24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Astronot giysisi uydu oldu Bir mini uyduya dönüştürülen astronot giysisi, uzaydan sinyal gönderiyor. Fakat bir grup amatör telsizci, kendileri tarafından hazırlanan web sitesinde (www.suitsat.org) sinyallerin çoğunlukla zayıf ve kopuntulu olduğunu bildirdi. Astronot giysisi, anten, verici ve pillerle donatıldıktan sonra geçen Cumartesi, astronotlar Bill McArthur ve Valeri Tokarev tarafından Uluslararası Uzay İstasyonu’ndan uzaya bırakılmıştı. Tıpkı perende atarak ilerleyen bir astronot gibi Dünya yönüne doğru savrulan "Ivan Ivanoviç" (astronotlar giysiye bu adı vermişler), altı hafta kadar sonra Dünya atmosferinde yanacak. Kullanılmış bir astronot giysisini uyduya dönüştürme fikri, Suitsat (Space Suit and Satellite) mühendislerine aitti. Ivan Ivanoviç’in uzaya bırakılması, fikrinin pratikte uygulanabilirliğiyle ilgili ilk test oldu. Sinyallerin karışıklığına rağmen giysi uydunun kesinlikle çalıştığına inanan Frank Bauer, zayıf sinyallerin verici ve antendeki olası sorunlardan kaynaklandığını bildirdi. Tahminlere göre sorunlar giysinin dönüşü sırasında meydana gelmişti, Bauer bu yüzden amatör telsizcilere en güçlü vericileri kullanmalarını önerve üçten fazla objeyi sayarak hissettiğimizi gösterdi. Mesela cebimizde on tane bir lira olsun. Bunlardan 7 lirasını harcamak durumundaysak, onları saymak zorundayız. Fakat üç lirayı harcamak zorunda kalsaydık, elimiz ve parmaklarımızdaki dokunma duyusuyla saymadan çıkarabilirdik cebimizden. Fransız ve İngiliz bilim insanlarına göre, insan, hiç saymadan üç nesneyi ilk bakışta görebiliyor. Ama daha fazla obje varsa saymak veya tahmin etmek gibi stratejilere başvuruyor. asitlerinin yardımıyla çok ince polimer lifi üretimi için basit bir yöntem geliştirdiler. Pennsylvania Üniversitesi’nden Henry Foley, yönteminin, yaprak, küre ve hatta Tortellini’ye benzer kıvrık sayfalar üretilebilecek kadar çok yönlü olduğunu söylüyor. Yeni yöntemin filtre ve gazlı yara bantlarında kullanılabileceği sanılmakta. Reaksiyonun, bir tür mürekkepli yazıcıyla harekete geçirilmesi düşünülmekte. Yeni yöntem, Foley’in bir öğrencisinin bir deney kabında bıraktığı parmak iziyle tesadüfen keşfedildi. Öğrenci kabı, hızlı Cyanacrylat yapıştırıcıyla kapattıktan sonra, parmak izinin üzerinde Cyanacrylat buharının reaksiyonuyla tüylü beyaz bir tabakanın oluştuğunu fark etmiş. Benzer bir teknik artık, parmak izini kalıcı kılmak için kullanılmakta. Kimyacılar bu süreci mercek altına alarak, yemeklik tuzdan (sod ZümrüttenAkisler A.M. Celal Şengör Zorbalık Kültürü ve Bilim Gelmiş geçmiş en büyük bilim filozofu olarak bilinen Viyanalı büyük düşünür Karl Raimund Popper'in (19021994) "eleştirel akılcılık" adını verdiği felsefesinden toplum için çıkardığı en önemli sonuçlardan biri "bırakalım bizim yerimize fikirlerimiz ölsün" dersiydi. Popper, bilimde genel gerçekleri isbat etmenin mümkün olmadığını, ama geneli konu alan her varsayımın bir ters gözlemle yanlışlanmasının mümkün olduğunu göstererek, bilimde gelişmenin giderek daha geniş veri tabanlarına dayanan varsayımların ortaya çıkmasıyla olacağını anlatmıştı. Bunun en güzel örneklerinden biri de Newton'un üç yüzyıl boyunca kesin doğru olduğu sanılan mekaniğinin ışık hızına yaklaşıldıkça işe yaramadığının görülmesi, dolayısıyla yanlışlanmış olmasıydı. Onun yerine izafiyet kuramını getiren Einstein, kendi kuramının da bir gün yanlışlanarak daha kapsamlı, doğruya daha yakın bir kuramın ortaya çıkacağını ısrarla söylemişti. HAKLI OLMAK DEĞİL GERÇEK ÖNEMLİ Bilimcinin görevi eldeki varsayımları sürekli sınayarak tökezledikleri noktaları ortaya çıkarmak, onları tökezleten gözlemlerle birlikte tüm eski gözlemleri de açıklayacak daha kapsamlı varsayımları üretmektir. Bilim insanı haklı olmayı değil, gerçeği öğrenmeyi istediğinden, varsayımlarını en açık şekilde diğer bilim insanlarının eleştirisine sunar. Varsayımını yanlışlayan meslekdaşına ise ancak şükran duyar, zira o kendisini yanlıştan kurtarmıştır. Hep birlikte daha iyi bir varsayım aramaya koyulurlar. Bu nedenle bilimsel dünyada fikirler çarpışır, onlar savaşır, onlar kendilerini üretenlerden bağımsız olarak ölürler veya galip gelirler. Fikir bir kere ortaya atıldıktan sonra artık orta malıdır; onu herkes koruyabilir veya ona saldırabilir. Ama koruma ve saldırma da fikirlerle olur. Sonuçta bir fikir, aksi isbat edilererk öldüğü zaman herkes mutludur; çünkü insanlık bir yanlışlıktan kurtulmuştur. Tüm bu davranış tarzı vahşiye yabancıdır. Vahşi, fikrini, düşüncesini kişiliği ile birleştirir; fikrine her saldırı, kişiliğine yapılmış bir saldırı, bir hakaret addedilir. Bu nedenle karşı fikirde olan kişileri de fikirleriyle birleştirdiğinden, onları düşman eddeder. Fikirlyeriyle değil, kişilikleriyle savaşır: Onlara hakaret eder, onlara fizikman saldırır, onları öldürür. Eleştiri onun için kişisel bir küçük düşürme aracıdır; amaç karşıdakiyle birlikte el ele daha iyi bir dünya yaratmak değil, karşıdakini yok etmektir. Bu kişilerin dünyasında mizah yoktur, kaba alay vardır. Bu tür kişiler kendilerinin veya başkalarının değişmez gerçeği bulmuş olduklarına iman etmişlerdir. Bu nedenle düşünceleri gelişmez. Yaşamları fikri sabitlerle geçer. Düşüncelerinin yanlışlığını anlatmak isteyenleri bu nedenle gerçeği saptırmak isteyen sapıklar, kötü niyetli kişiler olarak bellerler. Kendilerini eleştirene verdikleri cevap ya hakaret ya da fiziksel saldırıdır. Yirminci yüzyıl bilim düşmanı düşüncelerin, romantik dünya görüşlerinin toplumlara egemen olduğu, dinlerin hortladığı (ve tüm bunun neticesinde yüzlerce milyon insanın korkunç şartlarda öldüğü, hatta fırınlandığı!) pek feci bir çağ olmuştur. Bu dönemin kötü etkileri bütün dünyada artarak sürmektedir. kişiyle (bazıları yedi kişiyle) öpüşmüştü. Araştırmayı yöneten bilim adamı Robert Booy, British Medical Journal dergisindeki yazısında, gençleri bu davranışlarını değiştirmeleri konusunda uyarıyor. Bilim adamının açıklamasına göre bakterilerle temastan sonra diğer faktörler de hastalığın gelişmesinde etkili olabilmekte. Meningitis Trust kurumundan Philip Kirby de, son araştırmanın öğrencilerin neden menenjit riski taşıyan ikinci büyük grup olduğunu kanıtladığını bildirdi. Genel olarak nüfusun %10’unda bulunan bu bakteri, okul çağındaki çocuklarda, sosyal yakınlaşma yüzünden %30’a çıkabilmekte. Meningokok bakterisi menenjite ve kan zehirlenmesine yol açabiliyor. Bu hastalıklar İngiliz ve Amerikan gençliği arasında özellikle de 90’lı yıllarda çok yaygınlaşmıştı. Gerçi İngiltere’de 1999 yılında uygulanmaya başlanan MenenjitC aşısıyla olumlu sonuçlar elde edildi ama diğer enfeksiyonlar hâlâ büyük bir problem oluşturmakta. Nesnelerin sayısını dokunarak anlamak Bugüne kadar gözlerimizle saymadan en fazla üç nesneyi görebildiğimiz biliniyor. Daha fazlasını ise saymak zorundayız. Son araştırmalar dokunma duyumuzun da yine üç nesne ile sınırlı olduğunu Londra Metropolitan Üniversitesi’nden Kevin Riggs ve grubu aynı durumun dokunma duyusu için de geçerli olduğunu buldu. Denekler deney sırasında ellerini delikli bir zemine koymuş. Bilim insanları alttaki deliklerden yedi ila on tane kalem soktuklarında denekler kalem sayısını sayarak algılamış. İkinci deney daha az kalemle gerçekleştirilmiş. Böylece deneklerin üç kalemi saymadan %90’lık doğruluk payıyla hissedebildikleri görülmüş. Bununla birlikte obje sayısını dokunarak hissetme gözle görmeye göre daha uzun sürüyor. Bu da insanın dokunarak sayma alışkanlığının sonucu olsa gerek. BİLİM HAREKETE GEÇMELİ Cumhuriyet Bilim Teknik Yayın Yönetmeni Orhan Bursalı bir müddettir çok önemli olduğuna inandığım bir fikri ileri sürmektedir: Bilgi üreten insanların oluşturduğu sınıf, bu gidişe karşı sorumlu davranmak ve ona karşı bilginin, aklın egemen olduğu bir dünya yaratmak için ortak harekete geçmek zorundadır. Bu görüşe tamamen katıldığımı söylemeliyim. Her bilim insanı, her öğretmen, toplumun en önemli bireyleri olduklarını bilmelidirler. Her asker, en önemli görevinin, akıl dışılığa (irrasyonalliğe) karşı aklın egemenliğini korumak olduğunu farketmelidir. Eğer aklın ve bilimin egemen olduğu uygarlığı koruyamazsak, hele günümüzün gelişmiş teknolojisiyle, vahşilerin Mad Max filimlerinde gördüğümüz korkunç dünyaya bile rahmet okutacak bir cehennemi dünyamızda yaratacaklarından hiç şüphe etmeyiniz. Eleştirene küfürle karşılık vermek, çizilen bir karikatür yüzünden sayıları yüzü geçen insanın ölümüne sebep olmak, irrasyonel inançlara göre toplumu yönlendirmeğe kalkmak, bahsettiğim cehennemin dünyamıza yaklaşmakta olduğunun belirtileridir. İyi düşününüz: Çocuğunuzun bir cehennemde yaşamasını istiyor musunuz? İstemiyorsanız, çocuğunuzu modern bilimi öğreten öğretmenlere emanet ediniz, onu dövmek yerine onunla konuşarak onu ikna ediniz, bazan onun haklı olabileceğini düşününüz. Kısacası, bilimsel yaşamayı öğreniniz, zorbalık kültürünü terkediniz. Parmak izinde polimer üretimi Rastlantısal bir gelişmeden esinlenen Amerikalı bilim adamları, tuz ve yağ yum klorit) ve linolen asitten (yağ asidi) yapay parmak izleri oluşturup, etil 2 cyanacrylat buharının etkisinde bırakmışlar. Chemical Communications dergisindeki rapora göre bu tuzlu damlacıklardan mikrometre inceliğinde ve yüzlerce mikrometre uzunluğunda polimer lifler elde edilmiş. Yemeklik tuz yerine potasyum oksit veya amonyum hidroksit kullanıldığında ise düzenli Tortellini filmleri ve minik kürecikler çıkmış ortaya. Nilgün Özbaşaran Dede 988/5 25 Şubat 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle