Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TartışmaEditöre Mektup mektedir. Diğer programlardaki öğrencilere göre ÖSS'de en yüksek başarıyı elde ederek ilk %2,99 dilimine giren Bilgisayar Mühendisliği öğrencileri 58 puan ile KKE testinde de en yüksek başarıyı elde etti. Fakat yukarıda da değerlendirildiği gibi bu puanın anlamı, üniversite öncesi fen eğitiminin Ege Üniversitesi'ne en yüksek puanla girmiş olan öğrencileri bile üstelik dershanelerde harcanan binlerce YTL'na karşın Nevvton evreninin ancak kapısına kadar getirebilmiş olmasıdır. Mülkiyet konusu olarak bilgi Bilgiyi 'özel mülk' saymak ahlaklı mı? dırmasından kaynaklanan değere kayışa neden olmaktadır. Bir başka deyişle, değerli, hatta doğru bilgi, yaşamı açıklayan değil, para kazandıran/sermaye olabilen bilgi olmaya başlamıştır. Bilginin doğruluğunun nesnesinde sınanarak değil, "parasında sınanarak" ölçülmeye başlandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Otomobil ve benzeri mülkiyet nesneleri paylaşıldıkça biterken/tükenirken, bilgi paylaşıldıkça çoğalan, daha doğrusu, paylaşılırsa çoğalan bir nesnedir. Bu niteliği ile de özel mülkiyet nesnelerinden ayrılmaktadır. Yani, bilginin varlığı ve geliştirilmesi paylaşılmasına bağlıdır. Bilgiye kamusal nitelik kazandıran boyutlardan birisi de budur. Elbette, yazar hakkı ile kamunun bilgilenme hakkı arasında sağlam bir denge kurulması zorunluluğu gözden kaçırmaması gereken bir noktadır. Bir bilim aüamı, sanatçı ya da herhangi bir bireyin mülkiyetinde olan otomobil için söyleyebildiği "benim" sözcü'ğünü, bilgi için aynı derecede ve güçte söylemesi olanaklı mı? ilgi Nedir ve Neden Önemlidir?: Bilgi dediğimiz nesneyi, dünyaya insan olma olanağı ile gelmiş bir varlığın, bu olanağı gerçekleştirmesinin biricik aracı olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır. "Bilgi olmadan insanın insan olamayacağı" ifadesi, biraz vulgarize görünse de, bilginin insan için bir varlık koşulu olduğu gerçeğini yalın biçimde ortaya koyar. İnsanlığın bir anlamda zorunlu amacı olan "gelişme" için, önce "varlık" sonra da bu "varlığı geliştirme" çabası söz konusudur. Dolayısıyla, bir nesnenin insan için varlık ve varlığı geliştirme DERSHANE BAŞARISI MI? Çizelge H'de görüldüğü gibi ÖSS'nin yaklaşık % 2440 arasındaki yüzdelik dilimine girerek Fizik, Astronomi ve Kimya lisans eğitimi verilmek üzere üniversiteye alınan öğrencilerin KKE testindeki ortalama başarı puanları 30 ve albndadır. Bu durum en temel doğa yasalarını kavrayamamış olarak Newton evreninin dışındaki kendi dünyalarında yaşayan öğrencileri fen eğitimi vermek üzere üniversiteye aldığımızı göstermektedir. İlköğretimden itibaren üniversiteye hazırlık aldatmacasıyla öğrencilerin okuldan uzaklaşmasına neden olan ve onları dershanelerin kazanç malzetnesi haline getiren bu sistemde, yarışı kazanarak üniversiteye girmenin ve fen bilimleri eğitimi veren programlara % 40'lara varan ÖSS diliminden öğrenci kabul etmenin altında yatan gerçekler işte bunlardır. Öğrencilerin temel fizik anlayışındaki bu büyük açığı üniversitede kapatarak nitelikli bir fenmühendislik öğretimi verebildiğimizi sanmak kendimizi aldatmaktır. ÖSS'de tek bir fen sorusu çözmemiş olan %70 oranındaki öğrenciyi bu soruları çözmeye özendirmek için katsayı yükseltmek gibi iyi niyetli girişimlerin, öğrencilerin kavramsal bilgi yapısıyla ilgili olumsuz gerçekleri değiştirmekte bir etkisinin olamayacağı açıktır. Çünkü, yukarıda açıklandığı gibi mevcut eğitim sistemi, ilk %3 içinde olmalarıyla ÖSS'de en fazla fen sorusu çözmüş durumda olan EÜ Bilgisayar Mühendisliği öğrencilerini bile Nevvton evrenine sokamamış ve ancak kapısına kadar getirebilmiştir. Sonuç olarak, üniversite öncesi fen/fizik eğitimi sorunu, yalnızca ÖSS'deki fen sorulan katsayısını yükseltmekle çözülemez. Gerçek ve anlamlı çözüm, öğrencilerin okullarına ve öğretmenlerine dönmesini sağlayacak, ilk öğretimdeki okul başarısını dikkate alarak ortaöğretime girişte gerekli yönlendirmeleri yapacak olan bir sistem içinde aranmalıdır. B EŞİTSİZLİK ARACI MI? Bilginin Özel Mülkiyet Nesnesi Olmasının Toplumsal Yansımalan: Bilginin metalaşması olgusunun toplumsal yaşama, özellikle küreselleşme süreci açısından yansımaları söz konusudur. Örneğin; temel işlevi "her" alanda araştırma yaparak insanı, dünyayı ve yaşamı "her" boyutuyla bilinebilir kılma işlevine sahip üniversiteler, özellikle proje yaklaşımı saplantılanyla kapitalist işletmelerin laboratuvarları durumuna gelmiş, hangi alanda hangi bilgiyi üreteceklerine kendileri değil bu işletmeler karar vermeye başlamıştır. Elbette, işletmelerin bilgi üretilmesini önerdikleri alanlar büyük ölçüde parasal kazanç sağlayan alanlar olmaktadır. Buğra'nın* aktardığı örnek ilginçtir. Buna göre, 19751996 yılları arasında piyasaya sürülen 1223 ilacın yalnızca 4'ü dünyanın büyük bir çoğunluğunu ilgilendiren tropik hastalıkların tedavisine yönelik araştırmageliştirme etkinliği sonucu üretilmiştir. Tropik hastalıkların Afrika ve Asya'da yaygın oluşu, işletmeler açısından üretilecek ilaç (daha doğrusu bilgilerin) pazannın güçlü olmadığı anlamına gelmektedir. Bu yaklaşımla davranıldığında, genelde para kazandıramayan, ancak yaratıcı insan düşüncesinin kaynakları olan temel alanlarda bilgi üretilmesi söz konusu olamayacaktır. Daha önemlisi, üniversiteler her araştırmaya kazanç getirme potansiyeli açısmdan bakacak, bu anlayış araştırmacılara da sıçrayacak, karşımıza, para kazanmaya çalışan üniversite ve bilim adamı tipini çıkaracaktır. Bu son derece tehlikeli bir eğilimdir. Üniversitenin ve bilim adamının işlevi, bilgiyi piyasa malı yapmaya çahşmak olmamalıdır. Kazanç sağlama niteliği, üretilen bilgiyi doğrulayan ve meşrulaştıran bir ölçüt haline gelmeye başlamıştır. Bu bilim kavramı ile bütünüyle çelişen ve bilime son derece yanlış sınırlar koyan bir durumdur. Bilim, küreselleşme sürecinin toplumsal eşitsizlik yaratan araçlarından birisi olmamalıdır. Prof. Dr. Bülent Yılmaz* Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü. byilmaz@hacettepe. edu. tr * Ayşe Buğra. (2002). "Uluslararası bilgi toplumunda bilginin ekonomi polıtiği", Bilgi Toplumuna Geçıs. Der. İlhan Tekelı ve bşkl. Ankara: TÜBA. KAMUSAL BİREYSEL Bilgi Neden Kamu Malıdır ve Ne Kadar Özel Mülktür? Bir birey bir otomobili "kendi" emeğinin karşılığında elde ettiği "kendi" parası ile satın alır ve mülkiyetine geçirir. Bu malın onun mülkiyetine ait olmasında başka hiç kimsenin payı ya da katkısı yoktur. Dolayısıyla, o mal "onundur". Peki, bir mal olarak görülmeye başlanan "bilgi" aynı nitelikte bir mülkiyet nesnesi olabilir mi? Bilgi üretmenin temel koşulu daha önce başkaları tarafından üretilmiş bilgiyi kullanmaktır. Bilgi üretiminde yaratıcılık önemli bir etken ise, o güne kadarki bilgiler de bir koşuldur ve bilgi üretmenin, özünde, toplumsal ve ortaklaşa yapılan bir etkinlik olduğu kabul edilmek durumundadır. Bir bilim adamı, sanatçı ya da herhangi bir bireyin mülkiyetinde olan otomobil için söyleyebildiği "benim" sözcüğünü, bilgi için aynı derecede ve güçte söylemesi olanaklı görünmemektedir. Bu belirlemeye ve kabule dayanarak, bilgiyi kullanmanın diğer insanların "hakkı" olduğu da söylenebilir. Bu hak hem bilginin üretilme sürecinin niteliğinden ve hem de onun, insan için bir varlık koşulu olmasından kaynaklanır. Kısaca, bir otomobil ile bilgi aynı nitelikte mal, yani, ikisi de aynı derecede "özel mülk" olamaz. Birine ait olan otomobili başkasının kullanamamasının insan/insanlık açısından yaratacağı bir zarar genelde söz konusu değilken, bilgiyi özel mülkiyet nesnesi olması nedeniyle başkasının kullanamamasının yaratacağı ciddi zararlar bulunmaktadır. Toplumsal gelişme, uygarlık ve belki de daha önemlisi etik açıdan bilgiyi kullandırmamak, kabul edilebilir bir şey gibi görünmemektedir. Bir hastalığın tedavi bilgisini parası olmadığı için alamamak, kapitalist ekonomi mantığı açısından açıklanabilir belki, ama insan açısından anlaşılamaz ve kabul edilemez görünmektedir. "koşulu" ol Kayhan Kantarlı (*) KAYNAKUR: [lj Kahveci 0. (YL öğrencisi) / Kantarlı K. (danışman), "Üniversite Birinci Smıf Öğrencilerinin Nevvton Mekaniği İle İlgili Kavramsal Anlayışlan", EÜFBE YL Tez Projesi (Ekim 2004); [21 D. Hestenes, M. VVells, G. Swackhamer, Phys.Teach. 30, 141 (1992); [3] D. Hestenes, 1. Halloun, Phys.Teach. 33, 502 (1995); [4] http://www.osym.gov.tr m a s ı, onun, son derece ayırıcı bir niteliğe sahip bulunması anlamına gelir. Bilgi hem bireysel hem de toplumsal gelişme için zorunlu bir nesnedir. Kısaca, "bilgi önemlidir" ifadesi derinliği olan bir önermedir. Bilginin Niteliğine Yaklaşımda Değişmelen Dünyayı bilinebilir kılmanın, iyi ve doğru yaşamanın, toplumsallaşmanın aracı nitelikleriyle yaşamımızda yer alan bilgi, giderek meta niteliğine bürünmekte ve para kazanmanın aracı haline gelmektedir. Sanayide bir üretim ögesi, yani bir girdi iken, günümüzde bir çıktı yani tü'ketim nesnesi haline dönüşmüştür. Bir başka değişim de, onun, kamu niteliği ağır basan bir nesneden özel mülk haline dönüşen ticari bir mal/piyasa malı olmaya başlamasıyla görülmektedir. Bu değişim, bilginin yaşamı bilinebilir kılmasından kaynaklanan değerinin, giderek para kazan 977/21 10 Aralık 2005