25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam le gerçekleşecek. Higgs parçacığı 1964 yılında Edinburgh Üniversitesi’nden Peter Higgs’in önerdiği temel parçacıktır ve Standart Modelde maddeye kütle kazandıran unsurdur. Evrendeki karanlık maddenin neden oluştuğu ve madde antimadde asimetrisinin nedenleri ile ilgili sorularımıza da LHC’nin yanıtlar bulmasını bekliyoruz. LHC’de proton çarpışmalarındaki ulaşılacak enerji ve parçacık demetlerinin yoğunluğu ve çarpışma sıklığı bugüne kadar ulaşılmış en yüksek değerler olacak. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nde Chicago’daki Fermi laboratuvarında (Fermilab) Tevatron isimli hızlandırıcıdaki proton çarpışmaları LHC’dekinden yaklaşık 7 kat daha az enerjilerde gerçekleşmekte. İnanan, inancıyla özgür, inancıyla güzel, inancıyla özerk, inancıyla kendisi olabiliyorsa, böyle bir dünyada inanç düzenleri tehdit olmaktan çıkar. Yaşama Saygı Duyan İnanma Dirim kaynağı olan “inanç” inancın en geniş anlamı. Aşkın bir varlığı inanma anlamında din, bu en geniş anlamındaki inanca dayanıyor. Oysa, yeryüzünde semavi dinler, bu ana inançla yüzleşmelerini hesaplaşmalarını yeterince yapamıyorlar. Dinler, dünyadaki gidişe dur diyemiyorlar. Can ahlakı, canın sürekli yenilenme, tazelenme ile varolabileceğini söylüyor. Oysa, inanç sahibi olduğunu söyleyen birçok kişi, yeniliklerden uzaklaşıp, geleneğini yorumlamaksızın geçmişe saplanıp kalıyor. İnancını, gerçekle yüzleşerek elinde tutamıyor. İnanç düzenlerinin özgürlükleri koruması, bu düzeni yaşayan, ona hayat veren insanların özgür olmalarıyla olanaklıdır. Özgür olmak, özgür düşünebilmeyle can bulur. Özgür düşünebilme inanç bilincine ve inanç duyarlılığına sahip olmayı gerektirir. İnanç bilinci, credo (inanıyorum) ve curo (özen gösteriyorum, kol kanat geriyorum) yüzleşmesiyle gerçekleşir. İnanmanın “korku ve titreme”yle yaşandığının bilincidir bu. İnsanın akıl sınırlarını, bilgi birikimlerini aşan, onu çaresizlikle karşı karşıya getiren bir bilinç durumudur. Bu çaresizliğin yaşanması, insanı inancıyla yüzleşmeye, inancının ardındaki temelleri anlamaya götürür. Bu bilinçle, inanç duyarılığına sahip olur. Yoklukla, hiçlikle karşılaşmaktan korkmadığı için varlığın değerini anlar, ona saygı duyar. İnanmak, inandığının sınırlarında dolaşabilme özgürlüğüne, bu inancın dışındakileri ve kendi inaç arkadaşlarına karşı sorumluluğa sahip olmakla yaşanır. İnanmak... İnancının gereğini yerine getirmek, inananlarla birlikte bir toplum içinde, o inancın tarihinden gelen törelerle yaşamak... Bugün, yeryüzünde dindarlar, inanç bilinci ve duyarlılığı taşımayan bir inanç ortamını yaşıyorlar. Dinlerini hazır buluyorlar. Kendilerine verilen, sunulan, kimi zaman dayatılan inanma biçimlerini sorgusuz kabul ediyorlar. Din onlar için pazar günleri gidilen kilise, toplumsal dayanışma, ruhsal sorunların çözümü anlamına geliyor. Ruhsaltoplumsal varolma çabalarında çok duyarlı bir noktayı oluşturduğu için, bu kanaldan gelebilecek telkinlerin etkisinde kolayca kalıyorlar. Yaşam değerlerini, bu inanç düzenlerini yöneten insanların çizdiği sınırlar içinde oluşturuyorlar. Özgürce inancını