23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

nn ne kadar art niyetle hazırlandıgını anlamak zor degüdir. Prof. Dr, Azmi Suslu, Engtn Berber'ın Sancılı Yülar başlıgı altında yayınlanan ve kısa bir süre önce de Afet Inan Türk Araştırmalan Ödülü'nü alan çahşmasından söz ederken, bunun "tek taraflı olarak Yunan kaynaklanyla dcğorlondirildiğinden" dem vuruyor. Dahası bunun "Londra'da Prof. Dr. Dougholas Dakm'm doktorantının Ingüızcc yaymlanmış doktora tezının biıme Ingıhzce tercüme ettınlerek esas ahnmasından..." soz edıyor, Ayrınüya girmeden bu anlamsız ve önyargıh hükumler hakkmda şunu söylemekle yetınıyoruz. Prof. Suslu'nun bir rapordan aiıntı yaparak soz ettıCfi yukarıdaki eserle, Engın'm tezi arasında hıçbir ilinti yoktur, Engin'in çalışması sadece Yunan kaynaklarına dayanmamış, Heyetı Vukela Mazbataları başta olmak uzere çok geniş ölçüde Türk arşiv malzemesine, yerlı ve yabancı araştırmalara başvurularak yazılmıştır. Bunları gormezlikten gelmenın, inkâr yoluna sapmanın anlamı nedir acaba? Kaldı kı adayın Ingilizce bir kitabı Ingilizce bilen birine ' 'tercüme'' ettirmesıne gerek yoktur. Çünku doçentlik yabancı dil sınavını Ingilizce'den çevirmışüı. Çalışügı kurumda verdigi derslerin bazılannı Ingilizce anlatmaktadu. Prof. Suslu, "Adayın ukalaca sataştığı kurumlardan" söz edıyor ve başında bulundugu Atatürk Araştırma Merkezi'nin "Ulu Önder'm mancvı hımayesmde" bulundugunu belirtiyor. Çok guzel. Evet bu ulkede Atatürk'ü, Ataturkçulügu yıkmaya çalışanlar nedense hep Atatürk'un manevı varlıgına sıgmdılar. Saglıgında onun omuzlarına basarak bir yere gelenler, ölumunden sonra Atatürk'un eserlermi yok etmek için bırbırlerıyle yarıştüar. Bunlar arasında "Aziz Atatürk senı sevmek ibadetür,'" diycnler de vardı. Kendi kendimizi aldatmayalım. Bugun de degışen fazla bir şey yoktur. Tam tersine tablo daha da karanlıktır. Engin'in yazılarını okuyanlar, onun kurumları degil, kurumların başında bulunanların tutumunu eleştirdigini kolayca anlayabilirler. Prof, Dr. Ihsan Guneş'm dışında butun juri uyelerıran uzerınde durdukları, kafalarıru taktıklan ortak bir sorun var. O da Engin'in 1920 yılına ait Izmır'le Ugilı Yunanca bir eseri Turkçe'ye çevirrniş olmasıdır. Prof. Suslü şöyle dıyor: 'Adaym doçentlik dosyasma ne amaçla koyduğu analşılmakta güçluk çekjlen 1998 yılında bir başka 'Kitabevi'nde yayımlanan 'tzmir 1920 Yunanıstan Rehbermden Işgal Altındaki Bir Kentm Öyküsü' başhğıyla Yunanca propaganda reh berinden tercüme edıldığı veya hazırlandığı tam olarak bellı olmayan yayını..." Bu bozuk ve anlamsız cümle devam edıp gıdıyor ve asıl anlaşılmayan da Atatürk Araştırma Merkezı Başkanı'nın kendi 624/16 ifadesi oluyor. Sayın Prof. Süslu, eger zahmet edip bu çevirinin başına Engin'in yazdıgı "Sunuş"u hıddete kapılmadan okusaydı, oyle sanıyorurn ki, adayın "Yunan hayranhğından" söz etmek gibi fahiş bir yanUşlık yapmaz ve müfteri durumuna duşmezdı. Prof. Suslu'yle sozbırlıgı etrnişçesine Prof. AbdulhaJuk Çay da "1920" yüında Izmir'in Yunanlılıgını ortaya koymak ıçın gerçekleştırılen "Yunan Propagandası"na sıgınıyor. Prof. Akbıyık da yıne bu çeviriye kafasını kalemini takmış gorunüyor Prof. Köstüklu ise çevirıyi bir "tefekkuı urunu olarak" görmuyor. .... .„ Çeviri kitap sorunu rini yazarken, karşı taraun da ne yazdıgını merak etmiş ve Macarca kaynaklara başvurmuştu. Boyle bir zıhnıyete XX. yuzydın sonunda karşı çıkmak anlamsız ve şaşırtıcı oldugu kadar duşundürucüdür de. Kurtuluştan sonra başta Anadolu olmak üzere Izmir gazeteleri, işgalle ilgili pek çok Yunanlı'nın anüannı, gözlemlerini, resmi Yunan raporlannı dilımıze çevirerek yayınladılar. Bu çevirüerde Yunan propagandasına yönelik ögeler de vardı. Türkleri karalayan anlanmlar da yer alıyordu. Yunan zulüm ve baskısmı yaşamış bu gazetelerin yöneticileri. yazarları acaba bu işi Yunanlılara duyduklan hayranlıktan oturü mu yaptılar? Buyurun Sayın Profesorler, lutfen bu soruya yanıt veriniz. Biraz insaflı olmak ve insanları onyargüarla sarak sandalyesine oturtmamak gerekır. Dosya'da sayın profesörlerin yine ortak bir tavırla sataştıkları bir başka eser daha var. O da adayın Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal ve Vahdettin başlıgını taşıyan çalışmadır. Cıddı ve tutarlı bir çalışma... Ama nederıse begenilmemiş, "popülcr" damgası vurulmuş. Oysa bu kıtapta yer alan ve ancak Genelkurmay Başkanlıgı'nm ozel iznıyle yayınlanan bir bclgenin onemı de sayın profesörlerin pek dıkkatini çekmemış. Soz konusu belge, Vahdettin'in Mustafa Kemal'i bir tertiple tutuklarmak ve Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı engellemek çabasını açıkça ortaya koymaktadır. Belge, llhan Selçuk'un yazdıgı Yüzbaşı Selahattin'in Romanı'nda verilen bilgılen de dogrulamaktadır. Saydıgım dort profesör, tarih yöntemine yenilikler getırmış, kurarnlar uretmiş kımselerin tutum ve davranışını sergiliyorlar! Çunku hepsi de nasihat veren, yöntem ogreten bir hava ıçinde... "popülist yaklaşım", "gayn cıddı", "tarıh bılımı metodolojısme uygun değil..." gibi suçlamalar devam edip gidiyor, Nitekim adayın, ışgalden once Izmir'de Yunarüılarırı yapükları yatınmlardan söz etmsı, Yunan burjuvazisi, emperyalizm vb deyimleri kullanması da "bılım anlayışı ve tarıh ternvnolojısı ile" bagdaşmıyormuş!... Pekı hangi terminolojiyi kullanması gerekirdi? Bu kavramlar sizi neden rahatsız ediyor? XX. yuzyıl tarihçiligi acaba hangi kavramları kullanacaktır? Mutarekede Turklerın bazılannı savunan Izmir gazetelerinde bile "Yunan emperyahstlen" sözü yer alırken, gunumuzde bir tarıhçinın bunu kullanması acaba hangi metodoloji üe bagdaşmıyor? Aday, Izmır'de Yunan yatınmlarından söz ediyormuş da Yunan katliamlarından soz etmıyormuş, El insaf. Önce lutfen okuyun ve okudugunuzu da anlayıp, ondan sonra kara çalmaya devam edın. Burada ele aldıgım, tamamen keyfı ve art niyetli bir tutumu sergüeyen bu örnbek tek degüdır. Ne ilktir ne de son. Bu banko jurilerin tutumu, daha pek çok genç büim adamımızın harcanacagı işaretini veriyor. Şunu açüdüda söylüyorum. Bu profesorler gerçekten dürüst ve büimsel davrandıklanna inanıyorlarsa gözlenni kırpmadan doçentlik unvanı verdikleri kımselerin dosyalanyla Engin'in dosyasını uluslararası düzeyde bir jürinın onune koyabilirler ve bunun sonuçlarına katlanabüirler mi? (*) Ege Ünrv. Edebiyat Fak. Tarıh Bölumü. KPDS'ye düzeltme 2 Ocak 1998 tarihli Bilim Teknik'te Yrd. Doç. Dr. Osman Aslan'ın "KPDS'ye Dilbilimsel Açıdan Bakış" adlı yazısı, yabancı dilterle ve adı geçen unavla yakından ilgilenen bir kamu görevlisi olarak ilgimi çekti. Boyle bir konunun bilimsel olarak ele ahnmasınm gerçekten takdire değer olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim, Makaleyle ilgili ufak bir teknik düzeltme yapmak gerekirse, o da, sınav şekli ile ilgilidir. Sanırım verilen baz\ bilgiler güncelliğini korumamaktadır. Burada Italyanca'da yazılı sınav yapıldığı belirtilmekle beraber, gerçekte bu dilden belli bir süredir "çoktan seçmeli" sınav yapılmaktadır. Kasım 1998 sınavının bizzat adaylara postalanan Sınav Sonuç Belgesi'nde verilen istatistiki bilgilerden bu dönemde sınava giren kisi sayısının 26 olduğu anlasılmaktadır.C) Diğer taraltan, aynı