Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TartışmaEditöre Mektup Küreselleşme ve ulusal teknoloji Avrupa ülkeleri ve ABD, savunma sanayiinde liberalleşmeye kısıtlayıcı önlemler getiriyor. Aytekin Ziylan elişmişlik düzeyi tanımı geçen yüzyılda hızlı bir değişime uğradı. Bu değişim süreci içinde ülkelerin "teknolojik yetkinlik" düzeyleri, gelişmişlik düzeylerinin en önemli göstergelerinden biri haline geldi. Yirminci yüzyılın başlarında teknolojik yetkinlik ifadesinin daha çok "üretim yapabilme" yeteneği olarak yorumlandığı görülmektedir. Yüzyılın sonlarında ise yeni bir ürünün tasarım ve üretim teknolojilerine hâkim olma yetkinliği ön plana çıktı. (1) Sanayi Devriminden sonra sanayileşen bütün devletler ulusal sanayi şirketlerini desulusal teknoloji yeteteklerlerken, aslında "u neklerinin" geliştirilmesini destekledi. Bu amaçla ithalata gümrük vergileri ve tarife dışı engeller koydu, kamu alımlarının ulusal şirketlerden yapılması vb. gibi koruma yöntemlerini uyguladı. Küreselleşme uygulamalarıyla birlikte ticaret, rekabet ve sermaye hareketleri serbestleştirilince devletlerin ulusal teknoloji geliştirilmesini desteklemelerinde bazı farklı ve değişik uygulamalar oldu. Serbest rekabet koşullarında güçlü olmak isteyen şirketlerin birleşerek "Çokuluslu Şirketler"in (ÇUŞ) oluştuğunu, bu şirketlerin de sadece teknoloji üretimi ile ilgilenip, üretimi; üretim girdileri en uygun olan ülkelerde yaptırdıklarını (özellikle Uzakdoğu ülkelerinde) devletlerin de sonuçta kazanımlar ana şirketin bulunduğu ülkeye geleceği varsayımıyla, bunu toleransla karşıladıklarını görüyoruz. Savunma sanayiinde de ulusal savunma sanayii şirketlerinin yabancıların kontroluna geçmesini normalde engelleyen Devletlerden bazıları, 90’lı yılların sonlarına doğru bu uygulamalarında bazı değişiklikler yapmaya başladı. Bu konuda en çarpıcı örnek İngiltere ve Almanya’dadır. Kabul edilmelidir ki bu yöntem oldukça risklidir ve uygulama sonucunda İngiliz savunma sanayiinin çökmesi, İngiltere’nin ulusal teknoloji yeteneğinin erozyona uğraması dahi olasıdır. Nitekim ulusal İngiliz şirketleri bu savı ileri sürerek yabancı ortaklı şirketlerin ihalelere eşit koşullarda katılmaları uygulamasını eleştirmişlerdir. Ancak İngiltere Savunma Bakanı önce (3). "İngiliz sanayiinde esas olan, şirket sermayelerinin kimlere ait olduğu değil, ekonomik değerin nerede yaratıldığı, teknolojinin nerede geliştirildiği, entelektüel sermayenin nerede bulunduğu ve uzmanlık konusu işlerin nerede yaratıldığı ve idame ettirildiğidir." "Bu katma değer, milliyetine bakılmaksızın, İngiltere’de yatırım yapan herhangi bir şirket tarafından yaratılmış olabilir" tezini savunarak, yabancı ortaklı şirketlerin ulusal G de, kalanı çağrılan bir veya iki firma ile pazarlık metoduyla yapılmaktadır (5). 