Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SOSYAL YAŞAM değil, 'kanıtlanmamış bilgi' olarak niteliyorlar. Her zaman yanlış bir bilgiyi içerdiğini ileri sürmeseler de, bu iletişim yaymak için olaya önem kazandırmak gerekir. 'Villejuif broşürü' yazarlarının yaptığı da budur. 1976'dan beri sürekli çoğaitılarak elden ele dağıtılan bu broşür asılsız söylentilerin' en ilginç örneğidir. Baştan aşağı saçmalık Bu brüşür, küçük bılımsel bir rehber gibi gıda maddelerine karıştırılan katkı maddelerini sayarak bunlardan en az yirmi tanesini kanser yapıcı olarak nitelemektedir. Anne babalara yaptığı çağrı ile Fransa'nın en tanınmış markalarını da içeren bazı gıda maddelerini almaktan kaçınmalarını ıstiyor. Bu broşürün Villejuif Hastanesi tarafından basıldığı da öne sürülmektedir. Ancak hastane personelı bunu kesinlikle yalanlıyor. Broşürü inceleyen uzmanlar da 'baştan aşağıya saçmalık' diye niteledikleri listeyı görünce gülmekten katıldıklarını söylüyorlar. den olacak en ufak dayanak noktası bulunmadığını ve bütün bılginin ağızdan ağıza doTaştığını belirtiyor. Bunun yayılmasında basının, afişlerin ya da duvar yazılarının hiçbir rolü olmamış. E. Morin de söylentiyi, 'hiçbir dayanağı olmayan olgu' olarak nitelemiş. Bu tanım, söylentinin toplumsal bir akıl hastalığı olarak görülmesine yol açmış. Söylenti ve hastahk arasındaki bu benzetme, delilik ve mantık arasındaki ilişkiyi göz önüne alıyor. Eğer söylenti nedensiz inanışlara dayanıyorsa mantıksız olarak nitelenmelidir. Ancak, insanlar buna inanıyor ise, deli olmaları gerekli demek yanlış olacaktır. Söylenti genellikle tanıdığımız ve inandığımız kişiler tarafından bize taşınır. Bunun için de doğrusunu araştırmak gereğini duymayız. Toplumsal yaşam, güven üzerine kuruludur: Anne babamızın ya da yakınlarımızın uydurduğunu düşünmeyiz bile. Bu açıdan baktığımızda, Orleans kentinde, bu söylentiye körü körüne inananları garipsemek mantıklı olmayacaktır. Şunct loak I i kir köpek köpek J ıu Saksaoa. '• D'hle. J kocaman Sitjaf, bi Kulaktan dolma bilgiler Broşürde 'zehirlerin şahı' olarak belirtilen asıt sitrik maddesinin portakal ve limonda bulunan doğal bir madde olduğu bilim adamları tarafından açıklanmış. Bu broşürün arkasındaki esrar perdesi aydınlanmış değil, henüz kimin yazdığı belirlenmemiş. 1987 yılında hâlâ fotokopileri basılarak elden ele dolaşan broşürü şimdiye kadar yedi milyon ev kadını okumuş. Villejuif broşürü, bir söylentinin yayılması içın gerekli çarpıcı anahtar sözcüğü kullanmış: Kanser. Tüm katkı maddelerini garip sayılarla belirlemiş ve "eğer şifre varsa, gizleme, saklama isteği de vardır" duşuncesıni yerleştirmeye çalışmış. Tüketim alanında kullanılan ürünler pek önem kazanmadıkları için, insanlar onlar hakkında konuşmaya sıkıtırlar. 'Kulaktan kulağa' söylentinin yönlendirici etkisi yoktur. Bu olağan, hatta 'banaC ürünler hakkındaki söylentilerin işleyi, bu ürünleri olağandışı hale getirmektir 'Camel sigaralarında afyon var', 'Marlboro paketi üzerinde kırmızı renkteki bölüm incelenirse üç K harfi görülür: Çok normal, çünkü Marlboro firması KluKluxKlan'ı finanse ediyor' gibi.. Bilgi alışverlşl ml? Son zamanlarda söylenti olgusunun araştırılmasında yeni noktalar ele alınıyor. Söylentinin şimdiye kadar hıç açıklanmamış bazı özellikleri, bu olgunun bir bilgi alışverişi olduğu göz önüne alındığında ortaya çıkıyor. Bir örnek ele alalım: Söylentilerin büyük çoğunluğu 'kara çalar'. Cinayetlerden, kazalardan, hastalıklardan bahsedilir. Bu özellik araştırmacıların dikkatini çekmiştir. Açıklamasının psikanalızde yattığını ileri sürmüşlerdir. Söylentinin bu özelliği bastırılmış endişelerin, korkuların, ölüm içgüdüsünün açığa çıkmış biçimidir. Söylentinin bir başka özelliği de hızıdır. İnsanlar hangi durumlarda öğrendiklerinı hemen başkalarına aktarmak isteğini duyar? Her ne kadar kabullenmek zor gelse de, insan, söylentinin baş oyuncusudur. Söylentinin kaynağı her zaman merak konusudur, ancak bu hiç de önemli değildir. Söylentiyi yaratan, kaynağı değil, çevrelerinde bundan bahsetmeye kararlı yüzlerce insan topluluğudur. Söylenti, bir grup içinde oluşan iletişim zinciridir. Her iletişim de bir alışveriştır. Haberi hemen yaymak aktarıcılara yarar sağlar. Bir haberin değeri kalıcı değildir. Bunun için onu hemen kullanmak ve aktarmak gerekir. l'jfe bu ktıJir kocamanf ffrm *ı buyu JifltH Var/.. Clarct fr kucBtlrre de haber !.. Canaı/or oldjjreotk . Gefiuor /... Her yerde söylenti Halkın bilmek istediği, ancak yanıt alamadığı her yerde, her durumda söylenti vardır. Bu, Amerikalı bir sosyolog olan Shibutani'nin düşüncesi. Ancak bu takımı belirli sınırlar içınde değerlendirebiliriz. Çünkü tüm söylentiler, sadece açıklanacak belirli olaylardan kaynaklanmaz. Bunlara söylenti bile denemez. 1969 yılında Orleans'da şehir merkezinde bazı konfeksiyon mağazalarının beyaz kadın ticareti yaptığı, birçok genç kadının elbise denerken uyutulup kaçırıldığı hikâyesi yayıldı. Bu söylentiye neden olacak en ufak bir olay da yoktu.. Shibutani gibi söylenti kavramım belirli bir olay yüzünden çıkan söylentiler ile sınırlarsak, kaynağı başka olan söylentiler için yeni kavramlar yaratmak zorunda kalırız. Oysa, söylentilerin kaynağının çeşitli olduğunu biliyoruz: Bilgi alışverişindeki yanlışlıklar, ısteyerek yapılan hatalar, bazen de düş gücü.. özü harekettir. Söylentinin özü harekettir. Hareket olmazsa söylenti de olmaz. Belirli bir dayanağı olan ve olmayan söylentiler de vardır. örneğin, yıllar önce Georges Pompidou'nun hasta olduğu söylentisi yayılmış, bu ancak yıllar sonra dogrulanmıştır. Şu anda aynı dedikodular François Mitterrand hakkında yapılıyor. Henüz söylenti etiketi takılabilecek bu bilginin birkaç yıl sonra doğrulanma olasılığı da çok büyük. Söylentinin ozelliklerinden biri doğrulanması değil, gayri resmi kaynağıdır. Fransa Cumhurbaşkanı Mitterrand'ın hastalığı resmi sözcü tarafından yalanlansa bile, söylentinin var olması ve ona inanılması engellenemez. Oyleyse söylenti, esrar perdesini aralayarak, çeşitli varsayımları öne süren ve Otoriteyi elinde bulunduranları açıklama yapmaya zorlayan bir olgudur. Genellikle muhalefetın sesidir. Yapılan resmi açıklamalar da inandırıcı olmaz. Böylece otoritenin de yalan söyleyebileceği ve her zaman inandırıcı olamayacağı gerçeğini vurgular. D ( L a Ftoctwrotw) Dayanağı olmayan olgu Orleans söylentilerini araştıran Fransız sosyolog E. Morin, bu söylentiye ne