Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SORUN YANITLAYALIM 35 yaş yolun yarısı mı? Istanbul'dan yazan okurumuz Cahtt Tekln'in sorusu şu. "35 yaş gerçekten yolun yansı mı?" Okurumuzun sorusunu DETAM'dan Or. Tuncay Altuğ yanıtl lyor: "Insan ömrü Batı ülkelerinde şimdilik yetmiş yaş civarındadır. Ancak tıpta erken teşhis ve tekniklerin, tedavinin tekniklerinin gelişmesine, yaşlanma biyolojisindekl bilgi birikiminin artmasına bağlı olarak insan ömrü giderek uzamaktadır. Giderek 35 yaş, yolun yarısı olmaktan çıkmaktadır. Fakat şiirin yazıldığı dönem gözönüne alındığında, şair ömrun yarısını 35 olarak almakta hakhdır. Doğuda da ülkeler geliştlkçe, tıp ilerledikçe Insan ömrü uzamaktadır. Kısaca bir kez daha yineleyelim: Tıpta erken teşhis teknikleri, tedavi teknikleri geliştikçe, yaşlanma biyolojisindeki bilgl birlkimi arttıkça insan ömrü uzamaktadır Insan ömrü ne kadar artabilir, sorusunu yanıtlamak henüz mümkün değildir. Pekçok yaşlanma teorisi içinden on kadarı sesini duyurmuştur. Ancak bunlar da henüz kanıtlanmamıştır." arasında ne fark var? Ankara'dan yazan okurumuz YıMız Keser'ln sorusu şu: "RNA ve DNA arasında ne gibi farklar vardır?" Okurumuzun sorusunu Istanbul Üniversitesi Moleküler Biyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Avni Kunı yanıtlıyor: "a) RNA'da riboz şekeri, DNA'da ise deoksiriboz şekeri bulunmaktadır. b) DNA'da urasil bulunmaz, timin bulunur, RNA'da ise normal şartlar altında urasil bazı yer alır. Normal şartlar altında dedik, çünkü bazı RNA'larda timin, ribotimidin olarak bol mlktarda yer alır. c) ONA boyca çok büyükken, RNA farklı boylardadır. d) Yüksek canlılarda DNA'lar çlft zincirli bir heliks yapıda bulunur, RNA ise genellikle tek zincirli bir yapı gösterirler. e) Tüm yüksek canlılarda her çeşit RNA, DNA kalıbından sentezlenir. Buna rağmen virüslerde DNA'dan RNA yapıldığı gibi, RNA kalıbından da DNA sentezi gerçekleşir. 1) Yüksek canlılarda kalıtsal madde DNA iken; virüslerde hem DNA hem RNA kalıtsal madde görevini yüklenmiştir." RNA ile DNA zümde daha çok olan kaplıyorlar. Içierlnde hep llUhap oluyor. Ne yapmalıyım?" Okurumuzun sorusunu Istanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Orhan Baransü yanıtlıyor: "Ergenlik sivilceleri belli bir yaştan sonra da devam edebilir. Sivilcenin tipine göre tedavi değişir. Mektupla tedavi önermek mümkün değildir. lltihaplı sivilceyse tedavi farklı, kist şeklindeyse farklıdır. Antibiyotikler de ancak bir süre için fayda edebilir. Bir dermatoloji uzmanına başvurmanız en iyi çözümdür." Kayın nasıl bir ağaçtır, hangi iklimi sever? Izmir'den yazan Fehlm* Başcr'in sorusu şu: "Kayın nasıl bir agaçtır, hangl Ikllml sever?" Okurumuzun sorusunu Istanbul Ühiversitesi Orman Botaniği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Falk Yaltank yanıtlıyor: "Kayın, önemli bir orman ağacının cins adıdır. Latlncesi Fagus'tur Dünyada sekiz tane türü vardır. Biri de Türkiye'de doğal olarak yetişmektedir: Doğu Kayını (Fogus orlentalis). Bu tür, ülkemizde Bulgar sınmnda başlar, Isranca Dagları ve tüm Karadeniz Bölgesi'nde Kafkaslar'a kadar büyük ormanlar kurar. 3040 metreye kadar boy yapan, 2 metreye kadar çap yapabilen, dolgun ve düzgün gövdeli ağaçlardır. En belirgin özelliği gövde kabuğudur. Yaşlı ağaçlarda bile gövde kabuğu çatlamaz, açık kül rengidir. Ikinci belirgin özelliği tomurcuklarıdır Tomurcukları fevkalade sivri ve sürgüne (genç dallar) açı yapar. Yaprakları 612 cm'dir. Yumurta biçimindedir, tam kenarhdır. Odunu çok kıymetlidir. özellikle son yıllarda parke yapım, mobilyacılıkta ve kontrplak sanayiinde çok önemli bir yer tutar. Ekolojik isteği, yağışı bol, rutubetli, orta dağlık bölgelerde (8001300 m yüksekliklerde) iyi gelişir ve ağır topraklara kaçınır, kumlu balçık topraklarda çok iyi bir gelişme gösterir. Bu yüzden, Türkiye'de Karadeniz Bölgesi'ni seçmiştir. Güneyde de Amanos Dağlan'nda lokal bir yayılışı vardır. Bu, jeolojik devirlerden kalma bir reliktir. Yani zamanla iklim değişıkliği sonucu, buradaki kayın ormanları gitmiş, ancak bir kısmı kalmıştır. Türkiye'nin birinci sınıf orman ağaçlarından blridir. Avrupa'da Avrupa kayını, Japonya'da Japon kayını, Amerika'da Amerika kayını ilk başta sözünü ettiğimiz sekiz türden üçüdür. Orta Asya'da eski Türk boyları kayın ağacını kutsal olarak kabul etmiştir Eski kitaplarda kayından kutsal bir ağaç olarak söz edilir. Aslında Orta Asya'da kayın ormanı yoktur Yani başka bir ağaçtan, büyük ihtimalle de huşbetula (lat) kayın diye söz edilmektedir. Çünku Orta Asya'da kurak bir iklim hüküm sürer. Ekolojik olarak kayın ormanlarına uygun değildir." Tedavi bitince yineleyen uçuk Organlarımız agrıyı aynı şiddette mi hisseder? Antalya' dan yazan okurumuz Flkret Çellk'in sorusu şöyle: "Vücutta fcl her organ ağrıyı aynı şiddette ml hisseder, yoksa ağrı, tarfclı organlarda farklı şekllde mi hlssedilir?" Okurum uzun sorusunu Istanbul Tıp Fakültesi Ağrı Kliniği'nden Prof. Dr. Serdar Erdlne yanıtl lyor: "Ağrı bütün organlarda eşit derecede hissedilmez. özellikle böbrek yolları, bağırsaklar glbi içi boş organların ağrıları daha fazla hissedilır. Bunlar sinir yönünden daha yoğun organlardır. Damarların ağrıları çok şiddetlidir. Örneğin, miyokardi infaktüsü, bacak damarlarının ani tıkanmasına bağlı ağrılar Böbrek taşı ağrıları, safra kesesi ağrıları daha yoğun hissedilir. Görüldüğü gibi ağı bazı organlarda daha fazla hissedilmektedlr." Sivilce sopunum var Ankara'dan yazan Cem Kamalı'nın sorusu şu: "1970 dogumluyum. Alnımda ve boynumun çene kemeğl İle blrleşen bölgesinden slvllceler hlç ekslk olmuyor. Bir müddet çıkmasalar bile zamanla uyanarak yü OkurumuzHakan K.nın sorusu şu: "20 yaşında bir gencim, Yüzümde, sag yanağımda, 56 yaşlanndan 13 yaşına kadar yara (uçuk) çıktı. Son kez 13 yaşında çıkan bu uçuk şlmdi ylne tekrarladı. 6 kez citt dokturuna gttUm. llk kez tekrarladıgında Hernovlr 200 Antlherpesviral ve Aslviral krem kullandım. Yara kapandı ama ilaç blttücten bir hafta sonra tekrarladı. llaçlar bir süre iyi gellyor. İlaç brünce uçuk tekrarlıyor. Ne yapabillrlm?" Okurumuzun sorusunu Istanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dah'ndan Prof. Dr. Orhan Baransü yanıtlıyor: "Yapılan tedavi çok uygun olmakla birlikte, tekrarlayan uçuklarda aynı ilacı, ilk tedavi. bittikten sonra günde iki kez, birkaç ay ya da bir yıl arasında değişen bir süre kullanmaya devam etmek gerekir. Tekrarlayan uçuklarda bu tedavi yapılmazsa uçuk devam eder. llk kullanımdan sonra dozu uzatıp sabah akşam günde iki kez ilaca devam etmek gerekir." Fok ve Ayıbalığı aynı hayvan mı? Istanbul'dan yazan Emre Aslan, "Fok ve Ayıbalığı aynı hayvana verilen iki farklı islm mldir, yoksa Ikisl farklı hayvanlar mıdır?" Okurumuzun sorusunu Su Ürünleri Fakultesı'nden Uzman Hakan Erk yanıtlıyor: "Sularımızda yaşayan foklara değişik isimler verilir; ayıbalığı, foça gibi. özellikle Ege Bölgesi'nde Foça denmektedir. Diğer kıyılarımızda da ayıbalığı olarak bilinirler. Susamuruyla akrabadırlar. Bizim sularımızda Akdeniz Foku (Monachus Monachus) bulunmaktadır. özellikle Akdeniz Foku, sirklerde eğitilen ilk hayvanlardan biri olmuştur. Fokların nesli giderek tükeniyor. Herkesi fokları korumaya çağırıyoruz. Akdeniz'deki toplam fok popülasyonu 300400 kadardır. Bunların % 10'u ülkemiz sularındadır. Hatta daha fazlası bizim suları mızdadır. Bu yüzden Türkiye'ye fokların korunmasında önemli bir görev düşmektedir. Fok görenlerin ya da daha fazla bilgi almak isteyenlerin Su Ürünleri Fakültesi'ni aramalarını rica ediyoruz. Tel: 33123 86"