27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B I L I M D Ü N Y A S I N D A N H A B E R L E R İlk insanlar da balık tutardı alık en eski Afrikalı atalarımızın günlük besinlerinin önemli bir bölümünü oluştur ve paleontologlar tarafından var olduğu düşünülen avlanma ve meyve toplama esaslı yaşam sitiline bir başka boyut ekledi mi? Ottovva'daki Canadian Museum of Nature'dan Kathlyn Stevvart, bir ile iki milyon yıl önceki balık miktannı, hayvan türlerinin ve modern Afrikalıların balık tutma tekniklerini ve ilk hominid alanlarda balık kalıntılannı yeniden inceledi. Stewart .balığın, diğer besinler yetersiz olduğunda, özellikle memeli hayvanlann iyi beslenmemiş ve zayıf olduğu kurak mevsimlerde, insanlara önemli bir protein ve yağ kaynağı sağladığı sonucunu çıkarıyor. Balık avı, belki de ilgili araçlar şeklinde kesin kanıtlann eksikliği nedeniyle, eski insan yaşamının bir özelliği olarak genellikle ihmal edildi. Stewart, hominid balıkçılann ince yapılmış zıpkınlara, oltalara veya diğer balık tutma malzemelerine ihtiyaç duymamış olabileceklerini öne sürüyor. Sırtlanların, leoparlann, habeş maymunlannın ve çeşitli başka memeli hayvanlann arasıra teknolojiden yararlanmadan balık yakaladığına dikkat çekiyor. Geleneksel Afrikalı balıkçılar bugün bazen elleriyle balık tutuyorlar. özellikle yılın beliıii zamanlarında çeşitli çok bulunan Afrikalı tatlısu balıklarını yakalamak kolaydır. En iyi yakalama zamanlan balıkların yağmurlu mevsimlerde sığ suda yumurta dökmek için toplandığı ve kuru mevsimde küçük göllerde karaya oturdukları zamanlar olur. Stevvart, bazı balıklardaki yağ rezervelerinin kuru mevsimin sonlanna doğru, onları özellikle besleyici yapan yumurta dökümünden hemen önce, yükseldiğine işaret ediyor. Stevvart, balık yemenin açık faydalarına karşın arkeologların, hominidlerin su kenarlannda yaşadıkları bilindiğinde bile, 2 ile 1 milyon yıl öncesine kadar uzanan eski hominid bölgelerindeki balık kalıntılarına pek dikkat etmediğini belirtiyor. Yalnızca, 50.000 yıl öncesine kadar uzanan göreli olarak yeni Afrika bölgelerinde balık kemikleri balığın Uykusu gelen pilotlar Uzun süreli ucuşlarda görevlı pilotlar kendilerine bir ''şekerleme" yapma Izni verildiğinde çok daha dıkkatlı oluyor. Ulusal havacılık orgütü NASA'ya göre, uyku arası vermeyen pilotlar kokpitte uykuya dalabiliyor. Uçuş ekibine uzun süreli ucuşlarda nöbetleşe uyku Iznı verilip verılmemea sorununun bu bilgi ışığında çozumleneceği sanılıyor. Uçuş sırasında pilotun ne kadar sıklıkla uykuya daldığı kesın olarak bılınemıyor. NASA araştırma görevlilerı bu konuyu aydınlatmak Uzere, Pasifik uçuşu yapan Boeing 747 uçaklarının ekibıni 800 saatlik bir incelemeden geçırdı. Görevlı 21 pilotun 12'sin 40 dakıkalık uyku iznı verıldı. Ötekiler ise, en azından resmı olarak, hiç uyumadı. Araştırma sonunda, uyku Izni olanların görev başında çok daha dikkatli davrandıkları, buna karşılık, uyku iznı olmayanların bir bölümünün görev başında uykuya daldığı goruldu. Geçtığımız yıl uzun süreli ucuşlarda pılotlara uyku ıznı venlmesi konusunda bir oneri getirildi. Üç pilotun görevlı olduğu Boeing 747 tipi uçaklarda nöbetleşe uyuma uygulamasına Swıssair şjmdıden geçtı. Ancak, pilotlar sendıkası önerıye karşı çıkarak, bu tur ucuşlarda ek bir pılot alındıgı takdirde uçuş ekıbının tümunun dınlenme olanağı buiacağı ılerı surülüyor. Yeni tıp uçaklann çoğunda, NASA'nın araştırmasına kaynak oluşturan Jumbolardaki üç pilot yerine iki pilot bulunuyor. Bu nedenle pilotlardan birinın uyumasıyla, herhangi bir acil durumda öteki pilotun tek başına denetimi elınde tutması güçleşıyor. önemli bir mevsimlik besin olduğunun kanıtı olarak değerlendirildi. (ns,22 ekim) Nezihe Bahar KONGR ELERDEN Islam ülkesinin Türkiye olduğunu belirttiler. Türkiye'yi seçmelerinin nedeni olarak, Türkiye'nin, halkının çoğunluğunu Müslümanların oluşturmasına karşın yercil (lâik) bir yönetime sahip olması ve Batı ile Doğu uygarlıkları arasında birçok yönden bir köprü durumunda bulunmasını