Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KISA B İ L İ M H A B E R L E R İ Her binada bir su arıtma Hücre'de keşfedilen merkezi yeni bölüm Yakın bir gelecekte zarlı reaktör evlerde kullanılabilecek... Japonya'da su arıtma tesısine sahip binaların sayısı gittikçe artıyor. Bu sistemde dairelerden gelen kırli sular yerinde antılıp paralel bir su devresine gönderilıyor. Içmeye elverişli olmayan bu sular tuvalet gibi pek de "soylu olmayan" mekânlarda kullanılabiliyor. Bu yöntem için zarlı arıtma sisteminden yaraıianılıyor. Sıradan bir arıtma tesisinde kirlı sular enzimatik bir reaktörde toplanıp daha sonra tortuları durulaştırma yöntemiyle Içltobllir su deposu * « P°» temızlendiği bir depoya aktarılıyor. Oysa bınalarda F „ O«rl yıkama poı daha farklı bir ayrıştırma A t m l yöntemi uygulanıyor; buralarda elek işlevindeki bir f sular T *»> »u deposu * zar sulann devamlı arıtımını sağlıyor. Zarın bir tarafından enzimler bakterileri Japonya da bınjıurda Kurulabllen kuçük çaptakl SU arıtma merkeztemizlerken diğer tarafta leri oldukça revaçta. Kim bilir belki de yakın bir gelecekte zarlı reak arıtılmış su oluşuyor. (ah) tör sizin evinizdeki sulan da antacak K i W i u te u Hücrenin en ufacık bölümleri bile güçlü elektronik mikroskoplarla tanımlanabiliyor. J U I ""! Eninde sonunda yine Ay Amerika son uzay aracı Apollo 17'yi Ay'a fırlattığında takvım 1972 yılının sonlarını gösteriyordu. Ulke ıçınde ve dışındaki sorunların yoğunluğu nedeniyle bir zamanlar tüm dikkatlerı uzerıne toplayan Ay'a gidış tasarıları da rafa kaldırıldı. Yirmı ıkı yıl sonra, ABD sonunda Ay'a geri döndü. Bu kez ulusal bayrağı taşıyan, astronotlu bir uzay aracı yerine, yolcusuz bir araç olan "Clementine" ıdı Iki yıldan kısa bir süre ıçınde yapımı tamamlanan ve uzaya fırlatılan Clementine uzay planlamacılarına aya uçuşlarla ilgili birçok şey öğrettı. Clementine programının hedeflerı teknık ve araştırma nıteliklıydi. Amaç, içinde insan olmayan bir uzay aracının önce Ay'a sonra da Geographos gezegenıne göndenlmesiydi. NASA'dan ıstenen tek şey uzay araştırmalarını gerçekleştırecek donanım ve birkaç astronottan ibarettı. NASA onerıyı kabul ettı Bu amaca yönelik olarak hazırlanan uzay aracı öncekılerden oldukça farklıydı. Yaklaşık 1 5 metre uzunluğunda ve 200 kg ağırhgındaki araca "Clementine" adının verılmesı belkı de aynı adlı ezgıde olduğu gıbi, Geographos'a ulaştıktan sonra yok olacağı sanılmasından kaynaklanıyordu. dereceyı bulur. Kutupların üzerınde uçan Clementine'ın krater ıçlerine gönderdığı radyo sınyallerının yeryüzündeki NASA antenleri tarafından alınıp değerlendırilmesı sonucunda, ayda lekeler halınde buz tepecıkleri olduğu yolunda bulgular elde edildı. Ancak kesın bir yargıya varmak ıçin araştırmaların surdurulmesı gerekıyor. Clementine'ın gönderdığı sınyallerle ayrıca, Apollo uzay araçlarıyla elde edılemeyen kesinlıkte bilgılere de ulaşıldı. örneğin, Ay yüzeyındekı yük« sek ve alçak noktalar arasındakı farklılığın, daha önce sanıldığı gibı 6 mıl değil de 12 mıl olduğu artık kesin olarak bılinıyor. (ru) Geçen yıl 25 ocak tarihinde uzaya fırlatılan Clementine, hız almak amacıyla ıkı kez dünya çevresınde dolandı. 19 şubat gunü ayın çevresındeki bir yörungeye yerleştı ve hemen beklenmedık bir özenle yörungeyı harıtalamaya koyuldu. Oyle kı, daha önce uzaya gonderilen Apollolar bıle bu denlı ayrıntılı bir araştırmayı gerçekleştırememışlerdı. Apollo'nun yanıtsız bıraktığı sorulardan bir tanesı de, Ay'ın kutuplarında buz olup olmadığıydı. Ay, dunyanın çevresınde hemen hemen dık olarak döndüğunden güneş ışığı üst kısımlara son kerte eğık bir açıyla ulaşır. Bu nedenle, krater dıplerı sürekli gölgede kalır ve ısı 387 ikroskobun henüz yaşamımıza girdiği günlerde hücrelerin iç yapısını incelemek, bilim adamlarının aklının ucundan bile geçmezdı. Ama o uzağı göremediğimiz günler geride kaldı. Artık bilim adamları hücrenin en ufacık bölümlennı bile güçlü elektronik mikroskoplar sayesinde ınceleyebılıyor. Yepyeni aygıtlar, gözle görülemeyen, elle tutulamayan hücre yapılarını tanımlama olanağına kavuştu. Günümüzde biyoloji uzmanları bıyokimyasal yöntemlerle hücreyi oluşturan proteınleri saptayabiliyor. Geçtiğimiz yıl içinde gerçekleştirilen bir buluşun dışarıdan gelen etkilerin saptanmasına ışık tutarak, bağışıklık sistemi ile ilgili gizi büyük ölçüde çözeceğine inanılıyor. Geçen mayıs ayında ABD, Hollanda ve Iskoçya'dan bilim adamları hücrenin içinde yepyeni bir bölüm bulduklarını bildırdıler. Ufacık olmasına karşın, protein kümelerınden oluşan bu bölümün bağışıklık sisteminın en can alıcı bileşkelerini bir araya getirdiği sanılıyor. Yabancı bir madde insan bedenine girdiğinde, bağışıklık sisteminin gözcülüğünü üstlenen B lemfositi adı verilen bir akyuvar tarafından yutuluyor. Antijen yutulur yutulmaz parçalanarak sistemin saldırı elemanlarına dönüştürülüyor. Ancak bu saldırgan hücreler yalnızca yabancı olmayan ve ınsanlarda HLA, kobay farelerde de MHC II adı verilen bir protein kümesinde belirdiğı zaman devreye gıriyor. Bu proteinler kesinlikle bıreye özgü olup, o bireyin bir parçasını oluşturuyor. Bireyin bağışıklık sistemi de neyin ne olduğunu, neye saldıracağını bilmek zorunda. Bilim adamlarının başından beri tam olarak bılemedikleri konu ise, antıjenlerin B hücresinin tam olarak neresınde bölündükleri ve sonuçta oluşan hücrelerin MHC ile nasıl bırleşıp, hürcenin yüzeyıne yapışan sakızımsı bir "bileşik" oluşturduğu ıdi. Şımdi artık tüm bu ışlevlerın, hücrenin CPL adı verilen minicik bölümününde gerçekleştiği anlaşıldı. Rita Urgan 4735