paragrafta, yine öznel ve göreli bir yorum yapılarak Arapça sınavında 'kolay' (ve ozellikle temel) bir dilbilgisinin ölçülmesinin hedeflendiği belirtilmektedir. Her seyden önce smavların politikası sınavı hazırlayan Filoloji Bölümleri (çoğunlukla Ankara) akademisyenlerinin kisiselliklerinden soyutlanamamakta, sınavların güçluk dereceleri de yıldan yıla, hatta sınavdan sınava değismektedir. Arapça gibi karmasık bir gramere sahip bir dilde soruları zorlasttrmak son derece kolay olabilmektedir. Nitekim son dönemlerde boyle bir trende girilmis olduğu yolunda, en azından sınava girenin performansındaki düşüşten anlasılabildiği ölçüde, duyum alınmıstır. Şüphesiz genellemelerden kaçınmak için örneklerin ve gözlemlerin çoğaltılması gerekmektedir. Bu konulann hukuki boyutu büyuk ölçüde ÖSYM'yi ilgilendirmekte olup, anılan kuruluşun sınav yetkililerinin Sn. Aslan'ın eleştiri ve önerilerini okumuş oltnalannı ve eğer okudularso hassasiyetle değerlendirmye almalan dileğinde bulunuyor ve tesekkürlerimi sunuyorum. Hasan Yılmaz (') Sadece test sınavına giren adaylara bu tür bilgilerin sınav sonuç bildirimi olarak gönderildiğini belirtmek anlamında veriyorum. •k Şımdi Izmir'i hiç tanımayan, bilmeyen, bu dört profesöre şu açıklamayı yapmak geregını duyuyorum. Yabancı bir kaynagı Turkçe'ye çevirmek, o çevirinin yapıldıgı dilin ulusuna hayranlık duymayı gerektirmez. Bu bir. tkıncısı, Engın'in surıuşunda kıtabın butun ozellıkleri belirtildigi, hatta bunun propaganda ogeleri ıçerdigı vurgulandıgı halde, buna dikkat edilmemiş, daha açıkçası okunmamış, aday haksız bir töhmet altında bırakılmıştır. Kaldı kı bu rehber hıç mi hıç yenı bu şey degüdır. Geçen yuzyüın son çeyregin den berı lzmır'de Fransızca olarak Indıcateur profssionnel... etc. başlıgı altında yayımlanan ve Izmir şehri içindekı meslek gruplan, çarşı, pazar, gazete, matbaa, postane, vb. hakkında aynnülan içeren yülıklann bir örnegi, bir devamıdır. Yunan propa ganda ogeleri bir yana bizım de bu rehberden ogrenecegimiz epeyce aynntı bulunmaktadır. Sozgelimi Izmir ve çevresinde XI. yüzyılın sonunda Çaka Bey'ın ılk Türk Beyligını kurmasından söz ediliyor kı o tarihte Turk tarihçileri arasında bu ayrıntı pek büınmıyordu. Ama, öküzün altında buzagı aramaya gerek yok. Çunku Yunan propagandasının agırlık mrkezi bu kılavuz degüdır Bunu iyı anlamak ıçin Parıs'te bulunan Hellemzm burosunun yayınlarına, Izmir'de çıkan Rumca gazetelere ve Yunanlılar tarafından desteklenen Turkçe gazetelere goz atmak gerekır. XVII yuzyılda tarihçı Peçuylu Ibrahım Ufendı, Kanuni'nin Macaristan seferle "Bilime gerici saldın" Bilim Teknik'in 15. sayısındaki "Bilime gerici saldırı" baslıklı yazıyı ilgi ile okudum. Utandım... Mevzide değil cephe gerisinde "sava}(ma)manın" en veciz örneğini oluşturmuş. Içeriğinizde gittikçe artan bir gerilik var. Bu makale tam da boyle geri bir yazı... Detaylara inmeyeceğim, çünku detaylar üzerinden eleştiri söz konusu yazara hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Bu durusun kendisi topyekün problem. "Devlet yönetimindeki bilinçli cumhuriyetçileri sinsi kampanyalara karşı uyanık olmaya" çağırıyor yazar, "Fasist olsun, teokratik olsun bunu eklemezse hatırı kalır komünist olsun her türlü teröhzmin karşısında" olduğunu ilan etme zorunluluğu olusuyor. Cerici demagojilerin içini yargılanan sanık psikolojisi ile mi boşaltacaknnız. 'Cörevi' cumhuriyetçi devlet görevlilerine havale ederek mi yerine getireceksiniz. Biraz tarih bilinci lutfen ve biraz da 'bilimsel onurl' Mehmet Dere
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle