Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bellek Araştırmaları Anıları tamamen yeniden düzenliyoruz Hatırlananların gerçeklerle ilgisi çok az. Geçmişe ulaşabilme yetisi, günümüzde nasıl davranacağımız konusunda yol gösterdiği için var. Buna göre bellek bizim düşündüğümüz gibi güvenir blr arşiv bile değil. Belleğimiz izlenimleri seçiyor, yeni bllgiler ekliyor ve karmaşık bir dünyada hayatta kalmak için yararlı olabilecek şekilde yeniden biçimlendiriyor. Alman sosyopsikolog Harald Welzer, anıları ne şekilde güzelleştirdiğimizi saptadı. onu sadece patolojik bir suçlu olarak tanımlamakla kalmayıp, toplum mühendisinin bir prototipi olarak da ele alıyor Çünkü onu toplama kampında güçlü bir yönetici haline getiren, sadece sadist ve şizofrenik eğilimi değil, aynı zamanda üstün yönetim ve organizasyon yetisiydi. YAŞAM BİR KURMACA ÇOK DAHA KORKUNÇ Welzer, Rudolf Hö6 gibi suçluların lahmin edildiği gibi önenıli psişik sorunlara sahip olmadıklarını saptamış. Bir miktar duygudaşlık hissinin profesyonel rol sorumluluğuyla birleştirilmesi, toplu ölümlere karşın ona "adam gibi davranma" olanağını sunduğu için insanlık dışı edimlerini kolaylaştırmıştı. Kuşkusuz bu saptama, onun patolojik bir suçlu olarak düşünülmesinden çok daha korkunç geliyor. Sosyopsikologun tezine göre geçmişte yaşanan olumsuz olayların ilk başta görmezlikten gelinmesi yararlı olabilir. Örneğin Federal Almanya gibi bir demokrasinin kurulması, geçmişle çok fazla ilgilenilmesi halinde, kurulamazdı belki de. VVelzer, ayrıca kişisel anıların "unutulmasının" da yararlı olacağını düşünüyor. VVelzer en azından soykırımın pedagojileştirilmesinin doğru olmadığını vurgulamaya çalışıyor. Korkunç gerçekler ve insanlık dışı davranışlarda niçin hoşgörülü ve mert davranmak gerekiyor, diye soruyor araştırmacı. Bunun yerine sosyalpsikolojik deneyleri derslerde işlenecek şekilde hazırlamak ve gençlerin gerçekleri ve beklentileri birbirlerinden ayırmalarına fırsat vermek daha iyi olmaz mı? S \ osyopsikoloji profesörü Harald VVelzer'in kişisel anılar konusundaki tezleri, bilim dünyasında ilginç tartışmalara yol açtı. Bu amaçla yayımladığı kitabı "Opa war kein Nazi" ("Dedem Nazi değildi") adlı araştırma kitabı, soykırım tarihiniıı ailelere ne şekilde aktarıldığına dayanıyor. Kırk ailenin anlatınıları ve yiiz kırk iki söyleşi o kadar şaşırtıcıydı ki, bilim dünyasını ve medyaları bir yıldaıı fazla meşgul etti. Kamuoyunun aydınlaülmasına yönelik olanın dışında, bir de tamamen farklı içerikler taşıyan kişisel tarih bilinci söz koııusu. Bu bilince göre, Naziler torunlarmm gözünde savunuculuğa kapılma, Yahudi düşmanlığı yardımlaşma, suçlu akrabalar ise kurban olarak görülmekte. Aileler tarafından anlatılanlara bakılacak olursa Alman halkının salt protestoculardan oluştuğu sanılabilir. Diğer allı Avrupa ülkesi ve İsrail'de durumun ne olduğunu şu sıralar VVelzer'in araştırma grubu yeni bir projeyle araştırıyor. Almanya'da yayımlanan dede kitabından sonra büyükbaba öykülerinin şiddetli eleşlirılere hedef olacağı gün gibi ortadaydı. Araştırmalara gore, gençlikleri Hitler döneminde geçen bilgili ve tehlikeli yaşlıların, olayları saptırarak aktardıklarını gösteriyor. limci Hans Markowitsch'le birlikte çalışıyor. Bu iki bilim adamımn hedefı, kendi araşlırma alanlarındaki yöntemleri bir araya getirerek, yaşları 14 ila 75 arasında değişen kişilerin anılarını ne şekilde aktardıklarını öğrenmek. VVelzel bir konuda emin: Hatırlananların gerçeklerle ilgisi çok az. Geçmişe ulaşabilme yetisi günümüzde nasıl davranacağımız konusunda yol gösterdiği için var. insanların öyküleriyle zenginleştirilebilirler. Fakat bunlar bilinçli olarak gerçekleştirilmez. "İçimizde yalan dedektörü yok ne yazık ki" diyor VVelzer. Ona göre anılar kuşkulu, hatta kendisine ait olanlar da. Sezgiler ve kökenleri bilinmeyen toplumsal yaşamlar arasında tercihler yapılmakta. Bu konııya nasıl el attı? Bir psikiyatr, Hannover Psikoloji Enstitüsü'nde on yıl kadar once Auschvvitz komutanı Rudolf HÖ8 hakkında bir konferans ver BİLİM AZINI SUNUYOR VVelzer araşlırmalarını kamııoyuna aktarırken ne kadar samimiyse de genelde bilimin sunduğu olanaklara karşı o denli kuşkulu yaklaşmakta. İlke olarak karmaşıklığı azaltma görevini üstlendiklerinden, gerçeklerın sadece küçük bir bölümünü yansıtabilirler. Ve varolduğunu bilmenize rağmen birçoklarına ampırik incelemelerle ulaşamazsınız diyor VVelzer. Ona göre sanat çok daha farklı bilgiler sunmakta. Estetik bir şekilde formiile edildiğinde gerekli olan noktayı yakalamak mümkün, ama bunun için herhangi bir kanıt sunmak zorunda değilsiniz ve bu kanıt çalışmanın içinden kendiliğinden ortaya çıkar. VVelzer bu nedenle şimdi "Anılar ve Bellek Araştırma Grubunu" yönettiği Essen Sanatsal Bilimler Enstitüsü'nde sanatçılarla birlikte farklı projeler üze rinde çalışıyor. Kaynak: Die Zeit 13/2004 Nilgün Özbaşaran Dede GERÇEKLE İLGİSİ ÇOK AZ Nasyonal Susyalizmin VVelzer'in ailesinde ne şekilde aktarıldığını merak edenler büyük bir hayal kırıklığına uğruyorlar. "Ben bu konııda ayrıcalığa sahibim" diyor sosyopsikolog. Araştırmacının dedeleri ve nineleri erkenden ölmüştü. Nazi döneminde henüz çocuk olan anne babası ise aynı zamanda proleter bir çevreden geliyordu, bu nedenle de onlarm öyle uzun uzıın anlatacak öyküleri yoktu. Kirn bilir diğer insanların geçmişiyle ilgili öykülere duyduğu merak, hayatındaki bu eksiklikle ilgilidir. Yoksa değil mi? Zaman zaman yaşamın sadece bir kurmaca olduğunu tekrarlamayı seven VVelzer, bunu özellikle de son projesinden söz ettiği zaman yapıyor. Profesör şimdi bir ölçiide dede araştırmasınm devamı sayılan bir teori üzerinde, sinirbi Harald Welzer, Kuzey Vestfalya Kültiir Bilimi Enstitüsü'nde "Anılar ve Bellek" araştırmasını yönetiyor. Ayrıca WittenHerdecke Üniversilesi'nde de bir araştırma kürsüsüne sahip. Bellek araştırmaları için soykırımda hayatta kalanlar ve Nazi yakınlarıyla konuşfu. Welzer'e göre anılanmız bize yol gö'sterdikleri için varlar. Buna göre bellek bizim düşündüğümüz gibi güvenirli bir arşiv bile değil. Belleğimiz izlenimleri seçiyor, yeni bilgiler ekliyor ve karmaşık bir dünyada hayatta kalmak ıçm yararlı olabilecek şekilde yeniden biçimlendiriyor. mişti. Konferansta HöS, bilimsel açıdan incelenmeyecek bir objeye dönüşmüştü. Nasyonal Sosyalist suçluları üzerinde çalışan araştırmacılar, VVelzer'in görüşüne göre, olaylara belli bir mesafeden yaklaşıyorlar: "Burada bencil bir koruma ihtiyacı göze çarpıyor. Oysa soykırım yapanlar bizden farklı olmalılar." VVelzer, HöK'le ilgili bilgiler toplayarak hazırlamış olduğu çalışmasında, KENDİ ANILARIMIZ MI ACABA Otobiyografik öyküler kişinin kendi anıları bile olmayabilir, çünkü diğer 911/2 4 Eylül 2004