğretmenlerin yetişeceği eğitim fakültelerinin kontenjanları, bu fakültelerin olanaklarıyla sınırlandırılmalı. YÖK’ün Yükseköğretim Stratejisi’nde belirttiği “eğitim fakültelerinin büyük kentlerde toplanması(2)” önerisi hızlı bir şekilde yaşama geçirilmeli. Küçük illerdeki eğitim fakülteleri aşamalı olarak büyük illere kaydırılmalı. Eğitim fakültelerinde ikinci öğretim uygulamasına son verilmeli. Bu, hem öğretmen adaylarının eğitimindeki kalitesini artıracak, hem de kent kültürüyle tanışık, ufku açık öğretmenlerin ufku açık nesiller yetiştirmesine katkı sağlayacaktır. 1. Cumhuriyet Gazetesi. 16 Ekim 2006 2. YÖK Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi S:169 Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Programı nedir, ne değildir?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle