Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bilim Felsefesi felsefesini tanıtan yazılarında "Comle'uıı larilıi tahlil usulü ve tabii bilimlere özgii pozitivist felsefesi ilelebed yaşayacaktır" demektedir. Ama daha sonra (19151916'da) o dönemin bilimsel realiznıiııin en önemli temsilcisi sayılabilecek ünlü Fransız matenıatikçisi ve epistemologu Henri Poincare'nin Bilim ve Hipotez. Bilimin Değeri, Bilim ve Metot gibi eserlerini Türkçeye çevirmektedir. Hayranı olduğu Poincare, Auguste Coınle'u ve pozitivizmi şiddetle eleştirmektedir. çok sayıda yaym yapmışlardır. Gerek akademik, gerekse popüler düzeyde yayınlarla ve konferanslarla yeni bilimsel gelişmeleri, metotları ve düşünceleri anlatmışlardır. Hatta Kerim Erim Bey, 1930 yılında Einstein ile özel bir söyleşi yapınayı da başarınış ve bu söyleşisini daha sonra Mühendis Mektebi Mecmuası'ıuld yayımlamıştır. Bu çalışmalar gelişmekte olan yeni bilim anlayışının kavranması ve benimsenmesinde çok etkili olmuştur. GüncelBiMm Dr. Mustafa Çetiner Bilimsel Makalede ( Yazar' olmak... Bilginın paylaşımı yani "yayımlanması veya sunumu" sadece bilimsel anlamda gelişmışlik göstergesi değil, aynı zamanda "bilim kültürü'nün de bir gereğidir. Bu gereklilik, günümüzde bilimsel yaym yapmayı akademisyenler için kaçınılmaz kılmaktadır Bu nedenle, akademik anlamıyla "yazarlık" ve yazat olma yeterliliğinin koşullan büyük önem taşımaktadır Günümüz dünyasının en sevilen ve tanınan yazarlanndan biri olan Yaşar Kemal, uzun yaşamı boyunca belkı de hemen her gün uykü ve roman planlayan, yazı yazan biridir. Yaşar Kemal e "authorshıp" yani "yazar" ismini vermek elbette ki çok kolay ve kaçınılmazdır. Oysa bilim dünyasında "yazar" tanımı tamamen farklıdır Bilimsel biryazıda "yazarlar arasında adınızın olması için makaleyi yazmış olmanıza gerek olmayabilir. Bilimsel bir çalışma, onu planlayan, istatistik analizinı yapan, çalışmaya katılan merkezler arasında işbirliğini sağlayan, danışmanlık yapan, çalışmanın tcknik ve laboratuvar kısmını yürüten, elde edilen verileri önceki bilimsel bilgilerin ışığında tartışan ve makaleyi kaleme alan kişılerın katkıları ile oluşur. Bu iş tanımlarını artırmak mümkündür. Çalışma, makale haline geldiğinde, katkı sağlayan herkes "author" yani yazar olabilir ve yazar isimleri katkıları göz önüne alınarak belirli bir sıra ile makaleye konur. işte lam da bu noktada önemli elik sorunlar daha doğrusu sorular ortaya çıkmaktadır. Anılan bu ve benzer katkıları sağlayan tüm akademisyenler makalede yazar olarak yer almalı mıdır, ya da hangi iş tanımları akademisyene yazar olma hakkını verir? İsim sırası nasıl belirlenmelidir?" Bu soruların adil ve standartyanıtlannın olması son derece önemlidir. Çünkü bilim dünyasında "yazar olmak"yaniyayınyapmak, akademikperformansın bir değerlendirme aracı ve ödülüdür. Ülkemizde de son yıllarda bilimsel makale yazmanın ve bilgiyi paylaşmanın önemigiderek daha anlaşılır olmuş, akademik yükseltmelerde en önemli kriter halıni almıştır. Bu nedenle ülkemizde ve elbette tüm dünyada "yazar" olunan makale sayısı, makalelerin yayımlandığı dergilerin okunurluk ve ciddiye alınırlık dereceleri, yazan olunan yayınlara yapılan atıf sayısı gibi etmenler mesleki başarıda geçerlı entellektüel ulçütler haline gelmiştir. Bu durum, bilim insanlarının bilimsel makalelerde "yazar" olma iştahını artırmaktadır. The International Committee ot Medical Journal Editors, yani Tıp Dergileri Editörlerinin Uluslararası Kurulu, kimlerın yazar olabileceğinin tanımını yazdıkları rehber makalelerde açıkça belirtmışlerdir (Annals ot Internal Medicine 1997;126:3447, New England Journal of Medicine 1997,336:309315, British Medical Journal 1985,291:722). Bu rehber yazılara göre, yazar olmak için yapılan çalışmanın aşağıda anılan üç aşamasında da yer almak ve içeriğine aıt tüm sorumlulukları kabul etmek gereklidir. Bu aşamalar, aşağıda maddeler halinde belirtilmektedir. 1 Çalışmanın tasarımı, kavramlan, verilerin analizi veyorumu 2 Makalenin yazımı ve bilimsel içeriğinin tartışılarak düzeltilmesi 3 Basıma hazır son biçiminin onaylanması. Bu rehberlere bakılacak olursa, sadece verileri toplamak, çalışmaya maddi destek sağlamak, laboratuvar rutini içinde çalışmadan yeterince haberli olmadan tetkikleri yapıyor olmak, çalışmada kullanılan hastaları tedavi etmiş olmak veya tedavilerine konsültan gibi sıfatlarla katkı sağlamış olmak bu son iki durum yazar olabilmek için değil alınan maaşı ya da vizite ücretini hak etmek içindir yazar olmak için kesinlikle yeterli koşul değildir. Her ne kadar yazarların sırasına ilişkin bir kural yoksa da, genellikle ilk isim, deneyleri yürüten ve verilerin analizini yapıp makaleyi yazandır. Son isim ise deneysel veya klinik tasarımda ve deney düzeneğinin kurulmasında yer alan, analiz ve yorumu yapan, makalenin yazımına katkıda bulunan, yol gösteren ve denetleyendir Yazarların sırası, akademik konumlarına bakılmaksızın tüm yazarların ortak kararı ile belirlenmelidir (Berrak Ç Yeğen. Kim yazar olmalıdır, 28. Ulusal Fizyoloji Kongresi, 2427 Eylül 2002, Izmir). Bu kurallara uygun davranmak hem akademik yükseltmelerde daha adil olunması sonucunu yaratacak, hem de genç araştırmacılar için çok daha özendirici olacaktır. cetiner.m@superonline.com POZİTİVİZMİN İZLERİ Erken Cumhuriyet döneminde pozitivizmiıı aktüel bir etkisinden bahsetmek oldukça zor görünmekledir. Ziya Gökalp'in E. Durkheimdan çok etkilenmiş olmasından lıareketle Darülfünun'da bir pozitivizm etkisinden söz etmek mümkürı gibi görünüyorsa da, bu etkinin önemli bir düzeyde olmadığı açıktır. Ayrıca genel olarak pozilivisller arasında gösterilmekle birlikte Durkheim'ın lam bir pozitivist olmadığı da dikkate alınmak zorundadır. Erken Cumhuriyet döneminin pozitivist olarak nitelendirilebılecek tek siması, Darülfü ATATÜRK POZİTİVİST MİYDİ? Atatürk. hiç kuşku yok ki, gençliği ve askeri okullardaki eğitimi sırasında pozitivizmden etkilenmiştı. Curnhuriyeti kuran kadroların mesleki ve yüksekeğiliınlerini yaptıkları yıllar, Osmanlı döneminde pozitivizmin elkisinin en yüksek olduğu yıllardır. Dolayısıyla bu kuşak bilimi esas alma, gözlem ve deneye önem verme ve toplumsa! ilerleme fikrine sahip olma doğrultusundaki temel eğilimlerini pozitivizm etkisiyle kazanmışlardır. Ama heıneıı hepsi pozitivizme eleştirel yaklaşmış ve onun esasları konusunda seçici davranmışlardır. Atatürk'ün pozitivist olduğu iddiası tamamen bir galatı meşhurdan Atatürk (herkesin doğru sandığı yaıılış) ibaret(18811938) tir. Atatürk yukarda belirtmeye çalıştıgımız pozitivist esaslardan hangilerini savunmuştur? Sadece ülkeyi bilimle yönetme ilkesini. Ancak bu ilke tek başıııa pozitivist bir ilke değildir. Nitekim Atatürk bu ilkeyi bir realist olarak benimsemiştir. Ne ülkenin bilimle yönetilmesi, ne de ilerleme taraftarlığı sadece pozitivist ilkeler değillerdir. Öte yandan Atatürk'ün TBMM'de yaptığı bir konuşmada Auguste Comte'u eleştirdiğini ve düşüncelerini çok aşırı bir noktaya götürdüğünü söylediğini hiliynrıız. Kaldı ki, hemen her şeyi devrimlerle yapan bir liderin, devrimlere karşı bir ideolojinin taraftarı olduğu nasıl söylenebilir? "Ben rnanevi miras olarak hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış düstur bırakmıyorum" derken kasnun Edebiyat Fakültesi mantık müderrisi Halil tettiği şey nedir? Atatürk pozitivist değil, realist Nimetullah Bey'dir. Halil Nimetullah Bey, 1930 bir liderdir. ve 1931 yıllarında bazı dergilerde pozitivizmi tanıtan birkaç yazı yayınlamışsa da bu yazıların Sonuç olarak, Türkiye'de pozitivizm Osetkili olduğunu söyleyebilmek imkânsızdır. manlı Devleti'nin özellikle son çeyrek asrmda etkili olmuş bir ideolojidir. Bu nedenle günüOsmanlı dönemi dahil olmak üzere, 1952 müzde bir düşünceyi pozitivist olmakla yılına kadar Türkiye'de Auguste Comte'un hiçeleştiren bir kimsenin, o düşünceııin gerçekten bir eseri türkçeye çevrilmemiştir. Filozofun Le pozitivist olduğunu göstermesi gerekir. Oysa Cate'chisme Positiviste (1852) adlı eseri bu geç bugün böyle bir tutum izlenmemekte ve pozitarihte (yani kitabın birinci baskısından yiiz yıl tivizm sadece bir günah keçisi gibi kullanılmaksonra) Milli Eğitim Bakanlığı'nın Dünya Edebitadır. Bu yüzden günümüzde hâlâ "pozitivizmyatı'ndan Tercümeler; Fransız Klasikleri seriden armma" söylemleri ve pozitivizmi bütün sinden yayımlanmıştır. Pozitivizmin İlmihali günahların kaynağı görme tutuınları, eğer bilgiadındaki kitap, çevirmeni Peyami Erman m sizlik sonucu değilse, bilinçle yapılan bir aldateleştirel bir önsöziiyle çıkmıştır. 1952'den gümaca anlamını taşımaktadır. Bilime doğrudan nümüze kadar da Auguste Comte'un başka bir saldırı düzenleyemeyen dinci, metafizikçi ve eseri dilimize çevrilmemiştir. postmodern yazarlar, eskimiş bir ideolojiyi yok Erken Cumhuriyet dönemi pozitivist yaetme sözde girişimleriyle gerçekte bilimi hedef yınlar bakımından çok zayıf olmakla birlikte, almaktadırlar. Bunu yaparken de (elbette poziyeni bilimsel düşünce ve metotların açıklanmativizm ile realizmin bazı ortak özellikleri olsı ve yayılması bakımından hiç de sönük değilmasından da yararlanarak örneğin her ikisinin dir. Darülfünun Fen Fakültesi dekanı matemade gözlem ve deneye çok önem vermesi gibi ) tikçi Husnü Hamid (Sayman), Darülfünun'da fıpozitivizmi bir araç olarak kullanmaktadırlar. zik (elektrik) müderrisi, Mühendis Mektebi'nin eski müdürü Mehmet Refik (Fenmen) ve Müİşle ülkemizde pozitivizmin gölgesinin hendis Mektebi'nde matematik müderrisi Kegerçek varlığından büyük olmasının sebebi rim Erim beyler, 19201i yıllar boyunca, Einstebudıır. in'ın özel ve genel görelilik kuramını tanıtan bahadirosman@hotmail.com 911/19 4 Eylül 2004 ETİKSORUNLAR YAZAR OLMANIN ÛÇ AŞAMASI