27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KANSER A R A Ş T I R M A L A R I Kemoterapi niçin her zaman başarılı değil? Fransa'da başarısızlık nedeni unsurlardan biri saptandı: Bir protein. Blyologlar, bu proteinin etkisini ortadan kaldırmak için yöntemler geliştirdi. konusudur. Bu olay, uzun süre çözülemedi. Zehirlilikleri hasta hücre üstünde çok çeşitli eylem biçimleriyle etkinlik gösteren terapötik bireşimlerin bir tek hücre tarafından guçsüz kılınabileceği nasıl düşünülebilirdi? Tek bir genetik dönüşümün, onlarca farklı ilacın etkisini yok edebileceği nasıl savlanabilirdi? Çeviri: Murat Arın " emoterapiantimitotik gibi tümörlü hücreleri yok eden ya da en > azından çoğalmalarını önleyen . kimyasal bileşimlerle tedavi, kansere karşı savaşta önemlı bir atılım olmuştu. Bu tedavi sayesinde, lösemiye yakalanmış ya da metastazların (sıçrayım) gözlendiği, yani kötücül hüaelerin ilk hastalık kaynağından başka organlara atladıkları bazı hastalar iyileştirilebildi. Fakat başarıları sınırlı; Kemoterapi, çoğunlukla, önemli bir biçimde iyileşme oranını arttırmadan yaşam süresini uzatıyor. Kemoterapinin başarısızlığı neradan» kaynaklanıyor? flaçların etkinliği bunun nedeni değil. Muhakkak ki, seçiciliklerinin daha iyi duruma getirilmesi gerekiyor, fakat belirlenmiş hedeflere karşı çok kuvvetli yıkıcı etkileri var. Sorun, her zaman hedeflerine ulaşamamalarından kaynaklanıyor. Sanki, bazı tümörtü hücreler ilaçların hedeflerine erişmelerini önlemek için saldırıya geçiyorlar. 1988 haziranında, Hodgkin hastalığına (kötücül lenfogranülomatoz) yakalanmış bir kişi, radyoterapi ve kemoterapiyle tedavi edildi. Tümör hızla geriledi. Tedavinin başlangıcından dört ay sonra, hasta tam olarak iyileşmiş gözüküyordu. Fakat iki ay sonra, haziranda gözlemlenen belirtiler yeniden ortaya çıktı. Daha önce kullanılmış aynı karşıkanser bileşimler hastaya yeniden verildi, fakat bu kez bir sonuç alınamadı. Başka ilaçlar uygulandı, ancak hiçbir iyileştirici etki görülmedi. Hasta bu yılın şubat ayında öldü. Bu vaka nasıl açıklanabilir? Tümörlü hücreler, doğalarından dolayı genetik olarak daha istikrarsızdırlar. Normal hücrelerimizde karşılaşıldığından daha çok, zincir kınlması gibi krozomik kazalar görülür. Bu mutasyonlar, yeni genetik karakterlerin ortaya çıkmasıyla gerçekleşir: Örneğin karşıkanser ilaçların etkisine direnç. Eğer mutasyona uğrayan bir tek hücre (küçük bir tümörün içerdiği milyarlarcasından bir teki) ilaç tedavisine kafa tutarak ayakta kalmayı başarırsa, hücreleri tedaviye direnç gösterecek özelliklere sahip ikinci bir kansere yol açacaktır. Bu durumda, ilk kanserin tedavisinde başarısız olunmakla kalınmayacak, ikinci kanser tedavi edilemeyecektir. Artık hlçblr İlaç etklll olamaz: Tümör, tüm antimitotiklere karşı duyarsızlaşır, çünkü direnç yalnızca bir değil, tüm kemoterapik bireşimlere karşı söz K Gizemin bir bölümü çözülüyor Araştırmacılar, hücrenln dıs zannda glikoprotein içeren gözenek biçiminde bir protein buldular. Direnç gösteren hücrelerin yüzeyinde oldukça çok sayıda bulu nan bu protein, hücreye giren tüm zehri atan bir pompa işlevi görüyor. Böylece, hücrenin içine girmiş olan kemoterapik moleküller, görevlerini yerine getiremeden sistemli biçimde dışarı atılıyor. Sağlıklı hücrelerin çoğunluğunda Pglikoproteini az miktarda bulunur, fakat söz konusu mitasyon gerçekleşince, hasta bir hücre bol miktarda bu proteinlerden üretmeye başlar. Buna bağlı olarak, böbreküstü bezi ve kolon kanseri gibi bazı kanserlerin kemcterapiye niçin duyarsız kaldıkları da anlaşılıyor. Bu organların sağlıklı hücreleri, doğal olarak yüksek oranda Pglikoproteini içeriyorlar. Bu ortamda bir tümör geliştiği zaman, hücreler, glikoproteik moleküllerin sayısının çoğalması için hiçbir genetik müdahale gerçekleşmemiş olsa bile ilaçlara hemen direnç gösteriyorlar. Bu mekanizmaların saptanması çok önemli bir gelişme: Tıp, şimdi yeni bir terapötik bakış açısına sahip; bu pompanın çalışmasını durdurarak tedavideki gerileme ve organizmanın ilaçlara hemen direnmesi sorunlarına çözüm getirilebilecek. Şimdi, araştırmacıların önünde İki yeni yönteml uygulama olasılığı bulunuyor: tlki, gllkoprotelnln ilaçlan doğal düaman olarak görmer.neal ve onları dışarı atmaya glrlamemeal İçin bunlann moleküter biçiminl deglştlrmek. ötekl yöntem Ise, dıaan atma mekanizmasını dlzglnlemek. Fransız Ulusal Sağlık ve Tıbbi Araştırma Enstitüsü'nden Prof. Poupon. bu yöntemlerden ilki üstünde çalışıyor. llacı, hücre zarının kabul edebileceği kadar küçük, Pglikoproteininin dışan atamayacağı kadar büyük mikroskopik bilyeler içine yerleştirme üstüne denemeler yapıyor. Böylece, küçük küreler taşıdıkları zehiri yok edilmesi gereken hücrenin kalbine boşaltabilecekler. ikinci yöntemin uygulanabilmesi için üç ayrı deneme yapılıyor. ilki, zarda, Pglikoproteinin doğal işlevini önleyecek ya ükoprotalnlna •r)l sağlayan glüsldlk zlnclriar. p llacın lü kansartl hücı*y« glrincev* kadar... Hücra a n . .•onra, h Mİamaden dışan atılır; fAmoterapl ba^arıstz olmuftur. oprotelnlnln ^ nucrezanm yenlderi goçm«y« zorlanır... Katneril hücn, kamoteraplk İlaçlan dı^an atıyor. Sağlıklı hücmlerde, Pglükoproteinin normal işlevi, hücresol metabollzma sırasında salgılanan tokslnlerl gözenekleri kanalıyla dışan atmak. Kanseıii hücreler de, Pglükopmteinleri, tokslnlere benzettlklerl kemoterapik İlaçlan dışarı atıyorlar. 14
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle