Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ışığın kaynağı ne? /uonrf«Fuca dağ sıraıı Esrarengiz ışık öncellkle Juan de Fıca Sırtında, ardından urasıyla Orta Atlantik Sırtı ve Doğu Pa%iflk 'te gözlendl. (Harita) ilginç dev, tiip şekllli solucanlar üstte, solda Ise sürüler halinde dolasan karidetler tırmacılar bu olayın deniz suyunda da gerçekleşebilecegini ve 589 nanometre dalga boyuııda ışık yayabileceğinı kanıtladı. Bu değer ise OPUS'un elde ettıgı ve rüerle tutarlı gözüküyor. Ancak daha hiç kımse, bu olayın sıcaklıgın ve basıncın çok yuksek oldugu okyanusun en derın bolgelermde gerçekleşebileceginden firnin degil. Sıtadaki keşif yolculugu tum soı unlan çozebilir. Araşürmacılann bu defakı gizli silahı ALISS2: Dokuz mercekli ve ola ganüstü hassas bir kamera. Bu kamera sayesınde araştırmacılar "ışıgı" hem göruntulemeyı hem de 9 farklı dalgaboyu bandındakı karakterini olçmeyı umuyoı. Böylece her dalgaboyundaki ışıgın kaynagı tespit edilebilecek. Işıgı gözlemlemek karmaşık bır çalışma gerektiriyor. Ancak onun etrafındakı biyolojiyi yorumlamak neredeyse imkansız. New York, Sırakuza Unıversitesı'nden sinirbilimci Steven Chamberlain problemi şu şekilde dile getiriyoı "Alvin'in ışık düzenegi, karıdesin daha önce hiç görmedigi kadar milyon katı kadar parlak ışık saçıyor; bu da onları anında kör edıyor, dolayısıyla davranış ve fizyolojıyı yermde inceleyemiyoruz" Geçtıgımiz dort yıl ıçinde Charnberlam ve arkadaşlan, Atlantik çatlaklannda yaşayan bu özel karides türünun ve dört farklı karides türünün gözlerinı incelediler; göz yorlerinın hayvanın davranışıyla ılışkısıni karşılaştırdılar. Şaşırtıcı bıçımde, bırçok türün gözlerı ekolojık yaşam ortamlaıına(ıuşlerme) uyyuıı bıçını de vucutlanna yerleşmiş gıbı gözüküyordu. Örnegin, ıki karides turünun gözlerı arkalarmda yer almaktaydı. Chamberlain bu türlerin, konumlannı, arkalarına düşen ışıgın miktanna gore tahmin ettiklerini duşünüyor. Karıdesler bacanın üze rindeyken gölgede kalıyor; bacadan uzaga dogru yuzduklerınde ıse soluk bır ışıga dogru yüzmüş oluyorlar. Belkı de onlar bu ışıgı bır uyarı olarak yorumluyor besın kaynagından uzaklaştıklarını veya kolayca haşlanabilecekleri bacanın agız kısmına fazla yaklaştıgını gosteren bir uyarı Öyleyse bu hayvanlann gozleri niçin arkada? Araştırmacı, bu iki türün de sürüler halmde bacanın etrafında dolaştıklarını ve kafa kafaya yaşadıklarını belırtıyor. Eger gozleri kafalarının uzerinde olsaydı, korrışular birbirlermin ışıgını engelleyebılırdi. Tum bunlara ragmen Alvmocarıs markensis adlı büyük bır karides türü tamamen kördü ve patlak gözlerı kafasının tam uzermde yer alıyordu. Dıger karides türlerı gibı ışıga duyarlı hucrelerı bulunmuyordu Aslmda bu da genel tabloya uygundu, çunkü bu canlı ışıktan en uzakta olan çatlagın dibinde yaşıyordu. Chamberlain ve arkadaşlan bulduklan ıpuçlarıyla yetınmeyıp karıdeslerle ılgıli daha somut kanıtiar elde etmek istıyorlar. Bu yüzden, Atlantık'tekı çatlaklan mceleyebılmeye yarayan ve kapkararılık ortamlarda çalışabilecek uzaktan kurnandalı bir denizaltının ınşası ıçın kendılerıne kaynak arıyorlar. Böylece karıdeslerın asıl davranışlarını gozlemleyebılecekler. Bu araştırma projesi Van Dover'ı heyecanlandırsa da onun merak ettigi esas konu herhangi bır organızmanın bu derınlıkte, ışıgı, kendı enerjisını üretmek ıçın kullanıp kullanmadıgı. Arızona Eyalet Unıversitesı'nden fotosentez uzmanı Robert Blankship te bunu merak edıyor. Şirndiye kadar dogada, guneş ışıgından başka turde ışıgı fotosentez için kullanan bir carılı tuı une rastlaıımadı. Işık fotosentez içın fazla mı loş? Blankship, boyle loş ortamlarda fotosentez yapabüen canlıların bulundugundan soz edıyor. Karadenizde yaşayan yeşıl sulfur bakterısı yuzeyden 73 metre derinlıkte guneş ışıgını kullanarak fotosentez yapabiliyor. Cyanobakteriler ise çok daha loş ortamlarda ışıgı sogurabılıyor. Araştırmacılar şımdı de, daha öncekı dalışlardan elde edilen sülfıt baca orneklerinı ınceleyerek klorofü ve fotosentetik pigmentlerin ızlerinı anyor, Örnekleri incelerken, fotosentetik bir pigmente rastladılar. Bu pigment, yüzeyde yaşayıp okyanus tabanına düşen bakterilere ait olabilir; tabü daha önce hiç rastlanmamış. bır türe de, dı donemındeki koşullar nedenıyle organizmalara avantaj saglamış ve tam bir fotosentez işlemıne kazara onculuk etmis olmalı. Araştırmacı, çatlaklardakı parıltı • nın ılk basamaklarda yer aldıgını düşünüyor. Molekuler kanıtlar, ılkel organızmalann olaganustu sıcak çevrelerde yaşadujına ve buyuk olasılıkla hıdrotermal çatlakların etrafındakı kımyasallarla beslendıklerine işaret edıyor. Boyle bir dunya, o donemde yaşamakta olan organızmalara özel bır ustalık kazandırdı: sıcaklıgı algılama yetenegi Nisbet, "Sız bır bakterı olsaydınız, etrafta çok az dolaşabılırdınız; sızın ıçın sıcaklık kaynagına ne kadar yakın oldugunuz önemli olurdu" diyor. "Cok yaklaşırsanız haşlanır, çok uzaklaşırsanız aç kahr dıraz" diye ekliyor. Araştırmacı, çatlaklardan yayılan kızılötesı ışıgı sogurabılecek türde pigmentlere sahıp olan bir bakteri ortaya çıktıgına inanıyor. Bu bakterınm hızla türeyerek kızılötesı ışıga duyarlı bakteri kolonileri oluşturdugunu duşünüyor. Sonuçta, bu bakterilerin bir kısmı sıg su lardakı sıcak su kaynaklanna sürüklendı. Güneşin alunda, cesur yeni bır dünya. Başlangıçta bu organızmalar güneşin yalnızca kızılötesı ışınlannın ulaşabildigi çamurun içinde gomulü halde yaşadı. Daha sonra canlılar daha duşük dalgaboylanndaki ışıktan da enerji elde edebilecek şekilde evrimleştiler. Araştırmacı bu açıklamalann oldukça spekülatif oldugunu öncellkle kendisı kabul edıyor "Bunlar sadece fıkır, saf bır hipotez" dıyor. Van Dover ise "Çatlaklardakı ışık sadece ilginç tarihi bir rıot olabilir, diger tarafta bu ışık hayal edebilecegimizden çok daha fazla onem taşıyor da olabilir." açıklamasını yapıyor. Turgut Gürer Kaynak: New Scıentıst, 131297 Dünyada ilk fotosentezi başlatan bu "ışık mı"? Eger okyanus çatlaklarmdakı ışık fotosentez amacıyla kullanılıyoısa bu çok daha onemlı bir soruyu da beraberinde getıriyor. Acaba bu çatlaklar Dunya tarihınde hayatı onem taşıyan sürecin(fotosentezm) evriminı başlatmış olabilirler mi? Royal Holloway College, Londra Unıversitesi'inden Euan Nisbet 70'lerden berı fotosentezin kokeni üzerine kafa yoruyor. Dunya uzerındekı tum yaşamı destekleyen bu sureç oldukça karmaşık; evrınıi esnasında, ara safhalardakı hayatta kalmaya yaramış olan avantajları kestırmek oldukça zor. Böyle anlaşılması güç bır süreç, Nisbet'a gore, basamaklar halinde gelışmış olmalı Her basamak, ancak ken Solda derin denizlerde yafayan kör karides, üstte sıcak derin sulann anemones isimli tsıltıh bitkisi. 1 Okyanus ortası sırtları dunyada büınen.en buyuk sıra dağ sıstemlendır. Bu bolgelerde mantodan yuzeye ulaşan malzeme sayesınde okyanus kabuğu üretılır ve uretılen kabuk sırtın ıki yonunde sımetrık olarak ıkı ydiıaaynlu.(YN) Z Ambıenl Lıght Imagıng Spectıal System 574/19