20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KANSER ARAŞTIRMALARI Karainlilerin önce göğsü agırır. Sonra omuzu düser ve ölür "Bir kanser araştırması öyküsü: Karain faciası Y. tzzettin Barış* • ç Anadolu'nun yirmiye yakın köyünde lyaptığımız çalışmalar, kliniğimizin adı' n ı n kanser araştırıcı olarak çıkmasına sebep oldu. Yurdun çeşitli yörelerinden mektuplar almaya başladık. Bunların dışında bir gün Dr. K. özerkan ilginç bir teklif getirdi. 1960lı yıllarda bir başka hastanede çalışırken, Sağlık Bakanlıga onunla birlikte iki arkadaşını Nevşehlr'in Ürgüp ilçesinin Karain köyüne inceleme içın göndermiş. Köyün muhtarı, bakanlığı bir dilekçe ile başvurarak köylerinde çok kanser vakası olduğunu bildirerek yardım istemiş. Karain'e vardıklarında, beldenin havasını, suyunu temiz bulmuşlar ve köylülerin konuyu abarttıklarını ve hükümetten daha fazla yardım ve ilgi görmek için bu yola saptıklarını sanmışlar. Iddianın asılsız olduğunu raporla bildirmişler, ama gönülleri rahat değilmiş Dr. Korkut, Karain'e gitmemizi önerdi. Karain köyü muhtarına mektup yazarak, hastaneye davet ettim ve gelirken de iddiasını destekleyecek rapor, evrak, film gibi şeyleri de birlikte getirmesini istedim. aradan çok geçmemişti ki muhtar çıkageldi Uzun boylu, yanık tenli, kemer burunlu, sert bakışlı biriydi. O anda yıllar önce görmüş olduğum Elia Kazan'ın "Vlva Zapata" isimli filmindeki Emiliano Zapata aklıma geldi. Muhtar .isminin llyas Ylğtt olduğunu söyledikten sonra, köyünde çok kanser olduğunu bildirdi ve "Siz de blze Inanmayabllirsiniz diye, sağlık memuru İle birlikte bir de hasta getlrdlm." dedi Sonra gözüyle sağlık memuruna durumu anlatmasını işaretetti. Mehmet Türkan isimli sağlık memuru, dersini iyi ezberlemiş bir öğrenci gibi olayları anlattı. Köyde sağlık ocağı 1970 yılında kurulmuş. Bu tarihten sonra, sağlık ocağına bağlı ölüm, doğum kayıtlarını gayet düzenli bir şekilde anlattı. 800 nüfuslu köyde her yıl ortalama 1215 kişinin öldüğünü, buna karşın 357 km uzaklıktaki Karacaören, Boyalı, Karlık köylerinden ölenlerin çok az olduğunu dile getirdi. Hasta olanların çoğunun komşu il Kayseri'deki verem hastanesinde, birkaç tanesinin Ankara'daki sanatoryumda veremden tedavi gördüklerini, ancak verem ilaçlarını düzenli almalarına rağmen öldüklerini, şahsen teşhislere inanmadığını söyledi. Bir kadın hastanın da Hacettepe'de yattığını ilave etti. Birlikte gelen 40 yaşlarında B.K.'yı muayene ettik. Sağ tarafındaki akciğerinde su vardı. O da verem tedavisi altında olmasına rağmen iyileşmemişti. Hastayı yatırdık ve kısa zamanda teşhis edildi. Akclğer zarı kanserl yani Mezotelyoması vardı. Bu hastalık, bize köylülerin asbest ile temaslı olabilecekleri fikrini verdi. Daha 34210 göre yörede asbest bulunmalı diye düşünüyorduk. Saat onbir sularında Karain yoluna saptık. Girişte, solda patates ve soğan tarlaları ve arkada süzülerek akan bir dere vardı. Köylüler kahvenin önünde bekliyorlardı. Biraz sonra caminin hoparlöründen geldiğimiz duyuruldu. Anadolu köylülerinin kendine has herkese ayrı ayrı hoş geldiniz merasiminden sonra çaylarımız söylendi. Etrafımızı saran insanların çoğu orta yaştaydılar. Yaşlı sayısı belirgin derecede azdı. Delikanlılar ise biraz ötede ayakta, ayrı bir grup halinde bizleri seyrediyorlardı. Köyün adının nereden geldiğini sorduğumuzda bir kısmı, köyün yaslandığı tepenin içindeki siyah renkli oyuklardan geldiğini, bir kısmı ise, "karın ağrısının" kısala kısala Karain'e dönüştüğünü söyledi. Bir kısmına göre de, köy aslında Rumlardan kalmıştı ve "Karen" ismindeki bir kadından geliyordu. sonra önce bizde yatmış olan Karainli kadının dosyasını çıkarıp inceledik. Orta yaşlı bir kadın olan hasta, hikâyesinde, baba ve amcasının akciğer, bir kardeşinin de mesane kanserinden öldüğünü söylemesine rağmen kimse üzerinde durmamış. Sanatoryum'da yatan hastaların dosyalarını bulup inceledik. Hepsinin akciğerlerinde su varmış ve başlangıçta tüberküloz teşhisi ile tedavi görmüşler. Esas sorun Kayseri'deki tüberküloz hastanesinde yatan hastaların dosyalarını incelemekti. Onun da kolayını bulduk. Klinikte staj gören öğrencilerden birini gönderdik ve bir gün sonra elinde dosyalarla geldi. Gittiği zaman hastanede hiç doktor görememiş. Doğrudan arşiv memurunu görüp ona beKöylüler anlatınim selamımı söylemiş. Memur beni yor tanıyormuş ve onu Köydeki sağlık çok sevmiş. Hastasorununu bir de larla ilgisi dolayıköylülerin ağzınsıyla çok da takdir dan dinlemek isteetmiş. "Aferin hep dik. Herkes sırası böyle hastalara yagelince bildiklerini kınlık göster" deçekinmeden dile miş. getiriyordu. BunlaGelen yirmiye 44 yafindaki Karainli I. Pehliven. Sool omuzu rın hemen hemen yakın dosyayı he düfmüş durumda tümü hastahkla ilgimen inceledik. Hasli çok ilginç gözlemtaların yarısı kadın, yarısı erkek, orta yaşlı lere dayanıyordu. Köyün imamı, "Ben bave akciğerlerinde su birikmesinden yatırılbamı bilmem, babam da babasını bilmezAsbestli su mu? mıştı. Tüberküloz tedavisi uygulanmasına miş" dedi. öğretmen "Karainliler'in önce Asım'la durumu tekrar değerlendirdik. rağmen su birikiminde azalma olmamış, göğsü ve sonra karnı ağrır, omuzu düşer Köylüler asbestli, uzaktan ve asbestli kaaksine artmıştı. Hiçbirisinde kesin olarak ve ölür" dedi. Yaşlı bir köylü, "Babasının yaların altından köye verem teşhisi konmamıştı. Sağlık ocağı karnının su ile dolu oldugelen sudan almış olakayıtlarına göre, taburcu olduktan ortalağunu ve bunun için yaylı mazlar mıydı? Yeraltı ma bir yıl sonra ölmüşlerdi. Görünüş bu bir atarabası ile 70 km. Asbest su ile değll, ancak suları, derindeki ashastaların veremden ölmedikleri yönünuzaklıktaki Kayseri'den solunum yoluyla alınırsa, bestli kayaların üzerindeydi. Zira, akciğerde su birikmesi ile çok meşhur bir doktor çaden geçerken asbesti seyreden verem hastalığı çeşidinin yarıgırdıklannı, bu doktorun kanser yapabiliyordu. de beraberinde getiresından fazlası hiç tedavi görmese bile hastanın karnından yarım bilir diye düşündüm. kendiliğinden iyi olabilirdi. Karain'e mutteneke su aldığını ve buAncak suda asbest bulaka gitmemiz gerekiyordu. Haritaya baknun için de 10 altın istediğini ve bu paraylunması sorunu çözemezdi. Zira, asbest tık, köy Ankara'dan 320 km. kadar bir la o devirde bir tarla alınabildiğini suyun ancak solunum yoluyla alındığında hastauzaklıktaydı. kısa sürede tekrar biriktiğini ve amcasılık yapabiliyor: Sindirim sistemi ile bedenın bir ibrik ucunu sivrilterek suyu tekrar ne girdiğinde hastalık yapmamaktadır. aldığını" söyledi. Bir başkası, övünerek Yoladüşülüyor Içinde asbest bulunan su ile yıkanan "Benim emmim kendi suyunu kendisi 1975 yılının ekim ayında, 3 uzman arkaçamaşırlarda takılı kalan asbest üfleri doalırdı" dedi. Yakında eşini kaybeden bir daşım, 3 teknisyen ve MTA'dan Jeolog A. laylı yollarla akciğerlere gidebilirler. Anköylü "Kayserili doktorlar bizim sayemizGöktepell ile birlikte hareket ettik. Yolculucak açıklamada güçlük çektiğimiz başka de zengin oldular" diyerek doktorlara öfğumuz çok neşeli geçti köyde mezotelyobir durum da vardı. Biz şimdiye kadar yirkesini belli etti. Herkesin Takalak diye ma denilen akciğer zarı kanseri olduğuna miye yakın köyde araştırma yapmıştık. seslendirdiği birisi," Bu hastalık azgın bir kurt gibi. Her sene köye gelir, 1015 kişiyi götürür, geriye kalanlar sırasını bekler" dedi. Bir başkası sosyal sorunu dile getirdi. "Başka köylerden ne bizden kız almak istiyorlar ve ne de kız alıyorlar." Konuşmalar içimizi kararttı. Hastalığın mezotelyoma, olduğu aşikar. Muhtarla şöyle bir köyü dolaşalım dedik. Bu arada jeolog arkadaşımız, elinde özel çekici ile köyün içinden ve civarından taş, toprak örnekleri alıp bunları incelemek isteyerek bizden ayrıldı. köyün mezarlığı büyük ve bakımlıydı. mezar taşlarındaki yazılardan, en çok "Can", "Gürbüz", "Süllü", "Doğan" ailesinin kayıp verdiği belli oluyordu. Bir de komşu köylerin durumunu görelim dedik. Karlık köyü, Karain'den 4 km kadar uzaklıktaydı. Veysel öğretmenin çayını içerken köyde kanser hastalığı olmadığını öğrendik. Köyün mezarlığının küçük olması da onun bu sözlerini doğruluyordu. Karain köyünün bulunduğu vadinin sonunda, ondan birkaç km. uzaklıkta Yeşilöz köyüne gittik. Köy muhtarı Serife isimli bir hastaları olduğunu söyledi. llyas, şaka ile söze karıştı. "O Karainli'dir. Bizim köyün delikanlılarını beğenmeyip buraya gelin gitti!" dedi. Karain'e döndüğümüzde kahvede jeolog Asım ile karşılaştık. İzzet ağabey bu köyde asbest yok" dedi. "Emin misin?" dedim. "Çok eminim. Zaten böyle bir jeolojik yapıda asbest bulunmaz Bölge tüf denilen volkanik kayaçlarla örtülü." "İyi de mezotelyoma nasıl meydana geliyor. Ya bizim teşhisimiz yanlış ya da senin ki" dedim. Hacettepe'den gelen ekip hemen sağlık ocağında çalışmaya başlamıştı. Teknisyenler, portatif röntgen makinasını kurmuş ve yirmi yaşın üstündeki herkesin filmini çekmekteydiler. Filmler, sağlık ocağının bahçesine gerilmiş çamaşır iplerine asılarak kurutuluyordu. Filmlere şöyle bir göz attım, içlerinde bazılarının hastalıklı olduğu belli oluyordu. Dr. Mustafa özesml'ye durumu sordum "Ağabey, burada bu hastalıktan var. Şimdiye kadar üç tane gördüm" dedi. Onun kadar, hasıasını seven, hasta bakmadan yılmayan ve ani ve sağiam teşhis koyma yeteneği olan bir doktora şimdiye kadar rastlamadım" "Kesin teşhis için biyopsi alalım" dedim. Yandaki odada başka bir uzman arkadaşım Dr. Figen Batman, kadınlar tarafından ablukaya alınmış durumda.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle