Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B İ L İ M KÜLTÜR Canlılamn şelîallığı, biberin mikrop Sağlık, çevre, tıp konularında ilginç gelişmelerden bir seçki... VehbiBelgil Hemen belirteyim: Canlılar şeffaf değil (şeffaf: saydam). Ama kimileri yarı saydam. Deniz anası gibl. önemlisi, Insanın saydam olup olmadığı. Elimizi güneşe tutarsak kırmızı görürüz. "Insanın saydamlığı"nın çok önemli olduğunu vurguiadım. Çünkü, insan bütün değerlerin üstünde bir varlık. İnsan yaralanıyor, kurşunlanıyor, kemiklerinl kırıyor. Kolu bacağı yerinden çıkıyor. Bunların yerlerine konması gerekiyor. "Kırıkçıkık" iyiletiml, kırılan kemiğin sarılıp iyileştirilmesi Insanlık tarihi kadar eski. Kanıtı, kırıkçıkık ile ilgili sözcüklerin bütün dillerde bulunması Fransızcası "remetteur" (römettör), Ingilizcesi "bonesetter"... Kırıkçıkıkçı'lık bugün de bütün dünyada geçerli. Dağ başlanndakl köylerde bir kaza olmuş. Kemiğin sarılması ve yerine konulması gerekli. Hastaneyl, doktoru nerede bulacaksınız? Istanbul'da, yıllarca önce, ünlü bir konsoloshanenin Rum kapıcısı kırıkçıkıkçılığı mükemmel yapıyordu. Sonra, ünü büyüyünce, adamcağız korktu ve bu işi bıraktı. ve sıçanlar tarafından bulaştırılan hastalık % 75 ölümle sonuçlanıyormuş. Canlılar şeffaf mı? çeşitli organlardan geçme sürelerinin bir tablosu yapılacak, buna göre her organın hangi koşullarda filminin çekileceği saptanacak. Bu konuda, Amerika'da yayımlanan "Science" dergisinin 5 Mart 1993 tarihli sayısında geniş bilgi var. Sözünü ettiğimiz yöntemle çekilen bir fare fotoğrafında hayvanın kalbi, karaciğeri, dalağı, pankreası, kalın bağırsakları, hatta bunlardaki gazlar görülebiliyor. Tabii bu henüz deneme resmi. llk Nobel Fizik ödüiünün 1901'de Alman VVilhelm K. Roentgen'e (18451923) verildiğini bilmeyen yok: Kendi adı ile anılan ışını bulduğu için; öbür adı ile Xışınını... Kırıkçıkık iyiletiminde büyük bir aşama idi bu. Ancak, "lyi düzen bu düzen, girmese araya bozan" diyen atasözümüze göre, 1946'da yeni bir Nobel ödülü verildi: Bu sefer Amerikalı Hermann Joseph Muller'e: Xlşınlarının genleri nasıl etkılediğini gösterdiği için. Bunlar hücre bozukluklarına yol açıyordu. Kanser gibi... Bundan şu çıkıyordu: Bu ışınlar sadece kesin gereklilik halinde kullanılmalıydı. Bunun üzerine, mikro dalgalarla tomografi yönteml bulundu. Bunun yararı, vücuda öldürücü ışınları sokmaması idi. Ama, son olarak başka bir yöntem deneniyor: Zayıflatılmış lazer ışığı ile vücudu görme... 100 mikrovvatlık laser, dokuların aralanndan rahatlıkla geçiyor. Laserin iki özelliği var: 45 santim kalınlığındaki çelik levhaları, hatta an sert cisimlerden elması bir anda delip geçmesi ve normal ışık gibi her yana dağılmadan sicim gibi dümdüz gitmesi. Laser ışığı yedi renkten değil, tek bir renkten olduğu için bunu yapabiliyor. Amerikan Stanford Üniversitesi'nden Dr. David Benaron, şimdi, bildiğimiz beyaz ışığı laserleştirme üzerinde çalışıyor. Yani, laser nasıl yeni şekil verilmiş bir ışıksa beyaz ışık da onun gibi laserleştirilecek. O zaman bu ışığın kemik, et, kalp, sıvı.. gibi Ve röntgen Yağın zararları gittikçe daha iyi anlaşılıyor, özellikle katı yağların. Bunların damarların içlerini doldurduğu artık kesinlikle anlaşıldı. Şimdi yeni bir iddia var: Prostat kanserine yakalanmış olanların katı yağlı yemekleri çok yedikleri ileri sürülüyor. Bu konuda istatistiksel sayılar veriliyor. Fakat istatistik bir ilişkiyi gösterir. Yani kanserle yağ arasında bir * ilişki olabileceğini. önemli w olan bu ilişkinin izahıdır. ™ Bu izah yapıldıktan sonra katı yağların kanser, özellikle prostat kanserine yol açtığı iddiası büyük olasılık kazanır. Bekleyelim ve görelim. i ! Prostat kanseri ve yağ Son aylarda "taxol" adlı bir kanser ilacı büyük reklamlarla ortaya atılmıştı. Amerikalı doktorlar tarafından. Neydi bu ilaç? Nereden bulunmuştu. Bizde Porsuk Ağacı denen bir ağaç vardır. Fransızlar "if", Amerikalılar "yew" (yu okunur) diyorlar. 10 metreye kadar yükselebiliyor ve 2.000 yıl yaşayabiliyor. Tatlı kırmızı renkli meyveleri oluyor. Çam cinsinden bir ağaç. Tabii, yüksek yerlerde yaşıyor. Işte bu bitkiden, belki de meyvesinden çıkarılmış bir ilaç. Ama kısa zamanda fos çıktı. Kemik iliklerine zehir etkisi yapıyormuş. Kanser ilacının ilk bulucusu olma şerefi insana neler yaptırıyor. Burada, Rahmetli Rıza Tevfik'in şu dörtlüğü akla geliyor: Lafa çabuk inanma/ Her gülen yüze kanma/ Çocuk gibi aldanma/ Geçici bir sevince... Politikacılarımız da aynı şeyi yapmıyorlar mı? Yalancının mumu llk bakışta insana ters gelen bir iddia: Alüminyum tencerede yemek pişirmekle, bakır tencerede, demir tencerede.. yemek pişirme arasında ne fark olabilir? Ama, iddiayı doğrulayan sayılar veriliyor: 65 yaşın üzerinde 416 kişide yapılan soruşturmalara veıilen yanıtların 109'unda kalça ve bacak kemiğl kırıklanndan söz ediliyor. Bunlann 35'i erkek, 174'ü kadın... "Tencere nasıl etkiliyor bacak kemlğini?" sorusu hemen akla geliyor. Yanıt: pişirilen yemeklere zerre zem kanşmakla. 1930 ile 1960 arasında bu tür tencerelerde pişirilen kompostolardaki asitlar tencereyi her gün biraz daha fazla eritiyor. Bu alüminyum zerreleri kana karışıp kemikleri inceltiyor, kolay kırılır hale getlriyor. Ancak, son yıllarda alüminyum tencerelerin yerini paslanmaz çelik tencereler almakta. Çünkü bunlar plşirilenln lezzetini bozmuyor, daha kolaylıkla temizleniyor. Burada açıklanması gereken birkaç nokta var: Alüminyum zerreleri kemikleri nasıl etkiliyor? Son 56 ay içinde Amerika Birleşik Devletleri'nde "Navajo" denen kızılderililer arasında bir tür zatürree hastalığı, daha doğrusu, salgını başgösterdi, 18 navajo öldü. Zatürree, bi lindiği gibi, Ingillzce'deki * "pneumonia" (nüyumonya) sözcüğünün karşılığı. Hastalık ilk kez, Morgagni (morganyi okunur) adlı bir Italyan patolojist tarafından 1761'de bilim dünyasına tanıtılmıştı. Yani günümüzden 233 yıl önce. Hastalığın belli başlı üç şekli var. Fakat, antibiyotiklerden sonra türlerln öneminden çok, hastalığı yapan mikrop üzerinde duruluyor ve ilaç buna göre belirieniyor. Bu yeni hastalığın yeni bir virüsten kaynaklandığı anlaşıldı: Hantavirüs adı verildi. Virüs, ilk kez Asya'da, Hantaan grubundan bir virüs olarak belirlendl. Hastalık kanamalı ateş yapıyormuş, böbreklerde etkisini gösteriyormuş (Syndrome renal). Fareler Navajo hastalığı Plutonyum atom bombasının hammaddesi. Bunun belirli bir miktarı kendiliğinden parçalanıyor. Hiroşima'ya atılan bomba, diyelim, 5 kilo idi. Fakat, iki parçaya böiünmüştü. Ayrı ayrı duruyoriardı. Atılacağı sırada otomatik olarak yanyana gelince patladı. Nagazaki'ye atılan bomba ise daire şeklinde 12 parçaya ayrılmış, bunlar yine otomatik olarak bir araya getlrilip patlatılmıştı. Plutonyum 1951 yılında T. Seaborg ve Edvvin H. McMillan adlı İki Amerikalı arasında paylaşılmıştı. Son aylarda ögrendiğlmize göre, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, Sri Lanka, Hindistan, Birmanya'da yetişen "Strychnos Potatorum" bilimsel adlı bir bitkinin Uranyumu ve onun radyoaktif (öldürücü ışın çıkaran) yandaşlannı kendi bünyesinde kullandığını görmüş ve bunun nasıl bir yöntemle işlendiğini incelemeye başlamıştır. Plutonyum yiyen ağaç Alüminyum tencerenin zararı Avusturalya'nın Sydney Üniversitesi'nden bulaşıcı hastalık uzmanı Robert Cummings şöyle bir iddia attı ortaya "The New Scientist" dergisinin 6 Kasım 1993 tarihli sayısında: 2050 yaşlar arasında alüminyum tencere kullanmış olan ev kadınları ile kendi yemeklerini pişirmiş bekâıiarın kalça ve bacak kemikleri daha kolaylıkla kınlıyormuş. Mikroplarda da kolesterol olur mu? Mikrobun damarı, kanı yok. Ama onlarda da oluşuyormuş kolesterol. 1993 ekim ayında 3 kuruluş, Fransız Bilimsel Araştırmalar Merkezi'nden Michel Rohmer'e, bunu bulduğu için ödül verdi. Bu kuruluşlar Royal Society, Bilimler Akademisi ve British Council İdi. Mikroplarda kolesterol Afrika'nın güney batısındaki Namibya Çölü'nde 3 genç Fransız bilim adamının Dev yumurtanın sahibi kim? 37912