yaşayamayan, inanç bilinci ve duyarlılığından yoksun biri için din tam bir güvence kaynağı oluşturuyor. Bu güvence kaynağının elinden gitmesinden korkan insan, güvenceyi yitirmemek için, güvence kaynağına olan bağını zorlayacak, ortadan kaldıracak düşüncelere, inançlara, yaşam biçimlerine düşman kesiliyor. Dini bir korumacılık, muhafazakârlık tutumuyla yaşıyor. İnanç bilinci ve duyarlılığından yoksun olduğu için, neyi ne adına, hangi değerlere sahip olmak için koruduğunun farkında olamıyor. İnancının altında ezilen, inancıyla özgürleşemeyen, köle olan bir inanç sahibinin mensub olduğu din, özgürlükleri koruyabilir mi? Korumak tazelenmeyi gerektirir. Korumak, koruduğunun bilincinde olan, koruduğu ile yaşama kol kanat geren insanın başarabileceği bir çabadır. İnancıyla özgürleşemeyen, inandığı için özgür olabilmeyi, özgürce araştırıp, soruştura bilmeyi başaramayan bir insanın, diğer insanların özgürlüklerine saygı duyabileceğini düşünemeyiz. Koruyan, sıkı sıkı yapışan, yapışıp kaldığı çerçevenin dışına çıkmaktan korkan, güvence tutkunu, inanmayı köle olmak sanan biri, özgürlügü nasıl anlayabilir de diğer insanlarına özgürlüklerine değerverir? Sorun, inanan insan sorunudur. Sorun, inancıyla, hayatı geliştiren, gezegenimizdeki yaşamı yükseltecek değerleri yaşayabilmek sorunudur. İnanmak, geçmişten körü körüne devraldığımız düşünce ve yaşam biçiminin içinde sıkışıp kalmak; gerçekleri, dışımızda olup bitenleri, hiçbir noktasına dokunmadan, tartışmadan, sorgulamadan, üstlendiğimiz hayatı kavrama kalıpları içinden işimize geldiği gibi çarpıtarak yorumlamak demek değildir. İnancımız bizi, bizden farklı olanla yüzleşmeye çağırıyor. İnancımız bizi, kendimizle yüzleşmeye çağırıyor. İnsan özgürlüğünü anlamaya. Ona saygı duymaya. İnanan, inancıyla özgür, inancıyla güzel, inancıyla özerk, inancıyla kendisi olabiliyorsa, böyle bir dünyada inanç düzenleri tehdit olmaktan çıkar. İnancıyla gelişip, serpilebileni; ruhunu inancıyla besleyebilen, inancını yenileyip, gerçeklerlerle, inancın ardındaki hiçlikle yoklukla hesaplaşabilen insan, bu gezegendeki güzellikler özgürlükler için bir tehdit oluşturmaz. Böyle bir insanla özgürlükler çiçek açar. TÜRKİYE DE KATILIYOR Türkiye’deki deneysel yüksek enerji fiziği çalışmaları 1960’ların sonlarına gidiyor. Bu girişimler ODTÜ’de başladı, daha sonra Boğaziçi, Çukurova üniversitelerinde oluşturulan araştırma gruplarının katılımı ile günümüze kadar taşındı. Son yıllarda diğer üniversitelerimizde de benzer gruplar oluştu. Bu yıllar süresince Türk grupları CERN ve diğer laboratuvarlardaki deneylerine katıldı ve başarılı çalışmalar yaptı. Araştırma gruplarımız LHC deneylerinde de yer alıyor. Deneylere katkılarımız DPT, TÜBİTAK ve TAEK’in destekleriyle gerçekleşmekte. Türkiye’nin gözlemci üye statüsüne sahip olduğu CERN’e tam üye olması, ilgili bilim alanı mensupları tarafından sıklıkla gündeme getirilmekte. Kuşkusuz mali portresi bu kadar yüksek (yıllık yaklaşık 10 milyon dolar) bir uluslararası üyelik konusunda nihai karar mercii kuşkusuz Siyasi İradedir. Üyelik aidatı olarak ödenecek yüksek meblağın adil bir karşılığının bilimsel, teknolojik