24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

FİZİK Evreni yeniden kuran bir dahi "Evrenin nabzını elinde tutan adam" şeklinde nitelendirilen inglliz fizikçl Havvkfng, konuşamıyor, dış dünya ile iletişlmini yapay ses aygıtıyla kuruyor. Çeviri: Emel Abora olgun bir kış güneşi doğdu Cambrldge'in üzerine. Londra'dan birkaç kılometre uzaklıktaki bu küçük kent, yedi yüzyıldan bu yana dünyanın en ünlü üniversitelerinden birini barındırıyor. Sakin sokaklarda bisikletli öğrenciler ders salonlarına doğru pedal çeviriyor. Oerken, ansızın elektrikli bir tekerlekli sandalye onları geride bırakıveriyor. Elektrikli sandalyedeki bu adamın, gri bir battaniyenin örttüğü bedenimn oldukça cılız olduğu seziliyor. Ağzı aralık, başını dik tutamıyor, ama elinde sıkıca tuttuğu küçücük bir kol sayesinde trafiğin arasında lıızla ycl alıyor. Kaldırımın üzerindeki iki genç saygıyla kasketlerini çıkarıyorlar. Bu adam, profesörlerl. Adı, "Stephen Havvklng, dünyanın en ünlü kuramsal fizikçilerinden biri. Bu araştırmacı bugün bedeninin tutsağı, ama zihni gerçekliğimizin sınırlarının çok ötesinde, evrenin başlangıcında, sonsuz küçükle sonsuz büyüğün kaynagında yol alıyor. Şu anda, Stephen Hawklng matematik ve uygulamalı fizik bölümünün anfisine doğru yöneliyor. Yüz kadar öğrencinin önünde bir konferans verecek. Bakıcısı ve asistanı, o şeytan icadı tekerlekli sandalyeyi yakalamaya çalışarak arkasından koşuyorlar, ama boşuna. Salona onlardan önce gelen Havvking gülümseyerek beklemeye koyuluyor. Sanoalyesinin koluna tutturulmuş bir bilgisayarın, yüzlerce sözcüğün hızla geçtiği ekranına bakıyor. Havvking, parmaklarının ucuyla bir tuşa basarak sözcükleri ayıklıyor Ve yavaş yavaş, ekranın altında, dinleyicilerine yönelttiği şu cümle yazılıyor: "Geciktik." Birkaç saniye sonra yapay bir ses cümleyi okuyor. Çünkü dahi Havvking artık konuşamıyor. Bundan on yıl kadar önce, sesi gitgide kı.sıldı. Onu artık, yalnızca bu sese alışan birkaç kişi anlayabiliyordu. Ve 1985'te, geçirdiği bir zatürreenin ardından, nefesborusuna bir boru yerleştirmek zorunda kalındı: bu ameliyat yaşamını kurtardı, ama onu dilsiz bıraktı. Minibilgisayara bağlanan bu yapay ses sayesinde fizikçi ilelişim kurmayı, hatta şaka yapma cesaretini korumayı sürdürüyor: Makinesinin dünyada bir benzeri daha yok, ama Havvklng bu yapay sesin Amerikan şivesi için davetlilerden özür diliyor. Dahi Havvklng'in yaşamı boyunca üstün yetenekli biri olduğu söylenemez. Hatta matematik eğitimi gördüğü sıralarda (Oxford'da, çünkü Havvking o şehirde doğdu, üstelik babasını memnun etmesi gerekiyordu) pek üstün bir yeteneği olmayan vasat bir öğrenciydi: "O sıralarda, en büyük kaygım, mümkün olduğunca az çalışmaktı," diye anlatıyor Havvking. Buna karşın, giriş sınavında birincj olarak, parlak bir biçimde Cambridge Üniversitesi'ne girdi. Evrenbitlme duyduğu tutkuyu da burada fark etti: "Bu alanda, bulunabilecek yenl bir çeyler olduğunu sezdlm." Aniden ortaya çıkan bir yetenek. Havvking bunu, 8 Ocak 1942'de, Gallle'nin ölümünden tam üç yüzyıl sonra Stephen Havvking S doğmuş olmakla açıklıyor. Cambridge'e gelişinden bir süre sonra hareketlerinin denetlenmesinin gitgide zorlaştığını fark etti. Sakarlaştı. Sabahları kimi zaman, bacakları ağır geliyor, bedeni ona itaat etmiyordu. Bunun üzerine Havvking doktorlara danıştı. Amiyotrofik lateral skleroz. Bu, Havvking'in beynindeki sinir hücrelerir.in, motor nöronlardan başlayarak giderek tahrip olacağı anlamına geliyordu. Sorumlusu? Bir virüs belkl. Kimse bilemiyor. Zamana karşı yarış İşte o zaman, zamana karşı gerçek bir yarış başladı. Makinenin tekdüze sesi bana şunları anlatıyor: "ölüm yakınmızda olduğunda, bu yaşamın yaşanmaya değdlğlnl ve yapılması gereken çok şey olduğunu anlıyorsunuz." Makinenin ardından seslenen bir insan... ın kendisine sunduğu sevgiden de alıyor; Havvking doktorların kararından birkaç ay sonra tanıdığı bu genç öğrenciyle bir yıl sonra evlenmiş. Bugün, yıllar önce genç bir öğrenci olarak, hocalarının evrenin başlangtcı hakkındaki görüşlerini dinlediği bu aynı anfide konuşacak. Havvking, bugün, o görüşleri reddediyor. ilk olarak, "klaslk model" olarak adlandırılanın ne olduğunu anımsatıyor; başlangıçta, bundan on beş milyar yıl önce, çok büyük bir patlama oldu: Ünlü Blg Bang. Sonra maddenin ilk elemanları oluştu. Bu temel parçacıklar, çekimgücü yasalan ve soğumanın etkisiyle protonlara, nötronlara, elektronlara, daha sonra da atomlara, moleküllere (v.b.) dönüştüler, ta ki galaksileri, dünyayı ve insanlan oluşturuncaya dek. ister, galaksilerin sonsuza dek birbirlerinden uzaklaşacağı için ister evrende bir iç patlama olacağı ve her şeye yeniden başlanacağı için olsun, bu evren mahkumdur. Ama Havvking bambaşka bir öykü anlatmaya başlıyor işte. Einstein'ın genel görelilik kuramıyla sonsuz küçüğün fiziğini birleştirerek geliştirmeyi başardığı bir öykü. Kuvantum fiziği olarak da adlandırılan bu temel parçacıklar fiziği bizimklnden, bizim nesnelerimizle yaşamımızı yöneten fizikten tamamen farklı. Çünkü sonsuz küçüğün, genellikle bizim anlayış gücümüzün sınırlarını aşen yasaları var. Insanlar, sonsuz küçüğe kadar maddeyi "parçalamayı" başardılar. Ve parçacıgın gerçek bir var oluşu olmadığını, zamanın ve uzayın olmadığı bir alanda, sonsuza kadar bir dalga gibi devindiğini gözlemlediler. Bir başka uygun parçacık dalgayla rastlantısal olarak karşılaşıp herhangi bir şeyin oluşumuna katılabiliyor. O zaman, bir yaşam seçiminde karar kılıp kesin fizıksel nitelikler kazanıyor. Kuvantum fizikçileri bu olayı "dalga yığınının indirgenişi" olarak adlandırıyorlar Havvklng'e göre evrenin başlangıcında olan budur işte. Ona göre dalgalar, rastlantı yasaları ya da olasılık hesaplarına uygun bir biçimde parBu gözüpekliği Havvking, Jane VVilde | Havvking'in kuramı Vasat biri iken... çacıklara, yani maddeye dönüştü. Havvklng, o ünlü dalga yığınının ilahi bir el tarafından