Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Astrofizik bir zamanlar bir ateş topundan doğduğunu kanıllayan yığınla bilgi toplamaya başlamış hatta Katolik kilisesi bile ilk patlamayla barışmıştı. Bunıınla birlikte ilk patlama teorisi tüm verilere rağmen mükemmel bir çozum değildir. Örneğin belli başlı gözlemler, sadece evrenin ilk patlamadan hemen sonra hızla genleştiğine dayanan tahminle birlikte açıklanabilmekte. Ancak bununla ilgili doğrudan kanıtlar yoktur. Ayrıca teori sadece uzayda "karanlık maddeyle" birlikte "karanlık enerjinin" varsayımıyla işlemekte. Buna göre karanlık madde ve karanlık enerji, birlikte uzaydaki tüm kütlenin ve enerjinin % 95'ini oluşturmakta, ama bunun arkasında ne olduğunu henüz kitnse bilmiyor. Sistem ve İnsdn Gökhan Hotamışlıgil, Harvard Üniversitesi'nde "karmaşık hastalıkların genetiği" bölümünü yönetiyor. Üstelik oldukça gençyaş için önemli bir bilimsel kariyer. Bu başarının ardında ne olduğunu, araştırmalarına bakıp görüyorsunuz: Iddialı, meydan okuyan bir doktora dönemi! Şişmanlık, bu araştırmaların odağında. Şişmanlığın enflamatuar bir hastalık olduğunu ortaya atan araştırmanın başında. Şişmanlık, Tip II Diyabet, Metabolik Sendromlar hastalık grubunun birbiriyle çok yakın ilişkisini, moleküler mekanizmalarla gösteren çalışmalarıyla gözler önüne seriyorlar. Şişmanlık, üstelik kalp hastalıklan, yüksek tansiyon, yağ metabolizması bozuklukları, astım, kemik sorunları ve kanser gibi hastalıklan da tetikleyebiliyor. Bu bakış 1993 yılı için bir devrimdi. Bu süre içinde gen düzeyinde araştırmalar da bunu destekledi. Laboratuvarda, şişmanlıkla ilgili moleküler madde üretimini sağlayan iki geni alınmış bir tare modeli yarattılar. Bu sayfada resmini gördüğüz ve hâlâyaşayan tare, şişmanlatıcı diyetlere karşı dirençli! Eğerbu araştırmaları, yeni sonuçlarla desteklenirse, en büyük uluslararası ödüle uzanmaları söz konusu olabilir. Çünkü, bu tez, şişmanlığa yan etkisiz kimyasal olarak müdahale etme fırsatını da gündeme getiriyor. Hotamışlıgil, kendisini göç etmiş bir beyin olarak görmüyor. 0 hep Türkiyeli, yılda üç kez burada. Bılgisini ve deneyimini ülkesine aktarma çabası içinde hep. Bilim ödOIO aldı, TOrkiye BilimlerAkademisi üyeliğine seçildi. Örneğin Bilkent'te yaz kursu veriyor. Çok iyi bir insan potansiyelimiz olduğuna inanıyor. "Buradaki kurslarda edindiğim izlenimlerin, Harvard'daki öğrenci izlenimlerinden hiç geri kalıryönü yoktu. Hatta buradaki hızlandırılmış olmasına rağmen çok daha parlak geçti" diyor.. Laboratuvarında, Türkiye'dengelençoksayıda Türkaraştırmacı var. Hatta kendisine, "Burada küçük bir Türk cumhuriyeti kuruyorsun" diye takılıyorlarmış. Hotamışlıgil de, araştırma sonuçlarına ba~ kın, diyormuş. insan potansiyelimiz üzerinde konuşuyoruz. "Bu gücü toparlayıp organize edip ürüne dönüştürmemiz gerekiyor. Dışarıya gitmiş zihinsel gücümüzü de kullanmamız gerekiyor. Burası genç bir insanı düş kırıklığına uğratıyor, sistem misafirperver değil" diyor. Haklı... Türkiye'nin temel sorunu, bilim ve teknoloji üretimi vizyonunun olmaması. Ulusal bilim politikalarınız olmazsa, buradaki güdüklük ve kısırlık, üretmek isteyen beyinlere tırsat tanımıyor; burada kalsa, büyük olasılıkla çarklann içinde ezilip gidecek.. Hotamışlıgil de Türkiye'nin gücünü belirli bilim alanlarında yoğunlaştırmasının doğru olacağı görüşünde. "ABD ve Japonya gibi yapamayız, seçimyapıp elitist olmamız gerek" diyor. Doğru bir saptaması var: "Şimdi heryerde teknoloji parkı kuruluyor. 15 tane değil, biriki tane tekno park ihtiyacı var. Kritik kütle oluşturmak gerek". Aslında onlarca tekno park da, bilim politikasızlığının bir ürünü ve sonucu!.. Güçlerin uzmanın, yetişkin insanın, paranın, laboratuvarın, cihazın vs belirli yerlerde belirli amaçlar için yoğunlaştırılması zorunluluğuna, politikacıları bir kenara bırakın, bilim kurumları yönetimlerinin de ne kadar ilgi gösterdiği tartışmalıdır.. "Türkiye'nin bilimsel prestiji yok" diyor Hotamışlıgil. Aklıma, 13 binleri bulan "bilimsel yayınlarımız" geliyor.. Gaiiba bilim güvenirliği ve prestiji çok daha farklı birşey! Yine insana dönüyoruz: "Ama müthiş bir avantajımız var: insan kapasitemiz çokzengin, kişisel deneyimimden görüyorum, çok güçlü eğitim kurumlarımız ile kültürel altyapı, enteresan bir düşünme sistemi ortaya çıkardı. Sistemimiz, ulusal politikalanmız yok, ama korkmadan, orijiinal şeyleri takip eden çok parlak bir grup var elit okullarda. Bana gelenlerin hepsi öyle. Senden önce burada bir lise talebesi ile konuşuyordum, pırıl pırıldı, gözlerinden ışıklar saçıyordu, 16yaşında herşeyden haberdardı. Biyomühendislik ile ilgiliydi, çok parlak bir öğrenci.. Nasıl hazırlanmalıyım diye soruyordu"... Tabii, sorusunun hedefi, Türkiye değil, uluslararası arena idi herhalde! Gelecek Cumartesi yeniden buluşmak dileklerimizle... [email protected] tı CBT Internet adresı www cumhuriyet com tr Cumhuriyet BİLİMTEKNtK • No:912 11 Eylül 2004 lmtiyaz sahibi:Yedi Mayıs Haber Ajansı Basın ve Yayıncıhk A.Ş. adına tlhan Setçuk . Genel Yayın Muduru: tbrahim Yıldız Yayın Danışmanı: Orhan Bursalı • Sorumlu Mudur: Mehmet Sucu Görsel Yönetmen: Tüles Hasdemir • Baskı: Merkez Gazete Dergi Basıl yayıncıhk San ve Tic. Aş. Barbaros bulvarı no: 128 Beşıktaş Idare Merkezi veYazışma adresi: Türk Ocağı Cad. No: 39/41 Cağaloğlu, 34334 tstanbul.Tel: (212) 512 05 05 • Faks: 0212513 85 95. Cumhuriyet Reklam 912/311 Eylül 2004 33 ASTROFİZİKÇİ BAŞ KALDIRDI tşte tam da bu noktada şimdi antiilk patlama manifestosunun altında imzası bulunan 33 astrofizikçi devreye giriyor: Bu tamamlayıcı faktörler olmadan ilk patlama teorisi ayakta kalamaz, diyorlar. Garching MaxPlanck Astrofizik Enstitüsü'nden Halton Arp ise teorinin bir sürii geçici tahminlere dayandığını ve ne zaman karşıt bir gö'rüş çıksa yeni bir parametre orta atılmakta diye konuştu. Arp, ayrıca üniversite öğrencilerinin birkaç etkili bilim adamı tarafından da yönlendirildiklerinden yakınmakta. Tartışma, bilim felsefesi el kitabındaki paradigma değişimi bölümündeki bir konuyu hatırlatmakta. Thomas Kuhn 40 yıl önce "Bilimsel Devrimlerin Yapısı" adlı çalışmasında, bilimin, sonuçlardan ve objektif gözlemlerden çok, güç oyunları, klişe ve önyargılarla biçimlendiğini savunun tezini sunmuştu. İlk patlama karşıtları ondan kopya çekmiş olabilirler, Ama bilim felsefesi Kuhn'dan sonra değişti. Örneğin Bielefeld Üniversitesi fılozofu Martin Carrier, "Bilimlerdeki plüralizm (Çoğulculuk) Kuhn'un tahmin ettiğinden daha büyük" diyor. Bilim, Kuhn'un teorisinde olduğu kadar kesin ve sınırlı değil. Çoğunlukla aynı anda oluşabilen birkaç akım söz konusu. BÜYÜK ÇÖKÜŞ GEÇERSİZ Kozmologlar gerçekten de genelde şaşılası bir esneklik gösteriyorlar. Örneğin bundan altı yıl ö'ncesine kadar çoğunluk evrenin yeniden kendi içine çökeceğine (Big Crunch/ Büyük Çöküş) inanırken, artık evrenin sonsuza dek genleşmeye devam edeceği kanısında. Bu radikal değişim, çok uzakta patlayan yıldızların (Süpemova) son gözlemlerine bağlıydı. O tarihe kadar geçerli olan teoriyle ilgili tüm kuşkular bir anda yok olmuştu, ama bunun bedeli pahalıya patladı: Süpemova gözlemleri evreni genleştirenin, genişletenin, bilinmeyen (dolayısıyla da "karanlık") bir enerji biçimi olduğunu gösteriyordu. Bu enerjinin ne olduğu bugün bile hala tam olarak bilinmemekte. Ama araştırmaların aklif olarak sürdüğü alanlarda her zaman bir pürüz ortaya çıkar ve bu da bilimi teşvik eder, diyor Carrier. Bu açıdan bakıldığında 33 ilk patlama karşıtının eleştirisi bu oyunda etkisiz kalmakta. Anti Big Bang hareketi bunun yerine daha açıklayıcı sonuçlar bulmalı. Ne var ki bu son elli yıl içinde gerçekleşmedi. Bunun, para eksikliğinden gerçekleştirilemediğini ileri sürmek anlamsız. Ve hoşgörülür bir gerekçe değil. Çünkü uzayla ilgili yapılan bütün araştırmalar herkese açık, anti big bangçiler de bu bilgilerden yararlanabılir ve kendi lezlerinde kullanabilirler! Ve Carrier: "Teori ormanına saldıran her grubun eşit olarak desteklenmesi halinde tüm araştırmalar yavaşlar" diyor. Die Zeit 28/2004 Nilgün Özbaşaran Dede