90’lı yıllarda ise; en büyük Alman savunma sanayii şirketlerinden Deutche Aerospace’in (DASA) önce Siemens’ten askeri elektronik bölümü satın aldığını, daha sonra DaimlerBenz’le birleşerek DaimlerBenz Aerospace, en sonra da uluslararası birleşmeye giderek ABD firması Chrysler ile birleşip "Daimler Chrysler Aerospace adını aldığını görüyoruz. en elverişli olduğu ülkelere kaydırdığını söylemiştik. Bu uygulamanın büyük devletlerde öncelikle bir istihdam sorunu yarattığı bir gerçektir. Ancak zamanla teknoloji geliştirmenin de üretimin yapıldığı, genellikle gelişmekte olan ülkelere kaydığını düşünürsek, bu büyük devletlerin teknolojik yeteneklerinin, dolayısıyla zenginliklerinin de sonu geliyor, demek olacaktır. Dolayısıyla büyük devletlerin bu konuda önlemler almaları doğaldır. ALMANYA VE FRANSA’DA GELİŞMELER Ancak, bu durum sonradan yine değişmiş ve Alman Parlamentosu, "ulusal teknoloji yeteneği"nin erozyona uğramasını önlemek amacıyla, Eylül 2005 başında, Dış Ticaret Yasasında bir değişiklik yaparak hükü mete kritik Alman savunma sanayii şirketlerinin yüzde 25 hissesinin yabancılara devrini "veto" etme yetkisini verdi. (6) EADS’ın sahip olduğu, Sonar cihazları üreticisi Alman "Atlas Elektronik"şirketinin satışı söz konu KÜRESELLEŞMEYE SINIR Aynı konuda Sayın Aykut Göker’in CBT’de çıkan "Küreselleşmeye Ulusal Sınır" başlıklı yazısında geniş bilgi verilmektedir. (10) Özetle, Göker; Amerikan Üniversite ve iş çevrelerinden seçkin bir grubun hazırladığı "Innovate America" başlıklı raporda şu tavsiyenin yer aldığını belirtiyor. "Eğer, Birleşik Devletler’in üretim yetenekleri denizaşırı coğrafyalara doğru yer değiştirmeye devam ederse ve bunun ardından yenilikçi tasarım ve ARGE aşamaları da denizaşırı coğrafyalara kayarsa, ülke büyük bir güvenlik problemiyle karşı karşıya kalacaktır. Bizim, en ileri teknolojilerin ve en iyi üretim tesislerinin sınırlarımız içinde kalmasına ihtiyacımız vardır." Sonuç olarak, ülkelerin gelişmişlik düzeyleri; teknolojik düzeyleri ile doğru orantılıdır. Dolayısıyla toplumsal gönencimizin arttırılması için gerekli olan sanayileşmede uluevletin kesinlikle sal teknoloji kullanılması, De ve öncelikle ulusal teknoloji yeteneğimizi ge liştirmeyi desteklemesi esas olmalıdır. Sanayide ve özellikle Savunma Sanayiinde uluslararası işbirliklerine veya ortaklıklara karar verilirken, yapılacak işin sonunda ulusal teknoloji yeteneğine herhangi bir katkı olacak mı olmayacak mı diye düşünülmeli ve ona göre karar verilmelidir. Özellikle savunma sistem tedariklerinde AB ülkelerinin özerkliğine bazı kısıtlar getirilmesinin konuşulduğu, Avrupa Savunma Ajanlığına (EDA) konu hakkında görev verildiği bugünlerde, bu konuda çok dikkatli olunmalıdır. Bilinmelidir ki savunma sanayii bulunan bütün ülkeler, tedarikte bir ölçüde liberalleşmeye gitseler de, savunma sistem tedariklerinin ulusal teknoloji geliştirilmesi için kullanılmasına kısıt getirilmesine asla razı olmayacaklardır. Bizim de aynı şekilde hareket etmemiz gereklidir. Savunma sanayiinde, ulusal teknoloji ile üretilmemiş sistemlerin güvenilir olmayacağı da ayrıca değerlendirilmelidir. Kaynakça : (1) 2004 Türkiye İktisat Kongresi "Bilim ve Teknoloji Politikaları" Çalışma Grubu Raporu. (2) Francis Tusa , "Who Will Act?" Armed Forces Journal Int. December 1994; (3) Geoff Hoon, Defence Secretary, Defense News, 2127 October, 2002; (4) "U.K. Poised To Set Helo Industry Strategy", D.News, Feb.28, 2005; (5) European Parliament, The EC Armaments Industries at a Time of Change, Political