ve ekonomik katma değer olarak ülkemize geri dönebilmesini sağlayacak koşulların oluşturulması ve üyelik konusunun ondan sonra değerlendirilmesi, TÜBİTAK’ın 1990 yılından beri izlediği politikanın temelini oluşturdu. Bunun için o yıllarda hem deneysel hem de teorik yüksek enerji fizikçilerinin katılımıyla kurumsal bir yapılanma sağlandı ve CERN etkinlikleri desteklendi. Daha sonra LHC projelerinin planlanması evresinde Türkiye’deki grupların bu kapsamdaki iki büyük projeye, CMS ve ATLAS deneylerine girmesini, TÜBİTAK Başkanlığı CERN yönetimiyle yoğun müzakereler sonucu sağladı ve 1996 yılında bu projelere katılım anlaşmaları (MoU) imzaladı. Böylece Türkiye’deki gruplar, yıllık sadece 200 bin dolarlık bir giderle CERN’ün tüm ilgili etkinliklerinden yararlanıyor. 2006 yılının başından itibaren ise CERN ile ilişkileri yürütmek yetkisi TAEK’e (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu) verildi. Avrupa’nın bilim ve teknoloji topluluğu CERN’e katılım çalışmalarının daha da ileriye götürülmesi, parçacık fiziği dalına özgün altyapının ve nitelikli insan yetiştirilmesi için kaynak aktarımının planlı bir şekilde uygulanması ve bu konunun bilim ve teknoloji politikalarımızda yer alması önemlidir. CERN (European Organization for Nuclear Research) Üye ülkeler: Belçika, Danimarka, Almanya, Fransa, Yunanistan, İtalya, Norveç, İsveç, İsviçre, Hollanda, İngiltere, Avusturya, İspanya, Portekiz, Finlandiya, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Bulgaristan. Gözlemci statüsündeki kuruluşlar ve ülkeler: UNESCO, Avrupa Komisyonu, Hindistan, İsrail, Japonya, Rusya, Türkiye, ABD. Bazı kaynak web siteleri: CERN: www.cern.ch; CMS: http://cms.cern.ch; Fermilab: www.fnal.gov; Interactions.org: www.interactions.org Elektronik imza ile nakit kredi ş Bankası, Elektronik İmza ile nakit kredi almayı mümkün kılarak bankacılıkta yeni bir dönem başlattı. Bankacılık sisteminde ilk kez gerçekleştirilen Elektronik İmza uygulaması ile banka müşterileri, hiç şubeye uğramadan, günün her saatinde kredi başvurusunda bulunup, bir kaç dakika içerisinde hesaplarına geçen parayı diledikleri gibi kullanabilecekler, bunun yanı sıra Bankamatiklerden nakit olarak da çekebilecekler. İş Kuleleri’nde 10 Nisan Salı günü düzenlenen basın toplantısında konuşan İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hülya Altay, “Elektronik İmza ile haftanın her günü, günün her saati kredi almayı mümkün hale getiriyoruz. Bu uygulama ile artık kredi başvurusunda ya da krediyi kullanırken şubeye gitme gereği ortadan kalkıyor.Bankacılık işlemlerinde talimat vermekten, kredi işlemlerine kadar pek Hülya Altay çok işlemin gerçek anlamda banka şubelerine gitmeden yapılabileceği bir dönem başlıyor. Elektronik İmzayı bankacılık sistemine adapte ederek kısa bir dönemde kapsamı çok genişleyecek yeni bir dönemi başlatmış oluyoruz” diyor. Elektronik İmza ile nakit kredi uygulamasında İş Bankası’nın 5.000 YTL’ye kadar Nakit Ödemeli Tüketici Kredisi, tümüyle elektronik ortamda, şubeye hiç uğramadan kullanılabiliyor. İ CBT 1048 / 11 20 Nisan 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle