23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y Beslenme alışkanlığı kişiliği etkiliyor mu? Cumhur Canbazoğlu ldığımız besinler tinsel dengemizı etkiliyor mu? Ya da tam tersi, içinde bulunduğumuz tinsel durum besinleri seçmemizde etken oluyor mu? Tin ile besin arasındaki ilişki oburluğa eğilimi arttırıp azaltabiliyor mu? Bu ilginç konu üzerinde uzun süredir bilimsel araştırmalar yapılıyor. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde çalışmalarını sürdüren bayan profesör Judith VVurtman insanoğlunun bilinmeyen bazı mekanizmalar yardımıyla tinsel ve fiziksel sorunlarını çeşitli besinler alarak, "ototedavl" etme güdüsünü inceleyen bilim adamlarından bıri. VVurtman insanların nasıl aşırı kilolanmasını şöyle açıklıyor: "Ruhsal sorunları olan insanlar farkına varmadan zengin karbonhidratlı gıdalara gereksinim duyuyorlar. Bu 'özel açlığı' ve yemek araların da bol bol atıştırma isteğini beyin üretiyor S AĞLI K H A F T A N I N G Ü N D E M İ A İnsanlardaki çöküntü ve endişe hali genellikle nöronlar (sinir gözeleri) arasında iletişimi sağlayan serotonin maddesinin eksikliğinden meydana gelıyor. Bu gibi durumlarda beyin serotonin miktarını arttırma özelliği olan karbonhidratlı besinlerin yenmesini emrediyor. Böylece ruhsal sorunlarla boğuşan insan içgüdüsel eğilimle karbonhidratlı besinlere yönelip şişmanlıyor." Profesör bu sonuca yalnız karbonhidratlı gıdalarla beslenen gönüllülerle yaptığı uzun çalışmalarla varmış. Araştırmalarından elde ettiği diğer verilerden biri de aşırı karbonhidrat tüketiminin yukarıda anlattığından başka, sevgililerin sonbahar ve kış mevsimlerinde içine düştükleri melankoliden (havalar düzelince zayıflıyorlar) ve kadınların âdet kanamalarından bir hafta önce yaşadıkları sendrom Massachusetls Teknoloji Enstitüsü'nde araştırmalarını sürdüren Profesör Judith VVurtman dan kaynaklanması. Profesör VVurtman'ın açıklamalarından serotoninin insanın normal kilosunu korumasında ne derece etkin olduğu ortaya çıkıyor. Sigarayı bıraktıktan sonra doğan aşırı beslenme arzusunun da serotoninden kaynaklandığı biliniyor. VVurtman ekliyor: "Bir halkın beslenme alışkanlığı karakterlnl de şekillendirir." Ne dersiniz, hamur işlerine bayılan Akdenizliler bundan dolayı mı hem şişman, hem de neşeliler? n eryüzünde 6 milyar insan yaşadığına göre o kadar da "iç dünya" olduğunu, en azından teorik olarak kabul edebiliriz. "Düzen koruyucu" yasalar ve çağdaş kültürler, insanları ortak yaşam alışkanlıkları, kitlesel benzer duygu ve davramş biçimleri vb. gibi belli kalıplara döküyorsa da potansiyel bile olsa, 6 milyarlık duygu ve davramş zenginliğini varsaymak, gene de hoş bir şey! Her ne kadar "ayrık düşenler"i, toplum dışı nitelemek gibi bir alışkanlığımız olsa da... İşte çeşitli kahpların az veya çok belirlediği "toplumsal insan"ın davramş biçimlerini, duygu ve düşünce dünyasım antamaya ve anlatmaya çalışan psikolojinin işi, bu açıdan oldukça zor sayılır. Toplumsal kalıplar, psikolojinin "işini" daraltsa ve kolaylaştırsa da ruhsal dünyaların derinliği ve bazen de uçsuz bucaksızlığı, insanın deneye pek gelmeyen niteliği, bu bilim dalının başlıca zorluklannı oluşturuyor. "Psikoloğunuz diyor ki" yazılan ve köşeleri pek sevilir ve pek tutulur. "Toplumsal uyum", en çok bu köşelerde ifadesini bulur. Ancak insanın kendi iç dünyasına ayna tutulmasına da ihtiyacı vardır. "Ayna tutmak", fazla iddialı oldu. İnsanın kendi ruhsal durumunun ve davramş biçimlerinin izlerini ve ipuçlarını yakalamasına, bu bilim dalının çok önemli katkılan olduğunu söylemek daha doğru olur. Kendinin bilincine varmak, duygu ve davramşlan yorumlamak ve onlara yeni yönler vermek, ilişkide bulunduğumuz insanları