Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
biyolojHİetişim kısa kısa. Bakteriler yalnızca bir değil iki sinyale göre hareket ediyorlar. Pea minik bir orga\ajcin çlft sinyalll iletfşjm niye gerekli blabllirti? 1 İki sinyal Salmonella bâkterish nu söyleyen biyolog, incelemeleri sırasında önemli bir şey daha keşfetmiş. Bakteriler yalnızca bir değil iki sinyale göre hareket ediyorlar. Peki ama minik bir organizma için çift sinyalli iletişim niye gerekli olabilir ki? Bu sorunun yanıtmı Princeton Üniversitesi'nde çalışmaya başladıktan sonra bulur Bassler. 1993 yılında "yeterliligi hissetme" ile ilgili çok sayıda makalesi ona Princeton'un yolunu açar. Kısa bir süre sonra ışıldayan bakteriler dışında diğer birçok mikrobun da iletişim halinde olduğu anlaşılır. Örneğin bazı mikroplar bir araya toplandıktan sonra kimyasal sinyallerle ne zaman zehirli enzim salgılayabileceklerini öğrenirlerken, diğerleri de birbirleriyle haberleşerek kendilerini dezenfeksiyon maddeleri ya da antibiyotikten koruyacak bir film tabakası oluşturuyorlar. Fakat bunları bulmak hiç de kolay değil. Çünkü tekhücreliler birbirinden farklı sinyallerden yararlanıyorlar. Bassler'in tahminine göre asıl mikrop dilini oluşturan düzinelerce sinyal molekülü söz konusu. Diş minesinde 600 mikrop Burnumuzun her koku karışımını farklı bir şekilde algılamasından yola çıkan Bassler, mikropların da koku bileşimlerine göre hareket ettiklerine karar vererek, ikinci haberleşme kanalının diğer mikrop türleriyle iletişim için gerekli olduğunu bulur. Belli başlı türdeki tekhücreliler besleyici zemin üzerine yerleştiklerinde düşük yoğunlukta sinyal üretmeye başlarlar. Bu gayet akılcı, sonuçta doğada büyük gruplar halinde yaşıyorlar. Diş minesinde 600 mikrop türü bir arada yaşar ve bunlar ancak birbirlerini tanıdıkları zaman birleşebilirler ki bu da genelde kokuyla gerçekleşir. Bassler, geçtiğimiz yıl sonunda ekibiyle birlikte diğer türleri uyaran sinyal molekülünün yapısını çözmeye başarmış. Bu uyarı maddesi en az 50 bakteri türünde bulunuyor. Bunların arasında kolera, akciğer iltihabı ve tüberküloz mikroplardı da yer almakta. Söz konusu mikroplar yeterli miktarda biriktikleri zaman saldırarak, bağışıklık sisteminin reaksi •••••••••••••• 1 yonundan korunuyorlar. Birçok ilaç firması şimdi bu bilgilerden yeni kazançlar elde etmek için harekete geçti. Bassler de Quorex Pharmaceuticals fırmasının kurucularından ve bu işin oldukça kârlı olduğunu söylüyor. insanların tırnakları atların toynakları kadar sağlamdır. Bundan dolayı insanlar tırnaklarına zarar vermeden nesnelerı sıkıca kavrayabilir, tırmalayabılir ve sert yüzeylerin üzerini kazıyabılır. Yalnızca primatlarda parmak ve ayak tırnakları gelişmiştir. ^BF^âT Wk "Bunun nedeninin ağaç gövdelerini ve dalları daha iyi kavramak olabılır. ingıltere'deki Manchester Üniversıtesı'nden Roland Ennos ve meslektaşlan tırnaklara bu yapısal özelliği neyın kazandırdığını araştırdılar. Ennos, araştırmalarından elde ettıklerı sonuçları şöyle açıklıyor:"Benım tırnaklarımı yeme alışkanlığım vardı. Tırnağımı dişlediğlm zaman, tırnağın hıçbir zaman alttakı hassas etin üzerine doğru kırılmadığını fark ettim. Oysa sıradan bir malzeme bu tıir bir darbe sonucu kırılır" Bunun üzerine Ennos ve ekibi özel makaslarla tırnakları parçalayıp kestiler. Daha sonra bu parçaları elektron mıkroskobu altında inceledıler. Tırnaklar, 3 tabaka boynuzsu dokunun üst üste gelmesıyle oluşur. Ennos ekibinin elde ettıği sonuçlara göre ortadaki tabaka ki bu tabaka her tırnağın dibindekı yarım aya paralel olarak dızılmış keratın fiberleri içerir tırnağın boydan boya kırılmasını engeller. Diğer iki tabakada bulunan, gelişıgüzel dağılmış keratın fiberleri tırnaklara esneklik sağlar. Ennos tırnakların ne denlı zor kesildığını şöyle açıklıyor:"Tırnakları boydan boya kesmek için gereken enerjı atların toynağını keserken gereken enerjiye eşıttır. Bu da ıkı tırnağın benzer yapıda olduğunu gösteriyor." New Scıentist, 7 Şubat 2004 Toynak kadar sağlam tırnaklar Mikroplan ne yapmalı? Mikropları öldürmek yerine iletişimlerini bozmak daha avantajlı. Çünkü bu şekilde dirençli hale gelmeleri zorlaştırılmakta. Birkaç yıldan beri aynı tedavi ilkesinin doğada da uygulandığı bilinmekte. Bazı yosun türleri tarafından üretilen bozucu moleküller "Furanon" olarak adlandırılır. Yosunlar, bakterilerin iletişimini bozarak üzerlerinde mikrop birikmesini önlüyorlar. Furanon benzeri maddeleri, hayvanlar üzerinde deneyen bilim adamları, bu sayede farelerin akciğerlerindeki mukoza enfeksiyonunu tedavi ettiler. Ancak aynı maddenin insanlar üzerinde denenmesi biraz zaman alabilecek. Çünkü söz konusu etki maddesi önemli yan etkiler doğurmakta. Bassler binlerce kimyasal maddeyi deneme konusunda pek meraklı değil. Biyolog bunun yerine yeni bir tez üzerinde çalışıyor. Araştırmacının iddiasına göre ilkel mikroplar dünyasındaki karmaşık iletişim. çok hücreli gelişkin yaşamın zeminini oluşturmuştu. Demek ki insan ilk sözcüğü bulmadan önce bakteriler çok çalışmış olmalıydılar ve bu da kanıtlanması gereken diğer bir tezdir diyor Bassler. Bonnie Bassler, Princeton Üniversitesi'nde "bakterilerin davranış biçimlerini" araştırıyor. Amerikalı biyokimyacının ilgi alanında örneğin diş minesi üzerindeki 600 bakteri türünün birbirlerini kokuyla rıasıl tanıdıklarını bulmak gibi ilginç araştırmalar yer alıyor. Araştırma sonuçlarından kazanç elde etmek isteyen Bassler, Quorex Pharmaceuticals fırmasının da kurucularından. Nilgün Özbaşaran Dede Kaynak: Die Zeit 40/2003 0mega3 şeker hastalığına iyi geliyor Sıçanlar üzerrnde gerçekleştirilen bir araştırma, Omega3 açısından zengin vitaminlerin şeker hastalarının gözlerini koruduğunu ortaya koydu. Batı'da yetişkinlerde görülen görme bozukluğunun en büyük nedenlerinden bıri şeker hastalığıdır. Avustralya'da Melbourne Üniversitesi'nden Algis Vingrys'in yönetiminde bir grup bılım adamı, omega3'ün bu konuda bir yararının olup olmadığını anlamak için sıçanları omega3 açısından zengin balık yağı veya çok az O m e a 3 d | d b e l h hastalann miktarda omega3 içeren u " y 0 * wmlarını yalancı salran bitkisinin yağı i l e engeleyebilir mi? besledıler. Insüline bağlı diyabet hastalığını yaratmak için hayvanların yarısında insülin üreten hücreler yok edildi 24 hafta sonra yalancı safran yağı ile beslenen dıyabetık sıçanların retinalarındaki fotoreseptör hücrelerinin ışık karşısındaki tepkıleri üçte bir oranında azaldı. Vingrys, geçen hafta Avustralya Sınır Bılım Derneği'nin yıllık toplantısında şu açıklamayı yaptı:"Balık yağı ile beslenen diyabetik hayvanların ışığa karşı tepkileri şeker hastası olmayanlardan farklı değildı" Diyabetin neden olduğu diğer hasarlar gibi, körlüğün başlıca sorumlusunun kan damarlarını bozan yüksek miktarda glikoz olduğu düşünülüyor. Ancak bu çalışmaya göre diyabet doğrudan ışığaduyarlı hücrelerı bozuyor. Vingrys söz konusu bölgede kan damarları yitimi olmadığını söylüyor. Bu bulgular omega3'ün yararlarına bir yenisini daha ekledi. Bu konuda insanlar üzerinde yapılan araştırmalarda omega3'un ınsanları kalp hastalıklarına karşı koruduğu ortaya çıkmıştı Ancak çok miktarda alındığında omega3'ün zararlı olduğuna ılışkin ıddıalar da mevcut. Bunun nedeni de omega3'ün serbest radikal üreten çok güçlü bir oksidatif olması. Bazı bilim adamları ancak çok büyük miktarda alındığında omega3'ün zarar verebileceğini söylüyor. 883/7 21 Şubat 2004