indirgenmiş olabileceğini düşünmuyor. Çünkü araştırmacıya göre, evrenimiz, "en büyük var olma olasılığına" sahip olandı. Evrenin öncesinde ve sonrasında, parçacıkların tekrar dalga haline geldiğine, bu dalgalar için ne zaman ne de uzayın var olmadığına baküırsa, başlangıç ve son da olmamalı. Yani zaman ve uzay evrenle başladığına göre, evren hep vardı. Bu devrimci kuram tüm bilim adamlarında hayranlık uyandıran karmaşık denklemlere dayanıyor. Bugün, hiç kimse, Havvking'in modelini çürütemiyor, hatta onu izleyebilenler de pek az. Konferans bitince, Havvking matematik ve uygulamalı fizik bölümündeki çalışma odasına döndü. Burada, eskiden Nevvton'a ait olan kürsü şimdi Havvking'e ait. Çalıştığı bu odada, dört bir yanında karısının ve üç çocuğunun (Robert yirmi yaşında, Lucy on yedi yaşında ve küçük Timmy, sekiz yaşında) fotoğrafları var. Bir köşede duran bir resim ilgimi çekiyor: Stephen Havvking Papa II. Jean Paul'le tanıştırılırken. Araştırmacı bana, cizvitler tarafından düzenlenen, evrenbilim konusunda bir konferans için 1981'de Vatikan'a gittiğini anlatıyor. Ve gülümseyerek ekliyor: "Papa, kuramlanmı bilmiyordu. Çok korktum. Sonumun Galile gibi olmasını istemiyordum." Galile,evren hakkındaki görüşleri için değil, kutsal kitap hakkındaki görüşleri için cezalandırıldı. Havvking, hiç değilse bunu bilmiyordu. (Flgaro Magazln) Kara delikler ve t O nlar evrenin yıldızlan... Hiçbir zaman göremeyeceğimiz şeylerden bunca söz etmek niya? Kimbilir, belki de kara delikler düş ve korku açısından payımıza düşeni verdigi için. Evrenin uçurumları olan bu kara delikler, bizim için yalnızca zamanın anahtarını değil, ama uzayınkini de ellerinde tutuyorlar. Kara deliklerin bizi paraiel evrenleıe fırlatabileceğını sanıyoruz. Üstelik bunu yapabilmeleri için güçlü olastlıklar da var... Luminet otuz altı yaş'nda. Bilim doktoru. Meudon Gözlemevi'nde gökbilimci. Luminet, bu obur canavarlarla yıllardır senli benli. Tüm yasalarının sonuna kadar gltti ve bu bilgiyi bugün, içinde denklemlerin yer almadıgı son derece şiirsel bir kitapta yalın bir biçimde bıze açıklıyor. Bu yolculuğa genye dogru bir sıçrayışla başlanmalı. Zamanı iki yüz yıl geriye alalım. XVIII. yüzyıl. İki gökbilimci: Laplac» ve Mltchell. Birincisi Fransız, ikincisi İnglliz. N«wton'un açıkladığı yerçekimi yasaları konusunda bilmedikleri hiçbir şey yok. Herhangi bir nesnenin, dünyadan kurtulmak için II km/s. güneşten kaçmak içinse 600 km/s hızına erişmesi gerektiğini ikısı de biliyor. O sıralarda Laplace ve Mltchell'ın dahice bir sezgileri vardı: imgelemlerinde yeni bir gökcismi, gerçek bir "madde tuzağı" doğdu; çekim gücü öylesine güçlüydü ki, ışığın bile kurtulması olanaksızdı. (300.000 km/s hızla yol alan ışık, en büyük hız rekortmenidir.) Böylece "kara dellk" düşüncesi doğmuş oldu. Ama o dönemde, bu iki araştırmacının çalışmalarına omuz silkildi. Henüz çok erken
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle