02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kl S A Kl S A BİLİM KÜLTÜR Siborg Nedir? Vehbi Belgil lyborg" sözcüğü "Cybernetics" ve "Organism" sözcükV ıI lerinin ilk hecelerinin birleştirilmeleri ile yapılmış. Birincisi çözümbilim, ikincisi organizma anlamında. Çözümbilim Sibernetiğin kuramsal kısmının adı. Her bilimin en önemli bölümü kuramsal yanı. Buluşlar orada yapılıyor. Günümüz Fiziğinde Çekim, Hareket, Sıcaklık, Işık, Mıknatıs (Elektrik), Dalga Kuramı (Titreşim), Atom Kuramı, Kuvantum Kuramı, Katı Hal Fiziği, Plazma Fiziği... gibi başlıca bölümler bilimin kuramsal kısmı oluyor. Fakat, sadece kuramdan oluşan bir bilim fazla bir işe yaramayacağına göre her bilimin bir de uygulama bölümü bulunuyor. Bilimleri çekici yapan, asıl bu bölümler. Işığı incelediniz, bir çok özellikler buldunuz. Bunları fizik yasaları olarak bilim dünyasına sundunuz. Herkes de bunları öyle kabul etti. iş bu kadarla kalsa idi fazla ilginç olmazdı. Ama, ışığın özelliklerinden yararlanılarak "lazer" denen ışık yapılınca her şey değişiyor. Çünkü, bu ışık bir çelik levhayı, en katı cisim sayılan elması göz açıp kapayıncaya kadar delip geçiyor; düşman toprağına doğru yol alan bir bombayı parçalıyor; amelıyatlarda neşter olarak kullanılıyor; özellikle göz ameliyatlarında... Kısaca, bilimler, asıl bu uygulama yanları ile büyük kütleieri ilgilendiriyor. İnsanla makinenin uyumlu bir karışımı yapılabilir mi? dilerini de yaşatıyorlar. Mide, besinleri kana çeviriyor. Kalp kanı beyne götürüyor ve onun atıklarını dışarı taşıyor. Kalbin görevini, kalp ameliyatlarında, bir pompa üstleniyor. Demek bu organ da önemli değil. Beynin ihtiyacı olan besinleri bir pompa götürebilir. O zaman, uzaya, sadece beyinden oluşan bir vücut gönderilemez mi? Gören, işiten, koklayan, dokunan, tadan organ, sonuçta beyin. Öbürleri, bu işleri kolaylaştıran organlar. Sibernot Böylece, uzaya, "bilgisayarorgan" karışımı bir vücut gönderilebilir. Tabii, o zaman buna "astronaute" yerine "cybernaute" denmesi gerekecek. Fikri ilk ortaya atanlar, Manfred Clynes ile Nathan Kline adlı iki doktor oldu: Texas'ın San Antonio kentinde 1960'ta toplanan bir sempozyumda. New York'taki Rockland Devlet Hastanesi'nden bu iki doktor şöyle demişlerdi 29 yıl önceki bilimsel toplantıda: "insan, bugünkü şeklini, çevre koşullarına uyum sağlayarak aldı. Bu evrim milyarlarca yıl sürdü. Bugün, uzay insanın karşısına yeni koşullar, yeni bir çevre çıkarıyor. Biz, bu yeni ortamda yaşamak istiyorsak bu yeni koşullara da, hiç olmazsa kısmen uymak zorundayız." Ateşe dayanıklı tekstil ekstillerin ateşe karşı dayanıklıklarını ölçmek için kullanılan bu maketin adı "Thermoman". "Du Pont" firması tarafından geliştırıldi ve geçen günlerde "teknik tekstil ve ipliklerı güçlendirilmiş malzemeler" konulu uluslararası bir sergide ilk kez tanıtıldı. Fotoğraftaki model üzerıne yerleştirilen sensörler, ısı akımını ölçüyorlar. Sınanacak tekstillerle donatılan maket, on saniye boyunca ateşe verıliyor. Ölçüm verıleri, yanıkların derece ve boyutu konusunda bilgi veriyor. "Du Pont" firması yaptığı deneyle, yeni Kevlar ile akraba Nomex ipliğinin, klasik "yanmaz" tekstilden daha üstün olduğunu kanıtladı. Bir süre önce bir kaza geçiren otomobil yarışçısı Gerhard Berger'in üstündekı giysiler de çok zor alev alan, yırtılması olanaksız Nomex'ten yapılmıştı. (s.n.) T Ve Prof. Havvking Dr. Kline'ın ortaya attığı fikir ne dereceye kadar gerçekleşebilir? Bilimkurgu senaryolarının bunda etkisi ne kadar? Fikir o kadar yabana atılabilecek türden değil. Böyle, sadece beyinden oluşan bir insan, bugün içimizde yaşıyor. Hem çok büyük bir insan, bir bilgin... Adı Stephen Hawking. Cambridge Üniversitesi'nde Nevvton kürsüsünde matematik profesörlüğü yapan bilgine, Einstein'dan sonra en büyük teorik fizikçi gözü ile bakılıyor. "Zamanın Kısa Tarihi" adlı yapıtı dilimize de çevrilen profesörün baş özelliği, gözlerinden başka hiçbir uzvunu kıpırdatamaması sadece, bir elinin parmaklarından bazılarını oynatabiliyor... Bütün vücudu donmuş bir kalıp halinde. "Amyotrophic lateral sclerosis" yahut "Lou Gehrig" hastalığı denen bu hastalık ne öldürüyor, ne onduruyor. Ama Havvking, kendini hastalığa bırakmamış. Oynatabildiği parmakları ile bir bilgisayarı çalıştırabiliyor ve bu yolla en karışık bilimsel konuları çözüyor. Derslerini, yine, bilgisayarla veriyor. Bugün 47 yaşının içinde bulunan Havvking Karadellk"ler uzmanı. Amacı, Einstein'ın ve daha birçok fizikçinin yapamadığı bir işi yapmak: Büyük Birleştirme (Grand Unıfication) denen şeyi gerçekleştirmek; yerçekimi, elektrik, atom gücü ve atomu yıpratan güç (çözünüm) denen dört büyük gücün aynı şey olduğunu kanıtlamak. Bu birleştirme yapılınca evrenin hemen bütün sırtarı çözüiecek. Evet, siborga en güzel örnek, Karadelikler uzmanı Stephen Havvking. Kendisi, dinamo gibi çalışan bir beyinden başka bir şey değil. Bu bizi, vücutsuz bir varlığın düşünülebilip düşünülemeyeceği üzerinde kafa yormaya götürüyor. Ama bunun yanıtını, Abdülhak Hâmid, Makber'inin 485. dizesinde vermiş: "Olmazsa vücut ile beraber / Ben neyleyeyim bekâyı ruhu." 13 Bilglsayarlar Sibernetiğin uygulama kısmında "bilgisayarlar"ı görüyoruz. Bu bilimi, çözümbilim diye tanımlamıştık. Bilimimiz, çözümü, bilgisayarlarla gerçekleştiriyor. Çözüm, aslında, zekânın görevı. Bu yüzden, bilimimize, "Yapay Zekâ Bilimi" diyenler de var. Başka bir deyişle, Sıbernetik, zekâmızın yerini almaya soyunuyor. Daha şimdiden birçok işleri üstlenmiş bile. Çarpmada, bölmede hemen hepimiz cep hesap makinemizi kullanıyoruz. Uzay hesaplarını bilgısay?r yapıyor. Bu sihirli araç olmasa idi Uzayçağı gerçekleştirilebilir mi idi? Düşünemiyorum bile... Bilgisayarın zekâmızın yerine tam geçmesi için vakit henüz çok erken. Nedeni, zekâyı tam tanımamamız. Yani, vücut fonksiyonlarımızın hangilerinde zekânın ne dereceye kadar rolü var? Bunu tam bilmiyoruz henüz. Çünkü, zekânın merkezi sayılan beyin kolaylıkla incelenebilen bir uzuv değil. Beyni incelemek, büyük bir şatoyu dışardan incelemeye benziyor. Pencereler, kuleler, damlar, kapılar, duvarlar... Bazı camlarda zaman zaman, bazılarında her zaman ışıklar yanıyor. içerdekilerin koşuşmalarını perdelere düşen gölgelerinden anlıyoruz. Şatoya, girenleri, oradan çıkanları da görüyoruz. Ama, işte, hepsi bu kadar. AIDS'in tedavisi için bir ilaç daha adlı ilacın AIOS hastalarının tedavisinde Azidothymidin (AZT) kadar etkili olduğu sanılıyor. Üstelik AZT'ye kıyasla çok daha az yan etkisi var. Bu ilacı küçük bir grup hasta üzerınde deneyen Bathesda'daki Ulusal Kanser Enstitüsü'nden Robert Yarchoan ve Samuel Broder'in çalışma grubu bu sonuca vardı. Eylül ayında Ulusal Sağlık Enstitüsü bu ilacı en azından 200 gönüllü üzerinde daha denemek istiyor. İlacın üreticisi olan BristolMyers firması bu tarihten itibaren, AZT'den olumlu sonuçlar ahnamayan ve yeni klinik deneylere katılmak isteyen tüm hastalara DDI'yı parasız dağıtacağını duyurdu. DDI tıpkı AZT gibi virüskalıtım maddesinin dönüşümüne katılan enzimleri engelliyor. Montreal'deki 5'inci Uluslararası AIDS Kongresi'nde de Amerikalı tıp adamları DDI ile sağlanan basarılardan söz etmişlerdi. (sn) Ve siborglar Siborg denince, insanla bilgisayarın uyumlu bir karışımı geliyor akla. Ne vücut, ne makıne; ama hem vücut, hem makine... Böyle bir birleştirmeye neden gerek görülmüş? Şundan: Bugün birçok organlarımızı değiştiriyoruz: Saç yerine peruka, diş yerine protez, ayak veya kol yerine bunların yapayları... Kalbi, böbreği, gözü... değiştirilmiş olarak yaşayanlarımız var. O zaman, şu soruyu soruyoruz kendi kendimize: insan ne dereceye kadar değiştirilebilir? Başkalarının organları veya yapay organlar ne dereceye kadar asıl organların yerini alabilir? Uzayçağı, bu sorunun daha da net sorulmasını sağladı: Vücudumuzu oluşturan organlar ne dereceye kadar gerekli? Bazı dinler, vücudu, bir pislik yığını gözü ile görüyor. Bunlara göre, önemli olan "ruh" maddeden ibaret olan insanın değerini azaltıyor. Uzay çalışmalarında en büyük sorunu vücut yaratıyor. Vücut dünya koşullarına göre oluşmuş. Onların bulunduğu yerde yaşaması, pek çok önlemin alınmasına bağlı. Yerçekimi, oksijen, besinler, su, hatta eğlence... Arlsto, "göz görmek, kulak işitmek ister" diyordu. Aya gitmeyi vücut geciktirdi. Marsa gidişte de vücut gerçeği ile karşılaşıyoruz. Bir yıl sürecek bir Mars yolculuğunda, hep, vücudun gereksinmeleri elimizi kolumuzu bağlıyor. O zaman şoyle bir soru da akla geliyor: Vücudu dışlayamaz mıyız? Yani, sadece beyinden oluşan bir vücut düşünülemez mi? Organlarımızın asıl görevi hep beyni yaşatmaya yönelik. Bu arada kendi ken
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle