Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
S AĞ Ll K Satranç oyunu ve beyin Oyun sırasında beynin çalışma düzeneği incelendi. llginç sonuçlar... armaşık sorunların çözümü sırasında beynin farklı bölgelerinin işlevini aydınlığa kavuşturmak amacıyla bilim adamları satranç oyuncularının bir sonraki hamleye geçmeden geçirdikleri düşünme süresi Içinde nöron ağlarının nasıl bir devingenlik içinde olduğunu izledi. Araştırmayı yapan Bethesda Nörolojik Bozukluklar ve Felç Ulusal Enstitüsü ekibi pozitron yayılım tomografisi'nden (PET) yararlanarak satranç oyunu sırasında beynin sergilediği devinim örneklerini inceledi. PET yöntemi beyindeki kan akışını da ölçüyor. Bir bölge eyleme geçtiğinde buradaki kan akışı da arttığından belirli düşünme sureçlerine hangi bölgelerin etkili olduğu anlaşılabiiiyor. Psikolog Jordan Grafman ve nörolog Paolo Nichelli'nin önderliğindeki bir ekip ise satrançta beynin baştan sona güdümünün daha basit işlevlere bölünerek belirli alanların izlenebileceğini ortaya koydu. Bunlar, anımsama, anlakta çeşitli görsel imgeler oluşturma yeteneği ve tasarlama gibi işlevleri içerir. Ekibe göre yüksek bilgisel bir düzen gerektirdiğini sandığımız satranç oyunu gerçekte sıradan bir işlev duzeni gerektirmektedir. Araştırmacılar, yetenekli satranç K oyuncularından oluşan 10 erkek deneği bilgisayarlı satranç tahtası önüne oturtarak kendilerine önce oyunun temel kuralları ile ilgili sorular sordu. Oyuncular bu sorulan yanıtlarken araştırmacılar da herbirinin PET bulgulannı kaydetti. Daha sonra oyunculara belirli konumlar gösterilerek bu konumlarda şah mata ulaşıp ulaşamayacakları soruldu. Bu sorular yanıtlanmaya çalışılırken beynin tam olarak hangi bölgelerinin eyleme geçtiği belirlendi. Buna göre artkafa lobunun büyuk bir bölümü ve alın lobunun etkili olduğu görüldü. Artkafa lobunun anlaksal imgelerle ilgili olduğu bilinmekle birlikte, beynin büyuk bir alanının devinime geçmesi son derece şaşırtıcıydı. Grafman, alın lobunun daha çok tasarlama ve uygulamaya geçişte izlenecek sırayı belirlemekte etkili olduğuna inanıyor. Ancak alın lobunun kesin işlevı henüz tam olarak billnmiyor. Zira bu bölgedeki herhangi bir zedelenme ciddı anlaksal sorunlara yol açmıyor. Bilım adamları bu alanın bir tür bilgi yöneticisi işlevi gördüğune inanıyor. Grafman ve ekibi şimdi de, alın lobunu ilgilendiren başka karmaşık görevlerın yapılması sırasında devinime geçen noron ağlarını inceliyor. Satrançtaki stratejik düşünceler yerlerinl daha baalt beyinsel fonksiyonlara bırakıyor. Kuşlar koyu rengi görmüyor Hayvanlar ın çoğu açıklı koyuludur; genellıkle koyu renk üstte daha açık renk ise alttadır. Uzun süredir biyologlar bu özelliğin hayvanları yem olmaktan kurtardığını ileri sürmüş ancak bu konuda herhangi bir araştırma yapmamışlardı. Lancashire Üniversitesi'nden Malcolm Edmunds ve Rob«rt Devvthirst bunu kanıtlayıcı deneyler gerçekleştirdi. Edmunds ve Devvthirst. semiz yeşil tırtılları andıracak dört değişik türde tasarlanmış yapay avlar oluşturarak bunları kuşlara sundular. Serçe, sığırcık, baştankara, karatavuk