22 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylak Bilgi Tahir M. Ceylan Bu sabah, herkesin ocağmda çorbamn helmelendiği, çokul çocuklannın yeni havalanmış bır guveran surusu gibi yollara duştuğu, o erken saatte kalktım, Bahçedekı dallar, sanki köklerini yeni suya değdırmi} gibi, coşkuyla selamladılar mahmurluğumu. Daha on yedisindeki sevdalı bir çift, yumak olup yuvarlandı onumden ve kıskançlık damlatıp gıttiler içime. Sonra olgunlüğa vurdurup, sıyırdım içimden insanlığm en eski duygusunu ve dedım, ki kendi kendime, "sen ihtiyarlık hariç, yaşama karşı butün ödevlerini tamamladın". Sonra uzaktan ıçinde hangi felaketler, ofkeler ve ozlemler olduğu bılınmeyen, Edirne Treni geçip gitti. Ne ilginç dedim, durup dururken, ortada hiçbir sebep yokken, bu olay oluyor yeryüzünde. Bir tren bir yere vanyor, belki içinde kömur gozlü bır oğlan, kına saçlı bir kıza yanıyor ve uzaktan onları hısseden, erken uyanmış orta yoj// bir adam, sanki bır romanı kurgular gibi, trenden yola çıkıp, hayatla ilgiti düşuncelerini arıtıyor, uzatıyor ve sonsuzlaştınyor. Erken kalktım ve anladım, anlamak ıçin hiçte erken kalkmaya gerek olmayacak şeyleri. Erken kalktığımda anladım. Toprağın altında, evlerin ıçinde, raylann üstünde ve insan ruhunun dibinde, birbiriyle hiç ilgisizmiş gibi gorunen, ne çok olay oluyor ve bunca olay donup dolaşıp, birbiriyle ne kadar uzak bağlantılar kuruyor. Sonsuz koşelı çokkenarın .bir daire oluvermesı gibi, tek tek sayısız olay, başka kıymette bir şey bütünleyip, yaşam diye senliyor onumuze. Hangi ananın karnından kım doğarsa doğsun, hangı topraktan ne yeşerirse yeşersin, asla dışanda kalmıyor; bu devri âlem makinesine, küçük fakat sıkı bir dişli olarak bir yerden katılıyor. Ne yıkıa şeyler oluyor bazen; dunya kara bır yengeç doğuracakmış kadar sancılanıyor; kasırgalar, depremler, savaşlar, dişlilerin bir kısmını yok ediyor ve yerıni hemen yenıleri alıyor ve çark biteviyesiz dönüyor. Sabahın, daha henüz karanlığın mı, yoksa guneşin mı galıp geleceğı belli olmamış bu saatinde, kendi kendime mırıldanıyorum işte: "Sana boyun eğiyorum yaşam; bugun hiçbir iddiam yok, yalnızca dun akşam, sabah erken kalkmayı iddia etmiştim sana karşı, korkarak, Korkmayı oğretmıştin bana, korkanm. Senden, sade şeyier istemeyi oğrendim ben istesem istesem bu sabah, butun gun, menekşelerin uzerıne yağan yağmuru ya da saçı solmus bir kadının çamasır asmasını seyredebilmeyi isterim. İşte hepst o kadar. Buyukluğunu ve karşındakı kuçukluğumu, bana tekrar oğretmene gerek kalmayacak kadar kesin bılıyorum, bu aydınlık çarsamba sabahında." Öğleye doğru kocalar işlerine gitti, kadınlarsa hep olduğu gibi, evde yalnız kaldı. Sonra simıtçiler ve kalaylı kaplannı ışıtarak, sokak sutçuleri geçtı ardarda. Balkonda begonyalar ve kalorifer peteklerinin tepesinde kediler uyudu, uyuştu bir süre. Kediler, köpekler, böcekler, ağaçlar ve toprak ve hatta çocuklar bizden nasılda ayrı bir dünyayla haşır neşirler. Onlara karşı onca hainlığımıze rağmen, nasıl da bize karsı kınsız ve daha da acısı ılgısızler. Etrafımdaki bu para ve hırsla dolu yapay dunyanın dışındaki hayatı, bana en iyi tren ekspresine bindiğimde, yanağımı vagonun camına dayayıp, gözlerımı uzaklara salsam, neler gormem kı. Çıplak bir gokyuzunun altında, upuzun bir plato, uzerınde sapsan otlar ne kadar da hiç bıtmeyecekmis gibi dururlar. Platonun sonunda bir de, insan yüzü gibi açılıveren bir vadi varsa... Ne imkânsız bir buluşmadır bu. Platoyla vadinin, çolle çayının buluşması, ne çöl, ne de çayır tarafından yola duşenlerin, tasarlayamayacağı kadar hafsala dışıdır. Sonra sanki, sizi aşağıya alıverecekmiş gibi, ürkutucu yarların kıyısından geçersiniz. Nehirlerin uzerinden atlarsınız; ne nehirlerdir onlar, yaylana, yayıla akarlar ve soluklar kesilmiş gibi trenın ardından kalakalırlar. Cünlük yaşamımızda neden bu kadar uzağız bu başka dunyadan. Çünkü şehirde yaşıyoruz; da ondan. Kendi buyüklüğümüze inanmaya başladık artık, yaşama haksızlık ede ede. Işledığimızı kabul etmelıyız. Yeniden herkesin, birbirini yüzyure tanıdığı, üçyüzer kişilik köy yaşamının tohumlannı atmalıyız hemen. Her şeyi yenip yokedecek güce alışmışken, bundan vazgeçip, iki adım geri çekilmeyi kabullenen, ılk canlı turu olmayı becerelim lutfen!. Içimizdeki bunca luzumsuz başarma tutkularının ve bu uğurdakı aptallıkların temelinde, bu modern yaşam yatıyor. B'ırgun erken kalktım işte ve zihnim açıldı. Butun yaşamım boyunca yüreğime saplanmış olan onca korku, hınç ve hırs, aslında bir eleğin suyu tutmaya çabalaması kadar boşunaydı. Bunu hepimiz, birgun apansız anlarız işte. Kimimiz, çıplak ayağı ıslak toprağa değdiğinde, kimimiz, çok acı bir kahvenın son yudumunda, kimimiz, bir ölunün buz katılığmdaki yuzünu gorduğunde, kimimiz de bir sabah, durup dururken erken kalktığında anlar bunu. Oysa bunu hatırlatacak ne çok olay olmuştur yaşamda. Bız hayata hırslanıp dururken, bütün sadeliğ'ıyle onca kelebek uçmuştur yanımızda, nice kannca ordulan akmıştır yolumuzdan da, yine de haberimiz olmamıştır yaşamdan. Neden dersiniz, yaşamın surgit giden usul bir gurultüsü vardır. Kim ki onu duyulmaz yapacak kadar bağırır, işte o yanılır ve zanneder ki, yaşam benim. Hayır yaşam sen değilsin. Yaşam, telli turnalann, kurbağaların ve hür türden mahlukatın soylediği o basit, surekli ve daima usuldan giden dingin melodidir. Insanın iri tamlamalan, bu guzelim melodiyı kotu bastırmış durumda epeydır. Umarım davul, fena patlamaz birgünl. http://aylakbilgi.cjb.net Erken kalktım Meme biyopsisi tarihe karışıyor Ses dalgalanndan yararlanarak vücuttaki şüpheli kitleleri araştıran yeni bir sistem, milyonlarca kadını meme biyopsisi korkusu ve sıkıntısından kurtaracak orth Carolına, Dur ham Duke Unıversıtesı'nde geüştırüen bır teknık, ultrason dalgalan yardımıyla tumorleı ın elastıiayetıni olçerek habıs tumoılen se hm tumorlerden ayırt edılebılıyor Hâlıhâzırda şupheü kıtleler