Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GEN TEKNOLOJİSİ HAFTANIN 6ÜNDEMİ T, Moleküler biyoloji ve tıp Tıbbl araştırmalar glderek moleküler düzeye dayanmakta. Moleküler genetlk, moleküler farmakolojl, moleküler Immunoloji glbi genç bilim dalları, tüm kllnik dallarıyla yakın işblrllği içindeler. teinlerin incelenmeleri kanserin mekanizması hakkında büyük bir bilgi birikimi oluşturarak teşhis ve tedavide yeni yaklaşımlara olanak sağladı. 1990lı yıllarda bu çalışmaların daha çok antionkogen adı verilen tümör baskılayıcı genler üzerinde yoğunlaşarak devam edeceğini söyleyebiliriz. Sayılarının 100 civarında olduğu tahmin edilmekle beraber şimdiye dek sadece dört tanesi izole edilerek klonlanan ve transfeksiyon deneyleriyle tümör baskılayıcı etkileri gösterilen bu genlerin incelenmeleri kansere yaklaşımda yenl açılar v« olanaklar getirecektir. Hücreler arası işaretlerin (sinyallerin) aktarılmasından sorumlu moleküller, yani hormonlar tıpta hep önemli bir ilgi odağı oluşturmuşlardır. Hücrelerin bu sinyalleri algılamalarında gerekli alıngaçlar da (reseptörler) aynı araştırmalara konu olurlar. Son yıllarda moleküler biyoloji teknikleri kullanılarak yapılan araştırmalar hormonlara yaklaşımda da önemli değişikliklere yol açtılar. Eski hormon kavramına göre bu moleküller kendilerini salgılayan özgün dokular ve ulaştıkları yine özgün hedef hücrelerle tanımlanırlar Oysa bugün bir hormonun değişik dokular tarafından salgılanıp birkaç farklı hedef dokuya ulaşabildiklerı biliniyor. Örneğin timüsün salgıladığı ve lenfosit hücrelerinin olgunlaşmasında rol alan hormonlar aynı zamanda hipofiz ve sinir sisteminde de etki göstermekteler. Bir başkası, vazo aktif incebağırsak peptidi (VIP), hem lenfositlerdeki bazı fonksiyonları düzenlemekte hem de akciğerlerde bronkodilatör olarak etki yapmaktadır. Moleküler biyolojinin hücrelerin özelliklerini açığa çıkarmasj ve tıptaki gelişmeler son aylarda yurdumuzda da tanık olduğumuz gibi beyni artık yasak ve erişilmez bir organ olmaktan çıkardılar. İmmun sistemde kaydedilen son gelişmeler, bilinen otoimmun hastalık sayısındaki artış, kalıtsal hastalıklann birçoğunun ayrıntılı şekilde gen düzeyinde incelenmesi ve başka bir yazının konusu olacak gen tedavisi tıpta değişen bakış açılarına yeni gelişen kavramlara örnek olarak gösterilebilirler. Doç. Dr. Beyazıt Çırakoğlu 1 ^% ft ^ \ ^ " ^ r % # \J yaşamın en önemli molekülü DNA'nın çift sarmal yapısının bulunmasıyla temelleri atılan moleküter blyolo|i, aradan geçen 40 yıla yakın bir sürede başdöndürücü bir hızla gelişerek günumüzdeki düzeyine erişti. Üstelik bu gelişme moleküler biyolojinin öncülerinin bundan 2530 yıl önce hayal bile edemedikleri bir şekilde bu bilim dalını birçok başka bilim dalı ve araştırma geliştirme alanlarının en önemli desteklerinden biri haline getirdi. yılların başlarında Moleküler biyolojinin en yoğun ilişkiye girdiği bilim dallarından biri olan tıpta birçok konuda bakış açılarını önemli ölçüde değiştirdiğini, son yıllarda yapılan yayınlarda çok açık şekilde görmekteyiz. Artık yaşam maddeleri sadece işlevleriyle tanımladığımız bir bakıma soyut elemanlar olmaktan çıkıp genler tarafından kodlanan, yapılan, bileşenleri tanımlanmış moleküller haline geldiler. Bu genler izole edilip ürünleri laboratuvarda incelenerek organizma içindeki işlevleri büyük ölçüde açıklığa kavuşturuldu. örneğin birkaç yıl öncesine kadar erltropoletlnln böbrekler tarafından sentezlenen ve alyuvarların üretimini düzenleyen bir madde olduğu biliniyordu. Bugün bu bilgılere söz konusu maddenirı beş eksonlu Bir gen tarafından kodlanan, 166 aminoasitten meydana gelmiş, 18400 Dalton ağırlıklı bir protein olduğu gibi önemli noktalar eklenmiş durumda. Bu proteinin geni bakterilerde klonlanarak bol miktarda elde edildi ve etki mekanizması tümüyle açıklığa kavuşturuldu. Artık bir genin klonlanarak proteinlerin veya hormonların yoğun şekilde üretilmesi sadece araştırmaya yönelık olmayıp teshls ve tedavi amacı taşıyabilmekte. insulin, insan büyüme hormonu, doku plazmlnojen aktivatörü ve interferon artık genlerinin klonlandığı mikroorganizmalar tarafından üretilerek ilaç endüstrloinde tedavi amacıyla değerlendirilmektedirler. oplumsal, bilimsel. teknolojik ilerlemelerin, veya bu alanlarda ileri doğru büyük sıçramalarm savaşlar sayesinde gerçekleştiğini savunan, Körfez savaşma bu gözle bakarak bir takım yararların felsefesini yapan ve savaşı bu açılardan yücelten görüş ne derece doğrudur? Savuşların düzenlerde, yönetitnlerde değişikliklere neden oltnası anlaşdır bir olaydır; yenen ve yenileni vardır, yıkılanm yerine yenisi kurulur ama bu her zaman için daha iyisi demek değildir. Burada aslında toplumsal açıdan değil de, daha çok bilim ve teknolojinin gelişmesi açısmdan bir iki noktaya değinmek istiyoruz: Bilimin, bilim adamlanmn savaş sanayinin gereksinimleri doğrultusunda büyük projeler üzerinde yoğunlaştıklarında yeni ve ileri teknolojilere kapüan açtıkları bilinir. Bu saptama aynı zamanda, başka bir gerçeği daha vurgular: Politikacının, ülke vönetenlerin hırsını, durdurak bilmeyen iktidarjegemenlik arzusunu vb.. Öyle ya, politikacı ancak savaş sözkonusu olduğu zamanlar "düşmanı" alledecek yeni silah ve sistemler üretmesi için bilim güçlerini seferber etmekte ve paralan akıtmaktadır. Çarkın en azından düne kadar esas olarak böyle döndüğünü söylemek yanlış olmaz. İkinci Dünya Savaşmdan sonra başlayan ve hala yaşadığımız "uzay çağı"nın itici gücünü de, Sovyetler ile Amerikalılar arasındaki "savaş rekabeti" ve askeri üstünlük talebi oluşturdu. İkinci Dünya Savaşı dönemi gerçek anlamıyla l9H0'lı yıllarda sona ererken, bilimin, bilim adamının, teknolojinin, bilimsel ve teknik devrimlerin veya sıçramalarm yazgısınm da esas olarak savaşa bağlı olmaktan kurtulduğunujkurtulmaya başladığını söylemeliyiz. Tabi bu gerçek hiç bir zaman bir mutlakhk içermeyecektir. Bilimin, bilim adamının dünyada yavaş da olsa, gecikmiş de olsa, sonunda kendi kulvarım yakalamış veya yakalamak üzere olduğu görülmektedir. 1990ların çok önemli büyük bilim projelerinin ulustararası işbirliği karakterinde olduğunu söyleyebiliriz. Sözgelimi GENOM, insan gen haritasınt çıkarma projesi. Bu müthiş bir girişimdir, milyarlar harcanmaktadır, bütün insanlığı ilgilendirmektedir ve bu açıdan da ortak bir projedir.. Yıldız savaşları projesi de yön değiştirmiştir, değiştirmek zorundadır.. "Düşman", Sovyetler Birliği olmaktan çıkmaktadır.. Projenin şimdi insanoğlunun uzayı fethetme macerasına yönelmesi beklenmektedir.. Sözgelimi dünyaya çarpması beklenen muhtemelgöktaşlarını uzayda yoketmek gibi..Yeryüzünün, insanoğlunun ortak sorunlarını çözmek, bilimin giderek odak'noktasına yerleşiyor. Çok mu iyimser düşünüyoruz acaba, ne dersiniz? *** İki gün önce, 21 Şubat tarihi, Cumhuriyet Bilim Teknik 'in doğum yıldönümüydü. 1987 den bu yana kesintisiz çıkıyoruz. 4 yılı bitirdik. Elinizde 206. sayıyı tutuyorsunuz. Biz mutluyuz. Ya Siz? Gelecek cumartesiye kadar mutlu bir hafta dileriz.. Tıbbi araştırmalar Bu verilerin ışığında tıbbl araştırmaların glderek moleküler düzeye dayandığını söyleyebiliriz. Artık kardivolojinin kendini sadece kardiyak dokunun incelenmesiyle, gastro enterelojinin sindirim sistemiyle sınırladığı dönemler gerilerde kalmıştır. Gelişmiş ülkelerde tüm klinik dallar moleküler biyoloji, moleküler genetlk, moleküler farmakolojl, moleküler Immunoloji gibi genç blllm dallanyla çok yakın işbirliği içindedir. Moleküler biyoloji çok kısa sayılabilecek bir süre içinde, çok eski ve önemli bir bilim dalı olan tıbbın temelleri arasında kendisine bir yer edinmiştir. Yakın gelecekte işlevinin daha da önemli hale geleceği muhakkaktır. ü O K U R D A N BİZE izlendiğinin naul tespit edilebildiği konusunda bir bilgi verebilirseniz tevinirim. Bazı gazetelerde .... kanalının daha fazla izlendiği şeklinde yazılar okudum. Biraz açıklık geiinbilir misiniz? Dr. Faruk ErcUn Çukurova Uni. Cumhurlyet BillmTeknlk • Sahlbi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına Nadir Nadl • Genel Yayın Müdürü: Hasan Cemal • Müessese Müdürü: Emln* Uşaklıgll • Yazı işleri Müdürü: Okay Gönensln • Yayın Yönetmeni: Orhan Bursalı • Grafik Yönetmen: Tüles Hasdemlr • 2063 Karanlığa küfretme, bir mum yakl Derginizi ilgi ile takip ediyorum. Elli beş milyonluk "çağaaşlaşma iddiası olan" bir ülkede bu tip çağdaş nifelikli dergilerin 12 taneyi aşmaması insanı "Acaba..." diye düsündürüyor, Fakaf "Karanlığa küfretmeyi bırakıp bir mum yakma" fikrini en güzel şekilde gösferen tüm dergi çalışanlannı kutlanm. Sorun yanıtlayalım köşesinde, televizyon kanallarınm hangisinin Kanseri baskılayan genler Moleküler biyolojinin tıpta en çok sözünü ettirdiği alanlardan biri olarak onkolo|1yl görmekteyiz. 1950'li yıllar hücresel onkogenlerin izolasyonunda ve tanımlanmasında büyük başarılara tanıklık ettiler. Bunun sonucu olarak da 1989 yılı Nobel ödülü bu alanda emek veren iki araştırmacıya verildi (Prof.M. Bishop ve Prof.H. Varmus). Bu genlerin ve ürünleri olan pro