Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TarihAraştırma rın yanı sıra İhsan Ilgar’ın açıklamaları da yer almaktadır. 1952’de ölen Esat (Bülkat) Paşa anılarını yeğeni Kazım Taşkent’e emanet etti, şimdi Kazım Taşkent’in hediyesi olarak Harp Akademileri arşivindedir (Bu bilgiyi bana ileten Kazım Taşkent’in oğlu sayın Karaca Taşkent’e teşekkür ederim). Bazı bölümleri Hayat [3 Temmuz 1959 9 Ekim 1959, 15 bölüm] ve Hayat Tarih [Nisan 1965] dergilerinde yayımlandı. Hayat dergisinin çıkışında Kazım Taşkent ve Yapı ve Kredi Bankası’nın öncülük ettiğini, Kazım Taşkent’in de Yapı ve Kredi Bankası’nın kurucusu olduğunu anımsarsak anıların burada basılma nedeni ortaya çıkar. Hayat Tarih’teki "Esat Paşa" başlıklı yazı Yılmaz Öztuna imzasıyla basılmış, ama Hayat dergisindeki anıları yayına hazırlayanın kim olduğu belirtilmemiş. ilk gün bir esiri sorguya çekiyor ve daha sonra bu esiri Esat Paşa’ya gönderiyor. Çıkarmanın ilk günü esir alındığı için, ondan alınacak bilgiler çok önemlidir. Bu durumda üzerinden çıkan haritanın esirle beraber Esat Paşa’ya gönderilmemiş olması düşük bir olasılık. Dolayısıyla Mustafa Kemal’in ve Esat Paşa’nın sorguladığı esir veya esirler’in içinde Patterson olamaz, o çıkarmanın ilk günü ölenler arasındaydı. C. E. W. Bean yukarıda söz konusu ettiğim kitabında, Türk askerlerini Hintli sanan iki subay ve bir askerin Türkler tarafından esir alındığını yazar (s.316). Mustafa Kemal’in sorguya çektiği esirlerin bunlar olması mümkündür. Bir ihtimal Esat Paşa da bu esirlerden birini sorguya çekti. Yıllar sonra anılarını yazarken de elindeki haritanın üstündeki ismi, sorguya çektiği esirin ismiyle karıştırdı. YAYIMLAN(MA)MIŞ ANILAR Esat Paşa’nın anıları ilk defa 15 bölüm halinde Hayat’ta basıldı (3 Temmuz 1959, sayı 27 9 ekim 1959, sayı 41). Bu hatıraları yayına hazırlayanın kim olduğu belirtilmemiştir. Daha sonra bunların çok kısa bir bölümü Yılmaz Öztuna imzasıyla Hayat Tarih Mecmuası’nda da yayımlandı (Nisan 1965). İki kere de kitap olarak basıldı: Esat Paşa’nın Çanakkale Anıları (Yayına Hazırlayan İhsan Ilgar, 1975) ve Örgün Yayınevi’nin yayımladığı "Esat Paşa Çanakkale Savaşı Hatıraları" (Haz. İhsan IlgarNurer Uğurlu). Harp Akademileri Kütüphanesi’nde bulunan daktilo kopyanın Esat Paşa’nın eski harflerle yazdığı orijinalden yeni harflere geçirildiği anlaşılıyor. Ne yazık ki bu çeviri sırasında bazı yanlışların önüne geçilememiş. Bu kopyayı Harp Akademileri Komutanı Hv. Org. Aydoğan Babaoğlu ve Kütüphane Müdürü sayın Dilek Pamukçuoğlu’nun gösterdiği nezaket sayesinde inceleyebildim. Kendilerine çok teşekkür ederim. Şimdi en önemli soru, hatıraların orijinali ve harita nerede? Umarım bilinçli birinin eline geçer ve Harp Akademileri’nin kuracağı bir müzede yerini alır. SON NOKTA Son olarak Patterson’ın okuduğu askeri koleje de bir mektup yazıp Almanca bilme olasılığını sordum. Anımsarsanız Esat Paşa, Patterson’u Almanca sorguya çektiğini söylüyordu. Yanıt umduğumdan çok daha ayrıntılı ve tatmin ediciydi. Emekli Yarbay John Bullen imzalı mektup şöyle başlıyor: "Sayın Haluk Oral, Arkadaşım ve meslektaşım Tuğgeneral Peter Evans sorununuzu bana yönlendirdi. Ben de Duntroon’daki Kraliyet Askeri Koleji’nin arşiv görevlisine danıştım. Bütün Duntroon öğrencilerinin kişisel dosyaları kolej arşivinde tutulur. Bugün arşiv memuru, öğrenci numarası 29 olan Penistan James Patterson’ın dosyasını inceledi. Dosyadan anlaşıldığına göre Patterson, Duntroon’da Almanca değil ama Fransızca dersi almış. Fransızca öğretmeni Patterson’un "… sıradan, zayıf hafızalı ve dile karşı kabiliyetsiz" olduğunu yazmış." Bu uzun mektubun devamında Patterson’un okuduğu liseden veya çok büyük bir olasılıkla İskoç olan ailesinden dolayı Almanca bilmesinin pek mümkün olmadığı kanıtlarıyla anlatılıyor. Sonuç olarak Teğmen Penistan James Patterson, esir alınmamış, çıkarmanın ilk günü olan 25 Nisan 1915’te 57’inci Alayın düşmanla karşılaştığı ilk saatlerde çarpışma sırasında ölmüştür. Öldüğü yer (Büyük bir olasılıkla Kılıçbayırı) geri alındığı için, üzerindeki harita da 57’inci Alay’ın eline geçmiştir. [1] Teğmen Ivor Margett’in Günlüğü, Avustralya Savaş Müzesi, 1DRL/0478. [2] Şefik Aker, ÇanakkaleArıburnu Savaşları ve 27. Alay, Askeri Mecmua’nın Tarih Kısmı, 1935, sayı 99, s. 3. [3] Fahrettin Altay, 10 Yıl Savaş ve Sonrası, İnsel Yay. s. 89. [4] Ruşen Eşref (Ünaydın), Çanakkale, Yeni Mecmua’nın fevkalade nüshası, s.131. [5] Esat Paşa’nın Çanakkale Anıları, Yayına Hazırlayan İhsan Ilgar, s. 7475. [6] Şefik Aker, A.g.y., s.54. [7] Mustafa Kemal, Arıburnu Muharebeleri Raporu, Yayına Hazırlayan Uluğ İğdemir, TTK Yayınları, 1968, s.29. [8] Orgeneral İzzettin Çalışlar, On Yıllık Savaşın Günlüğü, Haz. Dr. İsmet Görgülü, İzzeddin Çalışlar, s.95 [9] C. E. W Bean, The Story of Anzac [8] Orgeneral İzzettin Çalışlar, On Yıllık Savaşın Günlüğü, Haz. Dr. İsmet Görgülü, İzzeddin Çalışlar, s.95 [9] C. E. W Bean, The Story of Anzac ÇELİŞKİLER Patterson’un haritası Hayat’ta da basılmış, derginin 28’inci sayısında yer alıyor. Çok daha okunaklı bir baskı bu. Altyazısı şöyle: KANLI HARİTAÖlen bir düşman subayı üzerinde ele geçen bu kanlı harita (kan lekeleri, fotoğrafını koyduğumuz haritanın dış yüzünde görülmektedir), M. Kemal tarafından Esat Paşaya hâtıra olarak ithaf edilmiştir. Kitapta yer alan alt yazıyla kıyasladığımızda, ölüesir zıtlığına dikkat etmişsinizdir. Ayrıca haritanın kanlı oluşunu da göz önüne alırsak, Patterson esir düşmüş olsa bile yaralı olmalıydı ve Esat Paşa da çay ve konyak yerine esirin yaralı olmasından, tedavisinden bahsediyor olacaktı. Fakat çelişkiler bununla bitmiyor. Hayat dergisinde, yine aynı sayfalarda, İhsan Ilgar’ın hazırladığı kitapta yer almayan bir bölüm var: "Elde edilen harita 27.nci Alaya esir düşen bir subaya aitti ve 1/40.000 mikyasında idi. Ölen bir İngiliz subayında bulunan ikinci bir harita da aynı mikyasta idi, üzerinde de işimize yarayan birçok işaretler, ilaveler bulunuyordu. Birinci haritanın sahibi P. J. Paterson adındaki İngiliz subayı idi ve haritanın sırtında iki haşiye vardı. Biri haritayı elde eden 57’nci Alay Kumandanı Binbaşı Avni Beyin imzası; öbürü de 19’uncu Tümen Kumandanı Mustafa Kemal Bey’in el yazısı, imzası ve bana bir hatırası. Bu haritalar evimin hususi müzesinde saklıdır." Devam etmeden önce bu alıntıdaki yanlışlar üzerinde duralım: Haritadaki notun sahibi 57’inci Alay kumandanıdır, 27’inci değil, dolayısıyla birinci harita dediği Patterson’un haritası 27’inci Alay’ın aldığı bir esire ait değildir. Şimdi ikinci haritaya bakalım; üzerinde işaretler ve ilaveler bulunuyordu. Şefik Aker anılarında şöyle yazmış: "Avustralyalıların verdikleri telefat arasındaki subaylarının üzerinde üç harita bulunmuş ve diğer evrak arasında bana gönderilmişti. Bu haritaların birisinin üzerinde kurşun kalemle çizilmiş bir işaret nazarı dikkatimi celbetmişti."[6]. Bu durumda ikinci haritanın 27’inci Alay’dan geldiği düşünülebilir, ama birinci haritanın 57’inci Alay’dan geldiği kesindir. Ayrıca Şefik Aker anılarında ilk gün aldığı tek esirin İngilizceden başka bir dil bilmeyen 22 yaşlarında rütbesiz bir asker olduğunu da yazar, yani hiçbir subayı esir almamıştır. Esat Paşa’nın Hayat’taki anılarında haritadaki notlar hakkında şöyle devam ediyor: Kurşun kalemle yazılmış tarihi vesikada şunlar yazılıdır: "12 Nisan 1331 Gelibolu Şibiceziresinin Arıburnu’na çıkan düşmanı ilk savlet ile sahile kadar defeden 57’nci Alay tarafından, düşmanın esir zabitlerinden iğtinam edilen numaralı haritası olup bir hâtırai naçiz olarak muhterem 19’uncu Fırkamızın Kumandanına takdim olunur. 16 Nisan 1331 (29 Nisan 1915) Sağ Cenah Kumandanı 57 nci Alay Binbaşı Avni" Hüseyin Avni de esir demektedir, ama çoğul kullandığı için ifadesini esir ve ölü subaylar olarak algılamak gerekir. 12 Nisan 1331 bugün kullandığımız takvime göre 25 Nisan 1915, yani çıkarma günüdür. Hüseyin Avni çıkarmadan 4 gün sonra haritayı Mustafa Kemal’e takdim etmektedir. Hemen yanında da Mustafa Kemal’in takdimi yer alıyor: "17/2/331 (30 Nisan 1915) Bu hatıranın umum kolordumuz namına muhterem kolordu kumandanımız Esat Paşa hazretlerine arz ve takdimi ensebdir. (imza) M. Kemal" İhsan Ilgar’ın hazırladığı anılarla Hayat’ta yayımlanan anılar arasındaki en ilginç farklardan biri de esirin sorguya çekildiği zamandır; kitapta esir sanki çıkarma günü sorguya çekilmiş izlenimi varken, Hayat’taki anılarda 10 Mayıs’ta sorguya çekilmiş gibi, ama yukarıda kitaptan yaptığımız alıntıyla aşağı yukarı aynı kelimelerle anlatılır. Sorgulamanın 10 Mayıs’ta olması pek mümkün görünmüyor; esirin Patterson olduğunu kabul edersek haritasının sorguya çekilmeden 10 gün önce Esat Paşa’nın eline geçmiş olması gibi bir tuhaflık ortaya çıkıyor. Ayrıca karaya çıkan asker sayısı hakkında verilen bilgi de ilk güne ait. Bu arada yalnızca 30 Nisan’a kadar karaya 23.292 Anzak çıktığını belirtelim. Esirin bu kadar inanılmaz bir yalan söyleyemeyeceğini düşünürsek sorgu çıkarmanın ilk günlerinde gerçekleşmiştir diyebiliriz. MUSTAFA KEMAL’İN SORGULADIĞI ESİRLER Sorularımıza cevap aramayı Mustafa Kemal’in yazdıklarıyla sürdürelim. Tarih yine 25 Nisan. Güneş batmış. Mustafa Kemal karanlık bastığı için savaş alanını göremiyor. 72’inci alay kumandanını haber ve raporları alması için yerinde bırakarak kurmay başkanı, yaveri ve emir subayıyla beraber 57’inci Alay’ın ateş hattına gider. Durumu inceler, gerekli emirleri verir. Sonrasını şöyle anlatır: "Esir edilmiş olan bir yüzbaşı, bir mülazım ve bir küçük zabiti orada yanıma getirdiler. Pek kısa yaptığım isticvapta (sorgulamada) Arıburnu’na beş livanın muhassas olduğunu ve bugün üç liva kuvvetin karaya çıktığını ve onun zannına göre ikisinin kâmilen mahv ve kayıklara firar ettiğini, karşımızda ancak daha bir liva işe yarar asker kaldığını ifade eylemiştir" [7]. Mustafa Kemal’in kurmay başkanı Binbaşı İzzettin (Çalışlar, daha sonra Orgeneral) de anılarında o gece ileri hatları gezdiklerini yazar [8]. Yine bu anılara göre, 29 Nisan’da Mustafa Kemal’e, gümüş imtiyaz muharebe madalyası verilir, o da, aralarında 57’inci Alay kumandanı Hüseyin Avni’nin de bulunduğu birkaç subayı nişanla taltif eder. Esat Paşa’nın anılarında madalyanın veriliş tarihi de farklı: 27 Nisan. İzzettin Çalışlar’ın anıları günü gününe tutulduğundan daha güvenilirdir. Bu taltif sırasında Hüseyin Avni’nin haritayı Mustafa Kemal’e hediye ettiğini düşünebiliriz. Daha sonraki bir tarihte de harita Esat Paşa’ya ulaştırılmış olmalı, yani Esat Paşa esiri sorguya çektikten epey sonra. Şimdi şöyle düşünelim: Mustafa Kemal 986/16 11 Şubat 2006