mamografı, ultrason veya elle muayene yoluyla saptaruyor Ancak bu yontemler yalnızca kıtlelerın yeı ini belirlemeye yaradığı içın kitlenin habis veya selım oldugunu anlamak içın bıyopsı yapüması gerekıyor. Bıyopsı sırasında kıtleden amelıyatla parça çıkartüıyor Duke ekıbının lıderı Katherine Nightingale şoyle konuşuyor "ABD'de selım gogus tumorleri uzerınde yapüan biyopsilerın oranı yuzde 60 ıle 80 arasında degışıyor Bu oran Avrupa'da da yaklaşık bu duzeyde Şu anda dokunun mekamk ozellıklen hakkında bılgı veren herhangı bır goruntuleme yontemı yok Bızım ekıbın gelıştırdıgi teknıgı taşınabüır bır ultıason cıhazı ıle uyguluyoruz Cıhaz kitlenin sertligını dışandan bastırarak olçcbilıyor Bu yolla farklı doku tıplorınden farklı yanıtlar alıyoruz" Ekıp selım ve habıs kıtlelerın dışandan gelen basıya karşı farklı dırençler gosterdıgını ve bası kalktıktan sonra eskı hallerıne farklı surelerde dondugunu keşfettı Cıhaz, arada sırada tetıkledigi konvansıyonel duşuk guçlu ultrason ışınlarıyla kitlenin yerıni saptarken, daha guçlu "ıtıcı" ışınlarla kitlenin elastıkıyeanı olçuyor Yuksek basıncın yarattıgı kuvvet, Nurmal ullruıoıı ıtnyuti kitleyi iuptar Yukivh IJIHIIJ akuıtik iinyal hitlıyi iter N Yunuınnlnr V kitlt'tıht ynfmı Vf ıınıklitfi hııkkında hilgi verir dokuyu az da olsa harekete geçıriyor Ne var kı bu hareket 10 ile 15 müaometre çapında gerçekleşıyor Dokunun sertlıgı ne kadar kıpırdadıgı ıle ters orantılıdır Bu da ultrason ışınlan yardımıyla hesaplanır Nıghtıngale, "Bu parametrelerı selım tumorı habis tumorden ayırt etmek içın kullanacagız" Bu gereç, amelıyata geıek kalmadan hızlı ve guvenli bır şekılde selım tumorlerı saptamaya yarayacak Ayrıca şu anda tumorlerın yerıni saptamakta kullanılan halıhazırdakı ultrason tarayıcüarıyla bırlıkte kullanılabılır Nıghtıngale'e gore cıhaz son derece guvenüır, çunku guçlu ıtıcı atışlaı müısanıyelık bu sure ıçmde etküı olduğu içın dokuya zarar vermez Kısaca bu ışınlar dokunun ısınması gıbı bır rıske yol açmaz Londra Kralıyet Kanser Araştırma Fonu'ndan Stephen Duffy bu buluşu kanser araştırmalannda çok buyukbıı adım olarak degeılenduııken şu uyanyı yapıyor "Ancak selım tumorleı ı saptarken habıslerı gozden kaçırmamak gerekır Aslında bıyopsıler ınsanlann korktugu kadar acı vermez Yme de bu yontem bır ıgnenın gogsunuze saplanmasından ıyidir" Beyazlaşmanın bedeli Pek çok Afrikalı kadın, daha açık renk bir cilde kavuşacaklan umuduyla ciltlerinin rengini açan krem ve losyonlar kullanıyor. Ancak bu maddeler kalıcı cilt hastalıklarına, hatta kansere yol açabiliyor C ilt rengini açan beyazlatıcı uretımı ve tıcaretı Afrıka'da çok kârlı bır iş alanı Kıtanın dort bır yanındakı kadınlar ve bazı erkekleruzun süredır derılerinın rengini açan krem ve losyonlara, daha guzel goruneceklerı ınancıyla servet . oduyorlar Ancak bu guzellık arayışının bedeli çok agır. Şu anda satılmakta olan kremlerın pek çogu 752/8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle