23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Zümrüt'ten akisler bakış A. M. C Şengör Mutluluk anları Mutluluk anlannda ıse hayvanlar amaçsız hareketlerle çevrelerınde gezınır ve gulerler Maymunlar ve ınsanlarda alkışlamaya da rastlıyoruz Aşırı mutlulukta arüğımız kahkahalar da reflekstir ve çevremızdekılere mutlu oldugumuzu belırtır Sevgı de mutluluk gıbı bıze zevk veren bır duygu Sevgımızı bırıne gostermek ıçın gulerız, gozlerımız parlar Sevgimızı gosterebılmek ıçın fızıksel temasta bulunma ıhtıyacı, Darvvın'e gore çocuklugumuzda annemızden gordugumuz yakın temas ve sevgının bır urunu ve kalıtımsal. Tum hayvan turlerınde fızıksel temas, bırbırıne sanlma, sevgının gostergesıdır Ornegın, kedıler ve kopekler sahıplerme surtunmekten, yavrularını yalamaktan buyuk zevk alırlar Sev±gımız bırını opmek de ayru şeküde fızıksel temas ıhtıyacından dogar (1) 3 Mart Uygarlık Bayramı 29 Ekim 1933 günü Ataîürk, heyecandan titreyen sesiyle Ankara hipodromunda söylediği 10. yıl Nutku'yla milletine "en büyuk bayramın" kutlu olmasını diliyordu. 0 kutsal nutku çocukluğumdan beri gozlerim yaşarmadan asla dinleyememişimdir. Fakat o nutku söyledikten sonra yanında olabiiseydim kendisini tebrik ettikten sonra "ancak bir noktada yanıldınız Paşam" demeyi arzulardım. "Cumhuriyet Bayramı en büyük bayramımız değildir." Bunu düşünürken bile O'nun muhteşem kaşlarının istendiğinde dünyanın en tehlikeli silâhları olabilen grimavi gözlerinin üzerinde tehditkör bir şekilde çatılarak o tatlı Rumeli şivesiyle "Daha büyük bir bayram var mıdır ki çocuğum?" diye sorduğunu duyar gibi oluyorum, bütün vücudum ürperiyor. "Muhakkak vardır, Paşam, ki o da Sizin eserinizdir! 3 Mart, ulusumuzu ortaçağın karanlığından birgunde modern bilim çağının içine getirmiş, düşuncemizi bağlayan kilitlerin her birinı tek tek sökmüş, her Türk'e onurlu ve haysiyetli bir insan oldugunu hatırlatmıştır. Bu olmadan ne 30 Ağustos'un değeri olur, ne de 29 Ekim olabilirdi. 3 Mart Sizin bize armağan ettiğiniz Uygarlık Bayramıdır. Kutlu olsun, Paşam!" Falih Rıfkı Çankaya adlı destanında, o günü şöyle özetliyor: "3 Mart'ta, Türkiye'yi Ortaçağ'a bağlayan bütün köprüler atılacaktı. 3 Mart devrimi, Ikinci Büyük Millet Meclisine şu uç teklif ile gelmiştir: 1 Hilâfetin ilgasına ve hanedanı Osmâni'nin Türkiye haricine çıkarılmasına dair Şeyh Saffet Efendi ile elli arkadaşının teklifi kânunisl. 2 Şer'iye, Evkaf ve Erkönı Harbiye vekâletlerinin ilgasına dair Siirt mebusu Halil Hulki Efendi ve elli arkadaşınm teklifi kânunisi. 3 Tevhidi tedrisat hakkında Saruhan mebusu Vâsıf Bey ve elli arkadaşınm teklifi kânunisi." Bu kanunlarla, sozde ilâhi bir yetkiyle donatılmış bir aılenin Türk insanı uzerindeki 600 yıllık tahakkümü son buluyor, yalnızca bireyın kendi vıcdanını ilgilendirmesı gereken dinsel kurumlara toplum yaşamının yonlendirilmesinden el çektiriliyor ve genç insanların uygarlığı mumkun kılan tek unsur olan eleştirel aklın urettiği bilim çerçevesinde yaşama hazırlanmalan mümkun kılınıyordu. Bu kanunlar dayatmayla değil, alkışlar arasında geçmişti. Gerçi hazırlık safhaları kolay olmamış, Mustafa Kemâl, saltanatla hilâfetin ayrılıp aynlmaması hususundaki tartışmalarda komisyona bir defa hattâ kafaların kopabileceğini hatırlatmak ihtiyaanı hissetmişti. Mustafa Kemâl despot muydu? Asla! Ama O, serbest olmayan kafalara karşı sırf kafayla mücadele edilemeyeceğini biliyordu. Demokrasi fikrinin bizzat demokrasiyi boğazlamak isteyenlerin en tehlikeli silâhı olabileceğinin, hür, eleştirel düşüncenin olmadığı yerde nesnel yaklaşımların imkânsızlığının bilincindeydi. O'nun cumhuriyeti kurmasından yalnızca 10 yıl sonra Almanya'da demokrasi intihar etmemiş miydi? Kendisine "Madem ki bu Meclis cumhuriyet ilân etmeye kendisini salâhiyetli gördü, o halde bir başka meclis de bir başka ekseriyetle meşrutıyetı ilân ederse ne yaparız?" diye sorulduğunda, hiç tereddüt etmeden "Olabilir! Fakat hepsini sopa ile kovarız" cevabını vermişti. Bu cevabın dayandığı inanç şu idi: "Alacağımız kararlarda halk temayüllerini elbette goz önünde tutacağız. Mutlaka bu temayüllere karşı hareket etmiyeceğiz. Fakat eğer prensiplerimiz bahis konusu ise, başımızı veririz, prensiplerimizden fedakârlık etmeyiz!" Danvin, tum bu duygu ıfadelerının kalıtımsal ve evrımsel oldugunu duşunuyor ve bu ıfadelerın başta ıstemlı olarak sergılendıgını, zamanla ogrenılerek alışkanlık halıne geldığını ve doğal seçılımle kalıümsallaştıgını ve gelecek nesıllere geçtığıru soyluyor Duyguldrın ıfadesının kalıtımsal oldugunu ozellıkle kor ınsanları ınceledıgımızde daha ıyı anlıyoruz Korleı ın hıçbır yuz ıfadesını ve vucut hareketını taklıt yoluyla oğrenme ımkanları yoktur Ancak, ıncelendıgınde hepsının bu bahsettıgımız ıfadelerı ser . gıledıgını goruruz Duygulann ıfadesı evrenseldır, çunku hangı ırktan ınsana bakarsak bakalım dynı yuz ıfadelerı her zaman aynı duyguların gostergesıdır Gozlemlerımız, tum ırklardan genç, yaşlı tum insanlann ve pekçok hayvanın bellı duygula# Hayvanlar çok fazla korktuklarında belki de türiin diğer rını aynı şeküde ifade ettıgını blreylerlni uyarmak ifin çığlık atarlar. İnsanlann yanısıra gosterıyor Insanlar ve hayvanlar hayvanlar da Uziilüp, üzüldüklerinde bağınrlar. Ancak, ağlama eyleminl sadece Insan gerçekleştlrlr. arasındakı bu benzer davranışlar kokenımız hakkında bıze bır ıpucu verıyor Oyle gorunuyor kı, duyguların ıfade edılebılmesı en onemlı ıletışim yollanndan bırı ve bıreym bır toplum ıçınde yaşama şansını arttırdıgı ıçın turlerın evrımınde dogal seçılımle korunarak, bır nesılden dı gerıne geçıyorlar (1,6) Sayın Reşıt Canbeylı'ye yardımları ıçm çok teşekkur ederım REFERANSLAR (1) Darvvın, C R The Expnsssıon of Emotıons ın Man and Anımdls Qohn Murray, London,1904) (2) Darvvın, C R, On the Ongın of Specıes by Means of Natural Selectıon Qohn Murray, London, 1904) (3) Dıtfurth, H V, Dınozorlann Sessız Gecesı 2 34 (Yontem Yay 2nd Ed, 1995) (4) Lerı, D; Darvranıan Evoluüon Mental Furnıture #8 http //wwwsemıophysıcs com/rnental8 htm (5) Rıchards, RJ, Darvvın and Emergence of Evolutıonary Theorıes of Mınd and Behavıor (The Unıversıty of Chıcago Press, 1987) (6) Schneıder, A M , Tarnısh B, Hements of Physıologıcal Psychology (McGrawHıll, 1995) (7) http //www abc net au/rn/talks/8 30/helthrpt/hstorıes/hr 150401 htm Atatürk 3 Mart kanunlarıyla, bize, hiçbir şeye bağlı olmadan görme ve düşünme yetkisini veriyordu. ketsızlıge sebep olur Bırey, çok yavaş nefes alır ve genelde bu nefes alışlar ıç çekmelerıyle bolunur Tum bu melankolık davranışlar bılınçdışı ve ıçgudusel olarak sergılenır (1) Hayvanlar saldırganlaştıklarında, kalp atışlan ve dolayısıyla kan dolasımlan hızlanır ve bu da ozellıkle ınsanlarda yuzun kızarmasına sebep olur Vucut her an saldırabümek ve duşmanı korkutabılmek ıçın dıktır ve tehdıtkar bır goruntu sergıler Neydı prensipleri? Şu sozlerden daha güzel O'nun temel prensibini anlatan bir sozune ben daha rastlamadım: "Bütün ilerlemeler insan fikrinin eseridir. Fikri harekete geçirmek birinci işimız oimalıdır. Bir kere millet benliğine hâkim olsun ve duşunebilsin, yeter! Başlangıçta hatâlı düşunse de, az zaman sonra bu hatâyı düzeltebilir... Fikir bir kere faaliyete başladı mı, her şey yavaş yavaş ıntizama girer ve düzelir. Fikrin serbest hareketi ise ancak ferdin duşunduğunu serbest olarak söylemek, yazmak ve verdiği karara gore her türlü teşebbuse girebilmek serbestisine sahip olmakla mürnkundür." Işte 3 Mart kanunları bize hiçbirşeye, ama hiçbirşeye bağlanmadan görme ve düşünme yetkisini, yani insan olma onur ve haysiyetini verdi. Cumhuriyetimiz bunun eseridir. Bunu ne bahaneyle olursa olsun elimizden almaya niyetlenecek olanlara, Atatürk'ün yukarıdaki sözlerini bir daha dikkatle okumalarını tavsiye ederim. 624/5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle