Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TartışmaEditöre mektup TUS'u başaramayanlar Yüksek Öğretim Yasası: daha önemli Nasıl değiştirilecek? Tıp eğitimini ve mezunların başansını değerlendirmek için TUS araçlardan sadece biri olabilir ama kesinlikle tek kıstası değil. Önemli olan TUS'u "başaramamış" olanlarm da başarı düzeyini belirleyebilecek kıstasların olmasıdır. 0.03.2004 tarihli Cumhuriyet Bilim Tekıük kapak sayfanızdaki "En iyi tıp öğrenimi hangi fakiiltelerde' başlıklı koiıu üzerine görüşlerimi yansıtmak istiyorum. Gerçekten tıp eğitiminin "iyiliği" sadece tıpta uzınanlık eğitimi sınavı (TUS) soııuçlarına göıe belirlen :biliı mi? TUS bir eleme sınavdır ve t'US a sorulan sorular aynen kolej sına> ırında olduğıı gibi binlerce öğrenci arasıtıdan elemeyi sağlayabilmek için Y 2 yaklaşım yapabiliyorlar mı, hastayı ve sorunlarını ailesiyle, çevresiyle ve sağlık sistemi içerisinde bir bütün olarak algılıyorlar mı, kazandıkları bilgiyi analiz edebiliyorlar mı. sürekli tıp eğitiminin önemini kavramış olarak okumaya devam ediyorlar mı. hastayla iletişim kurabiliyorlar mı, bilgiye ulaşmanın önemini ve yollarını biliyorlar mı, çeşitli alanlarda beceri kazanmışlar mı gibi birçok özelliği sorgulamak gerekir. Günümüzde tıpta bilgi birikimi son derece fazladır ve önemli olan sadece bilgiyi değil bilgiye ulaşmanın yollarını ve bilginin analizini yapabilmeyi öğretebilmektir. TUS'ta başarılı torıın bu özellikleri genellenemez ancak için bu özelliklerin bir gerçektir. olan bir dokyoktur diye TUS başarısı ölçülmediği ükseköğretim Yasa'sınm seçimlerden sonra değiştirileceği söylendi. Ama gerekçesi söylenmedi. Buğüne kadar yapılan 30'dan fazla değişikliğin huzuru sağlanıadığı ve hiçbir kesimi memnun etmediğini yirmi yıldan beri yaşayarak görmekteyiz. YÖK Yasası'ndan memnun olmayanları şöyle tanımIayabiliriz. • Lise öğrencileri; memnun değil; ÖSS ile gördüğü eğitim uyumlu değil. Bu nedenle lise eğitimi yanında bir de dershaneye gitme zorunda bırakılıyor. Katlandığı zahmetler ve sarf ettiği bü Cumhuriyetin ilk yıllaÜniversitelerimizin rında rektör, bakan tarafmülke kalkınması ve dan tayin ediliyor ve bakanın aydınlanmasındaki vekili olarak üniversiteyi yö netmeye başlıyordu. etkinliğinin artmlması 1946da üniversiteler özerkleştirildiğindeıı, bakan için beklenen ve ve hükümetin üniversiteler özlenen idari ve mali üzerindeki denetimi tamaözerkliğin sağlanma men kalktı. Rektörün bütün öğretim üyelerinin bir arada sının, yarım yüzyıllık yapacağı toplantıda üç yıl için üniversitenin aylıklı profesöruygulamalanmıza leri arasından salt çoğunlukla bakarak ön koşul seçi|me sistemine geçildi. olduğunu 1980'DEN BUGUNE söyleyebiliriz. 1980 darbesinden sonra üniversitelerden yükselen sesleri kesmek ve üniversiteleri "zapturapt" altına almak amacıyla, rektör seçiminde son söz yeniden devletin oldıı. Bu sistem de üniversitelere huzur getirmedi. Altı adayın seçilmesi çekişme, rekabet ve gruplaşmalara yol açtı. YÖK' ün üniversitelerin seçtiği altı adaydan üçiinü listeden çıkarması ve Cumhurbaşkanınında, üç isimden birini beğenip ataması hemen her yıl eleştirildi. Türkiye'nin nüfusu arttı. üniversiteler çoğaldı, Ankara'daki YÖK ve Cumhurbaşkanının üç yüzden fazla rektör adayını tanıması ve bilınesi ve bu konuda isabetli kararlar verebilmesini düşünmek zor. Ayrıca tek tip rektör bulup bir merkezden yöneterek, tek tip insan yetiştirmenin de ülkeye bir faydası da yok. Bu konuda: "Kim okur du, kim yazardı, fikir haşka, başka olmazsa" diyeıı Âşık Veysel de tarihi bir gerçeğe işaret etmektedir. Bugüııe kadar denenen farklı rektör seçim sistemlerinden hiçbirisinin beklenen gelişmeyi ve özlenen huzııru sağlayamadığı açıkça görülüyor. Verimi yükseltici yanı ağır basan ABD'deki rektör seçme sistemini Türk Devlet Üniversiteleri için aşağıdaki gibi ııygulayabiliriz: NASIL BİR DOKTOR son derece zor ve uç sorular içermektedir. Milyonda bir görülen bir hastalığa neden olan bir molekülün adı gibi. Buııun dışında yazarın da belirtüği gibi TUS'a hazırlanmak için fakülte dışında TUS kursları, dershaneleri hizmet vermektedir ve dolayısıyla başannın fakülteye mi, TUS dershanesine mi bağlı olduğunu saptamak zordur. TUS dershanelerinde aynen kolej sınavlarmda oldıığu gibi gerçek bilgiııiıı dışında