Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bilim Buluşlar 8) Sabrın sonu Bilinen bir problemi çözmek için süreklilik ve sabır esastır; küçük adımlarla sürekli olarak yol almak sonunda mutlaka meyvesini verecektir. Max Perutz'un üç boyutlu hemoglobin yapısını keşfetmesi, buna en uygun örnektir. Hemoglobin, protein yapılarının içinde özellikleri araştırılan ilk cisimdir. Perutz ve ekibi problem üzerinde 1938'den 1960'a dek tam 22 yıl çalıştı. Bu amaçla yüzlerce Xışını kırılma fotoğrafını incelediler ve bu süreç içinde deneysel tekniklerini geliştirdiler. Bilim adamı tipolojisi Kamuoyundaki yaygın görüşün tersine tek bir bilim adamı tipi yoktur. Rutherford, Einstein veya VVatson gibi önemli bilim adamları cesur, kendine güvenen ve devrimci kişilerdi. Ancak Krebs, Fleming veya Meitner gibi diğer önemli bilim adamları alçak gönüllü ve çekingen olabilir. 1902'de ilk hormonu keşfeden William Bayliss ihtiyatlı, titiz ve kılı kırk yaran bir kişiliğe sahipti. Oysa meslektaşı Ernest Starling, sabırsız, hareketli, ayrıntılara önem vermeyen bir insandı. Bütün bu kadın ve erkeklerdeki ortak nokta, bilinmeyeni çözme tutkusu, bilgi açlığı ve özgür düşünce idi. Örneğin Barbara McClintock, lise sıralarında problemleri hocasının istediği şekilde değil, kendi uygun gördüğü şekillerde çözdüğünü hatırhyor ve akademik beklentilerin dışında sonuçlar elde etmekten çok büyük bir haz duyduğunu söylüyordu. Lise Meitner henüz bir çocukken büyükannesi, Sabbath (Musevilerce kutsal dinlenme günü, cumartesi günü) zamanı dikiş dikmemesini, yoksa gökyüzünün başına yıkılacağını söylüyormuş. Bunun üzerine küçük kız bunların doğruluğunu sınamaya karar vermiş. Eline dikiş iğnesini alıp dikiş dikmeye başlamış ve gökyüzüne bakmış. Ama hiçbir şey olmamış. Dikişe devam etmiş ve yeniden gökyüzüne bakmış. Yine bir şey olmamış. Sonuçta büyükannesinin yanıldığını düşünüp huzur içinde işini tamamlamış. Reyhan Oksay BULUŞ ŞABLONLARI Bu sekiz kategorilik taksonomi, iki düzine vaka çalışmasından oluşan bir örnekleme için görece olarak biraz geniş tutulmuştur. Bunun gerçek sınavı, diğer buluşlann ne oranda bu sınıflamaya uyum sağlayacağı veya sağlamayacağıdır. Tahmin edileceği üzere çok sayıda buluş bu kategorilerden hiçbirine uymaz. Bilimsel keşifler ğeniş bir işlem aralığına sahip olmakla birlikte, bazı ortak şablonların var olduğu görülüyor. Buluşların pek çoğu farklı düşünce ve bilgileri bir araya getirir ve bunları birbirine bağlar. Sözgelimi Bohr atomun quantum modelini formüle etmek için Rutherford'un atomun nükleer modelini, Planck'ın ölçülebilen enerji düzeyi fikrini ve Einstein'ın foton fikrini birleştirmiş. Pek çok buluşta bulunmakla birlikte, hepsinde bulunmayan olaylar zinciri şöyle sıralanabilir: • Araştırma ve çok çalışma • Sağlam bir bilgi birikimine sahip olmak • Probleme "odaklanmak" • Düşünce şeklini veya algılama alışkanlığını değiştirmek Altnan fizikçi Lise Meitner'in nükleer fizyonu anlama çabaları bu olaylar zincirini takip etmiştir. McClintock'un mısır mutasyonu çalışması, James Watson ve Francis Crick 'in DNA'nın yapısı üzerindeki çalışmaları da bu süreçten geçmiştir. Kaynak: New Scientist, 19 Kasım DörtKöşe Garip bir kuş gribi mektubu Azizinsan, ulvikişiiik, Kaf Dağı'nın ardındaki kutsal bilim fonksiyonunun sonsuza giden tek dereceli bilinmeyeni Ökkeş Hocam: Bu seferki mektubumda da, memleketimiz ve tüm ilmi cemaatimiz için büyük önem taşıdığına inandığım, . muallakta kalmış hassas bir meseleyi masaya yatırıp küçük çaplı (ama ideal boyutlarda) bir beyin fırtınasına tabi tutmak ve nöronlarımın elverdiği ölçüde karanlıkta sıkışmış bir gerçeklik tomurcuğunu daha, herhangi bir hadisei sebep durumuna sokmadan, ilmin binlerce yıllık parıltılı fotonlarıyla yeşertmek istiyorum. Hocam, sizin de bilincinde olduğunuz üzere, Türk ve Dünya basını bir süredir Kuş Gribi (Avian bird flu) diye adlandırılan, ismi dışında hiçbir sempatik özellik barındırmayan, çağdaş uygarlık diye adlandırdığımız ülkelerin bile korkudan altına kaçırmasına sebep olan bir hastalıkla ilgilisayısız haber ve makale yayımlamaktadır. Hocam, gönül isterdi ki, sizin bilimsel kudretinizin bir damlası, yo hayır sadece bir molekülü bana geçseydi de pek çok tavuk severi uykusuz gecelere sürükleyen bu hastalığa bir çare bulabilseydim. Lakin değinmek istediğim, aslen hastalık 3TırefH. Okkeş ca, tavukların devlet dairesinden nüfus kayıtları silindiğini falan zannediyordum. "I" ve "a" harflerinin oluşturduğu bütünlükle süslenmiş, sessiz ve derinden zihnimize bir tebessüm yumuşaklığıyla yaldızlı harflerle süslenmiş bu tarz sözcüklerin (itlaf, itilaf, inkâr, ithalat gibi) hayatımızda oynadığı rol neden bu kadar büyük? Vakti zamanında pek çok kavram gibi dile de yapılan sözde "ihtilalleri" neden şöyle bir sıhhi imdat çağrısında bulunup münasip bir teftişi tabi tutarak kökünden kazı(ya)mıyoruz? Vaziyetimiz münasip midir, ulviyeti kabul görmüş hocam? la zerre kadar ilgisi olmayan çok daha farklı bir nokta. Mektubumu okurken "Kelin merhemi olsa kendi baGeçtiğimiz aylar çerçevesinde on binlerle ifade edi şına sürer"ya da "Dinime küfreden Müslüman olsun" gibi lebilecek çoklukta kuş, olası birsalgın tehlikesini önlemek anonim halk deyişleriyle beni yargılamamanızı, hüsnü kaamacıyla öldürülmüştür. işin ilginç bulduğum yanı ise, ül bul gösterip kalbimi mutlak bahtiyarlığa eriştirmenizi tekemiz basınında bu öldürme eylemini anlatmak için asla menniederim... "öldürme" kelimesi kullanılmamış, "itlaf edildi" şeklindeki Imza: Dr. Kamuran Yazarkasa tabir kütlelere sunulmuştur. Aslında bu durum hiç deyeni Ek: Mektubumu bitirdikten birkaç gün sonra sevgili bir şey değildir. Toplu hayvan kıyımları her zaman "itlaf" devlet büyüklerimizin tamamen tesadüfi bir şekilde "uleterimiyleaçıklanır. Dolayısıyla, eylem bir resmiyet ile aka ma" terimini kullandıklarını, yapılan eleştiriler üzerine de binde bir de epey ağırlık kazanır. Hocam, olası bir hastalı gayet nazik bir şekilde "Gidin sözlükten ulemanın anlamığı durdurmak amaçlı yapılan bu eylem neden ağırlığıyla na bakın önce!" dediklerini öğrendim. Saygı ve sevgide asfaltta izyapacak heybette sözlüklerin diplerinden çıkarı asla kusurlu kalmak istemediğim bu aşkı idare mensuplan sözcüklerle gizleniyor? Tavukların usulünce gaz odala ları için, duyarlı bir vatandaş olarak sözlükten "ulema'ya rında boğulup yakıldığı, kısaca "öldürüldüğü" gerçeğini baktım. Arapça kökenli ve "âlim" çoğulu olarak kullanılan halktan saklamanın ne gereği vardır. itlaf edilince tavuk tö sözcük, "sarıklı din bilginleri" anlamı taşıyormuş. Aklıma renle falan mı gömülüyor sanki? gelmişken belirteyim dedim... Şahsen ben ilk başlarda "itlaf etme" terimini duyun977/t410Aralık2005