Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İLAÇ ARAŞTIRMALARI AIDS ve kansere çare cangıllarda aramyor? Bilim; henüz tıbbi özelİikleri bilinmeyen ve sayıları 250 bini bulan çiçekli bitkilerin peşinde. Bilimde doğal ürünlere dönüş yaşanıyor.. ir süre öncesine kadar farmakologlar, çok eski çağlardan beri ı hastalıkların tedayisinde kullanılan doğal ürünlerin artık önemini yitirdiğini öne sürüyorlardı. Ancak günümüzde 250.000 çiçekli bitki arasından salt 1100'ünün tıbbi özelliklerinin belirlenebildiği düşünülürse bu teorınin gerçekdışı olduğu anlaşılabilir. Nitekim yaygın şeknde kullandığımız pek çok iiacın kökeni kimyasal yollardan sentetize edilmiş doğal maddelere dayanıyor. örneğin aspirinin kaynağı söğüt kabuğu, antibiyotiklerinki ise mantardır. Bilim adamları kanser, AIDS gibi öldürücü hastalıkların tedavisinde bu "doğal damar"ın önemli bir rol oynayabileceğini öne sürüyorlar. Örneğin ilaç şirketleri Smith KleineBeecham ve Giaxo, rahim kanserine karşı Çin ve Hindistan'da yetişen çeşitli ağaçlardan elde edilen bir bileşim üzerlnde çalışıyorlar. öte yandan Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsü de tüm ilgisini doğaya yöneltmiş durumda. 1986 yılından beri bu kuruluş, New York ve Missouri'deki botanik bahçeleri ve Chicago'daki lllionois Üniversitesi'yle kontratlar imzalıyor; amacı ise Afrika'nın, Orta ve Güney Amerika'nın, Güneydoğu Asya'nın tropikal ormanlarından getırtilen bitkilerden yararlanmak. Japonlar da bu arada, 6.500 m. derinliğe inebilen Shinkai 6.500 adlı denizaltılarıyla deniz diplerinde yaşayan mikroorganizmaları araştırıyorlar. öte yandan Fransa'da ise bu amaçla oluşturulan pek çok kuruluş Bolivya, Yeni Kaledonya, Malezya gibi ülkelerin sahip olduğu doğal maddelerle ilgileniyorlar. Ancak doğal ürünlerin işlenerek ılaca dönüştürülmesi süreci çeşitli sorunları da beraberinde getıriyor. llk önce doğal maddelerın ıçerdikleri moleküllerin tıp bilimine uygun hale getirilmesi için endüstriyel işlem uzmanları ve "drug designer (*)"„ olarak adlandırılan ilaç tasarımcılarına gerek var. Çünkü doğal kaynaklara başvurmak, bitkilerin yer aldığı reçetelere sarılmak anlamına gelmiyor. Kısacası bu işlem binlerce bitki özsuyunun incelenerek gerekli molekülün bulunmasına dayanıyor. Tabii bu da uzun bir çalışma dönemi ve büyük bir parasal kaynak gerektiriyor. Ayrıca doğal kaynaklar günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğu için herhangi bir doğal madde incelendiğinde bunun özelliğine sahip başka kaynaklar da bulmak gerekıyor. Nıtekım araştırmacılar doğal bir bileşim hazırlarken bir süre sonra yararlandıkları kaynakların tamamen yok olduğunu görüyorlar. Bu alanda karşılaşılan diğer bir zorluk ise bitkiden, ilaç üretimini sağlayacak yeterli miktarda hammaddeyi elde edebilmek. 1971 yılında Ulusal Kanser Enstitüsü Pasifik kıyılarında yetişen porsuk ağacının kabuğunda kemoterapide yararlı olabilecek taxol adında bir madde keşfetti. Ancak 2.5 kg. taxol sağlayabilmek için 12.000 ağacın yok edilmesi gerekiyordu; ağaç katliamı sayılabilecek bu durum aynı zamanda bu bölgede yaşayan nadir canlı türlerinin de yaşamını tehdit ediyordu. İlaç tasarımları işbaşında Araştırmacılar tüm dikkatlerini tropikal ormanlann banndırdığı biyolojik zenginliklere yönelttiler. Umanz fazla geç kalmış sayılmazlar... şerek onların çağlar boyunca deneyimleriyle geliştirdikleri reçetelerden yararlanmayı amaçlıyor. örneğin Amazon'da yaşayan Kayapos yefîilerinin dizanteri hastalığının 250 çeşidini ayırt edip her birisi için ayrı bir reçete yazdıkları göz önünde bulundurulursa bu sistemin gayet mantıklı gerekçelere dayandığı anlaşılabiliyor. Nitekim etnofarmakologlar, çeşitli bilim dallannda uzmanları bunlar arasında dilbilimciler, botanikçiler, eczacılar, kimyagerler, etnoloji uzmanları sayılabilir bir araya getirip ekipler oluşturarak yerli kabilelerden topladıkları bilgileri değerlendirmeye çalışıyorlar. Tüm bu veriler, eczacılık biliminin, büyücü ve Şamanların ilkel uygulamalarından daha çok şey öğrenmesi gerektiğini gösteriyor. Ayrıca bu durum KuzeyGüney arasındaki işbirliöinin tek yönlü olmadığına, geri kalmış bölgelerin de zenginlere katkıda bulunabileceğine işaret ediyor. öte yandan, doğal ürünlere karşı duyulan ilgi, tropikal ormanlann banndırdığı zenginliğin korunması gibi olumlu girişimleri de gündeme getiriyor. (*) Drug design: Doğal molekülün bilgisayar aracılığıyla sentetik hale getiriierek ilaç üretimi için hazırlanması. AIDS'e karşı egzotik bir meyve Tropikal bölgelerde yetişen ekmek ağacının meyvesl lenfositlerl (bağışıklık slstemlnln hucreleıi) AİDS virüsüne karşı koruyor. Kısa bir süre öncesine alt bu buluş, hastalığın tedavisinde yenl bir sayfa açıyor. Laboratuvar ortammda elde edilen bu bulgulardan sonra sıra, Insan ve hayvanlara yapılacak deneylerde. Jakalin adlı bu doğal madde, HIV vlrüsünün yerleştiği protein nitellğlndekl CD4 glycoproteinine tutunarak virusön buraya yerleşmesini engelliyor. Yukarıda anlatılan çeşitli yöntemler dışında gündemde olan ve daha umut vaat eden diğer bir sistem ise etnofarmakoloji. Etnofarmakoloji, bizzat yerli kabilelerin yaşadıkları bölgelere yerle Etnofarmakolojiden destek Anahid Hazaryan Science & Vie Ocak/93 tinde Bir grup Avustralyalı araştırmac; Amazonlar da yaşayan bir tür kurbağanın ürettiğl salgının, çıban ve uçuklara karşı etkili olduğunu bellrledi. Hayvanlardan alınan salgılann değerlendlrilmeslnde uzmanlaşmış bir Amerikan kuruluşu (Magalnin Pharmaceuticals) kurbağalann konınma amacıyla kullandıklan bir peptidi (küçük protein) denlyor. Söz konusu protein insan üzerlnde antibiyotik etkisi göstererek deri enfeksiyonlannı iyileştirebiliyor. Kurbağa da tıp biliminin hizme 36214