Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B İ L İ M KÜLTÜR BİLİM YAYIN Boğusmanın nedenleri Hayvanlar dünyasındaki saldırı ve boğusmanın nedenleri ve insanlar dünyasına paralellikler Vehbi Belgil lman filozofu Nietzsche'ye (18441900) ye göre "Yaşamak, sürekli savaştır, insan bu savaşta silah elde ölür." Bir sözümüz, "Hazır el cenge., eğer ister isen sulh'un salah" der. Jean Jacques Rousseau (17121778), "Sosyal Sözleşme"sinde birz farklı br tutumdadır "En kuvvetli, kuvvetini, hakka, itaati vazifeye çevirmeği sürece gereğince kuvvetli olamaz" der. Ama, laftan ibaret kalıyor bu söz. Çünkü, iktidarı bir kez ele geçiren, ne yapıp yapıp orada sonsuza dek kalmanın yollarını arıyor ve buluyor. O zaman, "El hükm limen galeb" (Yenen'in dediği olur) sözü önem kazanıyor. Sözün Fransızcası çok daha açık: "Kuvvet, haktan öne gelir", Isteyelim, istemeyelim, bu hep böyle olmuştur, böyle olacaktır. cüsseli oluyor. Fakat, "baş"lık asıl, kavgadan sonra anlaşılıyor. 1,BakırçayÇevpe Sempozyumu Allağa Mdlyetl Küttür yayınlan no:2 Cevre konuları sanayileşen ülkelerin önünde en önemli sorunlardan biri olarak duruyor. Acaba dünyayı ve* ülkelerini kirleterek sanayileşen bugünün zengin ülkelerinin yolundan mı gidecekler. yoksa onların hatalarından ders alacaklar mı? Gelışmekte olan ulkelerın önunde bu so.runun üstünden nasıl gelecek? Tabii. kirletmenin maliyetı var. Ama kırletmenin maliyeti ilerde daha buyuyur Ülkemizde de çevre sorunları artık genış olçekli tartışmaya başlandı Bir çevre bakanlığımız bile var, her ne kadar alt yapısı gereğı gibi yoksa da. Çevre konularında duzenlenmekte olan toplantılar, sempozyumlar vb. bu alanda ülkemizde giderek yoğunlaşan bir bilgi birikimıni de saglıyor. Turkıye Sosyal Ekonomik Sıyasal Araştırmalar Vaklı TUSES ile Bakırçay Belediyeler Birliğinin 1819 Nisan 1992 tarlhlerinde birlikte düzenlediklerı 1. Bakırçay Çevre Sempozyumu de bu birikime hizmet eden bilimsel toplantılardan biri Bu sempozyumda ağırlıklı olarak Aliağa Termik santralı ele alındı. Sempozyumda yapılan konuşmalar Prof. Dr Mustafa Kaymakçı'nın edıtorlüğünde Aliağa Beledıyesı yayınlan olarak kıtaplaştırıldı Kitabın içeriğıne bir göz atalım: Birinci oturumda açılış konuşmaları var. İkinci oturumda Çevre ve kalkınma panelinde konuşmacılar Kriton Curı, Tolga Yarman, Teoman Alptürk, Müjgan Şen, Oktay Ekınci ve Savaş Emekçi. Sempozyuma sunulan bildirller arasında şunlar var: Türkiye'de termik santrallerın gelışimi, geleceği ve çevre ile ılışkılerı, Termik santraller ve çevre, Termik santraller, Alıaflada çevre kirliliği, Aliağa'da termik santrallerın hukuksal konumu. Candalaşı A Hayvanların dünyasında Hayvanların dünyasında hak, hukuk, hatır, gönül söz konusu olmadığı için yumruğu, pençesi güçlü olan, kendine göre nizam kuruyor. Yoncası bol bir çayırlıkta kıyasıya toslaşan iki sığırı sahibi ayırmıyor, sorulduğunda şöyle diyordu: "Onlar şimdi üstünlük mücadelesl içinde. Biraz sonra birisl pes diyecek, öbürü ona uyacak. öbür sığırlar da yenenin yanında yer alacak. Güçlünün kanıtlanmasından sonra öbürleri kaderlerine razı olacak." Hayvanlar dünyasında saldırı, huzursuzluğu ortadan kaldırıyor Huzursuzluk canlının "baş olma" hırsından doğuyor. Insanlarda da böyle değil mi? Musolini, Akdenizi, hinterlandı ile el geçirip, baş edemediği nülusunu ortaya yerleştirmek istiyordu. Hitler, Ingiltere'nin dünya egemenliğini kırıp kendi egemenliğini kabul ettirmek istiyordu. Komünist Rusya, 1917 Ihtilalinde yapamadığı dünya ihtllalini, savaştan bitkin çıkmış Avrupa'ya yayma peşinde idl. PKK beşikteki bebekleri öldürerek estirdiği terör havası ile "baş"lığını kabul ettirmek peşinde idi. Kimi insanlarda, saldırı, san'at eseri verme biçiminde oluyor. Nef'i acımasız hicivlerle döneminin ileri gelenlerini susta durdurma peşinde idi. Bir yandan da, hemen her kasidesinde, "En büyük benim" demekten kendisini alamıyordu. Bu yoldaki azgınlığını, padişah Dördüncü Muradın eşcinselliğini en acımasız şekilde hicvederek tatmin etmek istedi. Fakat, kellesi gitti. olana kadar boğuştular. O andan itibaren dişiler yavruları ile uğraşmaya başladılar. Bir yandan da öbür dişilerle dçstça ilişkiler sürdürüyorlardı. "Baş"ın belirlenmesinden sonra maymun toplumunda işler yoluna girdi. Ağaçtan ağaca dostça ziyaretler, hasta, sakat ve yaşlılara yardımlar başladı. Ingiliz kuşbilimci işadamı H.E. Howard'ın saptamasına göre, kuşların baharda canlı canlı ötüşü kendilerine ayırdıkları bölgenin nereieri olduğunu öbür kuşlara bildirmekti. Her kuş "kendisine, eşine ve yavrularına" yetecek bir bölgeye başkalarının yaklaşmasını istemiyordu. Uyarıya uymayan başka bir erkek ortaya çıkınca boğuşma başlıyordu. Fakat ölüme kadar gitmiyordu bu savaşım. Herkes hakkına razı oluyordu. Mevsim ilerleyince her kuş eşini seçiyor, bölgesinde yerleşiyor ve yavruları ile ilgilenmeye başlıyor, acı ötüşler azalmaya başlıyordu. Kavga nelerden oluyor? Baş olma hırsı Güçlü, baş olma hırsında.Daha az güçlüler ise bir güçlüye sığınma, onun koltuğunu altına girme savaşımında. Bunun bir örneği Amerikalı psikolog C.R. Carpontor tarafından 1938' de gösterilmişti. Bilgin, Hindistan'dan getirdiği yüzlerce "rehsus" türü maymunu, Porte Riko'nun tam karşısındaki Santiago adasına salmıştı. Hayvanlar, serbestliğe kavuşunca hemen ağaçlara tırmandılar Biraz sonra aralarında boğuşma başladı. Erkek maymunlar, içlerinden biri "baş" Hayvanlar arasındaki kavgaların birçok nedeni oluyor. Ohio Devlet Üniversitesinden John Paul Scott'a göre bunlardan birisi can yakma. Kuyruğu ısırıldığı için acı duyan fare, ısıranla hemen kapışıyor. Eş seçme., yavrulara zarar olasılıgı, yiyecek azlıgı başlıca kavga nedenleri oluyor. Baş olma kavgası, toprak kavgası, hep görülen olaylardan. Bir psiklog, kümesdeki beş tavuğu kavga ile belirlenmiş derecelerine göre numarılıyor: A, B, C, D, E diye . Sonra bu beş tavuğun sadece birine yetecek mlktarda yemi bir tabak içinde veriyor. Tabii, bütün tavuklar üşüşüyor tabaga Fakat "baş tavuk" öbürlerinin hepsini kovup yemi sadece kendisi yemeye başlıyor. Fakat, bu "baş tavuk" (A numaralısı) kümesten alınınca, ikinci numara, hemen onun yerini alıyor. Öbür tavuklar alınıp da ortada sadece D ve E damgalı tavuklar kalınca kavga başlıyor. Bu sefer "baş "lık kavgası ile, biri, duruma egemen oluyor. "Baş hayvan" genellikle en yaşlı ve Canını tehlikede gören hayvan düşmanı ile dalaşır. Dalaşma kızgınlıkla başlar. Her hayvan kızgınlığını kendine özgü usullerle belil eder: Kuş acı acı öterek, kedi acayip sesler çıkarıp tuylerinı dikerek. kurbağa düşmanının sırtına atlayarak. Köpeğe arkadan yaklaşır, elenizi sırtına koyarsanız hayvan birden sinirleniyor Oysa, önden yaklaşır, adını söylerseniz kızmaz... Kalabalıkta yaşamak da hayvanlar üzerinde olumsuz etki yapıyor. Dar bir kafese konan farelerin bir kısmı canlarını tehlikede gördüklerinden sinir bozukluğuna uğruyor, birçoğu ölüyor. Kalanlar ise sütten kesiliyor, daha küçük yavru doğuruyor. Yine böyle dar bir yere konan bir ev kedisi, saldırılardan kaçamayınca vahşileşiyor, kafesten çıksa da herkese saldırıyor... Hayvanların bütün bu saydığımız durumları, yukarıda da söylediğim gibi, insanlarda da var. Bir farkla: İnsan, en basit zevki için en ağır cinayetleri işlemekten çekinmiyor. Üçüncü Mehmet (15951603) 29 yaşında tahta çıktığında 19 kardeşini bogdurmuştu. Bunların kimisi meme çocuğu idi, kimisi beşikte idi. Bunlar, saray dilsizleri ta\ rafından analarının ellerinj? den zorla alınmış öyle bor ğulmuştu. Gebe en cariye de yine boğdurulup denize atılmıştı. Bütün bu vahşetler, padişahlığa heveslenecek kardeşleri yok etmek içindi. Oysa kendisi sekiz yıl sonra öldü. Mehmet3'den sonra tahta çıkanlar, kardeşlerini Şimşirlik, öbür adı ile "kales" denilen gözaltı hapishanesinde oturturlardı. Bunların dışarı ile teması kesinlikle yasaktı. Kendisinden veya ailesinden hastalananlar, sadece padişahın müsaadesi ile doktora görünebilirlerdi. Bu canavarlık nereden çıkıyor? Insanın yapısından. İnsan karakteri şu ilkeye göre ayarlanmış: "Rabbena/Hep bana" Insanoğlu başta kendi çıkarları peşinde koşuyor. Bunun için yapmayacağı yok. Kendi beş kuruşluk çıkarı için sizin sarayınızı yıkmaktan çekinmez. Hıristiyanlık, "Sağ yanağına vurana sol yanağını da çevir" kuralına uyarak ortaya çıkmıştı. Sonra, zulümlerin en fecilerıni yandaşlarına reva gördü. Rus komünizmi, işci cenneti yaratma iddiası ile ortaya çıkmıştı. Fakat, işçi cehennemi oldu. V DUYURULAR Ege Tıp Nörolo|l Panel: komada sağallım ilkelerı. D r ö Akyürekli, Dr. A. Reşat Moral. 27 OcakiO 3012.00. Anadolu Ünlvor«lte«l Tıp Fak. Kardiyoloji Kurtarıcı koroner anjioplastı. Mez. son. eğ. prog A.Unalır. 12. 30.. Mıtral darlığında doppler PHT B Timuralp, 29 ocak 12.30 Çukurova Ünl. Tıp Fak. Panel: Bebek ülumlerl, yöneten: Doç. Dr. Mehmet Satar. Katılanlar: Prof. Dr. Necmi Aksaray, Prof. Dr. Ahmet Tuncer, Doç. Dr. Ünal Zorludemır, Doç. Tuncay Özgunen.. 29 ocak 13.00 Balcalı Hastahanesi Konferans salonu I. Tıp Fak. Çocuk Sa<)lığı ve Hactalıklan Mez son. eğ prog. stafılokok enfeksıyonlarında tedavi ılkelerı, Prof. Dr. Ülker Öneş, 25 ocak, 12.30, 1933 Üniversite reform amfisi Nefroloji bilim dalı vaka takdimi, 27 ocak 13.00, aynı yer. I.Tıp Fak. Pttklyatri, Uyezon Pslkiyatrisl Blriml. Tıbbi hastalıklarda psıkıyatrık munyene, konsültasyon yöntemlerı ve izleme süreci. Doç. Dr. Sedat Ûzkan, 26 ocak 10.3012,00 Sonuç Bilim yazarlığı sadece yeni teknolojiler tanıtmaktan ibaret değitdir. Canlılar dünyasında olup bitenlerin incelenmesi de bilim konuları içindedir. 30573