göstermişlerdir. Ülkemizdeki tıp uygulamasında yaşam destek sistemlerinin kullanımı giderek önem kazanmaktadır. bu uygulamayı düzenleyen ilkelerin bulunmayışı hekimleri zor durumda bırakan bir eksikliktir. Izmir'de başlatılan bu çalışma, kanımca bu eksikliği gidererek yaşam destek sistemlerinin akılcı ve etkin bir biçimde kullanılmasına katkıda bulunacaktır. Bu konuda yapılmakta olan çalışmaya katkıda bulunmak ya da proje ile ilgili olarak daha ayrıntılı bilgi almak isteyenler için bağlantı adresı: Dr. N. Yasemin Oğuz, Farabi Sokak 18/16, Çankaya, 06680, Ankara (*) Ankara Ü. Tıp Fak. Deontoloji (Tıbbi Etik) Anabilim Dalı (**) Yaşam destek sistemleri ve tedavısi [Ing. Life sustaining systems and treatment] hastanın yaşamsal ışlevlerinin yapay olarak sürdürmek için kullanılan tıbbi donanım ve bu türden bir donanımın belli bir hastada kullanılmasıdır. Yasemin Oğıız* Ölümün anlamı sorgulandı ceza olarak gören Hıristiyan görüşüne karşı, ölümün canlı ve insan olmanın bir özelliği, doğal bir sonuç olarak gören yercil (laik) ve akılcı yaklaşımın tartışılması oluşturdu. ölümün tanımlanış ve algılanış biçiminin, toplumlann hem yaşamını hem de ötanazi gibi uygulamaya yönelik sorunlara yaklaşımını önemli ölçüde belirlediği, bunda da yukarıda sözü edilen temel felsefi görüş aynlıklarının çok önemli rol oynadığı saptandı ve toplantı boyunca çeşitli örneklerie vurgulandı. Ötanazi konusunda Akdeniz ülkelerinde genel olarak sakınımlı bir yaklaşımın benimsendiği gözlenebiliyordu. Ancak onun belli koşullarda ve belli 6inıriar içinde uygulanabileceği yönünde genel bir eğilim de bulunmaktaydı. Akdeniz kültürüne özgü bir etik yaklaşımı oluşturma konusunda giderek daha onemli bir çalışma grubu durumuna gelmekte olan topluluk, gelecek yılın konusunu "Biyoetiğın Akdeniz'deki Kökenleri" olarak belirledi. Böylece Anglosakson ve Küzey Avrupa biyoetik çevrelerinin kendi kültürlerine ve gereksinimlerine uygun bir biyoetik yaklaşımı benimsemelerinin ardından, bundan farklı bir yaklaşım olarak Akdeniz kültürüne uygun bir biyoetik yaklaşım ının temellerini oluşturma konusunda önemli adımlanndan birini atmıs oldu. 3 Akdeniz Biyoetik Toplantısı 20 Ekim2 Kasım 1994 tarihleri arasın• da Italya'da gerçekleştirildi. Toplantının konusu "ölümün Anlamı" idi. 8 ülkeden gelen 13. katılımcı ölüm konusunu felsefe, teoloji, hukuk, antropoloji, sosyoloji ve tıp etiği açılarından ele aldılar. Toplantıya katılan ülkeler Israil, Italya, Ispanya, Malta, Portekiz, Hırvatistan, Yunanistan ve Türkiye idi. Tıp, hukuk, felsefe, sosyoloji ve teoloji alanlanndan katılımcıların bulunduğu toplantıya katılanlar sunuşlanya ölümün Akdeniz insanı için anlamını taiımlamaya çalıştılar. Yazannızın sunuşu "Oriental Approach Fo Death" (ölüme Doğulu Bir Yaklaşım) Daşlığını taşıyordu. Farklı dinlerin ve ırklam oluşturduğu bir mozaik olan Orta ve Urakdoğu toplumlarının ölüme yaklaşımlarıiın antropolojik ve sosyolojik açıdan ele alındıgı bu sunuş, özellikle Islam ve Uzakdoğu dinleri açısından ölümün farklı anamlannı karşılaştırması nedeniyle ilgi topadı. «, Toplantının genel çerçevesini, ölümü /a da insanın ölümlü oluşunu bir tür ilahi Tıp etiğl konferansı Uuzenlenen uluslararası tıp etiği konferansında yaşam destek sistemlerininf*) çalıştınlması ile ilgili etik sorunlar tartışıldı. Toplantıya konuk konuşmacı olarak katılan Dr. J.M. Stanley (ABD), Dr. B. Jennett (Ingiltere) ve Dr. P. Riis (Danimarka) 1987 yılından bu yana sürdürmekte oldukları Appleton Consensus Project çalışmasını tanıttılar. Söz konusu proje, yaşam destek tedavisinin başlatılması ve başlatılmış olan tedavinin sonlandınlması ile ilgili olarak, üzerinde uluslararası bir uzlaşma sağlanmış ilkeler, Amerikan Tıp Birliği (AMA) ve Kraliyet Tıp Akademısi (Royal College of Physiciens) tarafından benimsenmiştir. Projenin bundan sonraki aşamasında amaç, çoğulcu bir yaklâşımla daha geniş katıiımlı ortak bir görüşe ulaşmaktır. Konuk konuşmacılar bu amaçla gittiklerı ilk 40411
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle