Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kongrelerden Cerrahide yeni gelişmeler Rıfat Yalın (*) MEME KANSERİ C. Topuzlu/'Meme kanserinin dünü, bugünü ve yarını" başlıklı konuşmasına, Anatole France'ın "Geçmişe ait olanları bir kenara koyup terk etmeyelim, çünkü ancak geçmiş, geleceğin kumaşını dokuyabilir." sözleriyle başladı. M.Ö 1600'de Imhotep tarafından (mısır papiruslan) memede ortaya çıkan sert ve soğuk kitlelerin kötü olabileceği bildirilmişti. 1590'da Cabrol ilk meme rezeksiyonunu yapmış, 1882'de W. Halsted ilk radikal mastektomiyi (tüm memenin goğüs ön duvarı kaslarıyla birlikte çıkarılmasını) uygulamıştı. Halsted'e göre "meme kanseri lokal bir hastalık olup, önce lenf kanallarıyla koltuk altı bezlerine, sonra da kan yoluyla tüm vücuda yayılmaktadır." Bu görüşe dayanılarak, tüm dünyada uzun yıllar (radikal mastektomi) yöntemi uygulanmıştı. 1893 yılında da Cemil Paja (Topuzlu) yedi meme kanserli hastasında, mastektomi ile birlikte aksilla diseksiyonu (koltuk altı lenf bezlerinin çıkartılması) yaptığını yayınlamıştı. Bir süre sonra göğüs duvarındaki kasların çıkartılmasının ve bu alanın deri grefti (yama) ile kapatılmasına gerek olmadığı anlaşılarak "modifiye mastektomi" yapılmaya başlandı. 1948'de Patey ve Dyson, memenin tümünün yerine bir kısmınm çıkartılmasının yeterli olabileceğini ileri sürmüş, üstelik kalan memeye radyoterapi (ışın tedavisi) uygulandığı zaman sonuçların aynı derecede başanlı olduğu saptandı. Fisher ise yaptığı çalışmalarla, "meme kanserinin sadece bir kısmının sistemik olduğunu" göstererek, sınırlı (meme koruyucu cerrahinin) önünü açmıştır. Araştırmalar mastektomi ile meme koruyucu cerrahilerden herikisinde de 10yıllık sağkalımın % 75 olduğunu ortaya koydu. tki yılda bir düzenlenen "Ulusal Cerrahi Kongresi"nin XII.si bu yu, 1830 rı vermektedir. cerrahın kaühmıyla Antalya'da, 1000'e yakm sözlü bildiri ve poster sunumu S. Lee (ABD) rektal prolapsusun cerrahi ile gerçekleşti. Cerrahinin önemli konulannın konferans ve açıkoturumlar tedavisinde laparoskopik onarımın çok uygun olduğunu, çünkü cerrahinin da tartişıldığı kongrenin açthş konuşmalannı Turk Cerrahi Demeği ve pelvisde yapıldığını,organ çıkartılmadığını kongre başkanı A Tözuner ile sekreter E.Tathaoğlu yapti. Bu kongrede il dışarı alınması gerekmediğini belirtti. ve Ayrıca laparoskopik cerrahi ile daha az ağgimi çeken bazı konular üzerinde kısaca durmak istiyorum: lanılması ile yayılım olan ilk lenf bezi çıkartılıp, incelenebilmektedir. Meme kanserinin cerrahisinde gelecekte, sentinel lenf bezi biyosilerinin daha da gelişmesi, ameliyat esnasında meme çıkartıldıktan hemen sonra masada radyoterapi yapılması (Veranosi ve arkadaşlarının devam eden çalışması vardır), onkoplastik tekniklerin geliştirilmesi ve moleküler biyolojinin daha gelişeceği tımulmaktadır. "mesh" üzerinde zamanla yeni sinirler oluşmaktadır. Bu nedenle yama kullanımında mümkün olduğu kadar seçici olmalı, yama kullanılacaksa hafıf, büyük gözenekli ve kısmen eriyebilir olanları kullanmalıdır. Eğer hasta genç, fıük küçük ve ilk onarım ise, lokal anestezi altında açık/dikişli onanm (Shouldice), yaşlı, büyük veya nüks kasık fıtığı olanlarda genel anestezi altında açık/yama ile onarım (Lichtenstein), Stoppa ve seçilmiş, nüks veya iki taraflı olanlarda Laparoskopik yöntem en uygun seçim olarak gözükmektedir. sigmoid kolon rezeksiyonu en iyi sonuçla rı, daha az yara enfeksiyonu ve daha erken hastaneden çıkış sağlanmaktadır. Laparoskopik cerrahi ile rektal prolapsus % 10 dolayında nüks ile ve güvenle yapılabilmektedir. ... VE DİĞER KONULAR " R. Yalın "Sekonder peritonitte cerrahi tedavi" başlıklı konuşmasında, en sık ülser, apandisit veya divertikül delinmesi, anastomoz açılması sonucu ortaya çıkan sekonder peritonitin tedavisinde hastanın genel durumunun düzeltilip, antibiyotik tedavisinin başlanması ve cerrahi tedavinin yapılması gerekiğini vurguladı.. Cerrahi te KASIK FITIKLARINDA HANGİ YÖNTEM? V. Schumpelick (Alm.) kasık fıtıkları V. Shumpelick konuşmasını yapıyor. Sağda. Kongreye katılan bir grup blllm Insanı. nın (inguinal herni) tedavisinde üç ayrı yöntemin olduğunu belirterek bunları; a Açık/dikişle onarım (Schouldice, Bassini, McVay..vb) b Açık/yama (mesh) onarımı (Lichtenstein, Stoppa, "plug mesh" ...) c Laparoskopik herni onarımı (TEP, TAPR.) olarak sınıflandırdı. Laparoskopik herni onarımının daha az kronik ağrıya yol açmasına karşılık, daha pahalı, komplikasyon olasıhğının fazla olması ve genel anestezi gerektirmesi gibi istenmeyen etkileri de vardır. Yapılan çalışmalar iki yılda nüks oranını da % 10 olarak göstermektedir. Diğer taraftan tüm dünyada çok yaygın olarak kullanılan açık/"mesh"(gerginsiz yamaLichtenstein) onarımında kronik ağrı % 38 gibi yüksek oranda açığa çıkmaktadır. Yapılan çalışmalarda, sanıldığı gibi ağrıyı gerginliğin yapmadığını, gergin onarım ile ağrı arasında ilişki bulunmadığını ortaya koydu. Schumpelick'e göre "yama" uygulamaları gerektiğinden çok fazla kullanılmaktadır. Sentetik yamaların çoğu yara yerinde kronik ağrıya, fibrozise yol açmakta, Bu toplantının sonunda yapılan ankette.ülkemizde genel cerrahların % 59'unun ilk fıtık onarımında açık/ yama (Lichtenstein) ile onarımı, nüks fıtıklarda % 62 Lichtensteini, genç hastalardaki küçük fıüklarda % 60 açık/dikişle onarımı (%30 Shouldice, % 30 Bassini), yaşlı hastalarda ve büyük fıtıklarda % 69 Lichtensteini tercih edip, yama olarak % 62 propilen mesh kullandıkları anlaşıldı. davinin temel ilkesi, öncelikle enfeksiyon kaynağının ortadan kaldırılmasıdır. Ağır sekonder peritonitlerde ise tanı, tedavi, antibiyotik ve yoğun bakım ünitelerindeki gelişmelere rağmen ölüm oranı hâlâ çok yüksektir. 1980 yıllarından itibaren uygulanan karnın açık bırakılması (laparostomi), plastik kılıflar, yamalarla geçici olarak örtülüp, sıksık açılıp, karının temizlenmesi gibi (STAR, Etappenlavage, Bogoto Bag vb) yöntemlere rağmen ölüm oranı azalmamış ve cerrahi tedavi üst sınırlarına ulaşmıştır. Farklı cerrahi yöntemleri karşılaştıracak kontrollü, prospektif ve randomize bir çalışma yoktur. Gelecekte de böyle bir araştırma yapma olanağı yok gibidir. H. C Polk (ABD) "Yaşlı hastalarda büyük ameliyatlardan sonra gelişecek yaşam kalitesinin belirlenmesi" üzerinde dururken, Y.Tokat "Hepatosellüler karsinomHCC" panelinde, siroz zemininde gelişen HCC için, seçilmiş, uygun hastalarda canlı vericiden yapılacak karaciğer naklinin önemi ve başanlı sonuçlarını bildirdi. (*) Prof.Dr. M.Ü Tıp Fzk.Cenel Cerrahi ABD CERRAHİDE YENİ GELİŞMELER Son yıllarda meme cerrahisindeki yeni gelişmeler ise "Deri koruyucu mastektomi ve anında fleble onarım ile sentinel lenf bezi biyosisidir. Toth ve Lambert'in 1991'de ortaya attığı ve hızla kabul gören bu yöntemle, meme dokusunun tamamı ve meme başı (gerekirse) meme derisi korunarak çikartılmakta, derinin altına hemen bir meme protezi (silicon ..) veya flep (sırttan veya karından getirilen doku) ile estetik onarım yapılmaktadır. Hastanın kendi vücudundan alınan bir doku parçası ile memenin onarımı daha uygun görülmektedir. Uzun yıllardan beri memenin tamamı veya bir kısmının çıkartılması işlemi, koltuk altı lenf bezlerinin de dahil edilmesiyle yapılırdı. Kuşkusuz bunun da istenmeyen bazı yan etkileri (kolda şişme, hareketlerde kısıtlılık, ağrı vb..) olmaktadır. Koltuk altı lenf bezlerine yayılım olup, olmadığını önceden belirlemek amacıyla boya enjeksiyonu veya radyoaktif madde kul REKTAL PROLAPSUS D. Şen, M.Ö 1500 yıl öncesinden bilinen, rektumun anüsden dışan çıkmasında (prolapsus) 130'dan fazla cerrahi yöntemin tanımlandığını bildirdi. Rektal prolapsusa perineden, karından veya herikisinden birlikte yaklaşılabileceğini bildirdi. Yaşlılarda daha fazla tercih edilen perinal yaklaşımların nüksü % 5 dolayındadır. S. Golgberg (ABD) hastanın kabızlık ve anal sfinkter durumuna göre cerrahi yöntemin seçilmesi gerektiğini, özellikle karından yaklaşımla uygulanacak Ripstein yönteminde nüksün % 09 arasında olduğunu belirtti. Eğer aynı zamanda hastanın kabızlık sorunu da varsa, Ripstein ile birlikte 909/16 21 Afiustos 2004