02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SOSYAL YAŞAM Söylentinin aslıastarı Toplumun en eski olgularından ve yönlendirici lletişim araçlarından birl olan soylenti üzerinde çok az araştırma yapılmıştır. Söylentinin blr tanımlaması şöyle: "Günün inanılmaya değer olaylarına baglı, doğruluğunu kanıtlayacak kesin veriler olmaksızın kulaktan kulağa geçen anlatım." Çeviren: Burçin Tunalıoğlu Bir sosyolojik araştırma Halkın bilmek istedlöi, ancak yanıt alamadığı her ' durumda soylenti vardır. Bllgi alışverişindeki yanlışlıklar, isteyerek yapılan hatalar, bazen de düşgücü söylentiye kaynaklık eder. Söylentinin özü harekettir. Hareket olmazsa soylenti de olmaz. Soylenti esrar perdesini aralamayı amaçlar. larının da yayıcı etkisi olduğu gözlemlenmektedir. l S oylenti, toplumun en eski olgularından ve en yönlendirici iletişim biçimlerinden biridir. Ancak konu ile ilgıli kesin bulgular yoktur, doğru dürüst bir tanımı bile yapılmamıştır. 'Soylenti' olgusu, sadece onunla savaşabilmek için incelenmiş, her araştırmacı da sadece belirlı bir soylenti biçimi ile ilgilenmiştir. Her yeni güne bir söylentiler silsilesi ile başlanır: Bunlardan bazıları yakın çevremizi kapsar: işten atılanlar, işe alınan ya da terfi edenler, kentin tanıdık simaları, vali veya belediye başkanı hakkında dedikodular yayılır. Diğer söylentiler ise daha geniş bir alana yansır: Ekonomi, sinema, spor, politika dünyasının "yıldızlarını" kapsar. Ürünlerinin kötü bazen de tehlikeli olduğu söylentileri bırçok şirketin satışını düşürür. Borsa bile bu söylentiler zincirine karşı aşırı duyarlıdır. Söylenti nerede başlar, nerede biter? Halk arasında yaygın olarak kulaktan kulağa denılen olgudan farklı mıdır? Bu ele avuca sığmaz olguyu incelemek için çeşitli araştırmalara göz atmak gerekır. Sosyal bılimlerde tanımlamak, bir anlamda yaratmak demektir. Söylentinin "var olduğunu" söylemek güçtür. Bunun için gerçeği çeşitli olgulara ayırarak, tüm iletişim olguları arasında bir tanesine söylenti adı vererek onu tanımlamışlar, bir başka deyişle gerçeğin bir parçasını ızole etmışlerdir. lar tarafından gerçekleştirilmiştir. Ikinci Dünya Savaşı sırasında çıkan söylentilerin, askerlerin morali üzerindeki olumsuz etkisi araştırmacıları bu konu ile ilgilenmeye itmiştir. G. Allport ve L. Postman, söylentiyi şöyle tanımlıyorlar: "Günün inanılmaya değer olaylarına bağlı, doğruluğunu kanıtlayacak kesin veriler olmaksızın insandan insana, kulaktan kulağa geçen anlatım.." Aslı. astarı Söylenti üzerine araştırma yapan kişiler, bu olguyu tanımladıktan sonra çeşitli örneklere geçıyorlar. Bunlar genellikle 'aslı astarı oimayan soylentileri ör nek olarak vermişler. Ancak belirli bir gerçeğe dayanan söylentiler de yok değil: Reagan ya da Brejnev'in hastalıkları gibi. Üstelik, polıtikada çıkan söylentiler sonunda bakanların görevden alınması, iş dünyasında atamalar, istifalar çok görülen olaylardan. Amerikalı araştırmacılar, söylentiyi yanlış bilgi olarak Belirli blr gerçeğe dayanır mı? Söylenti, her şeyden önce bir bilgiyi yansıtır: Güncelfiğe bağlı olarak bir insan ya da olay hakkında yeni bir haber niteliği taşır. Sadece eğlendirmek amacı şeklinin engellenmesi gerektiğini vurguluyorlar. Söylentinin getireceği tehlikeleri açıkça anlatabilmek için basit bir deney gelıştirmişler: Bir kişi, bir sokak sahnesinin yer aldığı resme birkaç dakika boyunca bakıyor, gördüklerini bir başkasına anlatıyor, bu böyle devam ediyor. Altıncı ya da yedinci kişinin anlattıklarının resım ile pek ilgısinin bulunmadığını gözlemleyen Allport ve Postman, şu sonuca varıyorlar: Söylenti dolaşırken gerçekten uzaklaşır, gerçeğin çarpıtılmış bir biçimini yansıtır. Bugün ise, resim deneyınin günlük yaşamda söylentinin işlevine pek uymadığını biliyoruz. Mesajın aktarılmasında tıtizlik gösterildıği ve birçok durumda aktaran kişinin inandırıcı olmaya, inandığını paylaşmaya çalıştığı görülüyor. Söylenti vakfı, 1984 yılında kurulan Söylenti Araştırma ve Bilgi Vakfı, bir telefon hattı kurmuş ve halka duydukları söylentılerı bu numaraya bildirmeleri çağrısında bulunmuş. Yapılan araştırmada, ınsanların sadece ınanmadıkları söylentılerı bildirdikleri görülmüş ve şu sonuca varılmış: Gerçek bilgı ile söylenti arasındaki çizgı tamamen özneldır, kişinin konuya inanıp inanmamasının bir sonucudur. Herhangı bir şüphe kendini gösterdiğinde, önce kesin bilgı olarak nitelendirılen, söylenti olarak kabul edilecektir. Ancak insanlar inandıkları şeyleri birbirlerine söyler, söylenti de bu şekılde var olur. Konu ile ilgili ilk deneyler, Amerikalı insanfarı etkilemenin yolu inandırıcılık Genellikle pazarlama alanında bir söylenti ortaya atarak insanları etkilemenin kolay olduğu düşünülür. Ancak insanlar, diş macunlarına ya da yoğurt markalarına sanıldığından daha ılgisizler. Tüketiciyi etkıleyecek bir söylenti ile anlatılmaz, böylece komik fıkra ve hikâyelerden farklılık gösterir. Söylentiyi aktaran kişi, anlatmaktan çok inandırmak ile ilgilidir. Ancak anlatan kışının inandırıcı olmada önemi büyüktür. 'Kulaktan kulağa' yöntemi, söylentinin yayılmasında başlıca yolu oluşturur. Ama son günlerde çeşitli iletişim araç
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle