Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZümrüttenAkisler Söz konusu gen, insandaki İnterlökin 2 (İL2R) reseptörünü kotlayan gen idi. Bilim adamları geni işlevsel hale getirdikleri gibi İL2R proteininin yeniden üretilmesini sağlamişlar. İL2R genindeki mutasyonlar, ender olarak görülen SCID (Ağır kombine bağışıklık yetmezliği) bağışıklık bozukluğundan sorumlu tutulAraştırma sonuçları Nature dergisinde yayımlandı. SCID hasatsı çocukların bedeni, enfeksiyonları etkili bir şekilde savunamadığı için sürekli steril ortamlarda yaşamak zorundadırlar. Yaşam süreleri normalde enfeksiyonlar Gerçi kemik iliği transplantasyonuyla tedavi edilebiliyor ama, bu tedavinin başarı oranı düşüktür. Araştırmayı yöneten Matthevv Poteus, çok az sayıdaki bağışıklık hücreleri arasındaki bir bozukluğun düzeltilmesi gerektiği için, yeni gen terapisinin SCID tedavisi için çok uygun olduğunu söyledi. Üniversitesi bilim adamları tahmin edilenden çok daha akıllı olduklarını kanıtladılar. Arılara ödül olarak şeker çözeltisi verildiğinde, hayvanlar yeteneklerini geliştiriyorlar. PNAS dergisinde yayımlanan araştırma yazısında arıların kokııları, renkleri ve motifleri öğrendiklerınden söz edilmekte. Arılar motifleri ayrı ayrı tanımakla kalmayıp, kombinasyonları da akıllarında tutabiliyorlar. Fakat VVürzburg Üniversitesi Biyoioji Araştırmaları Merkezi'nden Fiola Bock ve Jörgen Tautz için en şaşırtıcı sonuç, arıların öğrendiklerini genelleştırebilmeleri ve bunları daha önce hiç karşılaşmadıkları durumlarda uygulamaları olmuş. Arıların içinde uçtuğu birkaç metre uzunluğunda bir tünelin yan duvarında enine mavi beyaz çizgili bir motif veortasında bir çıkış deliği bulunuyordu. Bundan sonraki duvarda ise uzunlamasına mavi beyaz çizgili motil ve tünel çıkışında ise iki motif birden yer alıyordu. Ancak enine mavi beyaz çizgili motifin önünde ödül ola«^ rak bir şeker çözeltisi de bekliyordu arıları. Arılar bu tünel içinden birkaç kez uçurulduktan sonra hangi motifin ödüllü olduğunu öğrenmişler. ikinci bir deneyde motiflerin sırası değiştirilmesıne rağmen arılar doğru motifi bulmuşlar. An beyninin "işlem belleği" yaklaşık olarak beş saniye kadar deneyimleriyle yüklü kalıyor. Fakat bilim adamları bu sürenin tünel uçuşu gibi son derece zor görevlerin yerine getirilmesi için yeterli olduğunu söylüyorlar. Öğrenilenleri uygulama yetisi insan araştırmalarında öğrenme ve kavram psikolojisinden yöntemlerle belırlenmekte. Bu konseptlerin ve deneylerin hayvanlar üzerinde uygulanması sonucunda en yakın akrabamız olan maymunların neredeyse insanların tüm yetilerine sahip oldukları ortaya çıkmıştı. Son araştırma bilim adamlarına göre böcek ve gelişkin omurgalılar arasındaki zihinsel yeti farkının sanıldığı kadar ğını göstermekte. A.M. CelalŞengör Türkiye Uygarlığın Neresinde? Bir Kıstas.. Uygarlığın göstergelerinden biri de bir toplumda bireylerin ortalama yaşam sürelerinin uzunluğudur. Yaşam süresi çok büyük ölçüde, bireyin ve toplumun en gen'ış anlamıyla içinde yaşanılan çevreyi kullanma becerilerinin bir ölçüsüdür. Çevrenizdeki besin ürünlerinden nasıl yararlandığınız, hastalıklarla nasıl başa çıktığınız, çevrenizdeki kötü kültürel alışkanlıkları (sigara veya içki içmek, muntazam sporyapmamak, doktoryerine üfürükçüye gitmek, mühendis yerine kalfaya ev yaptırmak, kızların klitorisini kesmek vb.) ne dereceye kadar yenebildiğiniz, dost ve düşmanlarınızla ilişkilerinizi nasıl ayarlayabildiğiniz hep yaşam sürenizi etkileyen faktörlerdendir. Uygar insan bu faktörleri sürekli geliştirerek ömrünü uzatır. Uygar olmayan insan ise bu faktörleri kontrol altına alamadığı için onların oyuncağı olur ve çevresinin diktasında yaşar. Aşağıda dünyadaki çeşitli toplumların içindeki bireylerin yaşam süreleri ortalamalarını (yıl cinsinden) Türkiye ile karşılaştırmalı olarak sunuyorum (Kaynak Belzacq, /?., Miotto, F. vePutfin, M.S., 2003, Gisserot Atlası): Türkiye: 66; Asya: 68,2; Avrupa: 75; KuzeyAmerika: 78; Güney ve Orta Amerika: 69; Avustralya: 78; Afrika: 52; Osmanlı Imparatorluğu içindeki tüm ülkeler. 70; Osmanlı Imparatorluğu Avrupa ülkeleri (Türkiye hariç): 74; Osmanlı imparatorluğu Asya ülkeleri (Türkiye dahil): 69; Osmanlı Imparatorluğu Afrika ülkeleri: 65; Bugünkü Batı komşularımız (Yunanistan+Bulgaristan): 76; Bugünkü güney komşularımız (Suriyehlrak): 66; Kıbrıs (Rum kesimi): 78; Bugünkü doğu komşularımız (Gürcistan+Ermenistan+iran): 72; Rusya Federasyonu: 67; Müslüman dünyası: 67; Petrol devleri hariç Müslüman dünyası: 62 Yukarıdaki listede görüldüğü gibi, Avrupa uygarlığı içerisinde düşünülen toplumlar, yani A vrupa (Kıbrıs Rum kesimi dahil), Kuzey Amerika ve A vustralya ortalama yaşam süresini 75yılın üzerine çekmiş durumdalar. Japonya'nın 80 olan ortalaması da aslen Avrupa kültürü dışından geldiği halde o kültürün en önemli öğelerini (bilhassa doğa bilimleri geleneğini) benimsemiş bir toplumun durumunu göstermektedir. Osmanlı imparatorluğu içindeki tüm ülkelerde bireyin ortalama yaşam süresi bugünkü Türkiye'ninkiyle Avrupa ortalamasının neredeyse tam ortasına düşmektedir, yani Türkiye'ninkinden bir hayli yüksektir. Bundan imparatorluğun bugün Avrupa da kalan ülkelerini çıkarırsanız, ortalama bir barem aşağı düşmektedir. Buna karşılık bugün Avrupa'daki Osmanlı topraklarında yaşayan insanların ortalama yaşam süreleri Avrupa ortalamasının yalnızca bir barem altındadır, yani Türkiye'ninkinden epey yüksektir. Bu da buralarda yüzyılları bulan Osmanlı egemenliğine rağmen kültürün A vrupalı kaldığını (yani burada kullandığımız kıstasa göre Türkiye 'ninkinden üstün olduğunu) göstermektedir. Osmanlı Asya topraklarındaki devletlerde bugün bireyin ortalama yaşam süresi beklentisi 69yıldır. Bundan petrol devi ülkeleri (yani en kaliteli Batı bilimini sürekli satın alabilecek durumda olan ülkeleri) ve Israil'i düşersenizgeri kalanların ortalaması 67yıla düşmektedir ki bu bugünkü Türkiye ortalamasıyla neredeyse aynıdır. Uçan rüzgâr turbinleriyle daha fazla randıman yeteneğj Balaansmm şaşırha Arılar renk, motif ve koku öğrenebiliyor Almanya'daki Julius 5000 metre yükseklikte salınan rüzgar turbinleriyle elektrik enerjisi çok daha ucuza elde