yamtlardan giderek soru nasıl cevaplandırılır, hangi şıklar daha kolay elenir gibi püf noktaları öğretilmektedir. Ben eğitim ile ilgili konuş nıalarımın başında öğretim üyelerimize "Nasıl bir doktora muayene olmak istersiniz" diye sorduğumda aldığım yanıtlar sıklıkla şöyle oluyor: Beni dinleyen, iletişim kuran, zaman ayıran, bilgisi iyi olan. becerisi iyi olan bir doktor. Oysa nasıl bir mezun yetiştirmek istiyorsunuz diye sorduğumda TUS'ta başarılı bir doktor isteniyor. Bunda bir çelişki olduğu bir geçek. Sonuç olarak, tıp eğitimini ve mezunların başarısmı değerlendirmek için TUS araçlardan sadece biri olabilir ama kesinlikle tek kıslası değil. Önemli olan TUS'u "başaramamış" olanlarm da başarı düzeyini belirleyebilecek kıstasların olmasıdır. İstanbul Üniversitesi İstaııhul Tıp Fakültesi genelde klasik eğiliın veren hir tıp fakültesidir ve TUS'taki basarısının en üst düzeyde olmasa bi le üstlerde olması beni nıcmnun etti. Ama beni esas memnıın edecek oları başarı. ıııe/un eüiğiıniz lüııı doktorlarııı hekiınlik yapabilınek için asgari bilgi. beceri ve tutumla donalılmış olmasıdır. Çahannz da bunu içiııdiı. Prof. Dr. Feyza Darendeliler İİİ İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Süğlığı \v Hastalıklan AHd öğrı'tim üyesi yük paralara karşın yükseköğreniıne girme şansı 1/5 ten fazla değil. • Öğretim elemanlan; Özlük işleri, meslekte ilerleme koşullarından yakınmaktadırlar. YÖK ve rektörlerin yetkileri çok fazla, cezabr ağır. • Öğrenciler; KalabalıK sınıflar, agır disiplin cezaları, bilimsel tatminsizlik. İçinde bulunuyorlar. • Mezun olanlar; ğordükleri eğitime uygun ve uzmanlıkları ile ilgili iş bulamadıklarından yakınmaktadırlar. • Basın; yasadan ve uygulanmasından memnun olmayan öğretim elemanlarının sızlanmalarını yansıtan yazı ve yorumlar basında sıkça yer almakta ve köşe yazarları da bu eleştirilere katkılarda bulunınaktadırlar. Sıraladığımız bu hoşııutsuzlukların temelinde müşterek olan iki önemli neden var; Birincisi parasızlık, ikincisi rektör seçimlerinde yaşanarı çekişmeli rekabetin ğeriye bıraktığı kırgınlık ve öç alma duyguları ve yayılan olumsuz dedikudulardır. a) Bütçe; Devletimiz gelirinin %15'ini eğitime ayırmakta; kişi başına 100 dolar düşmektedır. AH ülkeleri ortalama olarak, gelirlerinin %12 kadarını eğitime ayırırken, kişi başına 1200 dolardan fazla harcaıııa yapmaktadırlar!. Nüfuslaıı yaklaşık bizim kadar olan Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya'nın eğitime ayırdıkları para. biziın genel bütçemizin toplaııııııdaıı da fazladır! Bu haş döndürticü açığı kapatınadıkça AB ülkeleri ayarında bir eğitim vernıenıiz ve oıılarm uygarlık düzeyine ulaşıııanıız ve kalkınmamız olası görüııııuiyor. Yükseköğretime kaynak; ABI), UK, Çin ve Japonya'da olduğıı gibi nncak oto finansman yoluyla sağlanabilir. b) Rektör seçimi; Bugün üııiversitelerde sıkıııtılarııı başlıca kaynağı olan "seçim ve atatna" karma sistcmiıı ycrine, rektörler ABD'de olduğıı gibi miitevelli heyetçe, verimlilik ve gelişme faktorleri ön plancla tutularak, tayin edilmelidir. DEVLET ÜNİVERSİTELERİNDE ABD SİSTEMİ • Seçici Kurul: Şehriıı valisi, belediye haşkanı. haşsavcı, yüksek hakim, ticaret ve sa nayi odaları ile sivil toplıım kuruluşları ve nıezunlarınııı teınsilcilerındeıı oluşur. Yılda bir kez toplaııatak ıııütevelli heyet iiyelerini. üniversiteye bağış yapatak ve yaplıracak, l.ııııııınış ve t<ıplıınıa nıal olımış sayğııı kisiİLı arasından seçerler. • Miitevelli Heyet l'niversitenin tüzelki şiliğinı temsil eder. Üniversitenin hedıjtlerini ve gelişıııe proğramını hazırlar. Kektörü, programı en iyi uygulayacak olanlar arasından, akademik unvanına bakılınaksızııı seçer ve sözleşmeli olarak atamasmı yapar. Bütçeyi onaylar ve denetler. Uygulamala rı izler, atamaları onaylar. • Rektör: Sözleşınesinde belirtilen, araş PRATİSYENLER DE ÖNEMLİ TUS gibi bir sınavın olnıası gcrektiğine inanıyorum, ama TUS'ıın tıp mezununu değerlendirmede tek >aşına öne çıkmasını yaıılış bulııyorunı. TUS'u 'kazanaınayan" binlerce doktor, pratisyeıı doklor oluyor ve sağlık hiznıetinde önemli görev üstleniyorlar. Belki de esas oıılarm perfornıansını değerlendirmek daha öııeınlidir tıp lakülrelerinin başansını ölçınek için. Bu duktorlar lıa.staya bütünsel 890/20 10 Nisan 2004