Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Tıp Biyolojisi yeni öğrenmeleridir. Genlerdeki hatasız ilişkilerin embriyo gelişimi için ne kadar önemli olduğu kopyalanan hayvanlar sayesinde ortaya çıktı. Gerçi kopya embriyonlar tüm genlere sahip ama baskı hataları yüzünden zamanından önce ölüyorlar. Birçok başarısız girişimden sonra bir klon dünyaya geldiğinde ise genelde normal kilolu değildir. Aşırı ya da düşük kiloludur ve sinir hastalığı, dülaşıtn bozukluğu hatla kansere bile yakalanabiliyor. of Medicine dergisinin özenli bir araştırması ise IVF ve ICSI yöntemiyle dünyaya geleıı bebeklerin normal yollardan doğanları kıyasla 2,6 misli düşük kilolu olduğu şeklinde sonuçlandı. Fenomen, üretim tekniklerı uzmanları tarafından şimdiye dek çiftlerdeki üreme bozukluklarına bağlanıyordu. Öyle ki IVF veya ICSI yöntemini tercih eden anneler daha yaşlıydı ve buna ilave olarak da hormonsal ve genetik faktörler söz konusuydu. Bu görüşü örneğin Michael Ludvvig savunuyor. 36 yaşındaki jinekolog IVF ve ICSI yöntemiyle meydana gelen bozukluklar hakkında en kapsamlı araştırmaları yayımladı ve Lübeck Üniversitesi'nde ders veriyor. Ludvvig, kiralık annenin karnmda büyüyen in vitro bebeklerin daha ender olarak düşük kilolu doğduğuna dikkat çekerek, düşük kilolu bebek vakalarının bir kısmının baskı hatalarıyla ilgili olabileceğini söylüyor. Ama burada bu bozukluğun in vitro küllürü mü yoksa ebeveynlerdeki genetik duyarlılıkla mı ilgili olduğu açıklanamtyor. Fakat bir konuda bilim dünyası hemfıkir. IVF ve ICSI yöntemiyle dünyaya gelen bebeklerde ortaya çıkan bozukluklar genel olarak daha yüksek. Ludvvig, Almanya'da yaptığı araştırmada ICSI yöntemiyle doğan bebeklerdeki bozuklukların %8,6, normal yollardan doğanlarda ise %6,9 olduğunu görmüş. Bu %25 daha fazla risk demek. Avustralya'da yapılan bir araştırrr.ayla ise IVF bebeklerinde %9, ICSI bebeklerinde %8,6 oranında bozııkluk saptanmış. Oysa kontrol grubundaki bozukluk oranı sadece %4,2 yani tüp bebek yönteminin yarısı kadar. ZumrüttenAkisler A.M. Celal Universite Eğitimi *«f İmkânsızlaşıyor Geçen akşam ITU AvrasyaYerbilimleri Enstitüsü Müdürti Prof. Dr.Okan Tuysüz ve İTÜ Maden Fakültesi Genel Jeoloji Anabilim Dalı öğretim görevlisi Dr. Sinan özeren ile konuşuyoruz. Konu, Avrasya Yerbilimleri Ensitüsü'ne gelen öğrenci azlığı Neden öğrenci burayı tercih etmiyor? Okan yaptığı istihbarata göre, Enstitü programındaki matematik derslerinin öğrenciyi korkuttuğunu söylüyor. Enstitü'ye gelen hem jeolofı, hem de örneğin arkeoloji kökenli öğrenci matematik duvarına çarpınca geri vuruyor. Bu arada Sinan diğer fakültelere verdiği ders tecrübesinden söz açarak, aslında, güya lisans düzeyinde bir arkeolog veya jeologdan çok daha fazla matematik dersi görmüş olması gereken öğrenci için de durumun aynı olduğunu söylüyor. Benim tecrübem ise başka bir alanda: Yıllardır verdiğim yüksek lisans jeoloji derslerine gelen öğrencinin hiç jeoloji bilmediği gözlemini yaptığımı söylüyorum! Okan hemen şu tecrübesini anlatıyor: Bir grup öğrenciyle arazideler, bir lösitli bazalt mostrası karşısına geliyorlar. Kolay tanınabilecek bir kayaç. Okan öğrencilere kayacı tayin etmelerini söylüyor. Cevaplar neredeyse fıkra gibi, gerçekle en küçük bir ilgileriyok. Okan kızıyor, ama öğrencinin cevabı hazır: Efendim biz petrograliyi şu hocadan okuduk, biliyorsunuz beş para