Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TARTIŞM AEDİTÖRE MEK T UPLA R Danimarka'da doktora ve doçentlik Dr Zeynep Tümer* Doçentlik sınav sistemi degişmeli! Prof Dr Barıa Öztaş* C umhunyet Bılım Teknık'te doçentlik sınavları uzerınde suren tartışmalara, Iskandınav ulkelerındekı (ozellıkle de Danımarka'dakı) bazı uygulamalardan ornekler vererek katkıda bulunmak ıstiyorum Iskandınav ulkelerı dunyanın en demokratık, ınsan haklanna değer veren ulkelerı Yalnızca gunluk yaşamda, polıtikada değıl, bılımde de bu demokrası uygulanmaya çalışılıyor Burada unıversıte sonrası ıkı bılımsel eğıtım aşaması var Doktora ve dısputat Doktora Turkıye'dekı doktora sıstemıne karşılık gelıyor, yanı bır kışının bır danışman denetımınde bılımsel yaklaşımı öğrenmesı, öğrendıklerını de bır projeye uygulaması Dısputat ıse daha ust ve son derece saygın bır aşama Burada kışının bılımsel olgunluğu değerlendırılıyor Dısputat veren bılım adamı/kadını bır bılımsel projeyı kendı başına oluşturup yurutebılecegını kanıtlıyor Bunun ıçın kendı alanında onemlı yayınları olması gerekıyor Bu yayınlar bır şemsıye altında toplanarak tezı oluşturuyor Bir makalede kimin ne kadar katkısı var? Kışı, tezınde yer alan bılımsel yayınlarındakı gerçek kişlsel katkısını ıspat etmek durumunda (ustelık bu doktora ıçın de geçerlı) Makalelerde sadece kışının ımzasının olması yetmıyor Bu amaçla şöyle bır yontem uygulanıyor Herkesın bır makaledekı katkısı, makaledekı dığer yazarların da ımzaladıkları ortak bır açıklama ıle belgelenıyor Boylece kışının yapmadığı bır çalışmayı ustlenmesının de onune geçılmış oluyor Doktora ve dısputat tezlerı bır hakemler kurulu tarafından değerlendırılıyor Dısputatta hakemlerden hıçbırı adayın çalıştığı bırımden oiamadığı gıbı bu nakemler kışı ıle hıçbır ortak yayında da yer almamak durumunda Hakemler tezı okuyup ınceledıkten sonra aday, tezını hakemler karşısında savunuyor Bu bır sözlu sınav değıl, tam bır savunma Hakemler tezı satır satır eleştırıyorlar ve kışı her eleştırıyı teker teker cevaplıyor Ancak burada objektıflığı sağlayan çok onemlı bır nokta var Savunma herkese açık, ısteyen katılabılıyor Ustelık hakemler kararlarını herkesın onunde açıklamak ve nedenlerını belırtmek zorunda Savunma, unıversıte görevlısı bır kışı tarafından yönetılıyor Hakemlerın ıse unıversıte görevlısı olması gerekmıyor, dallarında varlıklarını ıspat etmış olmaları yeterlı Dısputatı doçentlik ıle karşılaştırmak, dısputata yapılmış bır haksızlık olur Ancak bır anlamda da benzeştıklerı göz önune alınırsa, dısputatta uygulanan son derece demokratık ve olabıldığınce objektıf uygulamalan Turkıye'dekı doçentık "sınavlanna" uygulamak hıç de yanlış olmaz Bunun ıçın öncelıkle doçentlığın bır sınav değıl, özgun ve bılımsel bır çalışmayı savunma olarak algılanması gerektığı kanısındayım Doçentlik bılımsel olgunluğu kanıtlamak olduğuna ya da olması gerektığıne gore bu hıç de abartılmış ve haksız bır ıstek sayılamaz Bunun dışında objektıflığı sağlamak ıçın dısputat örneğınden yarartanarak şu kurallar devreye sokulabılır 1. Hakemler kışının bağlı olduğu kurum ya da fakultede görevlı olmamalt Ayrıca hakemler, doçontık çalışmasında yer alan hıçbır bılımsel yayında yazar olmamalı 2 Doçentlik savunması seyırcıye açık olarak yapılmalı 3 Doçentlik savunmasında yer alan her yayın ıçın her yazarın payını belırten bır ıfade yer almalı ve bu ıfade butun yazarlar tarafından ımzalanmalı Bu uç kuralın doçentlik tartışmalarını yaratan sorunların çözulmesınde ya da hıç ortaya çıkmamasında onemlı olacağı kanısındayım Bılım kendı ıçınde objektıf bır olgu olduğuna ve olması gerektığıne göre, bılımsel uygulamaların ve değerlendırmelerın de hem objektıf hem de demokratık olması gerekır Turkıye'de bılımın gelışmesı, demokratıkleşmesıne sıkı sıkıya bağlı Bılımsellığı bır yaşam tarzı olarak ele alanlar ıçın ıse bu hıç de zor değıl (')John F. Kennedy Enstitüsü Molekuler Genetık Bolumü Kopenhag, Danımarka S on zamanlarda Cumhunyet Bılim Teknık dergısınde en çok tartışılan konulardan bırı, sanırım doçentlik sınavları oldu Dergının edıtoru Orhan Bursalı ve pek çok bılım adamı bu konuda goruşlerını belırttı Ortada yadsınamayacak bır gerçek vardı kı o da, doktora ve profesörluk kademelerınde olduğu gıbı, doçentlik sınav sıstemının çok bozuk olduğu ve acele duzeltılmesı gerektığıdır Çunku doçentlik kademesı ulkemızde çok önemlıdır Doçent olan kışı belırlı bır sure bekledıkten sonra profesörluk kadrosu açıldığında kolayca profesorluğe yukseltılebılmektedır ve Ph D öğrencısını yonetme hakkını almaktadır Doçentlik aşamasındakı en buyuk çarpıklık, hemen hemen hıçbır somut krıterın doçentlik sınavında bulunmaması ve |urı uyelerının keyfı davranışının ön planda olmasıdır Iş böyle olunca, hiç hakkı olmayan, SCI'ye gıren dergıde hıç yayını olmayan ve bırkaç Turkçe dergıdekı yayınla kolaylıkla doçent unvanını alan kışıler yanında, uluslararası dergılerde pek çok yayını ve sltasyonu olan, kendını bılım dunyasında ıspat etmış pek çok aday da bu unvanı alamamaktadır Dolayısıyla bılımsel olarak adayın kendısını ıspat etmesı pek onemlı olmamakta, jurı uyelerının lyı nıyetlı, bılımın önune geçmesıdır Bu da ıster ıstemez, kışıde ısyan yaratmaktadır Hele YÖK yasasının ılgılı maddelerıne göre, fakulteyı bıtırdıkten 45 yıl sonra doçent olma şansını hemen yakalayıp, uygun jurı ıle doçent olan, en azından kendı branşımda öğretim uyelerı vardır Yukarda saydığım mahzurların en aza ındırılmesı ıçın doçentlik sınav sıstemının aşağıdakı hususları goz onüne alarak acılen değıştırılmesını onermekteyım 1 öğretim uyelığı, bır usta çırak ışıdır ve bu da zamana bağlı olarak yoğrulur DOKtorasını veren bır adayın kendı ayakları uzerınde durması, kendı başına proje uretıp araştırma yapması bılımsel makale yazabılmesı zamana ıhtıyaç gosterır Dolayısıyla eskı 1750 sayılı yasada olduğu gıbı doktoradan sonra, doçentlığe muracaat ıçın en az 45 yıl geçmesı koşulu yenıden getırılmelıdır 2 Adayın uluslararası hakemlı dergılerde, örneğın sağlık bılımlerınde SCI'ye gıren dergılerde en az beş yayınının olması ve bu yayınların g'sınde de bırıncı ısım olması koşulu aranmalıdır Dergının ımpakt faktörunun de en az 0,5 olması gerekır 3 Adayın mutlaka sıtasyonu bulunmalıdır Sıtasyon sayısı da en az 3 olmaıdır 4 Aday doçentlığe muracaat edebılmesı ıçın en az kendı alanında 2 uluslararası kongreye bıldırı veya poster sunusu ıle katılmalıdır 5 Adayın en az 5 veya 6 ulusal kongreye bıldırı ıle katılması koşulu aranmalıdır 6 Doçentlik |ürı uyelerının seçılmesınde uluslararası dergılerde yayınları olan bılım adamları jurıye seçılmelldır Jurı uyelerı eserlerını ınceleyıp olumlu rapor bıldırınce, bılım sınavı, merkezı sıstemle yapılmalıdır. En buyuk haksızlıklardan bırını de jurı uyelerinın bılım sınavında hıçbır kurala uymayan değerlendırmelerı oluşturmaktadır 7 Merkezı sıstemle bılım sınavını geçen doçent adayının ders anlatma yeteneğı de önemlıdır Çunku doçent olan öğretim uyesı, ders vermekle de yukumludur Dolayısıyla yıne jurı onunde hazırlayacağı bır dersı, oğretım eğıtım kurallarına göre anlatması gereklıdır Somut aşamaları ıçeren doçentlik sınavının da, artık hem çok kolay doçent olmayı, hem de bır turlu doçent olunamamayı önler kanısındayım * Istanbul Tıp Fakültesi Fizyolojı ABD. Çapa Şizofreni iizerine... Doç. Dr. Suat Alpay* C umhurıyet'ın 21 1 1995 gunlu sayısında Şizofreni Içın Yenı Bır Umut başlığı altında bır çevırı yazısı yayınlandı Bu yazıda, şızofreninın Merkezı Sınır Sıstemınde (CNS) bolge belırtılmesıne rağmen kuvvetlı olasılıkla beynının mesolımbık bolgesındekı bır gelışme bozukluğundan kaynaklandığı ılerı surulmektedır Normal ınsanlarda bozukluk olmadığının bıreysel ve toplumsal streslerı daha genış bır kapasıte ıle karşıladıkları ve şızofrenılerın ıse bu yapısal bozukluktan dolayı fazla yuklenme halınde, hastalık belırtılerını sergıleyeceklerı savunulmaktadır Yazıda söz edıldığı gıbı şizofreni sendromu organık bır bozukluktan değıl ozellıkle beynının mesolımbık bolgesındekı depomınerjık yolakların aşırı fonksıyonundan (çalışması) ılerı gelmektedır Şızofrenıde gorulen halusınasyon olsun, duşunce ve davranış yarıklan olsun, başta dopamının denılen bu norotransmıtor'un turnoverının yanı dopamın yapı mının yıkımından fazla olduğjna bağlanmaktadır Dopamın çokluğuna karşı dopamın reseptörlerının fazlalığı da burada sözkonusudur (UpRegulatıon) Dopamın reseptörlerının D1,D2,D3,D4, turevlerı vardır D1 ,D2,D4 postsınaptık nöron memranından, D3 ıse presınaptır zarda bulunmakta ve dopamının otoregulasyonunu sağlamaktadır Şızofrenıde, dopamın fazlalığı ve dopamın reseptörlerının sayıca artması (upregulatıon) kadar bu reseptorlerın sterokımyasai farklılıklarından gelen aşırı duyarlık payı vardır Son yıllarda pozıtron emıssıon tomografı (PET) cıhazı ıle yapılan deneylerde, pozıtron yayan C verıldıkten sonrakı ölçumler bıze bu sendromun dopamınden bağımsız duşunulemeyeceğını göstermıştır hakat şızofreninın oluşumda sadece dopamının etkılı olamayacağı açıktır Çunku CMS'de dopamın fazla salgılandığı hallerde prolactın duzeyı duşmekte yıne buna bağlı PGs (Prostaglandınler) azalmaktadır Bu nedenle şızofrenıye aynı zamanda PGs yetersızlığıne bağlı bır sendrom gozuyle de bakılmaktadır Ayrıca, endorfınlerın (endojen antıpsıkotık maddeler) ve mhıbıtor bır nörotransmıtter olarak bılınen gamma amınobutyrıc acıd'ın (GABA) beyınde yeterınce bulunmamasının bır derece olsun şızofrenıye katkısı olabıleceğı kabul edılmektedır Yazıda söz edılen yenı ve az yan etkılı antıpsıkotıklere gelınce bu sendromda uygulanan pslkofarmakolojık tedavıde, noroleptık (antıpsıkotık) ılaçlar kullanılır Bu ılaçlar esasda sendromun orıjınıne yönelık droglardır Nöroleptıklenn buyuk çoğunluğunu, fenotıyazın turevı ılaçlar oluşturur Noroleptıkler dopamın ıle yarışa girerek ondan önce D reseptörlerıne yerleşırler ve onları bloke ederler boylece dopamının sınaptık aralıkta açıkta kalmasına ve onun daha sonra etkısız duruma gelmesıne neden olurlar 1952 yılında anestezık olarak bulunan ve 1954'ten berı antıpsıkotık olarak kullanıma gıren klorpromazın (Largactıl) dunyaca unlu ılk fenotıazın turevıdır Hâlâ bu ılacın bıle uygulamadakı etkin yerını koruduğu görulmektedır */ç Hast. ve Farmakoloji Uzmanı Ist Tıp Fakultesı 4764