Series, 41993; (6) Germany TightensRulesOn Foreign Ownership, D.News, September 19, 2005; (7) Atlas Deal Would Strengthen EADS , D.News, September 19, 2005; (8) Interview, D.News, March 14, 2005; (9) Interview, D.News, June 27, 2005; (10) "Küreselleşmeye Ulusal Sınır" Cumhuriyet Bilim Teknik, 24 Aralık 2005, Yıl: 19, Sayı: 979 AÇIK İHALE Bilindiği gibi savunma sektörü uluslararası serbest ticaret anlaşmalarının dışında kalır, dolayısıyla her ülke savunma gereksinimlerini istediği yerden almakta özgürdür. Böyle olmasına karşın İngiltere 1990’lı yılların ortalarında biraz da ulusal savunma sanayiinin gücüne güvenerek sistem tedariklerinde "best value for money" kuralını uygulayacağını, yani açık ihale yöntemini uygulayarak en iyi sistemi en ucuz olandan alacağını ilan etti. İngiltere’de bir diğer ilginç uygulama da savunma şirketlerinin sahipliği konusunda yaşandı. Daha 1980’lerin başında bir Fransız şirketinin İngiltere’de savunma sektöründeki bir şirketi satın alması (veya aksi) olası değilken (2), sonradan bazı büyük Fransız şirketleri İngiltere’de bazı İngiliz şirketlerini satın alarak İngiliz Savunma Bakanlığının açtığı ihalelere bu şirketler üzerinden katılmaya başladı. şirketlerle eşit koşullarda ihalelere katılma uygulamasının, İngiltere’nin ulusal teknoloji yeteneğini geriletmeyeceğini ileri sürdü. İngiltere’de savunma sistem tedarik uygulamaları incelendiğinde ise görülen "yerleşik uygulamanın tedariğin 80+10+10 formülüne uygun olarak yapıldığıdır". Bu formülün anlamı şudur, savunma sistem tedariklerinin ortalama %80’i İngiliz firmalarından, yüzde10’u Avrupa ülkeleri ile ortak projelerden, yüzde 10’u da ABD’den yapılmalıdır. Yani ulusal şirketlerin kayrılması İngiltere’de normal bir uygulamadır. Ancak zaman içinde bu uygulamanın gerçekten ulusal teknoloji yeteneğini gerilettiği görülünce, 2005 yılının başlarında hükümet kritik teknolojilerde ulusal şirketlerin tercih edileceğini açıkladı.(4) Almanya’da da yasal olarak savunma sistem ihaleleri her firmaya açıktır, milliyeti ne olursa olsun her firma ihalelere katılabilir, ama Avrupa Parlamento Raporu’na göre ihalelerin sadece yüzde 15’i açık ihale şeklin su olunca Alman hükümeti Atlas’ın Fransız şirketi olan Thales’e satışına engel oldu ve Atlas’ı Alman Thyssen Krupp satın aldı. (7) Fransa’da da paralel uygulamaları görmekteyiz. Fransız savunma bakanı; savunma sanayiinin bağımsızlığı ve ileri teknoloji üretme yeteneğine sahip olmasını ilke olarak benimsediğini, AB’yi ulusal devletlerin oluşturduğunu ve silahlı kuvvetlerinin güçlendirilmesi ve bu kuvveti gerektiği zaman gereken yere gönderecek olanın da ulusal devletlerin olduğunu (8), Savunma Sistemleri Tedarik (DGA) Başkanı da "belirli kilit teknolojilerin" Fransa’da kalması ve rekabet yeteneğine sahip olmasını istediklerini belirtmektedir.(9) Ulusal teknolojinin önemi konusunda; İngiltere, Fransa ve Almanya’nın devlet olarak davranışları küresel ekonomi kurallarının uygulandığı bir dünyada, siyasal entegrasyona hedefleyen AB içinde olmalarına karşın, ulus devletlerin nasıl davrandıklarını gösteren tipik örneklerdir. Yukarıda CUŞ’ların üretimi girdilerin 986/20 11 Şubat 2006