etmez. Okan pekâlâ deyip cevabı sineye çekiyor. Bir adım sonra enfes bir kıvrım. Okan pek basit bir soru da orada soruyor. Cevaplar aynı zırvalıkta. Ama özür gene aynı: Efendim biz yapısal jeolojiyi şu kişiden okuduk, anlatamıyor. Okan gene ya sabır deyip devam ediyor. Bu sefer pek güzel bir çökel kayasının önünde duruyorlar. Olaylar aynen tekrarlanıyor. Nihayet sıra pusula kullanmaya geliyor. Okan, çıkarın pusulalarınızı ve şuradaki tabakanın konumunu bir ölçün bakayım diyor Tek becerebilen çıkmayınca Okan patlıyor: "Be utanmazlar! Bazaltı bilemediniz, suçu şu beye attık, kıvrımı bilemediniz, bu beyi suçladık, çökel kayacındaki yapıları bilemediniz, o beyde kabahat aradık. Pusula tutmayı ise size bizzat ben öğrettim. Bütün biryarıyıl dersiniyaptık, alıştırmasını uygulamasını yaptık. Bu sefer kabahat kimde?" Sinan bunun üzerine öğrencinin verılen ödevlerı yapmadığını, çağırıldığı zaman tahtaya kalkmak istemediğini söyledi. Kendisinin Ingiltere ve Italya'daki tecrübelerini anlatarak, oralarda böyle şeylerin akla bile gelemeyeceğinianlattı Okan "öğrencinin tüm derdi iş" dedi. "Ama bu işiseverekyapmak, ömiir boyu sürdüreceği mesleğe iyi hazırlanmak, ondan zevk almak gibi düşünceleri hiç yok. Bu kavramları bile almamış olarak geliyor." özetle konuşmamız sonunda Türkiye'de eğitimin tamamen çökmüş olduğuna geldi dayandı. Bu sıkıntı kırsal kökenli ailede başlıyor. Dünyadan tamamen bihaber, cahil ve görgüsüz aile, çocuğuna vahşi bir para ve makam hırsı dışında hiçbirşey veremiyor. Verebildiği tek ideoloji yarım yamalak bıldıği din. Çocuk ne adam gibi dünyayı bilen, çağdaş bılimlerden haberdar, en az bir İngilizce bılen bir birey olabiliyor, ne de kendısıne üç kuruşluk bir saygı gelıştirebiliyor. Fırsat buldu mu kopya çekiyor, durum müsait oldu mu hortumluyor, bunları yapmayanlara da aptal gözüyle bakıyor Bir fırsat yakalayıp biryerlere geldi mi herşeyi kendisine mübah görüyor Yaptığı her iş yalnızca iki şey için: güç ve para (bir de cinsellik!). Entelektüel merak, yaptığı işten kıvanç duymak, çevreye fayda sağlayarak içındeyaşadığı, kendisinin de bir parçası olduğu toplumu yüceltmek aklına bile gelmiyor, gelse bile yalnızca yalan söylemek için kullanıyor bu kavramları. Yalan söyledikçe kendinden iğreniyor, kendinden iğrendikçe hırçınlaşıyor, hırçınlaştıkça çevreye zarar veriyor. Okan 'a öğrenci azlığı sorununun yalnızca bızım Enstitü 'den kaynaklanan bir sorun olmadığını söyledim. Öğrenci affı denen rezilliklerin her türlü standarttan nefret eden kırsal kültürün uygarlığa karşı bir saldırısı olduğunu, hak etmedikleri herşeyi kapmak istediklerini anlattım. Hak etmediğini alamayacağını anlayan bize gelmiyor. Kırsal kültürün eline geçmiş Türkiye şimdilik bir tek ordusu hariç, tüm kurumlarıyla çökmüştür. Bunu her doğal afette doğa bıze gerçi hatırlatıyor, ama cehalet o denli korkunç ki onu datıi anlayamıyoruz. Benim 22yıllık universite hocalığı deneyımim şudur: Türkiye'de gerçek universite öğrefimi yapmak artık mümkün değildir. Yakında bügünkü düzey bile hayal olacaktır. Bunu da henüz hocasından gördüğünü tekrar edebilen doktor yetiştiren tıp fakülteleri bunu dahi yapamadıkları zaman anlayacağız. KALITIM EŞİT GEÇMİYOR MU? Peki kopyalama ve tüp bebek yöntemlerinde, aşırı ve düşük kilo gibi zıt etkiler rıasıl ortaya çıkıyor? Mainz Üniversitesi genetikçisi Thomas Haaf, bu tuhaf etkileri "erken embriyo evresindeki cinsiyet çarpışmasıyla" açıklamaya çalışıyor. Kalıtımın anne ve babadan eşit olarak geçtiği düşüncesi hatalıydı. Embriyoda daha çok iki cinsiyetin özellikleri kabaca şu motife göre mücadele ediyorlar: Babanın genleri, anneyi dikkate almaksızın embriyonun büyümesi için çaba gösteriyor. Annenin genleri ise kadındaki rezervleri korumak için embriyo gelişimini frenler. Bu çarpışma sırasında babalar uçurumun kenarındadır, sonuçta yumurta hücresi genleri açıp kapatabilen araçlara sahip. Bir bireyin epigenetiği, embriyo gelişiminin başka hiçbir döneminde çevreye bu kadar duyarlı değildir diyor Haaf. Cinsiyetler çarpışması kopyalama tekniğinin neden bir kaos yarattığmı anlaşılır kılmakta: Yumurta hücresine ait anne genleri çalınıp, erkek kalıtımı yerine de bir beden hücresinin yaşlı bir gen malzemesi sunulmakta. Kopyalanan yumurta hücresi hangi kalıtımın erkek ve hangisinin dişi kökenli olduğunu "bilmiyor" bile ve körü körüne programlamaya başlıyor. Bunun sonucu genelde kopyalanan embriyoyu öliime götüren baskı hatalarıdır. Ama eğer buna rağmen rastlantısal olarak babaya göre programlanan genler hâkim olursa aşırı kilolu dev bir cenin gelişmekte. OHOCABİRŞEYBİLMEZKİ! 100 BİN DOĞUM İNCELEMEDE Potansiyel etki faktörlerinin çokluğu dışında, incelemelerdeki yetersizlikler de risklerin güvenilir bir şekilde tahmin edilmesini engellemekte. Birkaç yüz ya da birkaç bin bebeğin doğumdan hemen sonraki sağlık durumunun takip edilmesi, ender görülen ya da çok daha sonraları tek bir gene bağlı ortaya çıkan kalıtıtn haslahklannın saptanabilmesi için yeterli değildir. Şimdilik belki de gerçeklerin sadece küçük bir kısmı bilinmekte. Bu nedenle 100.000 doğumun incelenmesine dayanan geniş kapsamlı bir araştırmayı yöneten Amerikalı epidemiyoloji uzmanı Roger Gosden gibi bilim adamları, bu konunun aydınlatılmasını istiyorlar. Ludvvig ise bilinmezlerin çokluğu nedeniyle her zaman sürprizlerle karşılaşmaya hazır. Pekı ama bu problemi hastalarına nasıl açıklıyor? Doktor yardımcı üreme tekniklerinin bilinen ve tahmin edilen risklerini anlatıyor ve bunlara genetik ve kültüre bağlı baskı hataları da dahil. Öte yandan risklerin bilinmesi bile çocuk arzusuyla yanıp tutuşan çiftleri pek etkilemiyor ve sağlıklı bir bebek sahibi olduktan sonra yardımcı üretim teknikleri unutuluyor ve daha sonraki yıllarda ortaya çıkan bozukluklar kader olarak kabul edilmekte. Die Zeit 25/2004 Nilgün Özbaşaran Dede BÜYÜK BEBEK SENDROMU Kopya hayvanlarla doğru dürüst anlaşılmaya başlanan fenomen, LargeOffspringSyndrome (Büyük bebek sendromu) olarak adlandırılmakta. Ama eğer dişi genler hâkim olursa düşük kilolu ve sorunlu bebek gelişir ya da ölür. Düşük kilo veya aşın kilo gibi etkiler kopyalamada neredeyse kural haline geldi. Yeni yeni anlaşıldığı gibi tüpte dölleme de baskıyı dolayısıyla da cinsiyetler çarpışmasmdaki dengeyi bozmakta. Kopyalamaya kıyasla daha az olsa da tüp bebek tekniğiyle de git gide daha fazla düşük veya aşırı kilolu yavrular dünyaya gelmeye başladı. Hayvan araştırmalanyla elde edilen sonuçların insanlar üzerinde değerlendirilmesi genelde zordur ama in vitro fertilizasyon yönteminde ilginç bir şekilde paralellikler söz konusu. Hayvanlarda görülen büyük bebek sendromu, BeckvvithYViederman sendromundaki aşırı büyümeyi anımsatmakta. New England Journal GERÇEKEĞİTİMHAYAL 909/5 21 Ağustos 2004