gibı kuş türlerıni içeren deneklerin, hamurdan yapılmış, koyu yeşıl, açık yeşil ve birinde koyusu altta ötekinde ise üstte olmak üzere açıklı koyulu avlardan en çok açık yeşil olanlarını yediği görüldü. Edmunds ve Devvthirst bunun, karşıt renklı olanların doğada daha rahat gizlenebildıklerinden kaynaklandığını ileri sürüyor. Ancak çift renkli olmak korunmak içın yeterli değil; karşıt renklerin koyu olanının üstte olması gerekiyor. Yaşamı tetikleyen kiiküpt mii? Karbon ve nitrojen arasında, proteın oluşturmaları için amino asitleri birbirine bağlayan kimyasal bağlar, yaşamın kökenine inmeye çalışan bilim adamlarının önüne klasik yumurta ve tavuk bilmecesi gibi çıkıyor. Çağdaş hücrelerin böylesi bağlar oluşturmak için enzimlere gereksınimi var. Ancak enzimler proteın olduklarından ilk proteinlerin oluşumuna katkıda bulunmuş olamazlar. Bir grup Alman bilim adamı, demir di sülfür (Fe82) yani piritin oluşumu sırasında açığa çıkan enerjinin, amid bağı adı verifen benzer karbonnitrojen bağlarının oluşmasına yaradığını buldu. Buluş, piritin oluşumunun ilk canlılara enerji sağladığı yolundaki kurgusal boyuttaki kuramı destekliyor. Yaşamın kökeni ile ilgili çeşitli kuramlar bulunmakla birlikte eldeki kanıtlar, en çok bilinen, organik bileşiklerden oluşan "ilk çorba" örneğinde bile son derece yetersiz. 1988'de Alman kimyager Günter VVachtershauser yaşamın ilk enerjisini oksijensiz bir dünyada kükürtün kimyasal tepkimesinden elde ettiği savını ortaya attı. Bu sava göre volkanik dağlar, suda tepkime göstererek piriti oluşturan demir ve kükürt bıleşıkleri üretiyor: Fe8+HSFe82+H+ +eBu kimyasal tepkime sonucunda enerji salıveriliyor. Wachtershauser'e göre bu tepkime sonucunda, yaşamın evriminde bir başka önemli aşarna olan karbondioksitten de organik bileşikler ortaya çıkmış olabilir. Ancak bu savı destekleyecek hiçbir deneysel kanıt bulunmuyor. Şimdi işe, VVachtershauser ve Regensburg Üniversitesi mikrobiyoloji uzmanları pirit tepkimesinin, anilin ile mercaptoacetic asit adındaki bir bileşik arasında bir amid bağının oluşumunu hızlandırdığını ortaya koydu. Bilim adamları gerçek anlamda bir protein üretememekle birlikte, proteinin oluşumu için gerekli türde bir bağı sergilemış oldular. VVachtershauser kuramın daha çok denenmesi gerektiğine inanıyor. Bilim adamları bu deneylerin nereye varacağını merakla bekliyor. "Toprağa gömülü" Neandertal bebeği Geçenlerde Israil'in kuzeyindeki bir mağarada kalıntıları bulunan Neandertal bebeğin özenle toprağa gömülmüş olduğu anlaşıldı. Amud mağarasındakı kemiklerin Neandertal insanının kültürel yaşamına ışık tutması beklenıyor. Daha önceki yıllarda da bulunan birçok insan kalıntısının Neandertal olduğu sanılmış ancak araştırmalar sonucunda bu görüşler çürütulmüştü. Ancak Amud gömütündeki kemiklerin daha az tartışmaya neden olacağı sanıhyor. Mağaranın duvarındaki bir oyuk içine yan yatırılmış olan 10 aylık bebeğin kafatası ve yüzü parçalanmış olmasına karşın, iskeletinin geri kalan bölümünün 5060.000 yıllık süre içinde hiç bozulmamış olduğu bildiriliyor. 3805