edılecek. Proje, Sydney Teknoloji Üniversitesi profesörü Bryan Roberts'e ait. Roberts'in tıpkı bir helikopter gibi göklere taşıdığı ve daha sonra çelik bir halatla zemine bağladığı uçan elektrik jeneratörleriyle yapılan ilk testler başarıyla tamamlandı. Yükseklerde her zaman rüzgâr bulunması nedeniyle yerdeki rüzgâr türbinlerınden üç misli randıman elde edilecek. Yüksekteki rüzgarlar, yenilenebilir enerji için en verimli kaynaklar diyor bir iklim uzmanı Bilim adamları San Diego'daki Sky WindPower firmasıyla birlikte şimdi bir prototipı Kaliforniya çölö üzerinde test edecekler. Fakat deneme projesi için gerekli 3 milyon dolar yatırımcıların kuşkulu olmaları nedeniyle henüz bulunamadı. OSMANLI VE TÜRKİYE AVRUPAVAN UZAK BİR ÛLKE Fikri Santur ve Mustafa Santur Dergimizin 9 Nisan 05 tarihli sayısında yayımlanan "Yüksek Mühendis Mektebinin Tarihçesi" başlıklı yazıda yer alan Fotoğrafı "Fikri Santur"un fotoğrafı olarak bastık Güney Gönenç uyarıp doğru fotoğrafı gönderdi ve şu bilgileri verdi: "0 fotoğraf, ögrencisi asistanı, ve de neredeyse oğlu gibi olduğum sevgili hocam Düzeltme Prof. Dr. Mustafa Santur'a aittir. işte hocamın üç satırda yaşamöyküsü: Prof. Mustafa Santur (19051981), 1944 te Elektrik Fakültesi Yüksek Frekans Tekniği Kürsüsü profesörü, 194850 arası Dekan oldu, (Prof Dr. Adnan Ataman ile birlikte) İTÜ Radyosu'nu kurdu, Türkiye'deki ilk TV yayınlarını başlattı, 195455'te İTÜ rektörü oldu ve 196062'de "147lik" olarak üniversiteden uzak bırakıldı, 1983'te TÜBİTAK Hizmet den sonra). Ord Prof. Fıkrı Santur (18781950) ise mekanik tıocası idi. 0 da İTÜ rektörlü yapmıştır Fikri Santur ıle Mustafa Santur'un akraba olup olmadığını bilemiyorum." 944/5 23 Nisan 2005 imparatorluğun Afrika'da kalan ülkelerindeki bireylerin bugünkü ortalama yaşam süresi beklentileri 65yıldır ki bu da Türkiye ortalamasıyla hemen hemen aynı addedilebilecek bir rakamdır. Demek ki bugünkü Türkiye yalnızca yaşam süresi kıstasını temel alırsak kültür olarak Asya veya Kuzey Afrikalı bir ülkedir, Avrupa 'dan ise çok uzaktır. Müslüman dünyasında bireyin bugün ortalama yaşam süresi 67'dir ki bu da Türkiye ortalamasından ayırt edilemeyecek bir rakamdır. Ancak, bundan petrol devi ülkeleri düşerseniz bu ortalama 62yıla inmektedir. (Zaten Kuzey Afrika'da da ortalamayıyukarı çeken .yaşam süresinin ortalama 75yıl olduğupetrol devi Libya'dır). Buradan da şu çıkmaktadır: Türkiye bugünkü haliyle petrolsüz düşünülecek bir Müslümn cfünyasının gene/incfen epey ılerıdedır. 6u da kuşkusuz TMıye'ye Atatürk ile birlikte enjekte edilen Avrupa uygarlığı bileşenleri (bilhassa modern tıp) nedeniyledir. Bu bileşenleri aşındırdığımız oranda (örneğin türban veya "öğrenci affı" gibi zırva konularla üniversiteleri veya ilkel politik inatlarla TÜBİTAK gibi kuruluşları zayıflattığımız oranda) hangi yöne doğru gitmekte olacağımız yukarıdaki listede açıkça görülmektedir. Seçim bizlerin elindedir. Biryanda Afrika'nın korkunç karanlığınayakın Müslüman dünyası, öte yanda müreffeh ve emin yaşayan insanlar beldelerini dolduran Avrupa uygarlığı: Buyrun seçin.