Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TÜRKİYE’DE BİLİMDE İZ BIRAKANLARIN PEŞİNDE... Hukuk Politikası Hayrettin Ökçesiz Lux Ex Van Cumhuriyet’te geçen günlerde Van YYÜ Rektörü Yücel Aşkın ile yapılan söyleşiyi sayısız çağrışımlar eşliğinde okudum. İdeallerinin, dünyaya bakışının ilkelerinin pek azı gazete sayfalarına sığabilmiş... Sayın Aşkın’ı Göttingen’de tanıdım. Dostluğumuz bir çeyrek yüzyıla dayanır. Özverili bilgi ve cesaretinin kişiye kimi zaman trajediler doğurduğunu bir kez daha yaşamak zorunda kaldık. "Geçmiş olsun" gibi basmakalıp ve baştan savan bir deyimi kullanmayacağım. Burada, bu trajedilerin korkunç denizinde ülkemizle birlikte direndiğimizi, bu karanlığı elbette yeneceğimizi dile getirmek istiyorum. Üniversiteleri Türkiye’nin geleceğidir. Üniversitelerimiz ülkemizin onurlu geleceğini dokumak, kurmak, yaratmak için yeterli midir? Yeterliliğinin ilkesel koşulları nelerdir? CBT’de neredeyse bin sayıdan beri bu sorulara yanıt arayan yazılar yayımlanmaktadır. yüzlerce yazar bu konularda bilgi, görüş ve inanışlarını kamuoyuna sunmuşlardır. Bu yazıların her birinde üniversitelerimizin yücelmesine ve yükselmesine olanak verecek bilinç içerikleri yer almıştır. İdareciler, siyasetçiler, biz hepimiz, bunlardan neler öğrendik? Dr. Adnan Adıvar ve Toynbee Zeki Arıkan iyaset adamı, hekim, düşünür, bilim tarihçisi, yazar ve bütün bunların ötesinde insanı kâmil Dr. Adnan Adıvar’ın (18821955) ölümünün 50.yıldönümünde anılması ve CBT’in buna gereken desteği vermesi kadirbilirliğin göstergesidir. Çünkü Dr. Adnan Adıvar, kendisiyle övünebileceğimiz ender insanlardan biridir. CBT aynı zamanda onun Einstein’la görüşmesini yansıtan bir yazısını da okurlarına sundu (CBT,31 Aralık 2005). Adıvar, uzun süre yurt dışında yaşamak zorunda kaldı. Çok ünlü kişilerle dostluk ve arkadaşlık kurdu. Günümüzün ünlü tarihçisi Bernard Lewis, Adıvar’a ne kadar şey borçlu olduğunu dile getirmektedir. Adıvar, yurtdışında kendini büyük ölçüde bilimsel araştırmalara verdi. Önce Fransızca olarak çıkan daha sonra HasanÂli Yücel’’in isteği üzerine Türkçeye çevrilip basılan Osmanlı Türklerinde İlim başlıklı anıtsal eseri onun adını ölümsüzleştirmiştir. Yine eklemekte yarar var. Adıvar, II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinin pek çok ünlü kişisiyle de yakın iletişim kurmuştu. Fikret’in en yakın arkadaşlarından biriydi. Ünlü şairin hastalığının azdığı sırada onu kolundan ameliyat eden de Adıvar’dı. Milletvekilliği, Bakanlık, Meclis İkinci Başkanlığı, Ankara hükümetinin İstanbul temsilcisi vb. görevleri sırasında kimbilir ne kadar olaylara tanık oldu? Ord. Prof. Cavit Baysun, onun ölümünden sonra yazdığı bir yazıda, Adıvar’ın ne kadar önemli anılarla yüklü olduğunu vurgulamıştı. Ne yazık ki anılarını yazmadı, keşke yazsaydı!.. S düstur olarak alıyor ve çalışmasına devam edeceğini söylüyor. Şu münasebeti de unutmuyor, tarihin ilk ciltleri York şehrine yakın fundalık ortasında bir höyük üzerinde bir köşkte yazılmıştır. Bu höyük üzerindeki evde kendisiyle beraber bir hafta bulunduk.Ve her gün köşkün tavan arasına çekilerek nasıl intizamla çalıştığını biz de gördük (Cumhuriyet, 28 Ekim 1954). Prof. Toynbee, Adıvar ailesini çok yakından tanıdı. Anılarında Dr.Adnan Adıvar’a ve Halide Edip’e önemli bir yer verdi (Toynbee, Hatıralar, Tanıdıklarım, çev. Deniz Öktem, klasik, İstanbul, 2005). Toynbee, bu aile ile kurduğu dostluğun kendisi için bir şans olduğunu kabul ederek şöyle devam eder: IŞIK VAN’DAN GELİYORDU 1804, Immanuel Kant’ın ölüm yılıdır. O, 200. ölüm yıldönümünde felsefesine ve temel taşlarını koyduğu Aydınlanma’ya önem ve değer veren ülkeler, kurum ve kişiler tarafından özel programlarla anıldı. Yücel Aşkın ve Üniversitesi bu kurum ve kişiler arasındaydı. Bir hafta süren yoğun anma programı, önde gelen bilimciler ve felsefecilerin özgün bildirileriyle bir şölene dönüşmüştü. Kapanışta konuğu bulunduğumuz Üniversitenin o Rektörü (bir yönetici, fakat bir düşünce adamı da olarak) bütün hafta dikkatle izlediği bildirilerden sonra duygulandığım ve gururlandığım bir konuşma yapmıştı. Van’daydım ve ışık Van’dan geliyordu! Yabancı dostlarıma karşı ve yurtdışında katıldığım etkinliklerde Ülkemizin AB ile ilişkileri üzerine kullandığım argümanlar arasında bu örnek de bulunmaktaydı. Bir başka üniversitemiz ama aynı ayda, "Dünyada eşzamanlı en fazla balon patlatan üniversite" olmak sıfatıyla Guinness Rekorlar Kitabı’na girebilmek gayreti içinde yönetim kurulundan kaynak tahsisi kararı çıkartıyordu. Milletin parasını havaya uçurmak kamu yararına sayılmaktaydı. Kuruluşundan beri tüm üniversitede kitap sayısı otuz bini bulamamıştı. Orada "kitap size ne için lazım" diyen kişiler dolaşıyordu. Çünkü, internette her şey vardı! Bunların Aydınlanma’yı belediyenin tenvirat hizmeti sandığını çok sonra anladım. Kant oraya hiç uğramamıştı. İşte iki üniversite! Hangisi kural, hangisi istisna? Çağdaş Üniversite kural olacaksa, yapılacak işler çok açıktır. İvedi olanlarından bazılarını şöyle sıralamak istiyorum: MUSTAFA KEMAL HAKLIYMIŞ Adnan bir doktordu. Ancak ne atalarının tıp alanındaki yolunu ve ne de İslam dünyasının bazı yerlerinde takip edilen GrekoArap geleneğini benimsemişti. O, tıp alanında GrekoArap geleneğinin yerini alan Batı geleneği doğrultusunda hareket eden bir hekimdi. Sadece modern bir hekim olmakla kalmayıp aynı zamanda modern bir insandı.Modernliği yıkıcı değil, yapıcıydı.Onun modernliği şeytani değil insani bir boyut arz ediyordu. Prof. Toynbee, çok eşliliğe karşı çıkarakeşi, ünlü matematikçi Salih Zeki’den ayrıldığı için Halide Edip’in verdiği mücadeleyi de takdirle anmaktadır. Çünkü "Halide, sadece kendisi için savaşıyor ise de Türkiye’deki tüm kadınlar ve dolaylı olarak da İslam dünyasındaki diğer tüm kadınlar için savaşmış oluyordu". Toynbee, bu kişilerin, Atatürk’le olan anlaşmazlıklarından ötürü yurt dışında bulunduklarını biliyordu, elbette. Böyle olmakla birlikte bunların sağlam değerlendirmeler yaptıklarını, duygusal değil dürüst davrandıklarını da eklemektedir. Halide Edip’in ülkeye döndüğü zaman Sabiha Sertel’e, "Sabiha, Mustafa Kemal Paşa haklıymış" dediğini de biliyoruz. Dr. Adnan Adıvar, güçlü bir yazardı. Onun, Türkçenin en güçlü deneme yazarlarından biri olduğuna şüphe yoktur. Faust’u Tahlil Tecrübesi, onun klasik kaynakları değerlendirmedeki gücünü ortaya koymaktadır. Dr. Adnan Adıvar’ı Paris’te tanıyan ve İslam Ansiklopedisi’nde yıllarca birlikte çalışan ve yine Halide Edip’in gönüllü sekreterliğini yapan Vedat Günyol’un çizdiği tabloda o büyük insan, yerli yerine oturtulmuştur. ACİL ÖNERİLER 1) Her unvandan öğretim üyesine teşvik edici tarzda bir rotasyon görevi verilmelidir: Fakültelerin olumsuz yerel etkilere kapılmasına ve kendi üniversitelerinin rehavetinde tembelleşmesine fırsat vermeksizin, aksine başka üniversitelerin ve başka bilimcilerin getireceği yeni, taze rüzgarlarla uyanıp, gayretleneceği, idarecilerin bu yeni ve geçici öğretim üyeleri karşısında bir nevi sınavda olacağı bir çözümdür bu. Fakülteler ayrıca bu çerçevede, değer atfettikleri bilimcileri kendi öğretim programlarında görevlendirerek öğrencilerinin en yetkin ağızdan ders dinlemek temel hakkına bir ölçüde imkân sağlamış olacaklardır. Rotasyona gidenler de aynı biçimde pek çok bilimsel, deneyimsel kazanç ile geri dönecekleridir. 2) Her üniversitenin kitap koleksiyonu kısa sürede yüzbinleri bulan bir düzeye kavuşturulmalıdır. 3) Öğretim elemanlarına lojman tahsis edilmeli ya da konut kirası ödenmelidir. 4) Öğretim elemanının aldığı kitapların bedeli vergiden düşülmelidir. Seksenbin civarındaki öğretim elemanının kitap alımını bu yolla teşvik etmek, ülkemizin entelektüel yaşamına hatırı sayılır derecede destek verme anlamını taşıyacaktır. Ayrıca "Okuyan Üniversite"ye doğru bir adım daha yaklaşmış olacağız. 5) Her anabilim dalı iki yılda bir ulusal kongre, dört yılda bir uluslararası kongre düzenlemelidir. Bunun yararı burada sayılamayacak kadar çoktur. 6) Bir "Üniversite Mimarisi" üzerine çalışmak zorunludur. 7) İnsanın temel hak ve özgürlükleri üniversite dünyasına tam olarak yansımalıdır. 8) Bilimin, öğretim ve eğitim kalitesini yükselten harcamalara öncelik vererek, hiçbir katkısı olmayacak her türlü harcamadan kesinlikle uzak durmalıdır. Tüm bunlar için para yokluğu itirazı tamamen ciddiyetsiz ve kötü niyetli bir yaklaşımdır. İsraf edilen kaynakları toparlamakla dahi bu işler başarılabilir. Bilim hukuku politikasında bu tür ölçü ve hedeflerin içtenlikle benimsenmesi bizi gerçek Aydınlanma’ya daha çok yaklaştıracaktır... Üç hafta sonra buluşmak ümidiyle, hayret@akdeniz.edu.tr ARNOLD TOYNBEE DOSTLUĞU Adıvar’ın dostluk kurduğu yabancı ünlüler arasında Prof. Arnold Toynbee de vardı. Ancak bu dostluğun temelleri çok daha önce İstanbul’da atılmıştı.Adıvar, Tonbee’nin ünlü eseri Bir Tarih Araştırması‘nın (A Study of History) nasıl yazıldığına ve bir Tarih felsefesinin nasıl doğduğuna tanık olduğu gibi, bu eseri yurdumuzda ilk tanıtanlardan biri olmuştur. Adıvar eserin yazılışı üzerine şu bilgileri aktarıyor: Bu kadar uzun çalışmaların sonunda müellifin hâlâ yorulmadığını şundan anlıyoruz ki, meşhur Roma imparatoru Lucius Septimus Severus’un York şehrinde ölürken söylediği Laboremus (çalışalım) sözünü kendisi için bir 986/19 11 Şubat 2006