tanımak, yaşam boyu sürdürülecek zevkli , bir "oyun" olabilir. Kimbilir, her defasında, insanın başka bir yönünün ve değişik bir duygusunun farkına varmak, belki de ancak böyle mümkün olabilir. Emin misiniz, yıllarca dostluk ve arkadaşlık yaptığımz, kişiyi iyi tamyor musunuz? Ya kendinizi? Haftaya buluşmak üzere, hoşçakalın!.. O K U R D A N Intihar önleme merkezi Kimi kez "çağdaş foplumhra özgü bir hastalık" olarak yorumlanan intihar olgusu, Batı ülkeleri tarafmdan e/e alınarak belediyeler bünyesinde "intihar önleme merkezleri" kurulması yoluna gidilmiftir. Washingtonda, londra'da, psikiyatrist, psikolog, iktisatçı, sosya/ nızmef uzmanı ve papazların çalıştığı intihar önleme merkezleri belediyeler bünyesinde kuruldu. Ulus olarak kendini öldürmeye fazla bir eğilimimiz olmamasına (1) rağmen, son yıllann ekonomik bunalımları ve hızlı toplumsal değişimler, intihar olayını ön plana çıkarmaya başladı. Bu olgudan hareketle u'lfcemizde ilk kez Çankaya Belediyesi bünyesinde bir "Psikolojik dantşma merkezi" ve bu merkeze bağlı olarak da "intihar Önleme Servisi" kuruldu. Belediye Baskanı Doğan Taşdelen ve Başlcan Yardımcısı Aras Erol'un desteğini gören önerimiz, pilot uygulama alanı olarak Çankaya Belediyesi sınırlan içinde çahşıyor. Merkezimize üç ay içinde 300'ü BİZE Hastalık etkeni bakterilere karşı savaş G ünümüzde hemen hemen her gün yeni bir antibiyotık üretilmekte. Ancak bakteriler de bu yeni antibiyotiklere direnç kazanmakta geri kalmıyor. Bu nedenle yeni üretilen antibıyotikler, mikrobik hastalıklar ıçin çözüm değil. Antibiyotiklere direnç kazanan mikroplar sadece hastalığın ya da yaranın iyileşlirmesini gecıktirmekle kalmıyorlar, ciddi komplikasyonlara (olumsuz etkilere) neden oluyorlar Sovyetler Birliği'nde, konu üzerinde çalışan uzmanlar, mikrosentez yoluyla, Balızll dıye bilinen yeni bir antibakteriyal ajan geliştirmeyı başarmış. Balizll, antibiyotiklere karşı direnç kazanan Stafılokoküs aureus, kolon basili ve benzeri has talık etkeni mikroorganizmaları tahrip etmekte. Aynı zamanda Balizll, yaraiarın iyileşmesini hızlandırmakta, ölü dokuların atılmasını sağlamakta, otoplastik deri aşılarının ekilmesini kolaylaştırmakta ve deri aşılarının reddedilmesini engellemekte. Yeni yöntemle yanıkların, yaraiarın, süregelen ülserlerin, deri iltihaplarının iyileşmesı hızlanabilecek. Dıştan kullanılan antibakteriyal ajanlarla BalizH'nin birlikte kullanımı sonucunda, normal tedavi yöntemleriyle aylarca iyileşmeyen cerrahi yaralar ikı haftada iyıleşebilmekte. Geliştirilen yeni ilacın bir üstünlüğü de vücutta birikmemesi ve hıçbir yan etkisinin olmaması. (s.a.) aşan yurttaşımız yardım talebiyle başvurdu. Yoğun bir telefon ve mektup trafiği söz konusudur. Aslında dar mali olanaklarıyla ve kendi yağıyla kavrulmaya çalışan belediyeler için bu lüks bir kavram olarak algılanabilir. Ancak toplumumuzun salt yola, otobüse ve suya ihtiyacının olmadığı da bilinmelidir. Kuşkusuz yerel yönetimlerin kuracakları böyle bir merkez tüm sorunların üstesinden gelecek değildir. Çünkü bu olgu çok boyutlu olup, sağlık, çalışma ve milli eğitim bakanlıklarının eşgüdümü ile kısmen hafifletilebilir. Ancak en azından böyle bir sorunun varlıâını somut olarak ortaya koyabilecek bir merkezin kurulması toplumumuz açısından b/'r gereksinim ho/ine gelmiştir. 1) Faruk Güçlü, Umutsuzluğun Tırmanışı, İNTİHAR, Ankara 1988 Cumhuriyet Blllm Teknlk • Sahibi Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına Nadlr Nadi • Genel Yayın Müdürü: Haaan Camal • Müessese Müdürü: Emlne Uşaklıgll • Yazı işleri Müdürü: Okay Gönentln • Yayın Yönetmeni: Orhan Bur•ah • Grafik Yönetmen: Tüle» Hasdemlr •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle